@demirhan_asel
|
Yazar Anlatımıyla,
Sonunda dışarıdan eve yorgun ağrın gelen Yıldıraylar, gözlerini zor açık tutuyordu ki Ömer Ali çoktan uykunun derinliklerindeydi.
Barkın "Sevgilim sen arabada bekle, ben oğlumuzu odasına götürüp geleceğim" derken Kardelen'e bakıyordu ancak Kardelen çoktan cama başını yaslamış uyuyordu.
Barkın sevdiği kadına içi gider gibi baktı. Ne çok seviyordu bu kadını. Ne yaptıysa bu kadın ona aşık oldu, hak etmiş miydi? Kalp atışları bir hayli hızlanan Barkın başını sağa sola sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Araçtan çıkarak korumalara evin kapısını açmasını işaret verdi. Yanına bir korumaya çağırarak, arabayı gösterdi "odasına götür" dediğinde Koruma Karden'in kapısına yönelmişti, kapıyı açıp tam kucağına alacakken Barkın sert sesiyle "Ne yapıyorsun lan sen!" diyerek oraya yöneldi.
Koruma başını eğerek "siz odasına götür d-"
Barkın korumanın yakalarını iki eliyle tutarak "sana Ömer’i al odasına götür dedim. Sen ne hakla hizmet eşimi kucağına almaya çalışırsın lan!" diyerek yüzüne yumruğunu geçirdi.
Barkın sağ kolu olan korumasına dönerek "Bu şerefsizin çıkışını yapın!" diye sert bir sesle söyledi.
Koruma telaşla "Efendim, lütfen affedin. Ben yanlış anladım" dedi titreyen sesiyle.
Barkın ondan tarafa bakmayarak, karısına yöneldi aynı zamanda "Ömer Ali'yi al!" diyerek sağ koluna işaret verdi.
Barkın sevdiği kadını kucağına alarak, sakin adımlarla eve yöneldi. Saçlarından gelen güzel kokusunu içine çekiyordu. Sahi o ne zaman çiçek kokusunu sevmişti ki? Bilmiyordu ancak bu kadın kendisini fena halde etkiliyordu.
Sakince alt kattaki odaya girdi. Sevdiği kadın merdivenlerden düştüğü için yukarı kattaki odalarını aşağı kata almıştı. İsterse evlerini bile değiştirirdi ancak şu an için Kardelen istemiyordu. Belki bir şey hatırlama umuduyla bu evden ayrılmak istememişti Kardelen.
Barkın sevdiğiyle odalarına geçip, yataklarına sakince yatırdı.
Bu kıyafetlerle rahat yatamayacağını düşündüğü için giyinme odasına geçerek, şortlu pembe pijama takımını aldı.
Üstündeki kıyafetleri yavaşça uyandırmaktan korkar gibi çıkardığında, pijamanın kısa kolu gömleğini ve şortunu giydirdi.
Yüzünde hiç makyaj olmadığı için temizlemesi gerekmeyecekti. Sadece bir bordo renginde ruj vardı ancak onu da barkın severek çıkartacaktı. Tabi şimdi zamanı değildi.
Kendisi banyoya geçerek, soğuk duşunu aldı, geceliklerini giydi. Siyah renk gömlekli uzun bir pijamaydı.
Sakin adımlarla karısına yaklaşarak, yanına uzandı. Yorganı hem kendisinin hem de karısının üzerine sıkıca örttüğünde sağ tarafa dönerek karısını izlemeye başladı.
Derin bir iç çekti, ne çok seviyordu bu kadını. Öyle ki kimse ona bakmasın, kimse onu sevmesin istiyordu. Sadece o sevsin, o görsün, karısının sadece kendisini sevsin istiyordu. Sol elini kaldırarak oldukça yavaş bir şekilde sağ yanağını sevdi. Ne güzel uyuyordu tıpkı bir melek gibiydi.
