@dikenligul
|
"Anniş hadi uyan." Kızımın şen şakrak sesiyle gözümü açarak doğruldum. Kızımın bebeksi kokusunu içime çekerek sarıldım. "Günaydın bebeğim." "Günaydın anniş. Gel bak aşağıda bir misafirimiz var " "Hmm misafir demek. İyi bakalım hadi sen aşağıya in bende hemen geliyorum yağmur tanem." diyerek kızımın yanağından koca bir öpücük aldım. Kızım neşe içinde yataktan zıplayarak odadan çıktı. Dün Yavuzla konuşup eve davet etmiştim. Bu yüzden misafirin kim olduğunu sormaya gerek görmemiştim. Yavuz bu hayatta ailemden sonra bana destek olan yegane insandı. Beni o gece barın arka sokağında bulduğundan beri hem benim hem kızımın destekçisi olmuştu. Arada Antalya'ya gelip kafamızı dağıtır, gezer eğlenirdik. Onun geldiği zamanlar Yağmur daha bir neşeli olurdu. Beraber lunaparklara gider, yemekler yerdik. Üstümdeki pijamaları değiştirmeye gerek görmeden lavabodaki işlerimi hallettim. Saçlarımı dağınık bir topuz ile tutturarak miskin adımlarla aşağıya indim.Mutfağa girmeden bana kadar gelen seslerle yüzüm gülmeye başlamıştı. Kızım şirin ses tonuyla yine bir şeyler anlatıyordu. Mutfağa girdiğimde herkes sessiz bir şekilde masada bir yere odaklanmıştı. Odaklandıkları adamı arkasından görüyordum. Beni gören kızım adamın kucağından atlayarak elimi tuttu. Beni Fırat'ın karşısına sürüklerken konuşmayı ihmal etmiyordu. "Anniş bak Fırat gelmiş. Bana bu künyeyi yapmış." diyerek minik bileğini salladı. Gözlerim kızımın bileğine kaydı. Yağmurun adının yazdığı, etrafının safir taşlarla süslendiği altın bir künye takılmıştı bileğinde. Baba sevgisini bilmeyen kızım -her ne kadar babası olduğunu bilmese de- şu an babasından aldığı ilk hediyeye ne kadar da seviniyordu. Gözlerim hafifçe dolmaya başladı. Bu böyle devam edemezdi bir an önce Yağmur tanem Fırat'ın babası olduğunu bilmeliydi. Fırat'a döndüğümde kızıma sevgi ile baktığını gördüm. Kızımın ve Fırat'ın gözlerinde gördüğüm sevgi bana her şeyin korktuğum gibi olmayacağını gösteriyordu. Fırat, Yağmurdan nefret etmemişti. Bu iyi haberdi. Kötü haber ise beni Yağmurdan ayırmayı düşünüp düşünmediğini bilmiyordum. Gözlerimi baba kızdan alarak etrafıma çevirdim. Ailem diken üstünde oturuyordu. Bunun en önemli nedeni ise Fırat'ın onlara attığı sinirli bakışlardı. Ancak o bakışlar Yağmura kayınca hemen yumuşuyordu. Fırat'ın yanındaki boş sandalyeye geçtim ve onun sinirli bakışlarından bende nasibimi aldım. Yağmur tanemi kucağıma çekerek Fırat'ın bakışlarına aldırmamaya çalıştım. "Kahvaltını yaptın mı bebeğim?" "Evet anne. Fırat'la beraber yaptık." "Aferin sana yağmur tanem." diyerek kızım boynundan öperken Yağmur tanemin nazlı sesiyle kahkaha atıp daha çok öptüm. Biz yağmurla kahkahalarla birbirimizi öpme yarışına girmişken Fırat'ın bizi parıldayan gözlerle izlediğini daha sonra Asiden duyacaktım. Kahkahalar içinde kızımı kendimden uzaklaştırmaya çalışırken Fırat ile göz göze geldik. Gözlerimiz birbirine kenetliyken aklımda tek bir soru dolaşıyordu. O da bu adam hiç mi çirkinleşmez mi sorusuydu. Zaman beni yaşlandırırken, vücudumu daha da kadınsı hatlara çevirirken, göz çevremi biraz daha kaz ayaklı yaparken Fırat sanki hiç yaşlanmamıştı. 