Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@zeyzeyokurr

Kızıl, hafif dalgalı saçlarımı açık bıraktım. Kirpiklerime daha uzun görünmesi için rimel ve üstündeki ince askılı beyaz mini elbise ile aynı renk ruj sürerek makyajımı bitirdim. Ruju silmek istesem de silmeye uğraşmadım. Doğrusu melek gibi görünüyordum.

 

Solgun yeşil gözlerime inat, kızıl dalgalı saçlarım beyaz elbisenin üstüne alev gibi duruyordu. Tamamen beyaza bürünmüştüm. Topuklu ayakkabılarım, çantam, elbisem...Tamamen beyazdım.

 

Boy aynısından kendimi inceledim. Boyum 1.65 olmasına rağmen topuklu ayakkabılarla 1.70 olmuştu. Kilom 48 olduğu için fazla zayıf görünüyordum. Kendimi incelemeye devam ederken odanın kapısı tıklatılmadan açılınca bakışlarımı aynadan çekip kapıya çevirdim. Gelen İrem'di. Beni baştan aşağı süzdükten sonra kaşlarını çattı.

 

"Nereye gidiyorsun?"

 

İrem kahverengi saçlara ve yeşil parlak gözlere sahipti. 16 yaşında olmasına rağmen çok güzeldi. Saçlarını özenle toplamıştı, üstüne beyaz bir krop ve altına siyah dizlerinin bir karış üstünde biten salaş bir etek giymişti. Ben de kaşlarımı çattım, bu saatte bir yere mi gidiyordu yoksa bu ev hali miydi?

 

Evet bazen o kadar uzun süre çalışıyordum ki kardeşimin nasıl olduğunu bile bilmiyordum.

 

"Asıl senin bu halin ne, nereye gidiyorsun?"

 

Aslında giydiklerine karışmıyordum, ama eğer dışarı çıkıyorsa yanına biber gazı almasını önerecektim. Tek başına çıkması tehlikeliydi maalesef.

 

İrem ilk başta gözlerini kıstı, sonra yarım ağız gülümsedi.

 

"Aaa doğru sen benim sevgilimle buluşacağımı bilmiyorsun değil mi?"

 

Ne! irem'in sevgilisi mi vardı? Ve ben bunu bilmiyordum. Şok içindeydim, gözlerim büyüttüm tam ağzımı açmıştım ki bununla uğraşamayacağımı fark ettim. Bu onun hayatıydı, karışamazdım. Gülümsedim.

 

"Aa çok güzel. Tamam... bu senin hayatın... Zaten ben arkadaşlarımla buluşacağım, yani görüşürüz. Bir ara, umarım..."

 

Diye bir şeyler geveledim. O da zaten sadece başına aşağı yukarı sağlamakla yetindi. Tam bu esnada İdil de içeri girdi. İdil henüz 6 yaşındaydı. O da ilk başta şok içinde bana baktı. Onlar zaten benim normal halim bile tam olarak bilmezken şimdi bu ultra anormal halimi garipsemeleri çok normaldi. İdil:

 

"Abla melek gibi olmuşsun"

 

Zaten gergin olan ortamı daha fazla germemek için gülümsemek ile yetindim. Tam teşekkür etmek için ağzımı açmıştım ki telefonum titreyince omzuma attığım beyaz çantanı açtım. Mesajın bizim kızlardan geldiğini düşünmüştüm ama yanılmışım.

 

Mesaj Eliz hanımdan gelmişti Eliz Hanım dediğini yaparak o suçlunun fotoğrafını atmıştı. Yok artık! Kesinlikle bu adamın resminde oynama yapılmıştı, bir insanın -tabii eğer insansa- bu kadar yakışıklı olması imkanı yoktu çünkü. Kendime gelmek için başımı hızla iki yana salladım. Ne saçmalıyordum ben?

 

Arel Kaan Gökdemir...

 

28 yaşındaydı ve boyu 1.99'du. Bu yaşına kadar işlediği cinayetlerin sayısı 300'ün üstünde bir rakamdı. Ayrıca sadece cinayetlerle kalmamış birçok insanı darp etmiş ve bir örgüt kurmuştu. Adam kaçakçılık bile yapmıştı. Bu liste böyle uzayıp gitti ama benim asıl dikkatimi çeken şey öldürdüğü kişilerin hepsinin azılı suçlar olmasıydı. Bu bilgiler Eliz Hanım'ın yazdığı ek bilgilerdi.

 

Kendimi tutamayıp fotoğrafı tekrar açtım. Aslında bu bir kamera görüntüsüydü. Böyle bir suçlunun bu kadar basit bir hata yapması garipti. Fotoğraftaki kişinin ela gözleri kurbanına kitlenmişti. Kumral saçlarındaki asi tutamları alnına düşmüştü. Kusursuz ve yüzüne tam oturan bir buruna sahipti. Kaşları çatıktı ama bu şekilde bile çok mükemmel gözüküyordu. Ve dudakları... Her neyse işte adam fazlasıyla yakışıklıydı.

 

Telefonu kapattım ve çantanın içine geri koydum. Daha fazla oyalanmadan odadan çıktım. İster istemez odadan hiçbir şey demeden çıktığım için kendimi kötü hissettim. Onlar benim kardeşimdi ama onları neredeyse tanıyamıyordum. tanımıyordum...

 

Kardeşlerimle birer yabancı olmak canımı sıkıyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Daha çok para kazanıp, onları daha çok mutlu etmek istiyordum gerçi bazen sadece onların yanında kalsam mutlu olacaklarını düşünmüyor değildim.

 

Herneyse daha fazla bunları düşünmek istemiyordum. kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimden uzaklaştım. Oda ile kapı arasındaki uzun koridoradan geçtim ve kapıdan dışarı çıktım. Otobüse binmek yerine taksi çağırmıştım. Kendime araba alamamıştım gerçi zaten arabayı alsam bile ehliyetim yoktu henüz.

 

Bir kaç dakika sonra taksi gelmişti. Hava soğuk değildi ama rüzgar esiyordu. Bu yüzden biraz üşümüştüm.Taksiye bindiğimde biraz olsun ısınmıştım.

 

Tam telefonumu çıkarıp Eliz Hanım'ın gönderdiği konumu açıp tarif edecektim ki gözüm telefondaki saate takıldı.

Saat 9 olmuştu! Geç kalmıştım!!!

 

Bölümü nasıl buldunuz 🫶🏻

Loading...
0%