Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Silince geçer mi ?

@zezene

Dünkü yaşadığımız olaylardan sonra o kadar yorulmuştum ki direkt olarak yatağıma yatmaya gitmiştim. O kadar yorgunluğuma rağmen uyumam gerekirken uyuyamamıştım. Babamın benden sakladığı şeyler vardı ve bunun sebebinin ne olduğunu bilememek beni uykumdan ediyordu. İçimde bir huzursuzluk vardı ve bu asla geçmek bilmiyordu. Uyuyamamıştım ve sabahlamıştım resmen

Gece vakti kimseyi rahatsız etmek istemediğimden dolayı ise uzun bir süre Yatakta oturup telefonum ile oynayıp durmuştum...

Uzun bir süre telefonum ile ilgilenmiştim ama hala uykum gelmeyince kendimi odamdaki balkonda bulmuştum. belki uykum gelir biraz oturur girerim diye düşünürken balkonda sabahlamıştım! Sabaha kadar sadece dışarıyı izlemiştim ve Zamanın nasıl geçtiğini , nasıl hemen sabah olduğunu anlayamamıştım! Kafam o kadar doluydu ki resmen kendi kendimi sabaha kadar doldurmuştum.

Uykusuzluktan dolayı da gözlerimi açamıyordum. Tabi bunun bir de artısı olarak gözlerimde hafif bir yanma baş gösteriyordu. Gerçekten uyumaya ihtiyacım vardı ! ayılmaya çalıştım ama kafam kalkmıyordu resmen .Saatime baktığımda okula bir saat gibi bir zaman dilimi vardı. yarım saatte olsa uyumalıydım. Hiç oyalanmadan alarmımı yarım saat kalaya ayarladım. Ne kadar olursa olsun az da olsa uyusam uykum kanabilirdi. Yatağıma yatmış ve pikem ile üstümü örtmüştüm. Üstümü örtmeden asla uyuyamazdım!

Beş dakika ya olmuş ya olmamıştı ki enerjisiyle beni benden alan babam içeriye girmişti.

"Günaydın mucizemm!" bağırarak içeriye giren babam yüzünden ağlamak üzereydim. Her sabah aynı olay... Allah aşkına ! Nereden buluyor bu adam bu kadar enerjiyi anlamış değildim ?! Yaş gelmiş 42'ye ama 18 yaşındaki bir ergenden bir farkı yoktu.

Acaba babam ile rolleri mi değişmiştik?

"Baba gözünü seveyim çık ! Uykumu alamadım zaten git sen önce ikizleri kaldır. " pikemi kafama kadar çekmiş ve yatağın içine tamamiyle girmiştim. Hayattan bezmişken babamın bitmeyen enerjisiyle hiç uğraşamayacaktım.

"Onların yanından geliyorum zaten ! onlarda aynı senin gibi yaparak ' İlk ablamı uyandır baba dediler' peki ben ne yaptım?" Dibime kadar girmiş ve kafama kadar çektiğim pikeyi zorla benden ayırarak odamın bir köşesine fırlatmıştı. "İşte aynen bunu" dedi gururla.

Çok büyük bir şey yapmıştı sanki! Bilmiyordu ki ben burada çıldırmak üzereydim! Uykusuzken ben ben değildim resmen !

"Baba bak gece uyuyamadım diyorum! Uykum var uykum ! Beş dakika uyusam, uykumu alacağım ama uyuyamıyorum neden? Çünkü sen buna engel oluyorsun?! " Yattığım yerden sinirle gözlerinin içine bakarak açıklama yapmıştım ! Kapanmak için göz kapaklarım resmen bana yalvarıyorlardı.

Her sabah babam ile bu olayı istinasız yaşıyorduk. Ben bu olaydan nefret ederken babam büyük bir zevkle bu işi yapıyordu. Bizimle uğraşmak onun hobisi gibi birşeydi. Biz çıldırınca o mutlu oluyordu. Gerçekten bazen onu anlamakta zorluk çekiyordum.

