@mahmutpolat
|
ŞAİR
biraz yaz ormanlarını turnaların yorgun kanatlarını Banaz Yaylasının bir sabahını yahut Spil ve Yunt Dağı yılkılarının zamanı nasıl hınçla otladıklarını yaz yeni bir kitabın üçüncü hamur kokusunu mesela bir deniz yıldızının soluğunu kimsesiz bir yavrunun yürek çırpıntısını duy arada yada Şair pamuk kozasını çeyizmiş gibi tutan yanık tenli genç kızların sarı solgun umutlarını oğul kaybetmiş annelerin acılı yüreklerini de dahil et mısralarına renklerin ve dillerin kör nefretini dayatılmış hudutları alışılmamış pasaportları Tuna'nın yemyeşil matemini Estergon Kalesin'i ve Budin'i birde Göç Hikayelerini ekle şiirlerine ki bazıları üç beş aylık eşlerini bazıları annelerinin yaşlı gözlerini bırakarak gittiler Sirkeci Garından kalkan kara bir trenle Mayıs 1961 de GÜRE’DE BİR YAZ ANISINA bir martı hüznüyle suskun sahiller gün geçmez almadan gamlı bir haber o gemi o fener beyaz badanalı evler kaybolup gittiler inancımla beraber BAZI ŞEYLERİN ne vakit bir posta katarı görsem geçerken daha evvel geçtiğim bir kentten saudade dolar içim çekip gitmek isterim bildiğim tüm adresleri kalın kalın çizerek bir güz çalar yüzümü Hint Okyanus'u kadar derin bir gül yaprağının çiğ damlasından emdiği keder gibi örneğin bir esrimeyle dağılırım bulvarlarına kentlerin çünkü bilirim ne çağcıl nede ilkel dillerde bir karşılığı vardır bazı şeylerin DÖRT DALIM ÇIĞLIK Gökyüzü gökçe değil eskisi kadar Dağlar çekmiyor beni doruklarına Ne keklikler ötüyor Ne kekik kokuyor Gül açmıyor kan kırmızısı bu bahar Suyun tadı değişti,ekmeğin kokusu Çayın buğusu,demi değişti Sevinin özü belden aşağı düştü Benimse sevdiğim bir güzel düştü Bir şiir gülüştü Tasımı tarağımı topluyorum buradan Penceremi son kez örtüyorum bu akşam Son kez yüzüme bakıyorum ılık aynadan Dört dalım kırık, dört yanım çığlık çığlığa Yürüyoruz karanlığa DERDİN Ah O ikindi hüzünleri Temmuzun Hep dar vakitlerdi kavuşmalarımız Ayrılıklar hayallerimiz kadar uzun Taş Mektep önünden geçerdik ekseriyet Arnavut kaldırımlar reyhan kokardı Ellerin hasret Akşam olurdu o sahil kahvesinde Bir gölge gibi sinerdi yüzümüze keder Gülümserdin Saçlarımı bir öksüz gibi severdin Gün gelir biter bu ayrılıklarda derdin Ve giderdin Giderdin Derdin kalırdı yüreğimin en ücra köşesinde Birde ellerinin kokusu ellerimde Toydum Bilmezdim zamanın sararıp solduğunu Bilmezdim her gidişin bir kopuş olduğunu |