Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Başka Şeyler

@son_anka

"Barlas!"

"Havin!?"

"Barlas benim! Fazla vaktim yok. Beni bir an önce buradan kurtarman lazım!"

"Neredesin?"

Güzel soru. Ben neredeyim!?

"Bilmiyorum!"

"Olduğun yeri bilmiyor musun Havin!?"

"Hatırlatırım ki ben kaçırıldım Barlas!"

"Sen niye evden çıkıyorsun ki zaten!?"

"Senin yüzünden! Benimle düzgün konuşsaydın evden çıkmak zorunda kalmazdım!"

Daha sonra bu konunun uzayacağını bildiğimden hemen ekledim.

"Neyse, konumuz şuan bu değil!"

"Bu kimin telefonu?"

"Savaş'ın galiba. Yedek telefon gibi bir şey."

"Nereden buldun?"

"Yav n'apacan n'apacan!? Konu benim bu telefonu nereden bulduğum mu gerçekten!?"

"Madem dediğim hiçbir şeyden hoşnut değilsin o zaman sen konuş! Ne yapmayı planlıyorsunuz Havin Hanım?"

Sinirle göz devirdim.

"Sen sakın bu telefondan beni arama. Ben sana haber vereceğim."

"Havin, Savaş ile aranda bağ kur. Kendine karşı güven ver. Onunla eğlen, konuş, sohbet et, iltifat et ve onun sevgisini kazan. Zaten çok çabuk yumuşuyor pez*venk!"

"Öyle yapacağım zaten! Ki yaptım da. Bir şekilde dışarı çıkmaya ikna edip etrafa bakar sana söylerim."

"Yine bu saatlerde mi?"

"Evet, Savaş uyuduktan sonra ben seni arayacağım. Büyük ihtimalle de hep bu saatlerde olur. Ama sen sakın beni arama! Ne olursa olsun!"

Daha fazla burada kalmamak için tekrar konuştum.

"Ben kapatıyorum. Gece sana haber veririm."

"Sen iyisin dimi?"

"İyiyim iyiyim."

"İşkence falan yapmadı?"

"İşkence yapsa niye iyiyim diyeyim?"

Daha sonra aklıma gelen şeyle hemen ekledim.

"Normalde sana konum atardım ama şu ev telefonları olur ya tuşlu, onlardan olduğu için atamıyorum. Sen bu telefon sinyallerinden falan yerimi bulamaz mısın?"

"Şuan onu deniyoruz zaten!"

"Deniyoruz derken?"

Bunu demem üzerine arkadan bir ses geldi.

"Biz de buradayız yenge!"

Daha sonra da şaplak sesi. İster istemez kaşlarım çatılmıştı.

"N'oluyor orada? Ayrıca sen kimsin?"

"Yok bir şey. Kaan ve Tuna burada."

"O şaplak sesi neydi?"

"Bana vurdular yenge!"

Bir iki saniye sonrada inleme sesi geldi.

"Ah! Şimdi de cimciriyorlar! Yardım et yenge!"

"Boş boş konuşma Kaan!"

Derin bir nefes alıp konuştum.

"Ben kapatıyorum. Dediklerimi unutmayın!"

Cevap beklemeden telefonu kapatıp arama geçmişini sildim. Daha sonra da telefonu bulduğum yere geri koyup odadan çıktım. Kapıyı kapatıp odada ki küçük pencereye doğru ilerledim. Hala geceydi. Saati de bilmiyorum ki!

Yatağa doğru ilerledim. Uzanıp rahat bir pozisyon aldıkta sonra gözlerimi kapattım. Biraz daha uyumanın kimseye bir zararı olmazdı.

 

°°°

 

Gözlerimi açtığımda ilk yadırgasam da sonradan alışmıştım. Hızlıca yataktan kalkıp odadan çıktım. Merdivenlerden inip mutfağa yöneldim. Baktığımda Savaş arkası dönük bir şekilde bir şeyler yapıyordu. Geldiğimi fark etmemişti.