"Beş dakika uyusan kalkarsın kesin! Bende inandım. Sen onu benim külahıma anlat... Ben büyüttüm seni sıpa, biliyoruz herhalde uyuduğun zaman kalkmayacağını! bıraksam hepiniz kış uykusuna yatarsınız!" Bu adam bize ayı mı demişti? yerimden doğrulmuş ve sinirle sormuştum.

"Sen bize alttan alttan ayı mı demek istiyorsun baba!" Uykum falan kalmamıştı sağolsun!

"Yok estağfurullah öyle şey olur mu alttan alttan değil ben direkt 'Ayı' diyorum. " Ayı kelimesini bastırarak söylemesi ile sabır çektim. Sanki kendisi bizden çok farklıydı. İşe gitmediği günler sabahtan akşama kadar yatıyordu. Bıraksak iki gün belki de aralıksız uyurdu! ama gel de bunu babamın yüzüne söyle...

Kendimi tutamayarak "Sana çektiysek demekki!" diye mırıldandım.

"Duyamadım mucize hanım ne dediniz?" babam dibime kadar girmiş ve elini kulağıma doğru uzatmış tam çekmek için hamle yapmıştı ki kafamı geriye çekmiştim.

Bu adamın da kulakları Radar yemin ediyorum! "Şey demek istedim, maşallahın var çok yakışıklısın sana çekmişiz demek istedim. Ben değilde ikizler çekmiş... ikizler de değil of neyse baba ya " Saçma sapan cümlelerimi sıralarken babam ise bana kaşının birini kaldırmış ve sorgular gözlerle bana bakıyordu.

"Şaka yaptık baba ya sende amma alıngansın" dedim ve hızlıca yataktan kalkıp koşarak banyoya doğru kaçtım. Ucuz atlatmıştım. Babamı ikna etmek , deveye hendek atlatmaktan daha zor bir şeydi. bir şeyi taktımı takıyordu.

Babamın arkamdan söylenmelerini duysam da hiç oralı olmayarak çoktan banyoya girmiştim. Elimi yüzümü yıkarken babamın sesini tekrardan duymuştum.

"Mucize sakın tekrar uyuyayım deme oyalanmadan hazırlan ve çabuk kahvaltıya gel!"

"Tamam baba tamam uyku bırakmadın zatenn!"

"Sus babaya cevap verilmez!" tam cevap vermek için ağzımı aralamıştım ki ! kapı kapanma sesini duyduğumda söyliyeceklerimi geri yutmak zorunda kalmıştım.

Niye benim babamda diğer babalar gibi değildi anlamış değildim! sabır çekerek tekrardan yüzümü yıkadım.

Orada işlerimi bitirince odama geçtim rutin işlerimi hallettikten sonra acele ederek okul formalarımı giymiş ve çantamın içine kitaplarımı yerleştirmiştim. Herşeyimi aldığımdan emin olunca koşarak odamdan çıkmış ve mutfağa gitmiştim.

İçeriye girdiğimde gördüklerim ile midem ağzıma gelmişti. Tolga ve Meyra tıka basa ağzını doldurmuş yemek yarışması yapıyorlardı. Nerede saçma sapan bir iş oradalar .

"Oğlum , kızım siz salakmısınız ? boğazınızı aldıracaksınız şimdi?" dedi babam sinirle .

Bence tek sorun bu değildi ! şuan şu dakika şuraya boş midem ile kusabilirdim!

"Bozo bor şoy olmoz bobo!" dedi Meyra ağzı dolu halde ağzını aça aça konuşurken tekrardan midem ağzıma gelmişti. Bize ne yediğini göstermek zorunda değildi!

"Ağzın doluyken konuşma kızım! Hem hiç bir şey anlaşılmıyor !" Babam ikisinin de arkasına geçmiş ve onları uyarıp duruyordu ama onu taktıklarını hiç düşünmüyordum. babam sakin olmak için ekstra bir çaba harcıyordu. bu durum karşısında gülmeden edememiştim. Sabahta onun yüzünden bende aynı durumdaydım.

Etme bulma dünyası...

