Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@zeyzeyokurr

İlahi Bakış Açısı (Yazarın Anlatımı)

Arel baş parmağı ve işaret parmağı ile burun kemiğini sıktı. Taner'in sürekli başında dırdır edip durması sinirini bozuyordu. Hatta bazen onu öldürmeyi bile düşünüyordu. Bu düşüncesini uygulamamasının tek sebebi çocukluğundan beri en onu koruyup kollayan tek kişi olmasıydı. Arel İlk defa birini öldürdüğünde 7 yaşındaydı. O zaman onu polislerden koruyup saklayan tek kişi Taner'di. Taner ondan sadece 1 yaş büyüktü. Evet, ikisini de ailesi vardı ama onlara gram sevgi veya ilgi göstermemişlerdi. İnsanlar neden katil olur? Bir karşıya daha önce sormuşlar mıdır bunu neden yaptın diye? Eğer bir insan bir insanın canını kastetmekten zevk alıyorsa bu da bir psikolojik sorundur. Peki bu hasarın oluşma nedenini soruluyor muydu? Çoğunlukla hayır. Çünkü herkes sonuca odaklanırdı. Arel'in savunması vardı. Kendini savunurdu. Ama dinlerler miydi? Dinleseler anlarlar mıydı?

 

" Eğer biraz daha konuşursan o dilin artık yerinde olmayacak Taner!"

 

En sonunda patlamıştı. Taner bu çıkışla birkaç dakika susmuştu. Ama tabii ki sonra tekrar konuşmaya Arel zaten onu dinlemeyi bırakmıştı artık. Elanın en güzel tonu olan gözleri koskoca mekanda tek bir kişiyi aradı.

 

Işıl Aksoy...

 

Özellikle o hakim bir şeyleri çok çabuk fark edebilirdi. Geçen sefer o kameralara yakalanıp onların elini bilerek koz vermişti. Tabii onlar bunu dikkatsizlik olarak görüyordu. Hayır, onlar Arel'i tanımıyordu. O böyle bir hata yapmazdı. Sadece bu iş için o hakimi göndereceklerini biliyordu ve avını tuzağı çekiyordu.

 

Arel sıkıntı ile bir nefes verdi. Kolundaki sade baktı. Saat 9: 20 olmuştu. Arel'in kaşları çatıldı. Neden hala gelmemişti? Arel, Tarık'a dönerek:

 

" Neden hâlâ gelmedi bu hakim?"

 

Arel bunları söyledikten hemen sonra Işıl içeri girdi. Arel başını kaldırıp tekrar etrafa bakacaktı ki gözleri Işıl'a takıldı.

 

Beyaz düz yaka, ince askılı, vücuda yapışan elbisesinin içinde melek gibi görünüyordu. Ama kızılın en mükemmel tonu olan saçları...

 

Çok güzeldi. Arel hızla başını iki yana salladı. Etkilenmişti... Ne, hayır etkilenmemişti!!!

 

Hakime hanım arel'e inat bembeyaz giyinmişti. Ne kadar zıtlardı. Biri Adalet savaşçısı diğeri ise bir suçlu, katil. Biri beyaz, biri siyah. Biri gece diğeri gündüz...

 

Işık Arel'in karşı masasında onu bekleyen arkadaşlarının yanına doğru ilerledi. Arel ise büyülenmiş gibi Işıl'ın tüm hareketlerini izlemeye başladı.

 

 

Işıl, hem Ceylin ve Büşra ile konuşuyor hemde görevini yapıyordu. Yani yem yeşil gözlerini etrafta gezdirerek Arel'i arıyordu. Ve o gözler aradığı kişiyi buldu...

 

Ela rengi gözler Işıl'ın içinde ufacık bir korkuya yol açtı. Bu yeşil gözleri ise Arel'de sadece tanınmışlık hissi uyandırmıştı. Bu tuhaftı...Çok tuhaftı.

 

İkisinin de farklı hayatları vardı. Ne zaman karşılaşmış olabilirlerdi ki? Bu imkansızdı. Belki ikisi de fark etmeden aynı sokaktan geçmişlerdi. Ama o zaman ışığın içindeki bu korku neydi? İkisi de doğrudan birbirine bakıyordu. Arel, Işıl'ın tuzağına düşürğünü zannederek gülümsedi. Dudakları zaferle yukarı doğru kıvrıldığında Işıl'ın gözleri onun gülüşüne takılı kaldı. Sonra gözleri tekrar Arel'in gözlerini bulduğunda bu sefer Işıl ona 'beni hafife alıyorsun' der gibi bir gülümseme gönderdi. Işıl hafife alınabilecek biri değildi. Hiç olmamıştı.

 

Işıl çoğu insana göre bir robottu. Anne ve babasını kaybettikten sonra hissizleşmişti. Değişmişti. Ama bu normaldi, değil mi? Işıl'a göre, evet. Bu normaldi. Diğerlerine göre ise hayır, bu anormaldi.

 

Işıl tek başına birçok şey başarmıştı. Kimse onu takdir etmemişti mesela, kimse yanında durmamıştı. Onu, bunu başarması için ayak tutacak bir şey yoktu ama o savaşmayı seçmişti. Başarmıştı. Ama hala iyi hissetmiyordu. Daha doğrusu hissetmiyordu...

 

Işıl kendi toparlayıp arkadaşlarına döndü. Büşra yine çok fazla makyaj yapmıştı. Büşra; kan kırmızı bir elbise giymişti. Elbisenin altına boyunu olduğundan uzun gösterecek siyah topuklu ayakkabılar giymiş ve saçlarını yine açık bırakmıştı. Zaten kıvırcık saçlara sahip olduğu için genelde pek bir model veremezdi. Tabii bu onun çok güzel olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

 

Ceyda da gözleriyle uyumlu kahverengi bir mini etek, üstüne de beyaz kısa bir kazak giymişti. Saçlarını güzel bir topuz yapmıştı. Ve evet buna yaklaşık bir saat uğraşmıştı, her halinden belliydi bu. O da ışıl'a göre fazla makyaj yapmıştı lakin büşra'ya göre çok sadeydi.

 

Arel ise hala gözlerini bir dakika bile kırpmadan ona, yani Işıl'a bakıyordu. Onu gördüğünde planını gerçekleştirmeyi daha fazla istedi. Plan çok basitti.

 

Yani tamam, Kendi kafasında planı biraz değiştirmiş olabilirdi. Ama plan değişmişti, hedef değil. Arel gözlerini Işıl'ın üzerinden çekti ve Taner'e çevirdi.

 

" Taner, plan değişti."

 

Taner şok içinde Arel'e döndü. Arel daima aklındaki ilk planı uygulardı. Ve o planı asla değişmezdi.

 

" Arel, sen iyi misin kardeşim? Son dakika planı değiştirmek ne lan?!"

 

Hayır değildi, kesinlikle iyi değildi. Arel kaşlarını çattı ve bir süre öylece Taner'e baktı. Sonra gözlerini devirdi, ardından kendi cümlesini Taner'in anlayacağı şekilde düzeltdi.

 

" Daha doğrusu cezayı biraz hafiflettik."

 

Tarık gözlerini kocaman açarak anlam verememiş bir şekilde ona bakıyordu. Böyle bir harekete Arel'den beklemiyordu. Hakl

ıydı. Çünkü Arel bile kendinden bunu beklemiyordu...

 

Loading...
0%