@son_anka
|
"İnci!" Biri bana sesleniyordu. "İnci kalk!" Ne diyor ya bu? İnci kim? "Kalk geldik!" Umursamadan yatmaya devam ettim. "İnci, Maske ve adamları etrafımızı sardı kalk!" Hızlıca kafamı kaldırıp etrafa bakmaya başladım. "Nerede lan o p*ç kurusu!? Ağzına s*çayım!" Fakat etrafta kimse yoktu. Ardından bir gülme sesi gelmesiyle kafamı çevirdim. "Yalancı pislik!" "Kalksaydın." Deyip arabadan indi. Onun inmesiyle bende indim. Kafamı kaldırıp baktığımda gerçekten de dediği gibi bir malikaneye gelmiştik. Kötü değildi. Kapının oraya geldiğimizde korumalar bizi karşıladı. "Hoş geldiniz." Barlas içeri geçmişti. Onu takip edeceğim sırada iki koruma da bana engel oldular. Kaşlarımı çatıp tam bir şey diyeceğin sırada Barlas konuştu. "Benimle." Sert sesiyle korumalar ellerini çekti. "Üzgünüz patron." Hayır yani, peşinden ilerlediğime göre onunla birlikteyim. Neyin havası anlamadım ki! Barlas onları takmadan ilerleyince bende onu takip ettim. İçeri girdiğimizde bizi büyük bir bahçe ve bahçenin sağ ilerisinde yine büyük bir havuz karşıladı. Gerçekten güzel bir malikaneydi. Gerçi daha kötü malikane görmemiştim. Kapının önüne geldiğimizde Barlas elini cebine attı. Sırtı ne kadar geniş lan. Aşırı iyi! Kapıyı açıp içeri girdiğinde bende girdim. Ardından kapıyı kapattı. "Evde kimse var mı?" Sorduğum soru ile cıkladı. "Sadece korumalar, aşçı birde birkaç çalışan var." Kafamı salladım. Benim için tehlike yaratacak birileri yoktu. "Neden bu kadar çok koruma var?" "Maske gibi insanlar hayatımda çok vardı." "Anladım." Kafama pek yatmamıştı. Sonuçta ne kadar büyük bir iş adamı olursan ol bu kadarı fazlaydı bence. Birkaç dediğine de bakmayın. Malikanenin tepesinden etrafı izleyen nişancılar var. Ama bunu bildiğimi onun bilmesine gerek yoktu. "Beni takip et." Deyip ilerlemesiyle onu takip ettim. Malikanenin merdiveninden çıkarken bir çalışanın gelmesiyle Barlas durdu. "Akşam yemeği hazır mı?" "Birazdan hazır olacak Barlas Bey." Başka bir şey demeden ilerledi. İster istemez kadına gülümseme ihtiyacı hissetmiştim. Gülümsediğim de kadın ilk şaşırsa da o da gülümsedi. Bende Barlas'ı takip etmeye devam ettim. Niye çalışanlarına bu kadar soğuk davranıyordu ki? Mecburlar mı lan senin ayakçılığını yapmaya? Gerçi iyi para alıyorlardır. Para için yapılır. Merdivenlerden çıktıktan sonra bir odaya doğru ilerledik. Etrafta vazolar, heykeller, minyatürler kol geziyordu. Aynı zamanda bir sürü de kapı vardı. Barlas kapının yanındaki vazoyu elini attı. İçinden bir anahtar çıkarıp kapıyı açtı. Kaşlarımı çattım. Bu kapı niye kilitli ki? "Geç." Odanın içine doğru ilerledim. Barlas arkamdan kapıyı kapattı. Odaya göz attığımda buranın bir çalışma odası olduğunu gördüm. Büyük bir çalışma masası ve birkaç koltuk vardı. Tekli, ikili. Ve her yer simsiyahtı. Hoşuma gitmedi değil. Ayrıca burada çok garip bir koku vardı. Garip ama güzeldi. "N'apacağız burada?" "Bana baştan sona her şeyi anlatacaksın. Ona göre de ilerleyeceğiz." "Pekala." Deyip uzun koltuğa doğru ilerleyip oturdum. Koltuk benim yatağımdan rahattı. "Şimdi her şeyi baştan anlat. Şirketten çıktıktan sonra n'oldu?" Derin bir nefes alıp ağzımı açtım. "Şirketten çıktıktan sonra Berfin'in beni hiç aramadığını fark ettim. Normalde ben senden yardım istemeyecektim, beni Berfin zorladı. Bu tür durumlarda da bana pek güvenmez yani sürekli beni arayıp rahatsız etmesi gerekiyordu ama bırak aramayı mesaj bile atmadı. Bende hızlıca eve gittim." Nefes alıp devam ettim. "Dairenin önüne geldiğimde kapı açıktı. İçeri girdiğimde her yer dağınıktı. Boğuşma olduğu çok belliydi. Bütün evi aradım ama Berfin'den iz yoktu. Sonra Roxy'i banyoda buldum. Kanlar içinde yerde yatıyordu, onu veterinere götürdüm. Yaklaşık 2 saat orada kaldıktan sonra da çıkıp eve geldim. Eve geldiğimde bir kağıt buldum. Maske bırakmış." "Ne yazıyordu?" "Benimle oyun oynarken daha dikkatli olun, yazıyordu." "Bu kadar mı?" "Kısaca bu. Zaten öncesi önemli değil." Daha sonra hemen devam ettim. "Her neyse, benimde aklıma karakter değiştirmek geldi. İşte AVM'ye