@son_anka
|
"Off!" Kaç saat geçmişti bilmiyorum. Savaş çıktıktan sonra hep Barlas'ın neden bana yalan söylediğini düşünmüştüm. Hatta 10 büyük liderleri de. Fakat doğru düzgün bir sonuç elde edememiştim. Savaş çıktıktan sonra kimse de gelmemişti ki sorayım! Artık ip bileklerimi sıkmaya başlamıştı. Bu da yetmezmiş gibi susamıştım. "Off!" Acaba kaçıncı of'layışımdı? Tam tekrar oflayacağım sırada kapı açıldı. "Ben geldim Yavru Ceylan." Elinde yemek tepsisi ile gelmişti. "Bak sana yemek getirdim!" Kendimi evcil hayvan gibi hissetmem normal mi? "Sağ ol ya!" Ben ellerimi açmasına beklerken o ise yere diz çöküp tepsiyi dizine koydu. Çorba, ekmek ve su vardı. Getire getire bunları mı getirmişti gerçekten? Mahkum yemeği gibi. "Aç bakalım ağzını." Deyip kaşığı ağzıma tutunca kaşlarımı çatarak kafamı geriye çektim. "N'apıyorsun ya?" "Sana yemek yediriyorum?" "Ellerimi çözersen kendim yiyebilirim zaten!" "Üzgünüm ama çözemem Yavru Ceylan. Asiliğin başıma iş açabilir ve ben bunu göze alamam." "Sonra geri bağlarsın olmaz mı?" "Olmaz." Sinirle suratına bakıp ağzımı açtım. Kendimi bebek gibi hissediyorum! "Uçak geliyoorr!" Yüzümü buruşturarak suratına baktım. Ne yaşıyordu bu adam!? "Çok tatlı görünüyorsun Yavru Ceylan." "Bana yürümeyi bıraksan iyi olur!" Bunu demem üzerine kahkaha attı. Bense kaşlarımı çatmış bir şekilde ona bakıyordum. "Sana yürümüyorum Yavru Ceylan. Sadece uzun zamandır sinirlendirecek birini arıyordum." "Ve o şanslı kişi de ben miyim?" Gülerek suratıma baktı. "Evet!" Göz devirdim. O ise tepsideki bardağı bana uzattı. Yavaş yavaş içmeye çalışırken Savaş da elini dökülmesin diye çenemin altında tutuyordu. Bardağı çektikten sonra ağzını açtı. "Ama eğer hoşlanmıyorsan başka türlü de davranabilirim. Yani normal arkadaşın gibi." Tek kaşım havaya kalktı. "Biz arkadaş mıyız?" Derin bir nefes verdi. "Doğru değiliz... maalesef." Kafasını eğmişti. Suratı da düşmüştü. Bir anda tepsiyi dizinden indirdi ve ayağa kalktı. Arkama geçtiğinde kaşlarımı çattım. İpleri çözüyordu. Bileklerimde ki ipleri çözdükten sonra ayağımdakileri de çözdü. Bileklerimi ovuştururken Savaş önüme geçti. "Sanırım kendin yesen daha iyi olur." Şaşkınlıkla Savaş'a bakıyordum. Suratından düşen bin parçaydı. Şekeri alınmış çocuk gibi karşımda duruyordu. Hızlı adımlarla odadan çıkıp kapıyı kapattı. Aslında üzülmüştüm. Ama bir mafyayı 'arkadaş' olarak nasıl görebilirdim ki? Hemde beni esir alan bir mafyayı. "Anasını satayım, kendimi klişe, mafya-romantik filminde gibi hissediyorum!" Sinirle yerdeki tepsiyi alıp sandalyeye oturdum. Yemeği yerken bir andan da düşünüyordum. "Peki sen o 10 büyük liderlerden biri misin?" "Hayır. Ama birisinin ölmesine bakar. İşte amacım da bu zaten." Savaş benden küçüktü. 