@zeyyahu
|
Gözümü açtığımda ilk başta nerde olduğumu algılayamadım. Yolun karşısındaki derme çatma tek katlı evi görünce anlamsızca bakmaya devam ettim. Çığlık atmam gereken noktada olmama rağmen fazlasıyla sakindim. Korkmuyordum. Tuhaftı ancak korkmuyor olmamı bile sorgulamıyordum.
Evin beyaz tahta kapısının aralığından sızan turuncu ışık dikkatimi çekmişti. Tüm camları kırık olmasına rağmen o ışık sadece kapı aralığından sızıyordu. Bedenimi ben kontrol etmiyordum. Çünkü beynim kaçmam için direktifler verirken ayaklarım vucudumun bir parcası değilmiş gibi tek bir ağacın dahi bulunmadığı bu ıssızlıktaki tek eve doğru ilerlememe neden oluyordu.
Evin kapısına yaklaşmamla ışığın hareketlendiğini ve yavaşca silikleştiğini fark etmek beni endişelendirdi ve hızla kapıyı açmama ve kendimi içeri atmama neden oldu. Kapıdan geçtiğimde beklediğim manzara kesinlikle bu değildi.
...
Nefes nefese kalmama sebep olan rüya yüzünden sakinleşmem biraz uzun sürdü. Terlemiştim, yüzüme yapışan saçlarım sinirimi bozduğu için bir elimle saçlarımı sağa sola doğru hızlıca çektim.
Nefeslerim düzene girerken duvardaki gri saate kaydı gözlerim. 04:13'ü görmek artık beni şaşırtmıyordu. Her gece aynı rüyayı görüp bu saatte uyanmama anlam veremediğim gibi sinirleniyordumda.
İstisnasız her gece o ıssızlıktaki yıkık dökük evi görüyor ve ışığa gidiyordum ancak bugün ilk defa evin içine girmiştim. Gördüklerim aklıma gelince gözlerimi sıkıca kapatıp kafamı iki yana sallayarak gördüklerimi hafızamdan silmeye çalıştım. Hafızamla verdiğim yersiz bir savaştı ama olsundu, denemeliydim.
Aklımı doldurup rüyayı hatırlamamak için yataktan kalktım önce terden ıslanan yatak örtülerini değiştirip saati umursamadan kendimi duşun altına attım. Su beni her zaman sakinleştirir huzur bulmamı sağlardı.
Tahmini bir saat süren duş serüvenimi bitirip işe geç kalmamak için hazırlanmaya başladım. Siyah bir t-shirt ve altınada mom jean giydikten sonra yüzüme ufak dokunuşlarla renk verdim. Kıvırcık saçlarımı serbest bırakıp onlarla uğraşmamıştım. Saçlarımın özgürlüğü özgüvenimi besliyordu.Bunu seviyordum.
Sonunda gri sırt çantamı sağ omzuma takarak kendimi sokağa atmayı başarmıştım. Benimle birlikte okula gitmek için sokağı arşınlayan minik adımların sahipleri tebessüm etmemi sağladı. Resmen ayakta uyuyorlardı. Annesinin çekiştirmeleri arasında isteksiz adımlar atan Muratın uyku mahmurluğuyla bu işkenceye daha fazla katlanamayacağını bu eziyete son vermeleri için annesine yalvarışlarını duymak kıkırdamama neden oldu. Anasınıfına giden birine göre fazla isyankardı devam etmesi gereken eğitim hayatını anlatsam ne yapardı acaba.
