Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Geçmişin ağır yükü 1

@zezene

GİRİFT anlamı ; Birbirinin içine girerek çözülemeyecek biçimde karışmış olan , iç içe geçmiş çapraşık


GEÇMİŞİN AĞIR YÜKÜ 1


Geçmiş zaman

12 ocak 2006 Çarşamba

Yelkovan akrebi kovalarken, Saatler akşam 21.50'yi gösteriyordu. Bu saatte durmak bilmeksizin sağanak şeklinde yağan yağmur, gökyüzünü parçalamak İstiyordu sanki...

Gök gürültüleri ise yağmur'a yoldaşlık etmek istercesine, belli aralıklarla kendini gösteriyor ve geceyi resmen gündüze çevirircesine aydınlatıyordu. Bu kadar yoğun yağan Yağmur'a yakalanan Kimi insanlar, caddenin ortasında ıslanmamak için koştururken ,Kimisi ise Islanmaktan keyif alarak yürüyorlardı.

"Ne güzel öyle değil mi bebeğim ?" Dedi Sevgi Dağhan karnındaki bebeğe itafhen...

İnce uzun ve bakımlı ellerini, saçlarından çekip karnını incitmekten korkarcasına, yavaşça koymuş ve okşamaya başlamıştı. Kafasını kaldırıp bakışlarını karnından çekip dışarıya çevirmişti.

Akşam olmasına rağmen, bir grup küçük çocuk ana caddenin karşısında toplanmış, yoğun yağan yağmur yokmuşçasına saltanat ve sefa içerisinde eğleniyorlardı. Aileleri ise keyiflice onları izliyordu...

Sevgi Dağhan, imrenerek baktı çocuklara ve derince bir iç çekip dikkatini tekrar karnındaki bebeğine verdi.

"Bir gün gelecek ve sende dışarıdaki Çocuklar gibi olacaksın inanamıyorum... Ay bunu düşünmek bile, içimde bir yerlerde kıpırtı olmasına sebep oluyor, sen nasıl bir şeysin böyle!? " dedi Hamileliğinin son haftalarındaydı ve bu yüzden içindeki sevincin , mutluluğun sesine vurmasını engelliyemiyordu. O kadar çok duyguyu bir anda yaşıyordu ki ! huzur, mutluluk , heyecan ... ve daha nicesi, karnındaki bebek ona bu duyguları bir arada yaşatıyordu. Yüzünden bu sıralar eksilmeyen gülümsemesini tekrar yüzüne kondurmuş ve huzur içinde dışarıdakileri izlemeye başlamıştı...

Aradan geçen bir zaman diliminde, Sevgi ensesinde bir nefes hissetmesiyle irkilmişti . Bir kaç saniye sonra kokusundan anlamıştı kocasını...

Vedat Dağhan, öğlenden sonra, karısına işlerinin yoğun olduğunu söyleyerek, çalışma odasına gitmişti ve ne yazık ki evrak işlerini daha yeni halledebilmişti. Saate baktığında, akşam olduğunu görünce, karısının yattığını düşünerek, yanına gitmek için adımlarını yatak odalarına yöneltmişti.

Ancak orada karısını bulamayınca, seslenmesine rağmen ses gelmeyince telaşlanmadan edememişti.

Karısının Başına bir şey gelmesinden korktuğu için, anında eli ayağı birbirine dolaşmıştı Vedat dağhan'ın.

Kafasında kurduğu, bin türlü senaryo'ya rağmen , düşüncelerine aykırı olarak hızlıca salona gittiğinde, camın önünde gülümseyerek dışarıyı izleyen, güzeller güzeli karısını görünce, derin bir nefes koyuvermişti.

Ömründen ömür gitmiş denilebilinirdi... Karısı dışarıya o kadar dalmış olmalıydı ki ! ev küçük olmasına rağmen ona bağırdığını duymamıştı. Yanına doğru yavaş adımlar ile ilerleyip, arkasından sarılmıştı. Büyük olan ellerini, karısı'nın karnının üzerine duran, ellerinin, üzerine koymuştu.

Ani olan bu durum Sevgi'yi korkutmuştu...

"Vedat sen miydin? Korkuttun beni !"dedi

Vedat " üzgünüm hayatım korkutmak istememiştim. " Dedi yumuşak çıkarmaya çalıştığı bir ses tonu ile Dışarıdan sert bir yapıya sahip olan Vedat Dağhan, karısının ve yeni doğacak olan bebeği'nin yanında, daha farklı bir kişiliğe bürünüyordu.

Ne yazık ki ! Geçmişte yaşadıkları zorluklar, onun böyle olmasına katkı sağlamıştı...

" Şuraya bak. Çok güzel değil mi Vedat ? Nasılda eğleniyorlar çocuklar... Sence ileriki bir zaman diliminde, bizde minik kızımız'la bu anı yaşarmıyız?" Dedi imrenerek.

Bu sözlerden sonra, Vedat kollarının arasında küçük kalan karısını, yüz yüze gelecek şekilde kendine doğru çevirdi. Karısı ise hiç itiraz etmeden ona eşlik edip, yönünü ondan tarafa döndürmüştü...