"Doyor ko bozo bor şo-..." Babam, Meyra'nın sözlerini anlamayınca, Tolga da sanki Meyra'dan farkı varmış gibi ağzı dolu bir şekilde aynı onun sözlerini tekrar etmeye başlayınca daha fazla bu görüntü karşısında sessiz kalamayarak onun sözlerini kestim.

Böyle devam ederlerse aç aç okula gitmek zorunda kalacaktım.

"İkinizde susun gözünüzü seveyim bir tipinize bakın ya ! Midemi ağzıma getirdiniz!.. Baba sende neyi anlamıyorsun bize bir şey olmaz diyorlar işte !" Diyerek yakındım. Benim mırıldanmamı bile duyan ve anlayan adam şimdi onları anlamıyordu!

"N*h olmaz ! Beni ne ile sınıyorsunuz çocuğum siz? Hayır kime çektiniz onu da anlamıyorum ki? Annenize çektiniz desem. Vildanım ile hiç alakanız bile yok ..." sinirle söylenirken kardeşini işin içine katmasıyla sonlara doğru ses tonu biraz değişmişti bunu bariz bir şekilde belli etti ama hemen kendini toparladı ve ikisine kızmaya devam etti.

"salak salak şeylerle uğraşacağınıza biraz dersinize odaklansanız sınıfta birinci olursunuz ! ama yok!" diyerek kızarak tezgaha yöneldi. galiba eskiyi hatırlamak onu kötü etkilemişti.

Vildan benim ölen halamdı. meyra ve tolga'da onun çocuklarıydı , aslında benim öz kardeşlerim değil kuzenim oluyorlardı. Vildan halamı 10 sene önce kaybetmiştik. meyra ve tolga 5 yaşındalarken annelerinden ayrılmak zorunda kalmışlardı. anasınıfına gidiyordu ikiside o zamanlar ...

'mucize abla annem ne zaman bizi okuldan almaya gelecek ?' Her gün anaokulundan döndükten sonra büyüklerine soramadıkları için bıkmadan usanmadan gelip bana sorarlardı. Bende küçüktüm hiç unutamıyorum başlarda bilmiyorum der ya da geçiştirirdim ama bir gün canıma tak etmiş olmalı ki 'Anneniz yok artık gelmeyecek bana sorup durmayın artık yeter !' diyerek bağırdığımı hatırlıyorum. Şuan ki aklım olsa hiç bunu yaparmıydım?!

Her aklıma geldiğinde vicdan azabı yaşıyordum.

Vildan halamın kocası Semih amca, aslında iyi birisiydi. bize karşı hiç kötülüğünü görmemiştik ama tek bu kadarla olmuyordu ki!

Annem ve babam kaçarak evlenmişler yani ailelerin izni olmadan gizli saklı evlenmişler . Vildan halam ve semih amca da dedem evlenmelerine izin vermeyince babamların kaçarak evlenmesinden cesaret alarak onlarda kaçarak evlenmişler. Dedem çok sakin biri gibi gözükse de tersi çok pis bir adamdı. Bu duruma gözlerimle kaç defa şahit olmuşluğum dahi vardı. Vildan halam ve semih amca gidince benim öyle bir kızım yok bir daha urfaya adım atamaz diyerek onun eve gelmesini yasaklamış. resmen halamı sürgün etmiş kendi memleketinden. Babam urfada kalmış. annem ve babam kaçmışlar ama urfaya halam ise semih amca ile beraber İstanbula kaçmayı tercih etmişler.

Aylar geçmiş yıllar geçmiş derken evlenmiş ve hamile kalmış halam ,başta inanılmaz derecede çok mutlularmış ama mutlulukları çok sürmemiş semih amca içkiye başlamış işe gitmez olmuş ve bunun ardı sıra bütün kötülükler birbiri ardına sıralanmış. Halam bir demiş dayanmış iki demiş dayanmış ama bir yerden sonra canına tak etmiş ve boşanma kararı almış , Semih amca zorluk çıkartmamış anladığım kadarıyla tamam demiş. Çocukları da istememiş zaten, halamda boşandıktan sonra çocukların soyadını velayetini üzerine almış. Geri urfaya dönmüş ama babasının yanına dönmek yerine bizim yanımıza gelmiş.