Barkın sabaha kadar sevdiği kadını izledi, sonunda kendisi uykuya yenik düşerek gözleri ağırca kapandı. Diğer taraftan Kardelen hala derin bir uykudaydı. Aldığı ilaçlar onu oldukça yorgun yapıyordu. Ancak doktorun kesin talimatı olduğu için içmek zorundaydı.
Sabah Saatleri 09.30,
Kapının aniden çalınmasıyla uyanmıştı Barkın. Saate baktığında daha sabah olduğunu, bu saate hangi densizin geldiğini merak ediyordu.
Barkın kapıya doğru yürüdü, sertçe kapıyı açtı. Karşısında gördüğü sol kolu korumasıyla kaşları çatıldı "Ne var lan?" dediğinde Koruması ona gülümseyerek elindekilerini havaya kaldırdı "Abi, dedin ya sabah on olmadan simit al yengen seviyor diye. Bende aldım, geldim." dediğinde Barkının kaşları çatıldı. "Niye bu kadar erken geliyorsun lan. Karım uyuyor hele bir uyansaydı sorardım sana bunun hesabını Pars!" dedi dişlerinin arasından.
Pars abisine "aşkolsun abi. Sen ne dersen onu yaptım. Tamam, ama bir daha gelmem yanına" diyerek trip attı, elindekileri Barkının eline tutuşturarak, arkasını döndü. Tam giderken aklına bir şey gelmiş gibi durdu "Mini pizzalardan da aldım abi Ömercik seviyor diye" diyip gitti.
Barkın sabır çekerek kapıyı kapattı. Bir korumasından trip yemediği kalmıştı o da oldu tam oldu. Hayır Kardelen ona bu kadar trip atmıyordu!
Barkın elindeki poşetleri mutfağa bırakarak, yatak odalarına geri döndü. Karısının uyumaya devam ettiğini fark edince, oğlunun odasına çıkmak için merdivenlere yöneldi.
Oğlunun odasının önüne geldiğinde, sakince kapıyı açarak Sessizce girdi.
Hala uyuyan oğlunun saçlarını severek, başından öptü "Oğlum, Ömer'im kalk hadi" diyerek kaldırmaya çalıştı.
Ömer Ali babasının sesini duyduğunda ilk yanlış duyduğunu düşünerek, uymaya devam etmişti ancak. Babasının onu tekrar saçlarından öperek "Hadi bak annen uyanmadan kahvaltıyı hazırlayalım. Bu gün anneni dışarı çıkartmak istiyorum Ömer'im" demesiyle gerçek olduğunu anlayan Ömer Ali bir hayli şaşırmıştı. Zira babası erkenden işe gider Ömer Ali'de o saate hala odasında olurdu.
Barkın fazlasıyla işkolik biriydi, bu durumdan sürekli şikayet ederdi Kardelen. Barkında artık iş konusunu halletmişti. Sabah yedi akşam sekiz, hafta sonlarında tatil vermişti. Bu sayede Kardelen'le daha çok vakit geçirecek, hatırlamasına yardımcı olacaktı.
Ömer Ali gözlerini açarak yatakta oturur pozisyona geldi. Gözlerini ovuşturarak babasına baktığında, Barkın "Hadi bakalım küçük afacan, hemen elini yüzünü yıka ve üstünü değiştir." diyerek son kez oğlunun saçlarından öperek odadan çıktı.
Barkın kendi odalarına tekrar dönerek, duşunu alarak, üstünü değiştirdi. Spor kıyafetleri giymişti.
Ömer Ali ise odasında bulunan banyoya girerek elini yüzünü yıkadı, üstünü dinozorlu bir tişör ve yeşil bir şort giymişti. Saçlarını özenle aynanın karşısında düzelterek yakışıklılığına göz kırpmıştı. Annesi ona hep dünyanın en yakışıklı oğlu olduğunu söylerdi.