Vedat , aralarında kalan büyük göbeğe! pardon bebeklerine! bakınca gülmeden duramamıştı. Yüzündeki tebessüm'ü gizlemeden, Kafasını kaldırıp, karısı'nın gözleri'nin içine bakmaya başlamıştı.

Saatlerce Deniz'de yolunu kaybetmiş balıkçılar gibi iken, şimdi karısı'nın gözleri'nin içine bakınca, sanki kendini ait olduğu limanı'na gelmiş, kaybolduğu yolunu bulmuş gibiydi.

Doğal kumral şaçları, mavi deniz'i andıran gözleri ve insanı mest edecek kokusu... 'İyiki' dedi. içinden 'İyiki, senden vazgeçmeyip, seninle birlikte olmuşum' Dedi.

Bu iki insan, öyle zorlu zamanlardan geçmişlerdi ki ! Çevresindeki insanlar Hep önlerine bir engel çıkartıp onları acımasızca düşürmeye çalışmışlardı... Bunlardan en başında gelen ise kendi Aileleriydi.

Ne kadar engel olmasına rağmen, yine de bu iki güzel insan! birlik içinde olup , el ele tutarak ayağa tekrar kalkmayı hep bilmişlerdi...

Vedat , ellerini kaldırıp, önce karısı'nın büyüyen karnı'nı hafifçe okşamış, ardından ise güzel karısı'nın yüzüne, ellerini sarmıştı. Sevgi , kocası'nın bu yaptığına karşılık olarak , ellerinin üzerine yanağını bastırıp huzurluca gülümsemişti.

"Evet güzelim öyle bir zaman gelecek. Bebeğimiz ile birlikte, mutlu ve mesud bir şekilde bizde bu güzel anları yaşıyacağız. Gülecek, ağlıyacak, yürüyecek, düşecek hatta bir zaman gelecek , okula gidecek ve biz hep onun yanında olacağız. Her anında. Annesi ve Babası olarak. " Dedi Vedat ileride olacaklardan habersiz bir şekilde ...

'Annesi ve Babası olarak deyince ' sevgi'nin içinde burukluk oluşmuş ve gülen suratı asılmıştı. Vedat, bunu fark edince, meraklı haline bürünmüş ve sormadan duramamıştı. "Neden suratın asıldı birden, yanlış birşey mi söyledim güzelim? " dedi sakince

"Bizden başka kimsesi olmayacak kızımızın ... Ne Dedeleri, ne Amcası , Dayısı, Teyzesi yani ne bileyim? hiç kimsesi yok! sadece annesi ve babası olacak kızımızın vedat ! Bu beni tedirgin ediyor. Kendini eksik hissetmez ,öyle değil mi?"

Oysaki, eskiden ayrı oldukları zamanda ikisi de kalabalık bir ailelere sahiptiler... Ama şimdi ise sadece ikisi vardı ve bu ikili dondurma külah takılıyorlardı. Bir tek yakın arkadaşları vardı.

"Bunu düşünmemelisin bence sevgilim, hem nereden biliyorsun? belki, ileride annenler affederler seni , minicik torunları hatırına, ne olacağını bilemezsin ki!.. akışına bırakalım. Allah büyük. " Bu sözlerden sonra Üzgün olan karısına sarılmıştı vedat . Tabi bebekleri ne kadar izin verirse... Sıkıntılı olarak, titrek bir nefes almış ve konuşmasına devam etmişti.

"Bak benim babam, biraz... Pardon baya inatçı bir yapıya sahip. Bu yüzden ,affetmez beni ama senin aileni az bir zaman da olsa gördüm. Tanıdım, sana ne kadar düşkün olduklarına şahit dahi oldum. Bu yüzden ,seni affederler diye düşünüyorum. Ümit vermek de istemiyorum ama... Affetmezlerse de kendileri bilirler. Güzeller güzeli kızımın ,eksik hissetmemesi için elinden gelen herşeyi yapacak onun babası" Dedi gururla vedat

"Teşekkür ederim. İyiki varsın Vedat."

Demiş ve sımsıkı sarılmıştı kocasına...

Bu güzel anlarından sonra ,yorgun oldukları için, geç olmadan ikisinde yataklarının yolunu tutmuş ve yatmışlardı.

Aradan bir zaman geçmiş, saatler gece 00.34'ü gösterirken. Sevgi Dağhan, minik sancılar yüzünden, uyanmak zorunda kalmıştı. Yattığı yerden hafif doğrulmuş ve sırtını arkasına yaslamıştı. Sancıları biraz daha belirgin olurken, dayanamayıp kocasını uyandırmak için elini, yüzüne doğru uzatmıştı. Lakin sonradan vazgeçmişti. Uyandırmaya kıyamamıştı kocasını.

Zaten son günlerde kocası, onun yüzünden geceleri hep uyanık ya da tedirgindi, son 2 haftadır resmen diken üstünde uyuyordu!..

Genç Kadın, sancısının geçmesini umarak, derin derin nefes alıp vermeye başlamıştı.