Bizim yanımızda 4-5 sene kadar yaşadıktan sonra halam ani bir şekilde vefat etmişti. O günden beri çocuklara annem ve babam bakmışlardı . hiç benden bir kere olsun ayırdıklarını görmedim küçük yaşta oldukları için meyra çabucak alışıp annem ve babamı kabullenmişti ama tolga için aynı şeyi söyleyemeyeceğim . uzun bir süre annem ve babamı kabullenmek bir yana her şeye karşı gelir olmuştu. bir gün bir anda bu hallerinden vazgeçip annem ve babamı kabullenmişti ve bu olay şaşılacak şekilde aniden olmuştu. sebebini ise çok sonradan bana kendi ağzıyla anlatmıştı. babam ve semih amcanın konuşmalarını dinlemiş . semih amcanın türkiyeye dönmiyeceğini onlara babalık yapamayacağını bunun kadar iyi olmadığını falan duymuş ve o günden beri ağzından bir daha semih amcanın konusunun geçtiği hiç bir lafı duymadım.

yani kısacası çocuklarla beraber büyümüştük. okula gittiğimizde soyadımız aynı olduğundan kardeş zannederlerdi ve bizde hiç bunu bozmamıştık.' kim nasıl bilmek isterse öyle olsun' derdi annem ve bizde ona uymuştuk.

Düşüncelere çok derin daldığımı fark edince kendime çeki düzen verip masaya oturmak hamle yapmıştım lakin Masada yarış yaptıkları için Zeytin ve bir kaç dilim peynir harici hiçbir şey kalmamıştı bu yüzden vazgeçtim. Oburlar!

Boş boş Masaya bakmayı bırakarak, babamın yanına yöneldim. Tezgahın üstünde büyük bir işçilikle domates doğruyordu. Kırk iki yaşında olmasına rağmen hala dinç bir yapıya sahipti. Saçlarında hiç beyaz yoktu. Gözleri yeşil ve açık bir teni, İri yapılı gözleri ve kemikli bir burun yapısına sahipti... Babam diye demiyorum ama karizmatik adamdı vesellam tabi şuan giymiş olduğu mutfak önlüğü karizmasını biraz çizsede bir sıkıntı yok!

Tezgaha yaslanarak dikkatını çektim ve ardından "Ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Okula aç aç mı gideceksin? Sana ekmek arası bir şeyler hazırlıyorum." Bunu demesiyle gülümsedim. Düşünceli bir babaya sahiptim.

"Baba bize yok mu ? " Diye sordu Tolga alınmış bir ses tonuyla.

" Masayı yediniz daha ne yiyeceksiniz , bunlar sadece ablanıza." dediğinde gülmeden edememiştim. çünkü yanında onlar içinde yapılmış ekmek arası vardı.

Dünkü olayları yaşamamış gibiydik sanki hayatımızda hiç kötü birşey olmamış gibiydi.
Babam belkide aydın amcayla araları bozulduğu için üzülüyordu bilmiyorum ama öyle birşey varsa bile bunu ustaca saklıyordu bizden.

...

Babamın bize hazırladığı atıştırmalık kahvaltıyı yaptıktan sonra direkt okula gitmiştim. Normalde sabahları lara ile giderdik ama yoktu.

Okula geldiğimde sırama geçmiştim. Normalde yanımda Lara otururdu ama dünkü olanlar zoruna gitmiş olmalı ki sınıfta kavgalı olduğum Aleyna adındaki kızın yanına oturmuştu. Laraya baktığımda gözlerinden öfke akıyordu.

Millet karşılık verirken sorun olmuyordu ama ben birisine karşılık verince ise bir Allah'ın kulu dahi olmuyordu. Herkes için yaşayamam inceldiği yerden kopabilir. Açıkcası umrumda dahi değil.

Konuşmazsa konuşmam bu kadar net! Çünkü bu bir kezlik olan birşey değildi. hep aynı olay ufacık bir kavga ettiğimizde anında aramıza setler koyuyor ve buna karşılık olarak hep geri adım atan ben oluyordum. akıllanmalıydım bu nasıl mümkün olur bilmiyorum ama akıllanmaktan başka çarem yoktu ...

