ŞAİR
biraz yaz ormanlarını
turnaların yorgun kanatlarını
Banaz Yaylasının bir sabahını
yahut Spil ve Yunt Dağı yılkılarının
zamanı nasıl hınçla otladıklarını yaz
yeni bir kitabın
üçüncü hamur kokusunu mesela
bir deniz yıldızının soluğunu
kimsesiz bir yavrunun
yürek çırpıntısını duy arada
yada Şair
pamuk kozasını çeyizmiş gibi tutan
yanık tenli genç kızların
sarı solgun umutlarını
oğul kaybetmiş annelerin
acılı yüreklerini de dahil et mısralarına
renklerin ve dillerin kör nefretini
dayatılmış hudutları
alışılmamış pasaportları
Tuna'nın yemyeşil matemini
Estergon Kalesin'i ve Budin'i
birde Göç Hikayelerini ekle şiirlerine
ki bazıları üç beş aylık eşlerini
bazıları annelerinin yaşlı gözlerini
bırakarak gittiler
Sirkeci Garından kalkan kara bir trenle
Mayıs 1961 de
GÜRE’DE BİR YAZ ANISINA
bir martı hüznüyle suskun sahiller
gün geçmez almadan gamlı bir haber
o gemi o fener beyaz badanalı evler
kaybolup gittiler inancımla beraber
BAZI ŞEYLERİN
ne vakit bir posta katarı görsem
geçerken daha evvel geçtiğim bir kentten
saudade dolar içim
çekip gitmek isterim
bildiğim tüm adresleri
kalın kalın çizerek
bir güz çalar yüzümü
Hint Okyanus'u kadar derin
bir gül yaprağının
çiğ damlasından emdiği keder gibi örneğin
bir esrimeyle
dağılırım bulvarlarına kentlerin
çünkü bilirim
ne çağcıl nede ilkel dillerde
bir karşılığı vardır bazı şeylerin
DÖRT DALIM ÇIĞLIK
Gökyüzü gökçe değil eskisi kadar
Dağlar çekmiyor beni doruklarına
Ne keklikler ötüyor
Ne kekik kokuyor
Gül açmıyor kan kırmızısı bu bahar
Suyun tadı değişti,ekmeğin kokusu
Çayın buğusu,demi değişti
Sevinin özü belden aşağı düştü
Benimse sevdiğim bir güzel düştü
Bir şiir gülüştü
Tasımı tarağımı topluyorum buradan
Penceremi son kez örtüyorum bu akşam
Son kez yüzüme bakıyorum ılık aynadan
Dört dalım kırık, dört yanım çığlık çığlığa
Yürüyoruz karanlığa
DERDİN
Ah O ikindi hüzünleri Temmuzun
Hep dar vakitlerdi kavuşmalarımız
Ayrılıklar hayallerimiz kadar uzun
Taş Mektep önünden geçerdik ekseriyet
Arnavut kaldırımlar reyhan kokardı
Ellerin hasret
Akşam olurdu o sahil kahvesinde
Bir gölge gibi sinerdi yüzümüze keder
Gülümserdin
Saçlarımı bir öksüz gibi severdin
Gün gelir biter bu ayrılıklarda derdin
Ve giderdin
Giderdin
Derdin kalırdı yüreğimin en ücra köşesinde
Birde ellerinin kokusu ellerimde
Toydum
Bilmezdim zamanın sararıp solduğunu
Bilmezdim her gidişin bir kopuş olduğunu