Eline telefonunu almış ve sancılarının sıklıklarını uygulama sayesinde kontrol ediyordu.

Sancı'nın sırtına vurmasıyla, yerinde acıyla kasılmış ve ağzından acı dolu bir inleme kaçmasına engel olamamıştı.

Vedat Kıpırtı ve sesten dolayı yerinden fırlamıştı. Gözlerini sonuna kadar açmış ve uyku sersemliği ile karısına endişe ile bakmıştı.

"Ne oldu iyi mi-..." Diyerek telaşla konuşarak ve aynı zamanda Yatakta karısına doğru giderken kendini bir anda yerde bulmuştu!

Genç kadın kocasını yerde görünce sancılarını unutup kahkahalara boğulmuştu.

Genç adam, Kahkahalarla gülen karısına susması için ters ters bakmıştı , ama onun bakışlarını açıkcası umursayan yoktu.

"Gülme, gülme sus! Bizim burada sana birşey oldu korkusuyla, kıçımızdan terler akıyor, sen ise gülüyorsun komik mi ? " Dedi

Sevgi 'evet' cevabını vermemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Ben mi dedim sana düş diye Vedat ! Ayy ama çok komik düştün... Pardon vallahi pardon tamam bakma öyle gülmiyeceğim . Acıdı mı bir yerin ?Tut elimi yardım edeyim." Dedi gülmemeye çalışarak.

"İstemez ! " dedi sertçe

"Peki sen bilirsin " dedi umursamazca

"İnsan bir ısrar eder ! İkinci bir teklifte bulunur nezaket olaraktan ." dedi vedat kinayeyle

"Teklif ettim istemeyen sendin suçlu ben mi oldum şimdi ? "

"Sana suçlu musun dedim ben şimdi. Yemin ederim acayip anormal birisin! "

"Sen çok normalsin ya zaten. Anladım ben seni ! senin kötü kötü huyların var. anladım ben seni anladım! "

"Ne kötü huyumu gördün söylesene!"

"say say bitmez ki ! Hem kalk oradan artık, oraya oturunca çok Boş yapmaya başladın. Kalk oradan boş yapma ."

"Aynen ben boş yaptım zaten değil mi ?.. Ya sabır ya selamet. Tut elimi de kalkayım."

"Banane daha demin istemedin, şimdi kalk kendin !"

Vedat karısına tersçe bakıp sinirle yerinden kalkmıştı. Tam o anda sevgi'nin tekrar kasılması olmuştu.

Sakince derin derin nefes alıp verirken aynı zamanda telefonundan kontrol ediyordu.

"İyi misin çok mu ağrın var. Gidelim mi hastaneye?"

"Bilmiyorum."

"Telefonda ne gösteriyor?"

"Hastaneye gidin diyor. Uygulama yanlış bence."

"Kalk gidelim o zaman ne duruyorsun kadın! Ben çantayı alacağım. Sende hazırlan hemen gidelim. " Dedi aceleyle yerinden kalkarak.

İkisi de bir telaşla hazırlanmış ve hastaneye gitmişlerdi. Kontroller yapıldıktan sonra, Doktor, Şuan durumunda bir anormallik olmadığını söyleyerek, onları eve tekrar göndermişti. Eğer, sancılar kötüleşirse tekrar gelmeleri gerektiğini de kesin bir dille belirtmişti. Bu sefer hastaneye yatış yapılacaktı.

Eve geldiklerinde saat baya geç olmuştu... bir buçuk saat belki ya olmuş ya da olmamıştı ki Sevgi'nin Sancıları tekrar baş göstermişti.

Her şey normal bir şekilde ilerliyordu. Aniden gelişen bu olay sayesinde, vedat ve sevgi ikilisi kendilerini tekrar hastanede bulmuşlardı. Tabiki vedat'ın evden çıkarken telaştan hamile karısı evde unutup, sadece bebek eşyalarını alıp çıkması sayılmazsa! her şey normaldi !!

Bu sefer sevgi Dağhan'ı hastaneye yatırmışlardı. suni sancı verilmiş ve gerekli işlemler yapılmıştı...

Gün ağarana kadar, sancılar eşliğinde bir uyuyup bir uyanmıştı sevgi . En sonunda yorgun düşen vücudu yüzünden sabah'a karşı uykuya dalmıştı. Vedat ise karısının etrafında sabaha kadar dönüp durmuştu. Onun canı acıdıkça kendi canı acıyordu sanki. Sabahtan akşam'a kadar aynı sızlanmalar devam etmiş ve en sonunda doğumhaneye alınmıştı...

Vedat Dağhan heyecandan yerinde duramıyor ve koridorda bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Doğumhanedeki karısından hala haber gelmemesi onu daha çok tedirgin ediyor ve kafasından kötü senaryolar geçmesine neden oluyordu. Sakinleşmek için bir kaç kere derin nefes alıp vererek, kendine çeki düzen vermeye çalıştı. Sabır gerekiyordu...

...