22 yaşında cıvıl cıvıl bir kızken şu an 26 yaşında tek başına çocuğunu büyütmeye çalışan bir anneydim. Belki yaşım öyle yaşlı bir yaş sayılmazdı. Ancak ben kendimi çoğu zaman yaşlı ve yorgun hissederdim. Sanırım yaşadıklarım ruhumu yaşlandırmıştı. Burnuma sızan kokusu ile kalbin tekrar sızladı. Karanfil kokusu.. Ben karanfil sevmezdim ancak bana bu kokuyu sevdiren adamla ömür boyu yaşayabilirdim. Burun deliklerimden arsızca giren ferah erkeksi karanfil kokusu beni ondan başka her şeye sağır ediyordu. Ben bunları düşünürken onun ne düşündüğünü deli gibi merak etmiştim. Kapının çalınmasıyla ikimizde daldığımız transtan çıktık. Yağmur kucağımdan atlayarak içeriye giren Yavuzun kucağına atladı. Gözlerimi Yavuzun kucağındaki kızımdan hemen Fırat'a çevirdim. Tahmin ettiğim gibi olmuştu. Fırat kıskanç bir adamdı. Sevdiklerini başkalarından hep kıskanmıştır ancak beni hiçbir zaman kıskanmamıştı. Bu bile beni çoğu gece ağlama krizlerine sokmuştu geçmişte. Fırat masanın altında sinirden yumruğunu sıkıyordu. İstemesiz olarak ellerim masanın altında onun ellerini buldu. Benim bile şaşıracağım bir arsızlıkla Fırat'ı sakinleştirmek için arsız elim o sert eli okşadı. Sanırım ben hiç bir zaman Fırat'a karışı olan zaafımı yenemeyecektim. Fırat gözlerini ellerimize indirdikten sonra bana soran gözlerle baktı. O an durumu açıklamak nedeniyle Fırat'ın kulağına eğilerek fısıldadım."Sakin ol. Yağmur seni böyle sinirli görmesin. Sonra korkabilir senden" Diyerek hemen elimi çektim. Fırat'ın sinirinin biraz dindiğini gördüm. Yumruk yaptığı eli gevşeyerek açıldı. Ne kadar da salaktım Fırat'ın varlığı bana bu gün Yavuzun geleceğini unutturmuştu. Kendimi Fırat'ın kokusunda kaybetmek yerine yukarı çıkarak Yavuza gelmemesini söylemeyi akıl etseydim şimdi Fırat'ın bu sinirini görmeyecektim. Ama nerde bende o akıl. Fırat'ı gören gözlerim aklımı devre dışı bırakmıştı yine. Etrafa bakarken herkesin Fırat'la fısıldaşmamı çatık kaşlar ile izlediğini gördüm. Bu durum beni biraz utandırdı. Yavuzla tokalaşmak için ayağa kalktım. Yavuz ve kucağındaki kızıma doğru yaklaştım. "Hoş geldin Yavuz" diyerek elimi uzatırken Yavuz elimden tutup beni kendine çekti. Şimdi Yavuzun bir kolu belime dolanıp beni tutuyor, diğer kolu ile Yağmuru sarmış bize gülümsüyordu. Ben şaşkınlıkla açılan iri gözlerimle Yavuza bakarken o bana gülerek sarıldı. Benden ayrılmadan yanağıma ufak bir öpücük kondurdu. "Mmm bu mis gibi kokan kızları özlemiştim." deyiverdi. Ben Yavuza ne yapıyorsun anlamında onaylamaz bakışlar atarken o bunu umursamayarak Yağmuru kucağıma verdi. Bana göz kırparak Fırat'ın önüne dikildi. "Merhaba ben Yavuz Yılmaz" diye elini uzattı. Fırat, Yavuzu umursamadığını belli edercesine "Fırat Karaduman." dedikten sonra Yavuzun elini sıkmadan eline çatalını alarak tabağındaki peynirden ağzına bir dilim peynir attı. Yavuzun havada kalan eliyle rahatsızca kıpırdandım. Bu