Bu gün bütün çıkmaz sokaklarımı ardımda bırakarak,
Sana geliyorum.
Şu ana kadar yasamış olduğum hangi kırgınlığım varsa sana,
Seninle düşmüş olduğum bütün mutsuzlukların ve ümitsizliklerin içinden sıyrılıp koşar adım geliyorum sana.
Yaralarımı sarıp sarmalayarak,
Kan lekelerimi gömleğimden söküp yağmura bırakarak geliyorum.
Bu gün sokaklarda gördüğüm bütün insanların içinden sadece seni görmek için,
Bir kez olsun göz göze gelebilmek için yürüyorum,
Bu şehri,
Bu caddeyi,
Ve bu sokakları.
Bu satırları sana armağan ettiğim günleri hatırladım dün gece,
Gözyaşı döktü şiirlerim.
Harflerim,kelimelerim,cümlelerim birbirleriyle çatıştı.
Ağlamaktan harap olan noktalarım,virgüllerim.
Sana son kez,son kez hoş geldin dicek gökyüzünden gelen sözlerim.
Nasıl ? Niye ? Neden ? ve Niçin ?
Kalbinden köşe bucak kaçıp durdu içim,
Bir vedayı ya da bir hoşçakalı duyup sağır olmamak için.
Bağıra bağıra söyledin,
Gözlerinle,saçlarında,nefesinle,
Kalbinde bir vedayı hissettim ben,
O gün bu gündür bir hiçim.
Seni kelimelerime resmettiğim siyah bir defterim var,
Her zerresi ve her noktasında senin bıraktığın hüzün.
Odamda her gece sen sandığım soğuk bir duvar,
Her çatlağı ve her rengi senin kaşın,gözün,yüzün.
Uyutturmuyor kaç gündür ıslak iki gözüm,
Bıraktı bırakacak beni kendi özüm,
On birinci ayın yirmi birindeki o bölüm,
Yirmi üçünde buldu beni habersiz ölüm.