Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@mahmutpolat

NUR


(Bu şiir, çalınmış hayatlara ithaf olur...)


Memleket kokusu doldurarak bavula


Rize'den göçüp gelmişler İstanbul'a


Nur altı kardeş büyüğü narin bir kız


Her gün Kadıköy rıhtımına gelirdi yalnız


Bir beklediği vardı belliydi her halinden


Pür dikkat kesilirdi kim inerse gemiden


Gel zaman git zaman geçip gitti seneler


Bir haber çıkmadı o giden sevgiliden


Küflü bir kederle çürüttü tüm gülleri


Bir melâl kuyusuna gömüldü hayalleri


Üşüttü rüzgar ıslattı yağmur


Çehresine hep aynı hüzün vurur


Anne baba dertlendiler derinden


Umudunu kes dediler vefasız sevgiliden


Yalvarmak nafileydi buyruk kesindi


Konu komşu başı bağlandı desindi


Yüreği dağayazı mecburen oldu razı


Duyulmadı feryadı hükümsüz itirazı


Evlendi Nur eremedi muradına


Son anda minik Didâr yetişti imdadına


ADIM


Güvendiğim dağlara kar yağdı birer birer


Ruhumda bin hicranla tutuştu o nağmeler


Yollarım dikenliydi yıllar oldu celladım


Bir gayya kuyusuna gömüldü kaldı adım


Seyrettim her akşam kızıl rengini ufkun


Ağarınca tan hüzünle dağıldı uykum


Bir değirmen taşına düşünce günler


Sükuta râm olduk unutuldu yeminler


Azığımız yetmedi yol uzun ve çetindi


Bir vakit yaklaşsam da yoluma akşam indi


Firakınla kavruldum alevler yudumladım


Ah Aşk’ın esrarını aynalara sorsaydım


BİRDEN ÖLMEZMİŞ İNSAN


Hatalarımdan hiç mi hiç ders çıkarmadım


Vazgeçmedim günahlarımdan


Şimdi bir sıradağ taşıyorum omuzlarımda


Kalbime cıva gibi ağır bir şeyler çöküyor


Bulutlar gibi dağılıyor düşüncelerim


Bomboş kalan ellerim paltomda yer arıyor


Kirlerini bulaştırmak için midir nedir


Bilmiyorum


Soğuk kış günleri cama hohlayarak bir şeyler yazdığım


Eski zamanları özlüyorum


Öyle küt diye düşüp ölmezmiş insan arkadaş


Her an biraz daha eksilerek ölürmüş meğer


Anlıyorum


Anlıyorum ömrün de çağla mevsimi varmış


Sıcak yaz günlerinde


Şimdi yerinde yeller esen


Beyaz badanalı köydeki evimizin


damına serilmiş yatağımda


Koynuma yıldızları alarak


Tatlı bir uykuya dalıyorum bazen


Bazen kuşluk vakti bir otobüs yolculuğunda


İlk kez gördüğüm şirin bir Anadolu kasabasından geçerken


Birden uyanıyorum uykudan


Mahmur yüzümü oluşturup etrafı seyrediyorum


Hayatında hiç yeni bir elbisesi olmamış


Bıyıkları yeni yeni terlemiş


İlk yitiğim


Kardeşimin ansızın gelen kara haberini alıyorum


Soluksuz kalıyorum


Bazen de bir dağbaşı yalnızlığıyım baştanbaşa


Serin bir yel esiyor terli alnıma ferahlıyorum


Gözlerimden yanaklarıma süzülüveriyor iki damla yaş


Öyle küt diye düşüp ölmezmiş insan arkadaş


Biliyorum


TIRPAN ZAMANI


Yolları aramıza engel diye sen koydun


Kumlara “Son Kuşlar da Öldüler” kitabını da


Bir dut ağacı meyvesini tırpan zamanı verir


Gelip oturuyordun gölgesine


Dağları aşarak gelen beyaz bir suydun


Köpüre köpüre bir şelaleden dökülen


Uzak bir gölden koparılmış bir sazı andırıyordun


Karışıyordun kapkara bir isyan gibi melal denizine


Zorbela duruyordu gözlerin kıyısında bir uçurumun


Sanki binlerce yıl sonra ehramdan kalkıyordun


Yine gelirsen


Ilgın ağaçlarının gelinlik giydiği mevsim olsun


YÜZLER KENTLER VE ÇİÇEKLER


Hüznü sonsuzmuş gibi lal bir nağme büyüyor içimde


Eski bir yol hikâyesinin izini sürüyorum


Sevgilinin ölü gözleri boylu boyunca uzanıyor içimde


suskun


ve soğuk


Ardımda bıraktığım çiçeklerin


erken boyun büküşlerini anımsıyorum


eski adreslerimden taşınırken


İhanetim affedilemez


bazı saatler vardır


yeniden kurulmaya verilemez


ve bunu senden daha iyi


kimse bilemez


Vakit varken


geçtiğim tüm kentlerin peçelerini indirin yüzlerinden


DENİZİNDE KALBİ VAR


belde derin bir uykunun kollarına düştü


birer birer söndü ışıklar


rıhtımda terk edilmişliğin derin hüznü


ritimsiz vuruyor sahile kurşuni sular


lacivert bir çarşaf sardı gökyüzünü


bu yaşımda be yeni anlıyorum


denizin de bir kalbi var


Loading...
0%