Annem öldüğünden beri insanlara karşı tahammül seviyem sıfır olmuştu. Bu yüzden umursamaz olmak en iyisiydi. diyeceğim tek bir sözüm var o da 'olacağı varmış ve oldu. '

Ders bitimine yakın kapı çalmasıyla herkesin dikkati oraya yönelmişti. Kapı açıldığında içeriye iri yarı bir kız girdi. Sınıftaki kişileri hızlıca incelediğimde kimsenin tanımadığını emin oldum . Meraklı gözler kızın üzerindeydi.

"Hoşgeldin Bige gel canım tanıt kendini arkadaşlarına " dedi matematik hocamız.

Bige denilen kız resmen tabiri caizse yeri inleterek hocanın yanına geldi. Kız sanki adımlarıyla millete göz dağı veriyor gibi duruyordu.

"Merhaba arkadaşlar benim adım Bige aslan , Adana'dan geliyorum babamın tayininden dolayı ." Biraz düşünür gibi duraksadı ve "bu kadar " dedi hocaya bakarak

Herkes şaşkındı buna eminim kızın konuşması yani sesi küçük bir çocuğu andırıyordu.

Çok tatlı bir kızdı. Kendi içimden geçirdiğim şeye güldüm.
Hoca tanışma faslını bitirince benim yanım boş olduğundan dolayı benim yanıma yolladı.

...

Bir kaç dakika sonunda zil çaldığında su almak için aşağıya inmek istemiştim cam kenarında olduğum için geçmem mümkün değildi.

Yanımda Okuma kitabına odaklanmış şekilde bigeyi görünce rahatsız etmek istemesem de çok susamıştım.

"Bige geçebilir miyim ?" Diye sordum nazikçe

Anında başını kitaptan kaldırıp "Nereye " diye sorunca bir an afalladım.

"Kantine , benimle gelmek istermisin ?" diye sordum ama ani mi oldu sanki diyerekte tedirginlik hissettim.

"Olur okulu gezdirmiş olursun hem " dedi hızlıca bunu deyince gülümsedim .
Onu onayladım ve kantine doğru beraber yol aldık.

"Bu arada adın ne?" Diye sordu merdivenlerden aşağıya doğru inerken. güldüm. Biraz geç olmuştu sanki ama neyse .

"Adım mucize" cevap verdim.

"İsmin çok güzelmiş annen ve babana sürpriz oldun galiba " dedi gülerek.

Bende onun gülüşüne eşlik etmiş ve "galiba" diyerek karşılık vermiştim. herkes bu konuda benimle bir kere dalga geçmese olmuyordu. başlarda sinir olsamda galiba buna ben bile alışmıştım.

Gülerek kalabalık koridorda yürürken aniden koluma birisi çarptığında dolayı geriye doğru sendelemiştim. bige kolumdan sıkıca tutup beni yerime çivi çakar gibi sabitlediğinde . gücünü sorgulamadan edememiştim. buna sonra şaşıracaktım.

"Noluyor ya dikkat etsene ". Diye söylenirken aynı zamanda bana çarpan kişiye yönümü dönüyordum .

Çarpanın Aleyna olduğunu görünce derin bir nefes aldım özür dilemek yerine bir de pişkince "yürürken önünüze baksanız keşke " dedi

Yanında da Lara vardı susmuş sadece bize bakıyordu. Düşman mı olmuştuk gerçekten bunu mu istiyordu yani? Ergen

"Siz mi dikkat etseniz acaba üstüne çıkan sizsiniz kızın " dedi Bige Daha yeni tanıştığım kız beni savunurken kaç yıllık arkadaşım bana sırtını dönüyordu. bu komik değil baya baya komikti.

Güldüm " bunlar böyledir sıkıntı yok " dedim . Bigenin kolundan tutup kantine doğru gidiyordum ki laranın sesiyle duraksadım.

"Akşam saat 8'de her zamanki yerimize gel konuşacaklarım var " dedi

Biraz duraksadı ama dönmeden direk cevap verdim.