Sakince merdivenlerden inerek, mutfaktan gelen seslere yöneldi. Babasının bir şeyler doğradığını fark edince yanına giderek "Ben ne yapmalıyım baba?" diye sordu.
Barkın oğlunun sesiyle ona dönerek, gülümsedi "Kahvaltıda annen için krep yapalım dedim afacanım. Hadi masaya koyduğum kaptaki hamuru karıştır" dediğimde Ömer Ali başını sallayarak onayladı babasını. Masaya dönerek sandalyeye çıktı, eline çarpıcıyı alarak yavaşça karıştırmaya başladı.
Bir kaç dakika sonra Ömer Ali krem hamurunu hazırladığında, babasına dönerek "Oldu mu baba?" dedi hevesle.
Barkın oğluna gülümseyerek baktı, yanına giderek Kerem hamurundan bir bardak alarak Ömer Ali'nin burnuna sürdü. Ömer Ali babasının bu yaptığına şaşırarak baktığında Barkın hala gülümserken "olmuş mu küçük bey?" dedi
Ömer Ali gülerek başını salladı, babası gibi parmağını hamura batırarak, babasının yüzüne sürdü.
Barkın'ın yüzündeki gülümseme silindiğinde Ömer Ali yaptığını far etmişti ama artık çok geçti. Barkın yavaşça oğluna daha da yaklaştığında Ömer Ali "Baba ben özür dilerim" demişti kekeleyerek. Ancak Barkın oğlunu bir anda kucağına alarak gıdıklamaya başlamıştı.
Bütün evi Ömer Ali ve Barkının gülme sesleri doldururken seslere uyanan Kardelen, dikkatli adımlarla mutfağa gelmeyi başarmıştı.
Ömer Ali ve Barkın henüz Kardelen'i fark etmemiş, hala gülüşüyorlardı. Barkın'ın gözleri hala oğlundayken, Ömer Ali'nin bakışları bir anlık mutfak kapısına kaydığında annesini fark etti "Anne! Yardım et!" diyerek bağırdı. Barkın oğlunun baktığı yere bakarak kalbinin hızlandığını hisseti. Bu kadın kalbine zarardı.
Kardelen ise ne yapacağını bilemeyerek yerinde durmuştu. Barkın eşinin durumunu anlayarak, Ömer Ali'yi yere ayaklarının üstüne bırakarak masada bulunan undan biraz alarak, Kardelen'e yöneldi.
Kardelen hala orada dururken bir anda yüzünde hissettiği unla şaşırmıştı. "Barkın?" diyerek şaşkınlığını belli etmişti.
Barkın gülümserken "Söyle sevgilim, söyle aşkım" diyerek belinden tutuğu gibi kendine çekti Kardelen'i.
Kardelen şaşırmış bir şekilde durmaya devam ederken, Ömer Ali masadaki undan avucuna doldurarak annesinin yanına gitti elindeki unları onun eline bıraktı.
Kardelen Ömer’in bu hareketiyle gülümseyerek baktı Barkına. Tabi göremiyodu Barkın’ın yüzüne baktığını düşünüyordu "Barkın?" dedi sevecenle.
Barkın ise hızlanan kalbiyle savaş veriyordu. Kardelenin bu tatlı haline dayanamayarak dudaklarından bir öpücük çaldı. Bunun üzerine Kardelen "Barkın çocuk var!" diye uyardı.
Barkın gülümserken oğluna dönerek "Oğlum, sen kapat gözünü. Ben biraz anneni seveyim" dedi
Ancak Kardelen daha fazla utanmamak için elindeki tüm unu Barkının yüzüne attı. Barkın ani gelen unla gözlerini ve ağzını kapatmıştı. Kardelen'e dönerek tek kaşını kaldırdı "Cık cık cık insan hiç kocasına un atar mı Kardelen'im?" diyerek kardeleni gıdıklamaya başladı.