14 Ocak 2006 saatler öğlen 14.32 'yi gösterirken bebekleri doğmuştu.

Vedat ve Sevgi Dağhan, ilk defa anne ve baba olmanın duygularını tadıyorlardı. Çok mutlulardı ve bu yüzden kendilerini hayal kurmaktan geri alıkoyamıyorlardı.

İleride, başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde kurdular hayallerini...

Ama bilmiyorlardı ki! her hayalin bir sonu vardı. Kötü de iyi de olsa bir sonu vardı.

...

16 MART 2006 / 2 ay sonra

SEVGİ

Günler , haftalar hatta aylar geçmiş bu zaman dilimi 2 ayı bulmuştu .

Vedat ile zorlu zamanları atlatmış sayılırdık, gerçekten de çok zorlayıcı bir dönemden geçmiştik...

Üstüne üstlük bir de yardımcı olacak kimse olmayınca, iki kişi bir şey bilmeden bebek bakmak, biraz bizi zorlamıştı. Hatta biraz değil baya zorlamıştı. Ama Şimdi idare edebiliyorduk galiba bu duruma alışmıştık .

Günlerimiz artık bir rutin haline gelmişti.

Sabah bebeğin alarm misali ağlaması ile günümüze başlıyorduk .

İlk günlerde, bu çok sinir bozucuydu. Tamam benim bebeğim! Ama, yani bu çok sinir bozucuydu.

Şimdi alışınca hiç de öyle gelmiyordu. Onun sesini duymadan uyanmak dahi istemiyordum. bağlanmıştım minik kızıma ...

Vedat, sabahları işe gidiyordu ve bu aralar çok yoğun çalışıyordu. Şirket'in sahibinin asistanıydı ve onun boş durduğu bir zaman dilimi bile yoktu. İşe erkenden gidiyor, işten geldiğinde önce bebeğiyle ilgileniyor sonra benimle sohbet, muhabbet ediyordu . Benim sevgili kocam, bunu yapmaktan hiç vazgeçmiyordu, galiba bu konuda çok şanslıydım... Çünkü her gün istinasız ne yaptığımı sorup hiç sıkılmadan beni dinliyordu. Bazen gerçekten, çok konuştuğum zamanlar oluyordu. Bunun ardından ona baktığımda hiç bıkmadan parıltılı gözleriyle beni dinlediğini görünce, her gün tekrardan ona aşık oluyordum.

Benim kendi ailemden, hiç bunu görmemiştim. Ne babam benimle konuşurdu, Ne de annem ikisi de çok despot bir kişiliğe sahiptiler. Oradaki hayatımı her düşündüğümde içime bir daraltı basıyordu. Hatta bazen nefesim bile kesiliyordu... Haftanın belirli günleri hep davet olurdu, yarı günüm kuaförde geçerdi zaten ve bu durum beni çok sıkardı. Her gün ayrı bir hoca gelir ve sanki Kraliyet Ailesinin kızıymışım gibi Görgü kuralları , Düzgün yürüme, Fit bir vücuda sahip olma gibi sayamadığım daha bir sürü ders adı altındaki işkencelerim olurdu. Aslında bunlar güzel bir şeydi, bir insanın Görgü kurallarını bilmesi ya da Fit bir vücuda sahip olması bence gerekliydi. Ama aşırısı da kötüydü . Hepsinin yanı sıra, psikoloji de önemliydi. Küçük yaşta bunlara başladığım için ve büyüyünce etrafımdaki arkadaşlarımı görünce başka şeyleri de imreniyordu insan...

Dışarı çıkarken korumalarla gezerdim ve bunlar babamın söylediği belirli yerler olurdu... ben arkadaşlarım ile gezmeyi ve istediğim yerlere gitmeyi tercih ederdim ama bu konuda benim ne istediğim hiç bir zaman sorulmamıştı sağolsunlar.

Bunların dışında, Annem'i ve Babam'ı severdim çok despot olsalar da benimle oturup derdimi paylaşmasalarda , sevgilerini hiç bir zaman benden esirgemediler . Hatta Babam bana çok düşkündü, tabi şimdi aramız bozuktu. O da ayrı mesele!.. Tabiki bunda biraz'da benim hatam vardı . Babam'ı ve Annem'i çiğneyip Vedat ile evlenmiştim. Vedat'ta öyle.

Normalde, benim ailem vedat ile evlenmeme onay vermişlerdi, hatta sevinmişlerdi. Sevdiysen, 'tamam' dediler onayı verdiler. Ama Vedat'ın ailesi onay vermemişti. Bir iki ay Vedat ailesiyle çok uğraşmıştı, ama en sonunda nasıl ikna oldularsa tanışmaya gelmeyi kabul etmişlerdi.

Ne olduysa o günden sonra olmuştu zaten... o gün yani tanışma amaçlı geldiklerinde, Vedat'ın babası Ali Bey surat'ı bir karış ve iğneleyerek konuşmaları dahilinde, Babam ne kadar sakin kalmaya çalışsa da, bu durum pek mümkün olmamıştı.

Kızına edilen lafları kaldıramamıştı, ki bu durumda kim olsa kaldıramazdı...

