Yeni Üyelik
45.
Bölüm

45. Bölüm

@yazarzeeyzey

Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕

17.Piyon"Demir" kitabıma da bekliyorum

🍀🍀🍀

Alkolsüz diyorum abicim kokteyl diyorum Türkçe konuşuyorum niye anlamıyorsun beni?"

"Okey okey."

Hah hoşgeldin su ile sarhoş olup etrafı birbirine katma perileriiiii.

Ah ah nerede sabaha kadar küp gibi içen Hira dimi? O yıllık izne ayrıldı en az iki sene sahalarda göremeyeceğiz onu.

"Hira elbisen çok güzel oldu! Dışarıdan zerre hamile gibi durmuyorsun bu ne güzellik. Tü tü tü maşallah."

Hızla ellerimi kaldırıp yüzümü kapattım.

"Sakın suratıma tükürme Sahra, valla gider uyurgezer olduğunu Dağhan'a söylerim."

Yüzüme deccalin öz evladıymışım gibi bakarken omzumu silkip alkolsüz olmasını istediğim ve alkolsüz olsa dahi kafayı bulacağımı bildiğim içeceğimden büyük bir yudum aldım.

Kocam bey bilmem kaçıncı rüyasını görürken ben ona burada sayısız kabus sunuyordum.

Buna Hira Yücesoy farkı derler hani...

Evet hala Yücesoy çünkü bebek yapmak için kuduran kocam lafta evlenmek için delirse de bunu icraate pek dökmüyor gibiydi.

"Hala bir şey demedi inanabiliyor musunuz? Sen nişanlanırken kuzu gibi baktı ama ağzını açıp tek kelime etmedi. Kesin eğleniyor bu benimle! Bir de kanıp neler yapacaktım Allah korusun."

Kahkahamı gizleyemezken elini tutup hafifçe çıkmış karnıma götürdüm.

"Neydi yapacağınız, bunun gibi bir şey mi? Onların geninde var eltim, kuduruk doğmuşlar."

"Dedi Doğan'ı eve atıp yatak kıran kız."

Rümeysa elindeki içeceği ile yanımıza gelirken Sahra dediklerine asla şaşırmadan omzunu silkti.

"Hak etseydi bizde eve alırdık Rümeysacım ama bak, nereye gittiğimi haber vermedim ama aramıyor pislik."

Evet, Sahra şu saatten sonra servis dışı.

"Kankacım biz onları uyuttuk ya, bilmem kaç tane ilaç içirdiniz ya... Nasıl arasın çocuk seni?"

Sanki yeni dank etmiş gibi başını sallarken bizim önümüze konmayan tekilayı kafasını dikti.

YAPMA ONU KENDİNE BE YAPMA BE!

"Sahra lan alkol yok dedik ben hamileyim! Belki sende hamilesindir, içme. Götü başı dağıtmayalım ne olur."

Hızla kollarını karnına sardı.

"Öpüşerek hamile mi kalınır? Hayır olamaz! Rümeysa yardım et bana!"

"Sıçtık anasını satayım bu buldu bile kafayı."

Biz onu ayağa kaldırmaya çalıştığımız sırada o bir diğer bardağı alıp kafasına dikti ve bu sadece saniyeler içinde olmuştu. Evet evet, biz ve alkolsüz eğlence tam olarak bu kadar sürüyordu.

Bir kaç saniye falan hani.

"Video çekeliiiiim!"

Ortaya fikri atan kişi tabi ki eltim olduğundan hemen telefonunu çıkarıp halimizi çekmeye başladı. Üzerimizde ultra mini ve düpedüz bakanın bir daha baktığı iddialı elbiseler, benim karnımdaki yavrum ve sarhoş Sahra.

Biz çok mutlu bir aileyiz.

Yani, sanırım...

"Evlenemeden öldü dersiniz mezar taşıma tamam mı?"

Rümeysa barmenden aldığı buz gibi suyu eltimin yüzüne atıp peçeteyle bir güzel sildi. Yani bu da bir çeşit ayıltma seçeneğiydi evet.

"Lan benimde sevgilim var ama ben böyle bağrınmıyorum, azıcık naz yap, o teklif etsin kabul etme. Çocuk istesin yapma, gel desin gitme. Nerede senin Türk kızı tribin?! Bak nerede benim sevgilim, bana beraber uyuyalım dedi diye onu uyutup suratına ırz düşmanı yazarak ki bunu çıkmayan kalemle yaptım, sonra da odaya kapattım onu."

O sırada Doğan ile masa, bilgisayar falan kıran ben...

"Hira bu kız daha da uçmadan bence eve gidelim, yoksa biz eğlenmek için çıktığımız yerde yine bir halta bulaşacağız."

Hızla başımı salladım. Karnımda bebeğim varken artık öyle hovarda davranamazdım değil mi?

Yani kocam olmayan ama inşallah olacak olan adam ile birlikte ile belki de olabilirdi.