Keyifli geçen dakikalar sonrasında güzel bir kahvaltı hazırlamışlardı, sonra güzelce karınlarını doyurarak Ömer Ali'yi evin hizmetlisine bıraktılar.
Kardelen bırakmak istemese de Barkın birlikte baş başa gezmek istediğini Meldan hanım ona gayet iyi bakacağını söyleyerek ikna etmeye çalıştı, Ömer Ali'de bir sorun olmadığını söylediğinde Kardelen zor ikna olmuştu.
Barkın kardelen'i güneşin doğuşunun izlenebileceği yere getirmişti. Kardelen göremese bile ona tarif edebilirdi. Araçtan dikkatlice kardelen'i indirdiğinde "Sen burada bekle güzelim hemen geliyorum" diyerek yere bir şeyler serdi piknik sepetinizde ortaya bıraktı.
Kardelen’e yönelerek "Gel bakalım sevdiğim" diyerek çimlerle dolu yere sermiş olduğu örünün üstüne oturmasına yardım etti. Kendiside yanına oturduğunda bir süre konuşmadılar. Hatta öyle ki saatler geçmişti. Kardelen izlenme hissiyle daha fazla dayanamayarak "Beni mi izliyorsun yoksa?" dedi gülerek Barkın'a çevirmişti başını. Barkın derin bir iç çekerek "Seni yaşadığım her an izleyebilirim sevgilim. Bu yüzden umarım rahatsız olmazsın" dedi
Kardelen gülümsemeye devam ederken "hayır rahatsız olmadım. Elbette ancak güneşin batışını izleyebilirsin diye söylemiştim o daha güzeldir eminim" dedi
Barkın, Kardelen'e yaklaşarak elini yanağına koydu. Hafifçe parmaklarıyla yüzünü severken "Benim en güzel, en değer verdiğim manzaram sensin. Başka hiçbir manzara senin kadar olamaz" dedi
Kardelen o an Barkın için öyle bir gülümsedi ki, Barkın şimdi öleceğini sanmıştı.
Kardelen bir anda modu düşmüştü. Bu düşüş Barkın'ın gözünden kaçmamıştı. "Sorun ne sevgilim?" diye sordu endişeyle.
Kardelen kendini gülümsemeye zorlayarak "Bir sorun yok Barkın. Hem ben acıktım, umarım yiyecek bir şeyler getirmişsindir." dedi
Barkın iyi olmadığını fark etse de sesini çıkarmadı. Neye üzüldüyse daha fazla üzmek istemiyordu. Önünde bulunan piknik sepetini yanına çekerek "umarım fazla açsındır sevgim. Zira yanımızda bir orduyu doyuracak kadar yemek var" diye ortamı neşelendirmek istemişti.
Kardelen neşeli sesiyle "Hiç merak etme Barkın'cım kurt gibi açım!" diye bağırdığında.
Sakin kalmaya ve kalbinin sesini susturmaya çalışarak, sepette bulunan yemekleri çıkartmaya başladı.
İkili gülüşerek yemeklerini yedikten sonra Barkın, Kardelen'e meyve yedirmeye çalışıyordu.
Çalışıyordu çünkü Kardelen yemeği reddettiyordu. "Barkın zaten tıkabasa yemek yedirdin şimdide nasıl meyve yiyeceğim" dedi sitemle.
Barkın pes etmeyerek elindeki kirazı Kardelen'in dudaklarına uzatarak "Tamam, bu son." diyerek yedirdi. Tam yeni bir tane daha uzatacaktı ki. Kardelen yapacağını tahmin etmiş gibi "Barkın!" dedi
barkın elindeki kirazı tabağa tekrar bırakarak, ellerini havaya kaldırdı. "Tamam, patron. Ellerim havada, hiçbir meyveye dokunmuyor." dedi
Kardelen gülmeye başladığında Barkında gülümsedi.