Babam sakin kaldıkça Ali Bey daha da ileriye gidiyordu. Ve en sonunda olan olmuştu, biz arayı yumuşatmaya çalışsakta 'Yani biz derken sadece ben ve Vedat !' sonuçta pek başarılı olamamıştık. Pek değil ! hiç başarılı olmamamıştık. Vedat'ın ailesi Urfalı olduğu için kalabalık ve korumalarla gelmişlerdi. akrabalarını anlıyorum ama koruma ne için onu hiç anlamamıştım ? Görende savaşa geliyorlar zanneder !

Bir anda ne olduğunu anlamadağım bir şekilde ortalık karışmıştı. babam korumalara seslenmiş herkes birbirine silah çekmiş ve ortalık birbirine girmişti...

En sonunda bir arbede olmuştu.

Neyse... bir şekilde hiçbir şey olmadan herkesi sakinleştirmiştik, daha sonra Vedat ailesini evden dışarıya çıkarıp , bir süre sonra tekrar babamın yanına gelmişti. Babamdan 'ali bey' yani babası adına Özür dilemiş ve çok pişman olduğunu ama her ne olursa olsun beni çok sevdiğini ve evleneceğini söyleyince babamın sabrı taşmış ve en sonunda ağzından bu zamana kadar küfür bile duymadığım babam , ağzını bozarak vedata S*ktir'i çekmiş ve kimseye bırakmadan, kendisi onu yaka paça evden atmıştı ve ben ise hiçbir şey yapamamıştım...

Onu kovmuş ve üstüne üstlük kızımla bir daha görüşmeyecek, sesini bile duymayacaksın demişti. Gerçekten uzun bir süre ne yaptıysak görüşememiştik. Babam dediğini gerçekten de yapmış ve bize izin vermemişti. Tabi bu Ali Bey'in işine gelmişti. Anladığım kadarıyla istanbul'lu sosyete bir gelin istemiyorlardı.

Vedat babamın onu kovmasını gururuna yedirememiş olmalı ki telefonlarımı başta açmamıştı... üstüne üstlük beni aramamıştı. Bende telefonlarımı açmayınca aramadım onu... Bir gün uzun bir zaman sonra beni aradı açmak istemesem de dayanamayıp açmıştım. Neden aradığını sormama bile izin vermemiş,

"Sevgi hadi evlenelim" demişti. Şaşkınca kalmıştım o an . Şaşkınlığımı üzerimden attığım ilk an ise ben Babam'ın ve Annem'in gönlünü almadan evlenemem demiştim.

Üzerinden baya bir zaman geçti bu süreçte ben babamı ikna etmeye çalıştıkça o benden uzaklaştı...

Ve bir gün "sana uygun bir eş adayı bulduk . Bu akşam istemeye gelecekler ve seni vermeyi düşünüyoruz" dedi. Babam bana bunu dedi! Kim olduğunu bilmiyordum, zaten öğrenmek de istememiştim.

O gün bir delilik yapıp kaçarak Vedat ile evlendim. İşte o gün benim dönüm noktam oldu.

Vedat konusunda asla pişman değildim. Pişman olduğum tek konu Annem ve Babamdı, onları arkada bıraktığım için çok pişmandım... Özlüyorum onları, peki ya onlar? Acaba beni özlüyorlar mı?

Bebeğim'in ağlama sesiyle düşüncelerime bir ket vurup onun yanına doğru adımladım.

"Ecrin'im bebeğim uyandın mı annecim ?" Onu yavaşça beşiğinden kucağıma aldım ve sallamaya başladım. Kucağıma aldığım an sanki kokumdan beni tanıyormuşçasına anında sessizleşiyordu ve geriye sadece iç çekişleri kalıyordu. Onu bekletmeden emzirmeye başladım.

Gözlerini açmış ve dikkatle beni inceliyordu. Öğlen uykusundan kalktığı için sersem bir hali vardı. Şu iki ayda çözdüğüm tek şey Babası gibi uykuyu çok seviyordu. Vedat işi olmadığı zaman bıraksan akşama kadar yatardı. İnşallah bebeğim böyle olmaz ! Ben erkenden kalkardım. Herşeyim düzen içerisinde ilerlerdi. Ben böyleyken Vedat benim tam tersimdi. Her şeyin üstesinden gelirdi ama düzensizce. Mesela yemek yap desem yapar hem de çok güzel yemekler yapardı. amma velakin bu işin sonunda ortalık sanki savaştan çıkılmış gibi olurdu. Gerçekten bunca yıllık eşiyim nasıl yaptığı konusunda hiç bir fikrim yok !

Telefonum çalınca kucağımdaki yeni uyanmış miniği dikkatli bir şekilde beşiğine yerleştirdim. yatağın üzerindeki telefonumu elime aldım.

Ehl-i cennet arıyor ...

Vedat'ın aradığını görünce yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. beklemeden telefonumu açtım.

"Ve-..." ismini söyleyemeden lafım kesilmişti.

"Yenge benim Engin rahatsız ediyorum kusura bakma " Engin'in sesini duyunca şaşırmıştım .