20 yaşındaydı ama büyük işler başardığı kesindi. Acaba mafyalığa ne zaman başlamıştı? Ya da neden başlamıştı? "Off!" Bir süre daha düşünüp ofladıktan sonra yemeği bitirmiştim. "Acaba götürsem mi?" Tepsiyi koyacak bir yer yoktu. Hem benim ayakçılığımı yapmak zorunda da değildi. "Belki gönlünü alırım." Onunla arkadaş olmaya ne kadar sıcak bakmasam da bir şeyler bildiği kesindi. Onunla aramı düzeltip ağzından laf alabilirdim. Bu düşünceyle elimde tepsi ile ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda birkaç adım sonra merdivenlerin olduğunu gördüm. Merdivenlerden inerken bir andan da Savaş'a sesleniyordum. "Savaş! Savaş neredesin?" Merdivenleri bitirdiğimde karşıma bir adam çıktı. "Ne işin var senin burada!?" Sanırım koruma idi. "Tepsiyi bırakmaya gelmiştim?" Bir anda kolumdan tutup ittirmesiyle kaşlarımı çattım. "N'apıyorsun ya!?" "İşi daha fazla zorlaştırmadan yürü!" Ben tam bir şey demek için ağzımı açmışken bir bağırma sesi geldi. "Orhan!" Savaş'ın gelmesi ile koruma ellerini benden çekti. "N'oluyor burada!?" "Patron kız odadan çıkmış..." "Eee?" "Kaçabilirdi." Savaş sinirle üstüne yürüdü. "Şöyle bir etrafına baktın mı sen Orhan, he!? Sence buradan nereye kaçabilir!?" "O ipleri çözen buradan rahat bir şekilde kaçar." "O ipleri ben çözdüm!" Daha sonra hemen ekledi. "Eğer kapıyı da soracak isen ben açık bıraktım!" Orhan denen herif kafasını eğdi. Tam ağzını açacağı sırada Savaş bağırdı. "Kaybol gözümün önünden!" Bunun üzerine adam yavaş adımlarla uzaklaştı. Savaş bana dönerek konuştu. "İyi misin?" "İyiyim sorun yok." Daha sonra gözü elimdeki tepsiye takıldı. "Ben alayım onu istersen." Deyip ellerini uzatmasıyla tepsiyi ona verdim. "Teşekkürler." "Rica ederim." Arkasını dönüp ilerlemesi ile onu takip etmeye başladım. Koridordan sağa döndüğümüzde Amerikan Mutfak ile karşılaştık. Mutfağın karşısında salon vardı. Bir nevi mutfak ve salon birleşikti. Savaş tepsiyi tezgaha bırakıp bana döndü. "Bir şey mi oldu?" Savaş'ın dediği şeyle derin bir nefes aldım. "Ben seni kırdım galiba. Kusura bakma." Gülmeye başladı. Hatta kahkaha atıyordu. Ne dedim lan ben şimdi? Ben ona garip garip bakarken konuştu. "Hey hey, sıkıntı yok Yavru Ceylan. Ayrıca kırmadın. Dediğin şeyde haklısın. Ben olsam ben de beni kaçıran bir mafya ile arkadaşlık yapmak istemezdim." "Öyle değil." "Ya nasıl?" Bunu dediğim için umarım ileride pişman olmam. "İstersen arkadaş olabiliriz." Böyle demem üzerine bir süre yüzüme baktı. Daha sonra gülümsedi. "Bana üzüldüğün için söylüyorsun." "Hayır... yani evet. Aslında sana üzüldüm, kabul ediyorum ama asıl nedenim bu değil. Yani bilmiyorum... bence cana yakınsın." Sanırsın 9. sınıf kız, 12. sınıftaki sevdiği çocuğa açılıyor anasını satayım! "Konuşma tarzından bile bu tür şeyleri beceremediğin belli!" "Üf biliyorum!" Bunu demem üzerine güldü. Bende gülerek konuştum. "Arkadaş mıyız?" Bir süre suratıma baktı. Kararsız bir ifadesi vardı. Fakat daha sonra gülümsedi. "Arkadaşız Yavru Ceylan."
𓆝 𓆟 𓆞
⚝ Sizce Savaş, Havin öyle deyince neden üzüldü? ⚝ Sizce Havin bu teklifinden dolayı ileride pişman olacak mı? ⚝ Sizce neden Savaş Havin'e iyi davranıyor? Bu davranışı rol mü yoksa gerçek mi?
Seviliyorsunuz! |
0% |