Sakin bir şekilde, güneşi batışını göremeyecek olsa bile başını güneşe doğru çevirmişti Kardelen. Barkın ise Kardelen'den gözünü alamıyordu.
"Ne düşünüyorsun?" dediğinde Kardelen büyük bir iç çekti. "Yaşadıklarımızı" dedi
Barkın bunu duyunca gerildi. "Kadelen, Kardelen'im. Üzülmeni istemiyorum." diyerek yüzünü kendine çevirdi, ellerinin arasına hapsetti. "Her şey düzelecek güzelim. Bırak akışına gitsin" dedi hüzünle. İçi yanıyordu elbette Kardelen, sevdiği kadın onu hatırlamıyor, göremiyordu.
Kardalen, Barkın'ın ellerinin üstüne koydu ellerini. "Nasıl üzülmem Barkın? Seni, oğlumuzu hatırlamıyorum. Bu nereye kadar böyle sürecek ya hiçbir şey hatırlamaz isem? Hala yanımda kör ve hafızası gitmiş bir kadını isteyecek misin?"
Barkın hiddetle "Seni bırakmak mı? Seninle ölmeye hazır bir adama sorduğun soru cidden bu mu Kardelen? Ben sana kalbim senin için atıyor derken şaka yaptığımı mı sanıyordun?" Kardelen'in bir elini tutarak kalbinin üstüne sıkıca bastırdı. "Duymuyor musun nasıl atığını, Hadi duymuyorsun, hissetmiyors musun? Bu kalp hep senin için atacak aksi mümkün bile değil!" diyerek başını Karden'in başına yasladı.
Kardelen, Barkın'ın dedikleriyle göz yaşlarını bir bir akmasını enğeleyemedi. Hissediyordu onun için atan kalbinin hızını. Ancak olmaz, olmazdı işte! Nasıl birlikte olurlardı? Ya bir süre sonra ben seninle uğraşamam diyerek Barkın onu bırakırsa? Ne yapardı o zaman, nasıl ayakta kalırdı, Barkınsız nasıl yaşardı?
Kardelen göz yaşları arasından " Sana bu halimda hiç bir şey veremem ben. Diğer kadınlar gibi olamam. İş yemeklerine gelemem, hep alay konusu olurum. Birini eve davet etmek istersin ama ben misafirle ilgilenemem." diye sözlerine devam edecekken Barkın sözünü kesti.
Kardelen dudakları üstüne konan öpücükle başı dönmüştü. Barkın "Diğer kadınlar kimse umrumda bile değil. İş yemeklerini siktir et. Seni alay konusu edecek tek bir insan evladını yaşatmam! Ayrıca ben evime hizmetçi mi aldım yoksa gönlüme seni mi aldım?" Karselenin yüzünü iyice ellerine alarak Başından öptü "Bir daha sakın ama sakın kendini küçük görmeyi düşünme bile. Sen bu aciz adamın en değerlisisin" dedi
Bu sözlerden sonra ikiside konuşmamıştı. Kardelen ilaçlardan dolayı oldukça yorgun olduğu için Barkın'ın omzuna yatmış dinleniyordu.
Barkın "Yorolduysan gidelim mi sevgilim?" diye sordu.
Kardelen başını sallayarak onayladı "Evet, gidelim. Bugün çok yorulduk. Ayrıca Ömer Ali'yi özledim" dedi
Barkın, Kardelen'i yerden kaldırırken "Emin ol o da bizi özlemiştir. Hatta kapıya bile bakmıştır nerde kaldı annemle babam diye?" dedi gülümserken.
Nitekim öylede oldu Ömer Ali saatlerce anne ve babasını beklemişti. Beklerken bir sürü boyama yapmış, annesi için resim çizmişti.
Şimdi ise koltukta cama bakan şekilde dizlerinin üstünde duruyordu. Ancak başı koltuğan arkasına düşmüş o şekilde uyumaya direnememişti.