Engin Vedat'ın yakın arkadaşıydı. beraber aynı iş yerinde çalışıyorlardı. beni neden vedat'ın telefonundan aradığına anlam verememiştim ?

"Efendim Engin bir sorun mu var ?" dedim aynı zamanda bebeğimin ağlama sesi ile birlikte dikkatim hemen ona kaymıştı.

"Bekle engin" diyerek telefonumu yatağa koyup Ecrin'i kucağıma aldım. yatağa oturup aynı zamanda telefonumu hoparlöre almıştım.

"Beklettim kusura bakma durmadı benimki . " dedim Ecrin'i kastederek

"Önemli değil yenge, öp yanaklarından o yaramazın benim için. Gelince yiyeceğim onu ... "

"pekala " dedim gülerek . "Sen ne için aradın beni ?" dedim merakımı gizlemeden

"Bak unuttum onu! Yenge ben senden bir şey isteyecektim."

"Ne isteyeceksin Vedat nerede ?"

"Yenge senin bu yarım akıllı kocan, Toplantıya gireceği belgeleri karıştırmış ve farklı dosyaları getirmiş ve bunun hiç farkına varmamış . Getirecek kimse de yok ! Ben şuan, zorlukla beş dakikalığına ayrıldım. Sunumları diğerleri yapıyor önümüzde bir kaç kişi kaldı, kısa bir ara verilecek ve sonra sıra bize gelecek sana zahmet sen getirirmisin ? " dedi telaşlı bir şekilde ...

cevap olarak "evet benim kocam akıllı" dememek için kendimi zor tuttum .

"Vedat neden aramadı beni ? " merak ettiğim tek konu !

"Belgelerin yanlış olduğunu toplantıda fark ettik yenge, şimdi toplantıda o, ben tuvalet bahanesiyle ayrıldım ama o çıkamıyor şuan ."

"Tamam o zaman taksiyle getiririm."

"Sağol yenge sağol sen var ya adamın dibis-..."

"Tamam engin uzatma ! hangi dosyaları alacağım..." diyerek onu susturdum. Konuşmaya devam ettik. Engin bana hangi dosyaları alacağımı tarif ettikten sonra konuşmayı sona erdirmiştik... Belgeleri aldıktan sonra, vakit kaybetmeden taksi çağırmıştım. Bebeğimi sıkıca giydirip pusetin içine yerleştirdim. Hızlıca bende bir şeyler üstüme geçirip, eşyalarımızı alıp dışarıya çıktım. İki dakika falan sonra taksi geldi ve vakit kaybetmeden taksiciye şirketin yerini tarif ettim. Ardından Hızlı bir şekilde yola koyulmuştuk.

Vedat'ın bu kaçıncı işi bilmiyordum. Bu işinden önce o kadar çok işe girip çıkmıştı ki ! bütün işler elinde kalmıştı . Şanslı kocam benim, attığı elinde kalıyordu...

Ben hamile olmadan önce, 'müzik eğitmenliği' yapıyordum . Hamile olunca, doktor zor bir hamilelik geçireceğimi ve bebeğimizin düşme tehlikesi olduğunu söyleyince Vedat çalışmama asla izin vermemişti. Ve o günden sonra, bütün yükü o üstlenmişti. Başlarda iki işe bile birden girip çalışmıştı. Çünkü tek işle ay sonunu zor getiriyorduk ...

Bu arada ise boş durmayıp her yere başvurmuş ve mülakatlarına katılmıştı. En sonunda ise şuanda çalıştığı işten onay gelmişti ve çalışmaya başlamıştı . Şimdi hiç olmazdan tek bir işte çalışıyordu . Kafası başlardaki gibi yoğun değildi yani . Bu yüzden, işini kaybetmemesi için bende elimden geleni onun için yapardım. Onun rahatı, benim rahatım demekti.

Şirket'e gelince, Taksiciye ücreti ödeyip bebeğimi pusetiyle beraber alıp hızlı adımlarım ile şirketten içeriye girdim. Girişteki danışmana olayı özetle detaya girmeden anlattığımda beni toplantının olduğu odanın önüne getirmişti. camdan bir toplantı odası ne hoş ! içerisi gözükmüyordu. Ne yapacığımı düşünürken . Kapı açılmış ve karşıma vedat çıkmıştı. onu gördüğüme sevinirken bebeğimi sandalyeye koymuş ve vedat'a sarılmıştım .

"Hoşgeldiniz birtanem. "

"Hoşbuldukk" dedim uzatarak ve ondan ayrıldım. Ben çantamdan belgeyi çıkarırken, vedat direk ecrin'e gitmişti. Vakti olmadığı için kucağına almamıştı. Sadece kafasını ecrin'e doğru eğerek kokusunu derince içine çekip "Meleğim benim" diyerek gözlerinden öpmüştü! .

Bana döndüğünde, cebindeki arabanın anahtarı çıkartıp bana uzatmıştı . Hayır demeden hemen almıştım. Taksiyle uğraşamazdım şimdi ... Elimdeki belgeleri ona verip onunla sarılarak vedalaştım.

"Dikkat edin, varınca beni ara ! "dedi ve arkasına döndü.

