keyboard_arrow_left | keyboard_arrow_left | 14. Bölüm | keyboard_arrow_right |
@feridegerdelmann
|
Çocukken kendimi,
"Bavulunda hayaller satan", Bir çocuğa benzetirdim. Doldururdum, Küçük bavuluma hayallerimi. "İnsanların ihtiyacı olur" diye de, Hiçbir hayali, Harcamak istemezdim. Gözlerim uzaklara dalınca, "Hayalcisin sen..." diye, Gülenler olurdu. Ben de çocuktum işte... "Hayalcisin" sözünü duyunca, Kendimce sevinirdim. "Hayalciyim! Hayallerim var. Hayalciyim! Hayal isteyen yok mu?" diye, Odadan odaya koşardım. Küçüktüm. Çok küçüktüm... Masanın altında kendime, Bir pazar yeri kurardım. Arada bir de, Kendimi gösterirdim ve "Hayal isteyen, Var mı?" diye sorardım. Kimse benim hayallerimi Tanımak istemezdi. Kimse görmek veya Duymak istemezdi. Herkes gülerek, Öylece yanımdan geçerdi. Insanların, Hayallerden kaçtığını Ve hayaller, İnsanlara acı verdiğini, Sonradan öğrenmiştim. Ve susmaya, Üşümeye, Titremeye, Korkmaya başlamıştım. Masanın altında Hayallerime sarılarak, İnsanlardan Saklanmaya başlamıştım. Masanın altına Tek hayallerimi değil; Kendimi de bırakmıştım. Ve tek benim değil; Kim bilir; kaç kişinin, Masanın altında, Çocukluğu veya da Hayalleri bırakılmıştı? Masanın altında, Nice çocuklar yaşadı. Masanın altında, Nice hayaller yaşandı. Masanın altında... Yazan: Feride Gerdelmann |