Melda hanım kapı zilini duyduğunda hızla koşacakken, Ömer Ali kapı sesine uyandı "Annem geldi!" diyerek açtı. Ancak annesi değildi gelen. Küçük dudaklarını büzmüş bit şekilde, gözleri dolmaya başladı. Annesini özlemişti! Ama ağlayamazdı o kocaman adam olmuştu! Erkekler ağlamazdı! En azından babası hep öyle derdi, babaanesi ile birlikte.
Melda hanım kapıya ulaştığında Türkan hanımı görmüştü "Buyrun edendim" diyerek içeriye buyur ettiğinde, Türkan memnuniyetsizce bakarak içeri girdi. "Ömer Ali'm" diyerek torunun yönelen kadına karşı Ömer Ali "Sadece Ömer!" dedi.
Tirkan hanım bu çıkışa üzülse de ses çıkarmayarak tek torunun suyuna gitti "Tamam, Ömer'im derim o zaman" dedi
Ömer Ali bir şey diyecekken vaz geçtiğinde, Türkan hanım "annen ve baban nerde Ömer'im" diye sordu.
Ömer Ali kendisine yakın olan kadından bir kaç adım uzaklaşarak salona doğru gitmeye başladı. "Onlar gezmeye gitti" dedi
Türkan hanım torunun arkasından salona giderken "Ya öyle mi, nereye gittiler peki?" diye sordu sevecen bir sesle.
Ömer Ali bir kaç saniye yerinde durdu, arkasını dönmeden yürümeye devam etti. "Bilmem ki" diyerek omuz silkti.
Türkan hanım "Seni niye götürmediler Ömer'im?" diye sordu koltuklardan birine otururken.
Ömer Ali bu soruyu bekliyor gibi "Annemle baş başa vakit geçirmek istedi babam" dedi umursamazsa.
Tirkan hanım memnuniyetsizce bakarak "Olur mu hiç öyle şey canım. Seni niye bırakıyorlar evde tek başına. Hayır bırakıyorsanız bana bıraksanıza." dedi kendi kendine.
Ömer Ali babaannesinin bu halini takmayarak cama tekrar döndü.
Tam o sırada evlerinin önünde babasının arabası durdur "Annem geldi!" diyerek kapıya koştu.
Barkın sevdiği kadının ilaçlar yüzünden uykuya dayanamayıp uyumasına gülümsedi. Bir kaç saat önce yaptıkları konuşma geldi aklına. Kimse karısını ondan uzaklaştırmaz! Bu Kardelen olsa bile!
Kardelen'i kucaklarına alarak, arabayı korumaların halletmesini söyledi. Sakin adımlarla eve giderken, kapı aniden açıldı. "Anne!" diyen Ömer Ali'nin sesiyle gözleri oğluna döndü Barkın'ın.
"Oğlum sesiz ol. Annen uyuyor." diyerek uyardı oğlunu.
Ömer Ali sesiz olarak kapıyı geçmeleri için iyice açtı.
Barkın oğlunun açtığı kapıdan geçerken bu seferde annesinin radarına yakalandı.
Sahş onun burada ne işi vardı?
Türkan hanım oğlunu görünce "Uyudu mu?" diyerek Kardelen'i işaret etti.
Barkın başını sallayarak onayladığında "İyi o zaman yatır Kardelen'i de seninle biraz konuşalım" dedi.
Barkın bu konuşmanın nasıl geçeceğinin şimdiden farkındaydı.
Zaman akar, hayat devam eder. Biz insanların bunu durdurmak için hiç bir şey yapamayız. Yerimizde sabit bile dursak, zaman durmaz. Yaşanacak olaylar hep gerçekleşir. Peki yaşayacağımız olaylar hep iyi olmazsa?
Bölüm sonu.
Bölüm nasıldı?
Karakterler hakkındaki düşünceleriniz neler? |
0% |