İçeriye girip kapıyı kapattığı an ecrin öyle bir ağlamaya başladı ki ! bir şey oldu zannederek direkt onun yanına koştum . Kucağıma aldığımda ellerim titremeye başlamıştı . İlk defa böyle canı yanmışçasına ağlıyordu.

"Annecim ne oldu bir tanem ? " Kucağımda onu sallarken bir yandan da onunla konuşuyordum. Sakinleştirmek için uğraşıyordum... Bir anda böyle olunca korkmuştum.

Vedat sesi duymuş olmalı ki tekrar yanımıza gelmişti. Duymaması imkansız olurdu zaten tüm şirket bebek sesiyle sallanıyordu resmen !

"Babacım Ne oldu sana ? " dedi vedat Ecrin'e hitaben "Niye ağlıyor ? Ne oldu? "Ard arda sorularını sıralıyordu, bu sefer hitabı bendim . Kucağından hızlıca Ecrin'i almış ve sallamaya başlamıştı.

"Bilmiyorum sen niye geri geldin ?"

"Neden geldim acaba sevgi ?" Biz böyle konuşurken ecrin susmuş ve gözlerini babasından ayırmıyordu. Vedat bunu fark edince ecrin'in üzerine gülerek eğilip;

"Numaracı cadı seni " Dedi ve burnuna acıtmayacak şekilde vurdu. Ecrin sanki anlamış gibi gözleri yaşlı yaşlı bir şekilde gülmeye başladı. Sesi çıkmasa bile ağzı kulaklarında babasını izliyordu.

Vedat gülümseyerek ecrin'e doğru eğilmiş ve anlından öpmüştü.

Vedat gülümseyerek ecrin'e doğru eğilmiş ve anlından öpmüştü

Toplantı odası'nın kapısı tekrar açılınca, dikkatim tekrar oraya kaymıştı. Gelen Engin'di.

"Bu güzel aile tablonuzu bölüyorum ama içerideki herkes sizi izliyor! " Dedi kinaye barındıran sözleri ile .

"Ne ?!" dedim şaşkınca

"İçeriden gözüküyor" dedi camı işaret ederek işte o an acayip utanmıştım. Bende birazcık şans varsa o toplantı odası ağzına kadar doludur!

"Vedat hadi oğlum ! Aydın iti salih bey'i dolduruyor. Evde giderin hasretinizi içeride herkes seni bekliyor !" dedi sessizce içeridekiler duyacak diye korkuyordu anlaşılan . Salih bey, şirketin sahibiydi. Aydın ise onun oğluydu. Vedat anlatmıştı bana Aydın ile rakiplerdi...

"Kendisi dedi lan git bebeğine bak diye? Şimdi niye kuduruyor! Adam benim sabrımı sınıyor resmen... Ama çok kaşınıyor o kaşıyacağım az kaldı ben onu!" Sinirli olsa bile kendine kontrol etmekte gerçekten çok ustaydı Vedat . Şuan sinirliydi ama yüzünde pek bir belirti yoktu. elini tutup bana bakmasını sağladım.

"Tamam sakin ol ! Şimdi onu boşver bak ecrin'de sustu, biz gideriz şimdi, Sen şimdi önündeki toplantıya bak olur mu ? Laf dalaşına girerek ya da döverek bir şey elde edemezsin ! Git ve güzelce yap işini, ben sana güveniyorum yapabilirsin hallet ve gel olur mu ?" dedim onu gaza getirmeye çalışarak...

" Tamam güzelim , sakinim merak etme sen dikkat edin sizi seviyorum ! " Dedi ve Ecrin'i öpüp Engin ile hızlıca içeriye girmişti.

Bu sözleri beni oyalamak amaçlı olduğunu onu yeni tanıyan biri dahi olsa anlardı...

Ecrin tekrar ağlamaya başlayınca derin bir nefes almıştım. Pusetini alıp asansöre bindim . Ecrin'i susturmaya çalıştıkça, daha çok ağlamaya başlamıştı.

Asansörden inince, herkesin dikkatini çekmiştik, Ecrin'im sağolsun ! Vallahi şurada ağlayasım gelmişti. Diken üstünde hissediyordum kendimi . Bir yandan da anlam veremediğim bir şekilde içimi bir boğukluk sarmaya başlamıştı, Ecrin ağladıkça daha da artıyordu bu his .

Dışarıya çıktığımızda külüstür arabamızı bulmak çok da zor olmamıştı. Oraya adımlarımı yönlendirirken bir yandan da ecrin sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Annecim ne oldu sana karnın tok , Ateşinde yok , Bezinde temiz ... Ne istiyorsun güzelim ya? bak beni de ağlatacaksın ! "

Arabanın yanına gelince hızlıca kapıyı açıp arka koltuğa binmiştim. Ecrin daha çok ağlamaya başlayınca, kendimi tutamayıp bende ağlamaya başlamıştım. Bir yeri mi acıyordu acaba ?

