@zum_zumm
|
Sabahın ilk ışıkları pencereden içeri süzülüyordu. Akalay konağına bir koşturma hakimdi. Yeşim'in annesi Vetha Hanım şehir dışında yaşayan oğlunun uzun zaman sonra evine geleceği haberini almıştı. İçi içine sığmıyordu. Bir an önce saatler geçse de akşam olsa, sarıp sarmalasam oğlumu diyordu.
Oğlunun en sevdiği yemekleri yapmak için erkenden kalkmış, mutfağa girmişti. Pek nadir girerdi mutfağa, yıllardır onlarla yaşayan emektar Emine Hanım ve kızı mutfaktan sorumluydu. Ancak Vetha Hanım bugün oğluna kendi elleriyle yemek yapıp yedirmek istiyordu.
Tüm bu hengamede saat dokuza kadar anca uyuyabilmişti Yeşim, gece boyunca Miray ile konuşup dertleşmiş haliyle de geç uyumuşlardı. Biraz daha uyumak istese de mümkün değildi.
Onun aksine koltukta uyuyan Miray epey derin bir uykuda idi. Bu sesler bile onu kolay kolay uyandıramazdı.
Yeşim yatağından kalkarak önce lavaboya girdi, işlerini hallettikten sonra da üstünü değiştirerek mutfağa indi. Gün boyu küçük çocuklara maruz kalacağından hem zihnen, hem bedenen enerjik olması gerekiyordu.
"Suzan kahvaltıdan sonra köşeye ayırdığım patlıcan ve biberleri tandırda közlemeyi unutma, Baran'ım çok sever." Yeşim annesinin gür sesini duyduğunda merakla ne yaptığına baktı. Gördüğü manzara ile şaşırmadan edemedi, çok nadir mutfağa giren annesi şuan hamur yoğuruyordu.
Derin bir nefes alıp koşuşturan kadınlara baktı. En son ne zaman annesinin yemeğini yediğini hatırlamıyordu Yeşim, hayır annesi dışında herkesin yemeğini yemişti. Annesi hep meşguldü, hep bir işi vardı. Dolayısıyla ona harcayacak vakti yoktu.
Ama sadece Yeşim'e yoktu vakti. Annesine dikkatle baktı. Hiç görmediği kadar mutluydu şuan. Öyle ki gözlerinin içi parlıyordu.
Nasıl mutlu olmasın dı ki zaten? İki gözünün çiçeği, biricik oğlu uzun bir zaman sonra sağ salim evine dönüyordu.
İki yıl önce ailede patlak veren arazi kavgasından sonra abisi Baran, kavga ve gürültüden uzak bir hayat yaşamak istediğini söyleyerek Mardin'i küçük bir bavul ile terk etmişti. Vetha hanım yıkılmıştı, oğlu onun en değerlisiydi. Baran'a olan sevgisi, ilgisi çok farklıydı.
Bir annenin İki kardeş arasında yaptığı ayrımcılık kimsenin gözünden kaçmayacak cinstendi. Baran düşüp dizini kanatsa dünyayı ayağa kaldıran kadın Yeşim'in saçlarını bir kez olsun tarayıp sevmemişti.
Vetha hanımın bu tavrı Baran burada değilken de değişmemişti. Yeşim'e olan tavrı hep sabitti.
"Yeşim onca işimiz varken ne ayakta dikiliyorsun? Tut bir işin ucundan, eksik birşey istemiyorum." Vetha hanım dalıp giden kızına sinirle seslenip işine geri döndü.
"Peki anne." Yeşim derin bir nefes alarak Suna'nın yanına oturdu. İçli köfte yapıyordu genç kız, Yeşim ona gülümseyerek kollarını sıvadı.
Uzun bir gün onu bekliyordu ve kendisini mental olarak hazır hissetmiyordu.
Öğlene doğru Akalay konağındaki koşturmaca yerini çocukların seslerine bıraktı. Baran Akalay'ın evine dönmesi üzerine eş dost konağa akın etmişti. Ailenin en büyük torunu idi Baran, gidişi çoğu kişiyi hüsrana uğratmıştı. O zamanlar öyle bir konuşmuştu ki kimse geri döneceğine ihtimal vermemişti.
Gelen misafirleri avluda ağırlayan konak halkı olacaklardan habersiz bir şekilde aralarında gülüşüp şakalaşıyorlardı. Herkesin keyfi yerindeydi, Vetha hanım ve eşi Malik Ağa'nın yüzünde oğullarını görecek olmanın mutluluğu vardı.
Bu süre zarfında Yeşim kuzenleri ve evin çalışanları ile birlikte mutfaktan avluya servis yapmaktaydı. Henüz günü yarılamamış olmasına rağmen yorgun ve biraz da mutsuz hissediyordu.
Anne ve babasının yüzündeki gülümsemeyi ve mutluluğu gördüğünden beri iyi hissetmiyordu.
Bir kez olsun ona gülmeyen insanlardı ikisi de...
Yeşim bulaşıkları sudan geçirip makineye yerleştirirken avluda bir hareketlilik oldu ve sesler yükseldi. Duraksayıp bir süre ne olduğunu anlamaya çalıştı, daha sonra merakına yenik düşüp ıslak ellerini kuruttu ve koşarak avluya çıktı. Onunla birlikte kuzeni Miray da arkasından gelmişti.
"Baran!" Malik Ağa bastonunu yere vurup sesini yükseltti. Yeşim'in hiçbir şey anlamadığını belirten bakışları iki yıldır görmediği abisi ve yanındaki kız arasında gidip geliyordu.
Kızın bir eli abisinin elindeydi diğeri de karnındaydı. Bir an için nefesi kesildi, içinden kötü birşey olmaması için dua etmeye başladı Yeşim.
Bu sima çok tanıdıktı...
"Bu kızın ne işi var burada diye sordum!" Malik Ağa'nın bu seferki bağırışı Yeşim'i ürkütmeye başlamıştı. Kafasında dönen senaryonun gerçek olmaması için yalvarıyordu Allah'a.
"Baran'ım, güzel oğlum yapmadım de..." Vetha hanımın çaresiz sesi ile avluda fısıldaşmalar başladı. Baran onları susturmak istercesine sıktı Helin'in elini ardından boştaki elini Helin'in karnına götürdü.
"Helin benim çocuğuma, sizin de torununuza hamile ana..." Malik Ağa duyduklarının siniri ile hasretinden yanıp tutuştuğu oğlunun yüzüne sert bir tokat attı. "Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun sen şerefsiz?!"
Bu ilkti, Malik Ağa ilk kez oğluna el kaldırmıştı. Vetha hanım gördüklerinin ağırlığı ile olduğu yere çöktü.
"Hasımlarımızın kızını hamile mi bıraktın sen it!" Ve bir tokat daha indi Baran'ın yüzüne, Helin önüne geçmek istese de Baran izin vermeyip kızı arkasına aldı.
"Birbirimizi seviyoruz baba..." Malik Ağa duydukları ile elini kalbine götürerek derin nefesler aldı. Yeşim bbasının fenalaştığını fark ettiğinde koşarak koluna girdi. "Baba...baba iyi misin?!"
Yeşim endişeli bir şekilde babasına bakarken avludan bir silah sesi yükseldi ve saniyeler içerisinde kapıdan içeri eli silahlı adamlar girdi.
Çocuklar ve kadınların bağırışları yükselirken Yeşim'in tek seçtiği kişi Helin'in ortanca abisi Fırat olmuştu...
|
0% |