Kapının önünde duran taksilerden birine binip eve doğru yol aldık. Sahra her ne kadar saçmalamasa da sürekli konuşuyor ve ağlıyordu.

Hatırlatın da şu Dağhan'ın ağzına bir edeyim ben.

Yarım saatlik yol nihayet biterken gerekli ücreti ödeyip korumaların eşliğinde Sahra'yı içeriye taşıdık.

"Dağhan, dağ ve han. Ne hanı sıçayım hanına. Dağ mağ değil, kum torbası!"

"Ben kahve yapıp geliyorum."

Rümeysa ile sarhoş eltimi yalnız bırakıp mutfağa geçtim. Olabildiğince acı bir kahve yapıp, tezgahın üzerinde duran üzümlerden bir kaç tane ağzıma attım.

Yemin ederim acıkmıştım ya.

Kahveyi alıp yanlarına gittiğimde sızmış olan Sahra ve başında telefonla konuşan Rümeysa beni fark etmemiş artık ne konuşuyorsa anın etkisiyle sehpanın üzerine çıktı.

"Ne demek eve kadın geldi? Ne demek grup? Ne yirmi kişisi? Oğlum bunlar neyin kafasını yaşıyor?!"

"Ne kadını ne oluyor lan?"

Telefonu kapatıp kolumu tuttuğu gibi kenarda duran montumu üzerime attı.

"Bizimkilerin olduğu eve yirmi kişi girmiş ve kadınlar varmış içerisinde, nereden biliyorsun diye sorma kapıya koruma diktim. Bunlar uyuyordu, ne ara ayıldılar da eve birini atıyorlar lan?"

Doğan? Benim yerime başkasına bakmak? Benim nişanlım?Bebeğimin babası?

"Höst lan! O evi başlarına yıkmam yakarım! Çabuk gidiyoruz!"

Hala kapının önünde duran korumalardan arabayı alıp ezbere bildiğim yolları hızla gitmeye başladım. İçimde en ufak bir şüphe yoktu ama bu bilinmezlik bana göre değildi.

Bu ilişkide aksiyon ve gizlilik bana ait, nişanlıma değil. Teşekkürler.

On dakika bile sürmeyen yol ile arabadan inip hiçbir ışığı yanmayan eve doğru koşar adımlarla ilerledik. Kapıda bir tane bile koruma yoktu ve içeriden de çıt çıkmıyordu.

Gerçekten Doğan başkası ile olamazdı değil mi?

"Eğer Cem'in yanında kadın namına bir şey bulursam beni oradan çıkar Hira, erken yaşta katil olmak istemiyorum. Eniştemden şüphe etmiyorum ama olur da rahat battıysa ona da, bil ki beraber döveriz onu."

Dediklerini olabildiğince duymamazlıktan gelip içeri girdim. Işıkları yanmadığından telefonumun aydınlattığı yolu ilerlerken bir andan kolumdan tutulmuş ve bedenim komple tanıdığım bedenine yaslanmıştı.

"Sen sanırım benden gizli maceralara doymuyorsun güzelim."

Arkama dönmeme izin vermezken ikimizi bir kaç adım geriletip bir odaya soktu.

Ne olduğunu anlamıyordum ama bu sessiz duruşu pekte hayra alamet değil gibiydi.

"Doğan niye karanlık burası? Açsanıza ışıkları daraldım ben."

Hala elimde duran telefon sadece ayak uçlarımı aydınlatırken odanın ortasında duran ve bu karanlıkta resmen parlayan bir şey gözlerimi kısmama neden oldu.

"O ne?"

Nihayet beni kendine çevirirken bakışlarım boynundaki papyonuna ve bedenini sarpa saran takımına düşmüştü.

"O senin gelinliğin, bu gece düğünümüzde üzerinde taşıyacağın, nişanlığına bakarken bayıldığın gelinliğin."

Ne olduğunu anlamak ister gibi gerilediğimde ışıkları açtı ve her tarafı süslenmiş oda gün yüzüne çıktı. Yatağın üzerinde gelinlik, duvak ve ayakkabı dururken kenarında bir sürü valizler vardı.

"B-bu valizler?"

Üzerimdeki elbisenin askısını düşürüp omzuma uzun bir öpücük kondurdu.

"Onlar balayı için..."

Derin bir iç çekip kollarını belime sararak yüzümüzü aynı hizaya getirdi.

"Bu son saatlerin güzelim, bir Kılıç olmadan önceki son anların. Madem barlarda videolarda adım evlilikten kaçan adama çıktı, bu da benim sana sürprizim olsun."

🖱🖱🖱

AY EVLENİYORUZ BİZ SONUNDA! BU NE DEMEK?

BALAYI GELİYOOOR 😁

NASILSINIZ AŞKLARIM NASIL GİDİYOR HAYAT?

BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ?

OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUUUM 🤍🫶🏻

 

Loading...
0%