Bu fırsatı değerlendirebilirim. Hızlıca arkasından ona sarıldım. Kollarımı karnına dolarken kafamı sırtına yaslamıştım.

"Yavru Ceylan?"

En neşeli sesimle bağırdım.

"Günaydın!"

"Sana da günaydın fakat nereden geliyor bu enerji sabah sabah?"

"Bilmem."

Kafamı kaldırıp omzuna yaslayarak ne yaptığına bakmaya başladım. Domates kesiyordu.

"Hızlı kes çünkü çok açım!"

"Hay hay İnci Hanım!"

Bu dediğine gülerek yaptığı şeyleri izlemeye devam ettim.

"Benden ayrılmaya niyetin yok galiba?"

Bunu demesi üzerine sırıtarak konuştum.

"Seni bilemem ama ben çok rahatım."

"Öyle mi?"

"Evet."

Daha sonra omzunun üstünden kafasını çevirdi. Şuan çok yakındık.

"Senin gözlerin yeşil değil miydi?"

Kaşlarını çatarak dediği şeyle içimden kendime küfrettim. Kahretsin, lenslerimi takmamıştım! Gerçi nerede olduğundan bile haberim yoktu.

"Lens takıyorum."

"Neden?"

"Küçüklüğümden beri yeşil göz hastasıyım. Hatta annem yeşil gözlüydü. Onun gibi gözlerim olmadığı için ona çok özeniyordum. İşte büyüdükten sonra da lens takmaya başladım."

Aslında dediğim şeyler doğruydu. Yeşil göze takıntılıydım ve annemin gözleri gerçekten de yeşildi.

"Anne neden benim gözlerimde seninki gibi değil!?"

"Havin, senin gözlerin çok güzel."

"Hayır değil!"

Aklıma gelen anıyla yüzümde bir gülümseme oluşmuştu.

"Anladım."

Savaş bunu derken gözlerini yüzümde gezdiriyordu. Hadi bakalım, usta oyunculuğumu konuşturup kızarmış gibi yapma vaktim geldi!

"Ş-şey... domates kesmiyor muydun?"

Bunu demem üzerine gözlerini gözlerimden ayırmadan hızlı hızlı domatesleri kesmeye başladı. Şaşkınca ona bakarken konuştum.

"Elini keseceksin."

Gözlerime bakmaya devam ederek bütün domatesleri kesti. Yalan yok, yetenekliydi.

"Yeteneklisin."

Sırıtarak konuştu.

"Emin ol başka şeylerde de çok yetenekliyimdir."

Yaptığı ima ile yüzümü buruşturup ondan ayrıldım. Omzuna vurarak konuştum.

"Çok pisliksin!"

O ise kahkaha atmıştı.

"Sakin ol Yavru Ceylan."

Yüzünde eğlenir gibi bir ifade vardı. Ulan ben sana gününü gösterirdim de neyse! Fakat daha sonra aklıma gelen şeyle tırsmadım değildi. Umarım yaptığım hareketlerden etkilenmiyordur. Umarım etkilenip bana aşık olmaz.

"Sırıtma!"

"Sırıtmıyorum."

Otuz iki diş sırıtıyordu karşımda. O dişlerin hepsini kerpetenle sökmek istiyordum!

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"

"Yok Yavru Ceylan."

"Emin misin? Senin kadar olmasa da bir şeyler yapabiliyorum."

"Eminim."

"Peki."

Masaya geçip oturdum. Savaş'ı izlerken bir andan da düşünüyordum. Acaba dışarı çıkmaya ikna edebilir miydim ki? Kahvaltıdan sonra soracaktım. Ya da kahvaltı esnasında. Daha sonra aklıma gelen şeyle sırıtmamak için kendimi zor tuttum. Harika bir planım vardı.

 

𓆝 𓆟 𓆞

 

⚝ Sizce Havin'in planı ne?

⚝ Sizce Barlas, Havin'in yerini bulabilecek mi?

⚝ Sizce Savaş, Havin'e aşık mı oluyor?

 

Seviliyorsunuz!

Loading...
0%