Hazan Kara.
Lavanta kokulu Hazan Kara. Cehennemin içindeki en günahsız mahlukat. Bir kukla. Ufak bir çocuk, Hazan Kara. "Ben neşeyle gülen küçük bir çocuktum aslında ama beni öldürdüler.* Hayallerimi, umutlarımı, gülüşlerimi toprağın altına canlı gömdüler. Ruhum sıkıştı, daraldı, patladım. Yeniden doğdum şimdiki ben olarak. O küçük, güzel, sihirli çocuk hep içimde ukte kaldı, kendi içindekilerle. Bütün sevinçlerim kursağımda kaldı. Bütün insanlara yabancılaştım. Ama en çok da kendi insanlığıma uzaklaştım. Bir şeytana evrildim zamanla. Merhametimi, neşemi, gülüşlerimi çaldılar hali hazırda kurak olan bir topraktan çiçek yolar gibi. İlk usul usul yaklaştılar, sever gibi. Narince okşadılar. Yalnız hızla uzaklaşırlarken köklerimi gördüm ellerinde, gözlerinde belli bir gurur. Bir hayatı söndürmenin gururunu haykırıyordu gözleri yumrukları arasında ve ayakları altında renk renk açan çiçekleri ezerlerken çöp gibi. Tek bir tane de değillerdi. Onların ruhuma açtığı oyuklarına başkaları da nefret tohumları ekti çünkü. Kurak toprağımı suladılar. Ben iyilik için savaşırken bir damla suyu esirgeyenler yeşillendi etrafımda. Oradan biliyorum. Hatta -çok gülünç aslında ama gülerken sızlıyor kalbim. Pek gülemiyorum insan içinde acıdığından canım, neyse- can oldular bana söylediklerine göre, canımı aldıklarından bir haber. İşte ben o zaman soldum. Zamanını doldurmuş bir zambak gibi boyun büktüm. Rengimi, kokumu beni ben eden varlığımı söktüler içimden hali hazırda. Şimdi bir köşede gözleri esasında akmaya hazır yaştan parıldayan ama sevinç ışıltıları sanılan kimsesiz bir çocuk var ve diğer bir kenarda da yabancı bir kadın. Kim acaba? Tanımıyorum pek. Bir tek kokularımız ortak. Zavallı. O da ölüm kokuyor. Aynı benim gibi. Nasıl da benziyoruz öyle. Neyse. |
Bunları da beğenebilirsiniz
|
0% |