@zeyyahu
|
Günler haftaları, aylar yılları derken yüz binlerce yıl geçmişti. Diyar halkı savaşın emarelerini silememiş ancak onunla yaşamaya alışmıştı. O savaştan sonra ölü diyar adı verilen Wraldda yüz yıllardır tek bir çiçek açmamış,nehirler kan ağlamaktan usanmamıştı. Halk hayatta kalabilmek için ihtiyacını sihir ve büyü ile gidermeye çalışıyordu. Doğum oranı gittikçe azalmış 5 krallıktan da 7 yıldır tek bir bebek bile doğmamıştı.
Bu konu üzerine görüşmek için Uluç krallığının kralı Damir Uluç dört tane mektup yazıp yaverine verdi.Yaver sırayla Etiz krallığı, Idığ krallığı, Basa krallığı ve en son Alar krallığına gidip kralının verdiği mektupları sahiplerine istendiği gibi ulaştırıp tekrar atına atlayarak Uluç sarayına döndü. Kral Damir emrinin yerine getirilmesinin huzuruyla yaverine bir kese altın verip 4 gün sonra için hazırlanmalarını emredip huzurundan gönderdi.
4 gün boyunca Uluç krallığını büyük bir hemgame esir almıştı. Saray halkı ordan oraya koşturuyor kral ve kraliçelerinin emirlerini yerine getirmeye çalışıyordu.
4 günün sonunda çanlar çalındı, muhafızlar yerlerinde hazır konuma geldi ve sarayın büyük kapısı gürültü içinde açıldı. Siyah atların üzerindeki Idığ krallığına ait baş muhafız ve askerleri önde,Kral Yanvu Idığ ortada ve arkasında ki diğer askerlerle heybetli bir giriş yaptı. O atından inerken çanlar bir daha çaldı ve Basa ve Etiz krallığının kralları Dehliz Basa ve Mir Etiz de atlarının üstünde askerleriyle beraber peş peşe saraya girdi. Uluç muhafızları tarafından kralların atları ahıra çekilirken Kral Damir misafirleriyle selamlaşıp onları içeri buyur etti. Hizmetlilerin özenle hazırladığı masalarda yerlerini alırken Alar krallığının kralı Diven Alarda saraya giriş yapdı.
Yemekler yenildikten sonra krallar baş muhafızlarını yanlarından gönderip mektuptaki konu üzerine konuşmaya başladılar. Konuşma tam iki gün iki gece sürdü. Sonunda bir çözüm bulundu. Yüzlerini gülümseten çözümün aslında ne kadar tehlikeli olduğunu bilseler akıllarından bile geçirmezlerdi oysaki.
Sabah olduğunda her kral yaverine belirli görevler verdi; Uluç kralının yaveri büyücü şehri Oswerfe gidip Mel adındaki büyücüyü ararken,Idığ krallığının yaveri bir dağ yamacında mor dört yapraklı yonca aradı. Alar krallığının yaveri mağaradan friaw tozu ararken, Basa krallığının yaveri mavi yengeç kanı için derin sulara daldı.
Kralların istedikleri 6 gün içinde önlerindeydi. Büyücü Mel kralların istediği büyüyü yapmak için kese kese altın almış ve büyüde eksik olan malzemeleride o eklemişti.
Mel o gece büyüyü yaptı ve her krallığa yedi damla olacak şekilde büyüyü beşe böldü ve krallara verdi. Her kral saydam sıvıyı gece tam on ikide krallıklarındaki meydanlara damlatacaktı. Her bir damlanın mahşerin dört atlısının geçeceği kapıyı araladığını bilseler büyüyü de Mel'i de yok ederlerdi.
O gece halk derin uykudayken Krallar büyüyü Mel'in anlattığı gibi meydanlara döktü. Yüz binlerce yıl sonra toprak ilk defa canlandı, yağmurlar yağdı,rüzgar esti, gökyüzündeki yıldızlar tekrar yerlerini aldı. O gece bunu görebilen sadece beş kişi oldu.Sabah olduğunda ise herşey yine aynıydı. İnsanlar dün geceden bi haber hayatlarına devam ettiler.
Günler haftaları,haftalar ayları kovalarken şifacılardan gelecek müjdeli haberi bekleyen krallıklardan ilk olarak Idığ krallığının şifacısı Lela krala bir bebek müjdeledi. O müjdenin gelmesiyle diğer krallıklardanda bebek haberleri gelmeye başladı.Her bebek için kutlama yapan diyar halkı fazlasıyla mutluydu ancak bilmedikleri şey büyünün getirecekleriydi.
Tanrılar diyar halkının mahşerin dört atlısıyla olan savaşının kısa sürmesini istemedi bu yüzden Krallıklarda doğan ilk bebekler ulu güçlerle doğdu ve her krallığı tesirleri altına aldı; Idığ krallığı ruh, Etiz krallığı su, Basa krallığı ateş, Alar krallığı toprak ve Uluç krallığı ise havaya hükmetti.
Ancak tanrıların dahi bilmediği kiminin kaderin oyunu kimininse cilvesi dediği kader mahkemesinde adalet uykusundan uyanmış yüzyıllar sonra doğacak hilaflar için zemin hazırlıklarına başlanmıştı.
|
0% |