gergin ortamdan birini uzaklaştırmam gerektiğini düşündüm. "Yağmur tanem Yavuza dün dayının nişanında giydiğin prenses gelinliğini göstersene" "Yavuz gel sana gelinliğimi göstereyim. Çok güzeel" diyerek Yavuzun eline yapışan kızımla rahatladım. Yavuz bana kıstığı gözleriyle bakarken Yağmurun çekiştirmesine kayıtsız kalamayarak mutfaktan çıktı. Sonunda Fırat'ın hesaplaşabileceği ortamı sağlamıştım.Ellerimi göğsümde birleştirerek az önce Yavuzun durduğu gibi Fırat'ın önünde durdum. "Evet seni dinliyoruz. Sabahın köründe neden buradasın?" Fırat alaylı bir yüz ifadesiyle beni süzdü ve yarım ağız güldü. Bu gülüş kesinlikle sinirli bir gülüştü. Yerinde dikleşerek üstümüze atlamaya hazır bir aslan gibi durdu. "Beni mi dinliyorsunuz? Asıl ben önce hanginizi dinleyeyim? Beni kızıyla evlendirmek için babamın kötü giden işlerini kullanan Ahmet beyin, eline Yağmur gibi güçlü bir koz geçmesine rağmen neden beni tekrar evliliğe zorlamadığını mı? Ya da tam tersi kızıyla evlenmemem için bana para bile teklif eden Hale hanımın küstahlıklarını mı? Yoksa ailemize girecek olan Meriç'in kardeşimi de kafalayıp benden bir kızım olduğunu senelerce saklamasını mı?" İyi ki masada babam yoktu. Çünkü babamın benim yüzünden bu kadar aşağılanmasına katlanamazdım. Fırat'ın ailemi aşağılayıcı konuşmalarını duydukça gözlerim doluyordu. Babam benim bencilliğim için Kemal beyi sıkıştırıp Fırat'la nişanlamıştı. Annem sanki Fırat peşimdeymiş gibi ona beni bırakması için para teklif etmişti. İçlerinden en kötüsü de Fırat'ın kardeşine olan güvenini sarsmıştım. Bunlar hep benim yüzümdendi. Aileme dönüp bakınca yüzlerinin kızardığını gördüm ve bu beni çok üzdü. Fırat'a takıntım yüzünden ailemin yüzünü yere eğdiğim gerçeği yıllar sonra yüzüme bir tokat gibi çarpılmıştı. Güçlü olmaya çabaladığım bir sesle konuşmaya başladım. Ailemi Fırat'a karşı ezdiremezdim.. "Yeter ailemi bu işe karıştırma Fırat. Onları suçlamaktan da vazgeç. Yaşadıklarımızdan da yaşamadıklarımızdan da ikimiz sorumluyuz. Geçmişte benciliğim yüzünden seni çok zorladım. Ancak niyetim hiçbir zaman kötü değildi. Ben sadece seninle bir geleceğim olsun istedim senin aksine.. Olmayacağını anladığımda ise yollarımızı ayırdım. Bu yüzden Yağmuru sana söylemeyi de gerek görmedim. Meriç ile Irmağa kızma. Sana o çok istediğin tekliğini geri verdim. Daha ne istiyorsun anlamıyorum." Fırat sinir ile ayağa kalkarak önüme dikildi. Kulağıma eğilerek fısıldadı. "Ne istiyorum biliyor musun Dicle? Sahte yüzünü görmek istemiyorum" dedikten sonra sesini normalleştirdi "Ancak Yağmurun varlığı ile bu isteğimin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini biliyorum. Şimdi yukarıya çıkıp kızımı o heriften alıp aşağıya getir. Dışarıya çıkıp her şeyi anlatalım. Çünkü ben onun Fırat amcası değil babasıyım!" Fırat'ın hiç değişmediğini söylemiştim değil mi? Kesinlikle güzelliğinden bir şey kaybetmeyen adam sivri dilinden de bir şey kaybetmemiş hatta onu bileyip karşıma çıkmıştı. Konuştukça diliyle kalbime kesikler atıyordu.. İçime acı sözlerini