falan gittim, bunları aldım. Daha sonrada çıktım. O eve geri dönemezdim, aynı zamanda o arabayı da kullanamazdım. Bu yüzden de işte şirketine doğru yürüdüm. Sonrasını biliyorsun." Kafasını salladı. "Kendini her yerde İnci diye tanıt." Göz devirdim. "Biliyorum herhalde. Ben İnci Yıldırım ve senin üniversiteden arkadaşınım. Bir süre Londra'da idim fakat sana sürpriz yapmak için geri döndüm." "Benim doğum günümde sürpriz yapmak için Londra'dan döndün. Aslında geçiciydi fakat daha sonra kalıcı burada kalmaya karar verdin." "Tamam. Ama senin doğum günün ne zaman?" "5 Kasım 1997." "Bende 5 Aralık 2000." "Büyük ihtimalle paparaziler peşinde olacak. Seni öğrenmeleri uzun zaman almaz." "Sıkıntı yok." "Sıkıntı var. Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. Sana benim hakkımda bir sürü soru soracaklar. Eğer yanlış cevap verirsen şüphe uyandırırız." Bıkkınca ofladım. "En fazla en sevdiğin rengi sorarlar." Bunu dememle güldü. "Paparazilerin ne kadar ileri gidebileceği hakkında hiçbir fikrin yok." "Doğum lekeni soracak halleri yok herhalde!" Bunu demem üzerine bir şey demeden telefonunu çıkardı. Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken birkaç dakika sonra telefonunun ekranını bana çevirdi. Ekranda bir kadın vardı. Mikrofon doğrultulmuştu. "Peki size bir sorum var. Nişanlınızın doğum lekesi var mı? Varsa nerede?" Gözlerim pörtledi. Yok artık! "Sağ bacağında bir doğum lekesi var. Ama çok büyük değil." "Neye benziyor?" "Yani... Pek bir şeye benzemiyor aslında." Daha sonra Barlas telefonunun ekranını kapattı. "Ben olsam 'Doğum lekesine benziyor.' derdim." Güldü. "Bu arada nişanlı derken?" Dediğim soru ile bir an dursa da konuştu. "Nişanlımdı." "Ayrıldınız ama?" "Evet." Tam bir şey daha diyeceğim sırada tekrar konuştu. "Hayırdır, çok merak ettin galiba?" Neyi ima ediyordu bu? "Hani birbirimizi tanımamız gerekiyor ya!" "Başka bir sebep yok yani?" Derin bir nefes aldım. Aklıma gelen şeyle gülerek konuştum. "Aa, tabi ki de başka bir sebebi daha var. Seni nüfusuma alacağım ya, o yüzden kaç kişiyle birlikte olmuşsun falan diye merak ediyorum. Ona göre alacağım." Bunu demem üzerine gülerek tek kaşını kaldırdı. "Benden bu kadar çok etkilendiğini bilmiyordum." "Şaka yaptığımı biliyorsun?" "Her şakanın altında bir gerçek yattığını biliyorsun?" "Bu şakanın altında yok ama." "Orası belli olmaz." Sakin ses tonu beni delirtiyordu. Niye bu kadar sakindi ki? Ayrıca niye bu kadar gıcıktı!? Saçını başını yolasım geliyordu. Ufacık dediğim şeyden bile bir sürü anlamlar çıkartıyordu. "Ne biliyor musun? Nasıl istersen öyle anlayabilirsin. Daha fazla uğraşmayacağım!" "Sinirlendin mi sen?" "Hayır!" Sesim hafiften yüksek çıkmıştı. "Ha bu normal halin yani?" "Evet!" "Sinirli halini merak ediyorum." "Biraz daha şansını zorlarsan zaten sinirli halimi göreceksin ve ben sana bunu hiç tavsiye etmiyorum." Tam konuşacağız sırada kapı çalındı. "Gel!" İçeri merdivende karşılaştığımız kadın girdi. "Barlas Bey, yemek hazır." "Tamam, gidebilirsin." Kadın odadan çıktığında Barlas'a döndüm. "Bence çalışanlarına daha düzgün davranmalısın." "Senden ders almayacağım." Sesi sert çıkmıştı. Tek kaşım kalktı. "Benden ders alacaksın, demiyorum zaten. Farkındaysan 'bence' dedim." "O 'bence'lerini kendine sakla." Deyip kalktı. Bende ayağa kalktım. Odadan çıktığımızda kapıyı tekrar kilitledi. "Niye her seferinde bu kapıyı kilitliyorsun ki?" "Çok mu fazla soru soruyorsun sen?" "Merak ediyorum?" "Etme!" "Aman iyi be! Ne dedik sanki!?" Sinirle söylediğin şeyi takmadan ilerlemeye başladı. Bende ayaklarımı vura vura onu takip ettim. "Yemekten sonra sana birkaç şey daha anlatacağım. Daha sonra ise senin hakkında bir şeyler uyduracağız." Cevap vermedim. Bir anda beni terslemeye başlamıştı ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Öyle istediği zaman gelip beni azarlayamazdı. Benim sessizliğime karşılık başka bir şey dememişti. Zaten aramızda başka bir konuşma geçmeden Barlas önden bende arkadan onu takip etmiştim. 𓆝 𓆟 𓆞 Bölüm : 11.12.2024 00:33 tarihinde eklendi |