Kapıları kilitleyip ,çantamdan yazma çıkartıp üzerimi örtmüş ve Ecrin'i emzirmeye çalışmıştım. Başta o kadar zorlamıştı ki beni! en sonunda emmeyi kabul edince derin bir nefes koyuvermiştim ...

Susunca benimde ağlamam durmuştu. Saate baktığımda, yarım saati geçmişti şirketten çıkalı , Baya bir vakit geçirmiştik arabada.

Sakinleşince ecrin için almış olduğumuz bebek koltuğuna onu oturtup arabadan indim ve puseti bagaja koydum. vakit kaybetmeden arabaya bindim. tekrar ağlayacak diye diken üstündeydim .

Arabayı çalıştırıp şirketin çıkışına doğru sürdüm , tam çıkacakken arkamdan gelen modelli bir araç hızla gelip çapraz olarak benim önüme kırarak silme geçti. Sinirime hakim olamayıp kornayı uzun bir süre arkasından bastım. Camları siyah filmle kaplı olan modelli araç biraz duraksar gibi olsa da durmadan hızlıca sağa dönüp gitmişti...

Belkide refleks olarak frene basmasam birbirimize çarpacaktık .

Ne acelen var acaba ? Tabakhaneye ... Tövbe estağfurullah

"Arabada bebek var bebek !" kendime hakim olamayıp Bağırdım.

Sanki bağırınca adam duydu beni ! derin nefes alıp verdim. sakinleşmek amacıyla.

Ani attığım fren dolayısıyla ecrin'e baktığımda hiçbirşey olmamış gibi tavanı seyrederek emzik emiyordu. açıkcası bu beni rahatlatmıştı.

Sakin olmaya çalışarak, stop eden arabayı tekrar çalıştırarak yola çıkmıştım.

Arabayı ev yolunun tersi olan yöne doğru çevirdim. Ecrin'in uyuması için tek seçeneğim galiba buydu... Arabayla onu gezdirmek! Ecrin ilk zamanlarında uyumadığında hep onu arabada gezdirerek uyutabilmiştik . Şimdi işe yarar mı bilmiyorum ama denemeden bilemem ! Hem Biraz gezmekten ne zarar gelebilir ki ?

"Anne kız gezelim mi bebeğim ister misin ?" Dedim ecrin'e hitaben .

Ecrin bana karşılık olarak garip garip sesler çıkararak cevap vermişti. Galiba bu onun dilinde 'evet' anlamına geliyordu.

Bir süre arabayla yolculuk yapmıştık, baktım ecrin uyumuyor ! Bende evin yolunu tuttum, boşu boşuna gaz harcamamın manası yoktu şuan .... Anayola çıkarak Evin yolunu tutmuştum. Normal sabit bir hızda ilerlerken, arkamdaki araç anlamadığım bir şekilde beni arkamdan sıkıştırmaya başladı . Acelesi olamalı ki tabiri caizse dibime kadar girmişti ! Sol şerit boşaldığında, camımı açıp elimle adam'a yanımdan geç işareti verdim. Sonuçta arabada bebeğim vardı ve bu yüzden benimde belli bir hız sınırım vardı.

Dediğimi anlamış olmalı ki arkamdan çıkıp sol şeride geçti. Biraz öyle ilerlerken ,beni geçmek bir yana dursun, hızını sabit tutup benimle beraber ilerleyince kuşkulanmadım desem yalan olurdu . Fazla üstünde durmamak için yanlış anlamış olmayı umaraktan arabamın hızını arttırmıştım. Ben hızlanınca o da hızlandı ve tam o an dikkatlice baktığımda bu biraz önce şirketten çıkarken ki araç olduğunu fark ettim. İçim korkudan öte huzursuzlukla kaplanmıştı.

İkili yolda hala yanımdan gitmeye devam edince gerilmiştim. Kendimi tehlike altında hissedince arabanın hızını arttırdım. Ben hızlanınca yanımdaki araçta hızlanmıştı. Aracın camları filmli olduğu için içerisi gözükmüyordu. Kim var bilmiyordum. Beni takip ettiğinden emin olmak için Anayoldan çıkıp ,yolumu değiştirdim ve sağa döndüm, ara sokaklardan birine girdim . arkama baktığımda gözükmüyordu . Bu biraz olsun rahatlamama sebep olmuştu. Evimin tam tersi yönüne döndüğüm için yolum uzamıştı, yolumu değiştirip evin yolunu tutmuştum .

Eve yaklaşınca arkaya doğru hafifçe kafamı eğerek ecrine baktım. "annecim iyi-..." önüme döndüğüm anda konuşmam yarıda kalmıştı. Karşımdan üstüme doğru gelen o araç ile ne olduğunu anlamadığım bir şekilde arabayı sağa doğru kırmıştım ve zaten ne olduysa ondan sonra olmuştu... "HAYIR ECRİNN-!.."

...


 

Bölümümüzün sonuna geldik. İnşAllah beğenmişsinizdir.

Bu bölüm daha bitmedi devamı part 2 halinde gelicek daha sonra ise ana karakterimiz ile tanışacağız ...

Oy ve yorum yaparak bana destek olursanız sevinirim.

Loading...
0%