gömerek bakışlarımı kaçırdım. "Tamam" dediğimde sesimin yenilmişliği kulaklarımı doldurdu. Zaten ben bu hayatta Fırat'a olan zaafım nedeniyle bir sıfır yeniktim. Annem kaşlarını çatarak beni bileğimden yakaladı. "Bunu yapmak zorunda değilsin Dicle. İstersen polisi çağırıp bu adamı evimizden attıralım." Anneme başımı olumsuzca salladım. "Anne o Yağmurun babası. Ben artık Yağmurun babasız kalmasına, başkalarının babasına gıpta ile bakmasını istemiyorum. Şimdi dışarıya çıkıp Yağmura her şeyi anlatalım sonrasına bakarız." Yenilmiş bir edayla yukarıya çıkarken Fırat'ın da masadan fırlayarak kapıya çıkığını duydum. Yukarıdan kızım kahkaha sesleri geliyordu. Üstümdeki üzüntüyü kısa süreli içime gömerek odaya girdim. "Yağmur tanem gel seni giydirelim. Dışarıya çıkacağız." "Oley gezmeye gidiyoruz" diyen kızımla gülümsedim. Gezmeyi çok seviyordu kızım. Yavuzla konuşmak için odanın dışına çıkmadan," Hadi sen elbise seç ben geliyorum bebeğim" dedim. Yağmur heyecanla çekmecesini açarak kıyafetlerine bakarken Yavuza dışarıya çıkalım dedim. Odadan dışarıya çıktığımızda Yavuz konuşmaya başladı."O değil mi..?" Güçsüzce kafamla onayladım onu. "Yağmurun kızı olduğunu da biliyor öyleyse." diye sorarak onaylamamı bekledi. "Evet nişan gecesi seninle telefonları kapattıktan sonra yüzleştik. Bir an önce yağmura babası olduğunu söylemek istiyor." "Peki ya sen.. sen istiyor musun?" diye mahzunca sordu. "Bende istiyorum Yavuz. Kızım baba özlemi çekiyor." "Ben varım" diyerek dediği şey ile kafasını olumsuzca salladı. "Şey yani Meriç var, baban var, biz onun ailesiyiz. Ona baba şefkati gösteriyoruz. Hem ya Yağmuru üzerse? Bu ihtimali hiç düşünmedin mi?" "Siz ona yetmezsiniz ki o kendi babasını istiyor Yavuz. Yaptıkların için teşekkür ederim. Yağmuru düşündüğün içinde ama Fırat düşündüğümüz gibi Yağmurdan nefret etmiyor ona bakışlarını fark ettin mi? Yağmura hayran hayran bakıyor. Kaldı ki ben kızımı herkesten iyi tanırım o da Fırat'a bayıldı. Babası olduğunu bilmeden hem de." Yavuz elleriyle ellerimi sıkıca tuttu. ilk kez Yavuzu bu kadar ciddi görüyordum. "Dicle bunu benden ilk kez duyacaksın. Eğer istersen ben Yağmurun babası olurum. Onu kendi kızım gibi sever korurum... Hemen deme bir dinle. Bu gün kızına babası olduğunu söylemek isteyecek, yarın onu sıkça görmek isteyecek bu da yetmeyecek onu yanında isteyecek ve sen bir kukla gibi Fırat'ın insafına kalacaksın bunu kendine yapma." "Lütfen Yavuz ben kızıma bir baba aramıyorum. Sadece kızımın babasını tanımaya ihtiyacı var. Bunu gözlerinde uzun zamandır görüyorum. O Yağmurun babası. Tabi ki Yağmuru görmek isteyecek. Bu yüzden aramızda belirli günler belirleriz ya da ne bileyim işte Yağmurla konuşmadan bunları bilemeyiz." Yavuz "Ama.-" diye söze başlayacağı sırada Asi yanımıza geldi. Önce Yavuzla hala birleşik olan ellerimize baktı. Ben hemen ellerimizi ayırdım. "Fırat aşağıda annemle konuşuyor. Bir an önce aşağıya inin de olay çıkmasın" "Tamam ben yağmuru bakayım." Diyerek yağmurun odasına girdim. Bölüm Sonu.. |
0% |