Yeni Üyelik
21.
Bölüm
@son_anka

Başım inanılmaz derecede ağrıyordu. Sanki bir sürü iğneyi alıp kafama batırıyorlardı. Aynı şekilde gözlerim de.

"Hala uyanmadı?"

"Şimdiye kadar uyanması gerekirdi."

Tepemde birileri konuşuyordu.

"Birazdan uyanır."

"İki saat oldu lan! Ne 'Birazdan'ı!?"

Barlas bir adama deli gibi bağırıyordu.

"Bir halta yaradığın yok!"

Daha sonra bir silah patlama sesi geldi. N'apmıştı o!? Lan manyak! Benim burada da hayatım güvende değil ki!

Gözlerimi açmaya zorladım. Daha sonra yarı açık gözlerimle konuşmaya çalıştım.

"Barlas."

Sesim çok kısık çıkmıştı. Yine de beni duymuş olmalı bana doğdu döndü.

"Havin!"

"Su."

Bunu demem üzerine kapıya gitti.

"Jale su getir!"

"Hemen getiriyorum!"

"Orhan sende al şu cesedi!"

"Tamam patron."

Bunun üzerine içeri bir adam girdi. Ve yerdeki adamı sürükleyerek dışarı çıkarttı. Daha sonra içeri bir kadın girdi. Elindeki suyu bana uzatırken doğrulmaya çalıştım. Kadın doğrulmama yardım ederken bardağı bana verdi. Hızlıca suyu içip teşekkür ettim. Suyu içtikten sonra Barlas'a baktım.

"Niye öldürdün lan adamı? Nereden bilsin benim ne zaman uyanacağımı?"

Tersleyerek sorduğum soruyla Barlas gözlerini devirdi.

"Daha yeni uyandın bir dur!"

"Ne duracağım lan adamı öldürdün!"

Barlas yüzünü sıvazlayarak yanıma geldi.

"Adam zaten ajandı Havin. Son işi senin sağlığın idi ve bitti."

Ağzım açacaktım ki boş verme kararı aldım. Hiç uğraşacak mecalim yoktu.

"Ne oldu?"

Bir süre suratına bön bön baksam da sonradan yaptıklarım aklıma geldi. Kahretsin!

"Bir şey olmadı."

"Ha keyfinden o masanın altından çıkma dediğim halde çıkıp bağırıp çağırdın? Seninle uğraşmaktan saldırıyla ilgilenemedim!"

Bunu demesi üzerine aklıma silahla ateş ettiği geldi. Daha sonra ise bütün o saldırı, silah sesleri...

"Sen mafyasın dimi?"

Bunu demem üzerine Barlas derin bir nefes aldı.

"Evet."

"Bende diyorum, bu benim hakkımda nasıl bu kadar bilgi sahibi. Meğersem mafyaymışsın!"

Şakayla karışık dediğim şeyden sonra Barlas'ın ifadesiz yüzü üzerine sustum.

"Kriz geçirmişsin?"

"Çok fazla gürültü ve seste oluyor."

"Kes sesini, diye bağırıyordun."

Off! Yer yarılsa da içine girsem keşke!

"Olabilir."

"Sebep?"

"Sana ne?"

Sinirle suratıma baktı.

"Bana bak Havin, ben seninle her çatışmada böyle uğraşamam! Senin yüzünden çatışmayı kim çıkartmış onu bile öğrenemedim! Ya şu kriz denen şeyi alt edersin ya da artık o çatışmada tek bir kurşun darbesi ile ölürsün!"

Böyle demesi sinirlerim bozmuştu. Sana ne abi her şeyi öğrenmek zorunda mısın? Ben senin her şeyini biliyor muyum? Sinirle konuştum.

"Asıl sen bana bak Barlas, sanki ben böyle olmasını çok isterdim! Geçmişim ve yaşadıklarım seni ilgilendirmez! Bunları irdelemek senin haddin değil!"

"Öyle mi?"

"Öyle!"

"Güzel, o zaman bir an önce kendine gel ve buradan defol git! Seninle uğraşamam!"

Ne demişti o? Şaka mı yapıyordu!? Fakat suratından hiç şaka yapar gibi bir ifade yoktu. Bunun üzerine hızlıca yattığım yerden kalktım.

"Senin yanında bundan sonra bir saniye bile durmam artık Barlas Doğan!"

"Bu beni çok memnun eder Havin Akar!"

Sinirle komodinde duran telefonumu da alıp odadan çıktım. Kendini ne sanıyordu bu!?

"Aptal!"

Sinirle dış kapıya geldiğimde kapıyı açıp çarparak çıktım. Hızlıca bahçeden de geçip malikanenin ana kapısına geldim. Korumaları da aşıp malikaneden tamamen çıktım. Fakat atladığım bir şey vardı.

"Ben burayı bilmiyorum ki!"

Oflayarak yürümeye başladım. Bir andan da telefonumdan haritayı açıyordum. En yakın emlakçi neredeyse oraya gitsem iyi olurdu.

"Oha! 3 saat mi!?"

En yakın emlakçi yürüme mesafesi ile buraya 3 saat uzaktı.

"Off! Beyinsiz herif!"

Sinirle hızlı hızlı yürümeye başladım. Üç saat yürüyecektim şimdi! Sırf o aptalın yüzünden!

"Geri zekalı! Yediği yemek, içtiği su zehir zıkkım olsun!"

Hem saydırıyor hemde konuma baka baka yürüyordum. Daha 10 dakika bile olmamıştı ama ayağım ağrıyordu.