"Benim yok konuşacak birşeyim boşuna bekleme gelmeyeceğim.!" Dedim öfkeli sesimle .

Emrivaki şeklinde konuşmasına ayrı bir gıcık oluyordum artık .

Git gide babasına benziyordu . Bunun ne zaman farkına varır kendine çeki düzen verirdi bilmiyorum ama kendine çeki düzen vermezse sonu son olmayacak gibi duruyordu.

...

Eve geldiğimde evde kimse yoktu. İkizler kursa kalmış babamda şirketteydi. Aydın amca ile çalışıyorlarmış. Bana bunu belirtmişti bastıra bastıra ne demek istediğini anlıyordum. Aslında bizim aramız iyi demeye getiriyordu tabi ne kadar doğruysa.

Bilmiyordu ki larayla aramıza yavaş yavaş dağlar giriyor... Düşünmekten Kafam çatlıyordu resmen . Dün ve bugün çok üst üste gelmişti herşey .farklı şeyler düşünmeliydim yoksa sinirden sıyırmama az kalmıştı .

Bugün Bige ile tanıştık ve baya aramızda koyu sohbet oluşturmuştuk tam kafa dengi bir kızmış. Ayrıca o kadar iri olmasının sebebi ise halterci olmasından dolayıymış. resmen kız beni kaldırıp indiriyormuş. Bunu duyunca acayip şaşırmıştım kaç kere vallahi mi ? Diye sorarak onu sıktım bilmiyorum. Ne var canım ilk defa halterci bir arkadaşım oluyordu. Bu tepkilerimi normal karşılamalıydı bence.

Telefonuma mesaj sesi gelince direk oraya dikkatin kaydı elime aldığımda mesaj Laradandı. Bıkmamıştı mesaj atmaktan .Umursamadım bakmak dahi canım istemiyordu zaten sabahtan beri içimdeki kötü his geçmiyordu. Onunla daha fazla muhatap olmak istemiyordum.

Çantamdan kitaplarımı çıkarırken art arda gelen mesaj sesi ve arama sesinden dolayı merakına yenik düşüp mesajlara girdim. karalılık seviyem ektedir.

Asimm'den mesaj

7.49
mucize seni bekliyorum.

7.50
Konuşacağız sadece

7.53
Önemli

8.20
Hemen gel bu seni de ilgilendiren bir konu

8.23
İnadı bırakta şu telefonumu aç artık!!!

8.23
Önemli diyorum baksana şu telefona

Şirketimizin çatısı bizim her zamanki yerimiz oluyordu. çocukluğumuzun anıları ile dolu olan yer. Gerçekten neydi bu kadar önemli olan konuşması acaba barışmak mı istiyor? Barışmak istese neden şirketin çatısına çağırsın ? İyice salaklaşmıştım. Laranın her zamanki boş işleri.

Bir mesaj daha geldiğinde onu da açıp okudum.

Babam'dan mesaj

8.30
Mucizem evde yanlızsan şirkete yanıma gel beraber baba kız bir şeyler yaparız .

Gitmek istemesem de merakım ağır basıyordu. Hem gitmişken babamada uğrardım. Kendimi kandımakta üstüme yoktu gerçekten... neyse bu olayda babam bahanem olmuştu.

Hem en fazla ne olabilirdi ki ? daha da fazla kavga ederdik.

 

 

 

 

Bu bölümde tolga ve meyra ikizlerinin aslında mucizenin gerçek kardeşi değil kuzenleri olduğunu öğrendik ve ikizlerin babasının onları nasıl terk ettiğini de okumuş olduk. yufka yürekli Vedatımız da nasıl onlara babalık yaptığı söz konusu olamaz bilee

ve Laraya gelelim görünüşe göre laracık bazı şeyleri yedirememiş gibi duruyor sizce çatıya çağırarak mucizeden ne istiyor olabilir ?

Diğer bölümümüzde büyük bir olay bizleri bekliyor Aleynanın düşmanlığını bu şekilde öğrenmiş olacağız. Vedat babamız ise dönüşü olmayan yollara girmiş olarak bulacak kendini :)

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%