@yazarzeeyzey
|
Oy ve yorumlarınızı bekliyoruuum 💞🫶🏻 💫💫💫 Sakin olabilirsin Hira, o şu an senin sadece sapığın ve cinin. Sevgilin değil. Sabahtan beri bir telefona bakıp manalı manalı gülmesi seni hiç ilgilendirmez! Ekranı kendime çevirip telefonumu elime aldım. Mesaj uygulamasına girdiğim gibi yazmaya başladım. Siz: Ben bu ekranı istemiyorum. Siz: Yaptığın her şeyi görmek zorunda mıyım ben? Siz: Hem ayrıca çok gülüyorsun. Kırışacaksın ve kimse bakmayacak sana. Ben bu çocukla konuşurken niye her defasında çarpılma tehlikesi ile baş başa kalıyorum bir anlasam! Doğan: Güldüğüm kişi bana bakar sen merak etme. Doğan: Hem bir kaç kırışık beni ne kadar kötü gösterebilir ki Hira? Siz: Dönüp bakmazlar bile Siz: O derece Tövbe estağfurullah tövbe! Doğan: Sende olsan onun karşısında gülerken kendinden geçersin ama. Siz: Hiç sanmıyorum. Ekrandan bana dönen bakışlarıyla omzunu silkip gevrek gevrek güldüğü şeyi görebileceğim şekilde bana gösterdi. Bu benim fotoğrafımdı! Siz: Hem sapıktın, cindin şimdi bir de röntgenci mi oldun başıma? Doğan: Hira, güzelim sen tam olarak neyden etkileniyorsun? Doğan: Diyorum tamam bu hareketimi beğenir Doğan: Cin mi olmadım Röntgenci mi? Siz: Ben kitaplardan hoşlanıyorum, ve onların olduğu her şeyden. Siz: Hem ben cok romantik biri değilim ki Siz: Bünyem kitap karakterleri ile direnç yaptı. Doğan: En sevdiğin sahne hangisiydi kitaplarda? Siz: Ben öyle ayırmam hepsi evladım gibidir Siz: Ama sevgili bir çift vardı ve kitap fuarına gidiyorlardı Siz: Bütün gün kitapların arasında dolaşıyorlardı ve okurken içim kıpır kıpır olmuştu. Doğan: Tamamdır o zaman. Doğan: Yarın 12 de kapıdayım. Doğan: Bütün gün gezecekmişiz gibi hazırla kendini. 🖱🖱🖱 Bu olmaz, bu da olmaz.... Bu hiç olmaz." Eleye eleye bütün kıyafetlerimi bir dağ haline getirmiştim. Kalbim resmen ağzımda atıyordu! "Lan mis gibi işte, giysene bunu." Başımı alay eder gibi salladım. "Kitap fuarına değil de düğüne gitsek kesinlikle mis gibi olurdu." Son seçeneklerimden olan kazağımı ve eteğimi alıp banyoya geçtim. Aynanın karşında kendi etrafımda bir tur atıp en nihayetinde beğendiğim bir görüntüye sahip olduğum için hızla saçlarımı düzeltip odama geçtim. "Tamam idare eder." Su dalgası modeli verdiğim saçlarımı da iki yanıma bırakıp çantamı omzuma astım. Hazırdım. "Geldi! Kapıda araba var! Esmer bir big boy var!" Koşar adımlarla camdan bakıp gördüğüm manzara ile derin bir nefes aldım. Tamam kuş bakışı bile yakışıklı olması ayaklarımı yerden kesmesi için yeterli bir sebep değildi! "Hadi hadi in artık." Konuşmasıyla telefonum aynı anda çaldığından ayakkabılarımı da giyip aşağıya indim. Çıkarken sövdüğüm merdivenlerin çokluğuna inerken de sövüp bir yandan da kabanımı omuzlarıma attım. En alt kata indiğimde kapının cam bölmesinden görünen bedeni ile tekrardan kalp krizi geçirirken bakışları bana döndü. O kapıya doğru adımlaya başladığından bende kendime gelemeye çalışarak başımı iki yana salladım. "Sakın ol Hira, sakin ol kızım. Bir şey yok, alt tarafı çok yakışıklı. Alt tarafı harika." Kapıyı açıp yüzüme samimi bir tebessüm yerleştirdim. Tabi bunun yüzümde kalması sadece iki saniye sürmüştü. Çünkü iki eli birden belime dolanırken dudakları yanağıma kısa bir an değip çekilmişti. Nereye doğru bayılıyoruz? "Selam güzelim." Bir adım gerileyip tekrardan gülmeye çalıştım. "Mer-merhaba." Eli tekrardan belime giderken arabaya doğru döndü. "Hazır mısın?" Bir yandan arabaya doğru adımlıyor bir yandan da bana bakıyordu. "Değilim desem eve gidebilecek miyim?" Başını iki yana sallayıp kapımı açtım. "Maalesef güzelim, bugün bütün gün benimsin. Kim bilir belki kendi kitabın için bizi yazmak istersin, sevdiğin gibi şeyler yaşamış olalım." 