"Bu topukluları kim bulduysa umarım hayatında hiç yüzü gülmemiştir!"

Konuma baktığımda daha hiçbir azalma olmadığını gördüm.

"Ulan nereden bulaştım ben bu işe ya!? Neyin sınavıdır ya bu!? Anasını satayım, önce Maske denen it yüzünden başım belaya giriyor, yetmiyor Berfin kaçırılıyor, o da yetmiyor köpeğim ölüyor ve tabi ki de gene ama gene yetmiyor, bir de bu Barlas denen şerefsizle uğraşıyorum!"

Bu dediklerimin üzerine kafama dank etti. Berfin kaçırılmıştı. Nerede olduğu belli değildi. Nasıl ulaşacaktım ben şimdi ona!? Acaba geri mi dönsem? Anlaşmayı bitirmiştik.

"Hayır geri dönmeyeceğim! Kendi başımın çaresine kendim bakabilirim!"

Daha sonra hafif üzgün sesimle ekledim.

"Tıpkı yıllardır yaptığım gibi."

"Beni kandırdın!"

"Hayır seni kandırmadım. Annenle baban bana dedi ki 'Havin ne zaman kendi başının çaresine bakmayı öğrenirse biz o zaman geleceğiz.'."

"Neden şimdi gelmiyorlar?"

"Çünkü sana sürpriz yapacaklar. Eğer sürprizinin ve annenle babanın çabuk gelmesini istiyorsan bir an önce kendi başının çaresine bakmayı öğrenmen gerekiyor."

Anılarım gözümün önüne gelirken gözledim doldu.

"Yeterince kendi başımın çaresine bakmayı öğrenmedim mi?"

"Öğrenirsem gelecekler mi?"

"Evet gelecekler."

"Söz mü?"

Karşımdaki adam gülümsedi.

"Söz."

Gözümden akan yaşa engel olamazken konuştum.

"Söz vermiştin."

Çok inanmıştım. Annemle babamın geleceğime çok inanmıştım. Her gün onlar gelecek diye umutla beklemiştim. Her gelmedikleri gün, akşam kafamı yastığa koyduğumda ağlardım. Bir türlü kendi başımın çaresine bakmayı öğrenemedim, diye. Yıllar sonra idrak edebilmiştim annemle babamın öldüğünü. Öğrendiğim zamanlarda da en büyük hatta tek destekçim Berfin idi.

"Şimdi onu da kaybettim."

Ne haber vardı ne de başka bir şey. Ölmüş bile olabilirdi.

"Bütün umutlarım tek tek beni terk ediyor."

Çok koyuyordu. Bazen keşke Berfin ile tanışmasaydım, diyordum. Onu da bu işe bulaştırıp başını belaya sokmuştum. Ve bu ilk değildi. Küçüklüğümüzden beri hep ben onun başımızı belaya sokar sonra Berfin bizi o beladan kurtarırdı.

"Artık beni bu beladan kurtaracak kimse yok."

Ya bu beladan sağ salim çıkacaktım ya da bu belanın içinde boğulacaktım.

Hızlıca göz yaşlarımı sildim. Ağlamak bana yakışmıyordu.

"Ben kaybetmem! Bu beladan sağ salim Berfin ile birlikte kurtulacağım."

Telefondan konuma baktım. 2 saat kalmıştı. Adımlarımı hızlandırdım. Bir an önce kendime bir ev kiralamalıydım.

"Bugün ev kiralarım, yarın da gerekli aletlerimi alır hemen araştırmaya başlarım."

Ben kafamda böyle planlar yaparken arkadan araba sesi gelmesiyle arkamı döndüm. Siyah bir araba hızlı bir şekilde yolda ilerliyordu. Takmadan yürümeye devam ederken bir anda araba önüme geçerek yolumu kesti.

"S*ktir!"

İçinden siyah giyinimli adamlar inerken ne yapacağımı düşünmeye başladım. Sayıları çok fazlaydı.

"Bizi uğraştırmadan şu arabaya bin!"

Barlas'ın adamlarının olmadığı belliydi.

"Asla!"

Bunun üzerine adamlar üstüme doğru gelmeye başladı. Hemen bir tanesinin yüzüne sert bir yumruk attım. Arkamdan gelen kişiye de dönerek tekme attım. Ayağımda topuklu olduğu için sivri ucu adamın gözüne girmişti.

Arkamdan ellerimin tutulmasıyla birlikte geriye kafa attım. Ellerini çekmemişti fakat gevşemişti. Bunu fırsat bilerek elinden kurtulup daha sert bir kafa attım. Tam arkamı döneceğim sırada kafama yumruk yedim. Sendelerken bu sefer başka bir adam bana yumruk atmıştı. Dengemi sağlayamayıp yere düşmüştüm.

Hızlıca yerden kalkıp saldıracağım sırada ağzıma bir bez dayandı. Ne kadar koklamamaya çalışıp çırpınsam da pek bir faydası yoktu.

Ciğerlerim daha fazla dayanamazken nefes aldım. Burnuma eterin kokusu gelirken vücudum hafiflemeye başladı. Bilincim yavaş yavaş kapanırken daha fazla dayanamayıp kendimi serbest bıraktım.

 

𓆝 𓆟 𓆞

⚝ Sizce Havin'e söz veren adam kim?

⚝ O siyah arabanın sahibi kimdi ve Havin'i neden kaçırdı?

⚝ Sizce Berfin'e n'oldu?

 

Cevap verecek misiniz bilmiyorum ama yine de sormak istedim. Düşüncelerinizi merak ediyorum.

Seviliyorsunuz!

Loading...
0%