"Günaydın Asu hanımcım" Tonton Peri teyzem her zamanki gibi balkonunun kenarına tünemiş elindeki fincanıyla sokağın renklenmesini tatlı bir heyecanla izliyor herkese günaydın diyordu. Sesiyle birlikte yüzümdeki gülümseme mümkünmüş gibi biraz daha arttı " Günaydın tontonum nasılsın"
Höpürdeterek içtiği çayını dudaklarından uzaklaştırdı. Yaşına rağmen arsız bakışlarından yine birşeyler yaptığını anladım. Tontondu kendisi ancak kendisi bunu katiyen reddediyor on sekizlere taş çıkaracağını söylüyordu. Şahsen ilk başlarda gülüp geçsemde gerçekten öyle olduğunu benden çok date çıkmasından anlamıştım. Ben 22 yaşımda evde kaldım diye yakınırken sağ olsun tontonum çorap değiştirir gibi dede beyleri harcıyordu. Gerçi bazıları tahtalı köy biletini alıp gitmişti ancak olsundu cenazelere katılmak bile tontonumu durdurmuyordu. Maşallahtı.
Ayak üstü yaptığımız sohbette Salih beyciğiyle kahvaltıya gideceğini süzülerek anlatan tontonum yüzünden az kalsın işe geç kalıyordum. Cafeden içeri girdiğimde müşterilerin daha yeni yeni gelmeye başladığını anlamam sayesinde rahat bir nefes alıp Asım Beye yakalanmadan arka tarafa geçip üstümü değiştirdim. Hiç vakit kaybetmeden mutfağa girmemle yere yapışmam bir oldu. Ellerinde tabaklarla sesin olduğu tarafa gelen Selim beni görünce milli hareketi olan göz devirmesini gerçekleştirdi ve aynı sakinlikle arkasını dönüp elindekileri tezgaha bıraktı. Yeşil gözlerini oymamak için kendimi zor tutuyordum.-Yalan şerefsizin boyu çok uzundu zıplasam dahi yetişemezdim-
" Yine mi düştün kız sen. 22 yaşındasın hala yürümeyi öğrenemedin anam." Elimden tutup kaldırırken bıkkınlıkla konuşan Hatice ablaya surat asarak baktım. Sakar değildim kesinlikle sorun yerdeydi, yamuktu bi kere hem.
"Asu yerle imtihanın bittiyse saçlarını topla ve patatesin başına geç çabuk" diyen Şefin sesiyle bıkkınlığım bi tık daha arttı. Evet kesinlikle mükemmel bir gün beni bekliyordu.
...
Sonunda işten çıkmış ve eve doğru gidiyordum. Otobüs saatlerini kaçırdığım için eve yürüyerek gitmek zorundaydım. Sabah iki kere daha yere kapaklandığım için sağ dizim ağrıyordu. Kesinlikle yerin acizliğine uğradım bende sorun yoktu. Topallaya topallaya yürüdüğüm sokakta hiç kimsenin olmaması beni ürkütsede sakin olmaya çalışıyordum. Ancak cızırdayan ve yanıp sönen sokak lambaları sakin kalma çalışmalarıma büyük bir balta vuruyordu.
Hızlı ancak korkak adımlarla yarım saatlik yürüyüşün ardından evimin olduğu sokağa gelmeyi başarmamla derin bir nefes almıştım şu an ne kadar ıssız gözüksede burda bana zarar gelmeyeceğini biliyordum. Koştur koştur yürümek dizimin ağrısını arşa çıkarmıştı bu yüzden adımlarımı yavaşlattım artık sokak lambaları da sorunsuz çalışıyordu.
Haki yeşili binanın önüne geldiğimde çantamdan anahtarı çıkarmaya çalışıyordum. Tam elime anahtarı aldım derken arkamdan gelen gürültülü ses ve bi anda karanlığa hapsolmak az kalsın bana korkudan çığlık attıracaktı. Beni asıl korkutan şey ise az önce bomboş olan sokaktan birden fazla adım ve ne dediklerini anlamadığım fısıltı seslerinin geliyor olmasıydı.
Bedenim korkudan tir tir titrerken daha fazla ayakda duramadım fısıltılar resmen bedenimi anlamadığım bir şekilde uyuşturuyor, bilincimin kapanması için beynime inanılmaz bir acı bahşediyordu. Daha fazla bu acıya dayanamadım gözlerimi kapattım ve karanlığa teslim oldum.
|
0% |