🖱🖱🖱 Arabaya binip yola çıkalı yarım saat olmuştu ve bizim çok az bir yolumuz kalmıştı. Hala yanımda oturduğuna inanamıyordum! Beyaz bir gömlek altına siyah bir kumaş pantolon giymişti. RESMEN KARŞIMDA BORA KARABEY VARDI ARKADAŞLAR! "Ben rüyada değilim dimi? Sen kitaplardan fırlamadın? Bora Karabey değilsin?" Gülerek bana döndü. Gözleri bu kadar karayken ve gamzeleri varken beni hiçbir kuvvet başka türlüsüne inandıramazdı ! "Hayır değilim." Elini elimin üzerine örtüp devam etti. "Gerçeğim, kitaplardan fırlamadım. Ve adım Doğan Kılıç, Bora Karabey değil." "Anladım. Olsun Bora Nazlı'nın zaten." Direksiyonu çevirirken solda bir sokağa saptık. Bedeni bedenime doğru yaklaşırken fısıldadı. "Anladım. Olsun bende seninim zaten." Hava! Oksijen! Tuşa basıp camı açtım. Bayılmamam gerekiyordu! Geniş fuar alanının otoparkına girip arabadan indik. Adımları yanımı bulurken eli tekrardan belimi kavramış o şekilde yürümeye devam etmiştik. Hayır rahatsız etmiyordu ama kalbim birazdan iflas edecekti! Giriş için cebindeki biletleri uzatıp ikimizi de fuar alanına götürdü. ÇOK GÜZEL KOKUYORDU! Öncelikle solumuzda duran stantlardan başlayıp kitaplara göz gezdirdik. Daha doğrusu ben gezdirdim çünkü Doğan kitaplara bakmak yerine gözlerini benden bir saniye ayırmıyordu. "En sevdiğin kitap ne?" "Hı?" Dudaklarımı birbirine bastırıp elimle kitapları işaret ettim. "En sevdiğin kitap?" Yavaşça omzunu silkti. "Çok kitap okumadığım için en kavramım henüz oluşmadı. Senin bana önerebileceğin bir kaç kitap varsa hayır demem." Tekrardan standa döndüm. Bir kaç klasik kitapların arasından şiir kitabı ve okurken fazlasıyla mutlu olduğum kitapları görevli kadına uzattım. Ücreti vereceğim an bana uzatılan pos makinesine kartını okutan Doğan hiçbir şey olmamış gibi geri çekildi. "Bunlar benim sana hediyelerimdi! Sen ödeyemezsin." Poşeti elimden alıp parmaklarına sıkıştırdı. "Benim hediyem zaten yanımda. Bırak hediyeme hediyesini de ben alayım." Numarasına düştüğümü belli etmeden kollarımı birbirine doladım. "Bundan sonra ben ödeyeceğim, yoksa valla kaçar giderim." Ellerini iki yana kaldırıp peşimden gelmeye devam etti. Ephesus, Armetis, Epsilon gibi yayınlara uğrayıp diğerlerine geçtik. Sağ olsun Doğan benim poşetlerimi taşıdığından hiç zorlanmıyordum. Yeni çıkan kitapların olduğu bir standın önüne geldiğimde başımda hissettiğim taç ile Doğan'a döndüm. Papatyaların oluşturduğu bir tacı başıma bırakmış fotoğrafımı çekiyordu. Hızla elindeki telefonu alıp yanına geçtim. Yerimi asla yadırgamazken kolunu hızla belime doladı. Bedenim bu sayede fazlasıyla bedenine yakınlaşmıştı. Poz verip tuşa bastım. "Bunu bana yollarsın." Tekrar standlara geçeceğim sırada belimdeki elini çekmeden dudaklarını yanağıma bastırdı ve bu anı da çekti. "Yollarım tabi." Bozuntuya vermemeye çalışarak işime döndüm. Konuşurken çarpılma, buluşunca bayılma tehlikesine sebep oluyordu! Kendi de bir kaç kitap bakıyor, görmediğimi zannederek arkasına bakıp bıraktığım bütün kitapları alıyordu. "Doğan onu alma." Yakalanmış gibi geri çekildi. "Ben kendime alıyordum." Ona doğru döndüm. "Ben keriz değilim canım, sabahtan beri bir dünya kitap aldın yeter." Doğan cevap vereceği sırada bir anda anons yapılan yazar ismi bütün odağımı çekmişti. "Ben doğru mu duydum? Dilara dedi dimi! Ben yanlış duymadım dimi?" Gülerek başını salladı. "Evet güzelim evet, doğru duydun." Hızla boş eli olmadığından kolunu tutup onu da kendimle beraber imzanın olacağı salona sürüklemeye başladım. Sıra çok olmasa da iki dakikada elli kişiye yaklaşmıştı. Doğan sanırım bir doksan beş falan vardı, çünkü konuşmak için kafamı kaldırmam gerekiyor ve yanımda tam da Rümeysa'nın dediği gibi big boy duruyordu. Dilara geldiği gibi çığlıklar artarken ben sanki Bora'yı görmüş gibi heyecanlanmaya başlamıştım. "Sen Bora'ya çok benziyorsun! Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?" Benim yaşlarımda yani en fazla yirmi üç diyeceğim bir kız Doğan'a hayran hayran bakarken bende ondan taraf döndüm. Doğan'ın bakışları bana dönerken yüzümdeki sinir ona fazlasıyla güzel bir cevap olmuş gibi kıza döndü. "Sevgilim buna pek sıcak bakmıyor, kusura bakmayın." Ne dedi o? Sevgilim dedi. Bana dedi. Sevgilim dedi. "O mu senin sevgilin?" Kız beni süzüp kaşlarını çattığında Doğan'ın poşet dolu elini tutup birazcık havaya kaldırdım. "Evet sevgilim, bir sorun mu var? Gerçi var, hala karşımda ve sevgilimin yanında durman!" Doğan'ı yüzüne yayılan kocaman gülümseme ile kız cıklayarak uzaklaştı. Ben elini bırakıp hızla önüme döndüğümde omuzlarımdaki saçlar sağ tarafımda toplanıp kulağıma doğru konuşan Doğan'ın sesi duyuldu. "Sevgiliiim." İç çekerek uzata uzata seslendi. Tamam Hira, sana izin çıktı kızım şuracığa bayılabilirsin. 🖱🖱🖱 AY BEN BUNLARI YERİM! Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🖱💕
|
0% |