@son_anka
|
"Buyurun. İyi günlerde kullanın!" "Teşekkürler!" Deyip oradan da çıktım. İşte şimdi tam anlamıyla bir değişim geçirmiştim. Fakat işim daha burada bitmemişti. Hemen bir ayakkabı mağazasına girip kıyafetime uygun olan siyah, topuklu bir ayakkabı aldım. Parasını ödedikten sonra bu sefer de telefoncuya girip gördüğüm en pahallı telefonu aldım. Yeni hat da aldıktan sonra telefoncudan da çıkıp mağazanın içindeki bir kafeye oturdum. Şu Barlas denen adamı aramam gerekiyordu. "Merhabalar, siparişinizi alabilir miyim?" "Sade Türk kahvesi lütfen." "Tabi." Deyip gitti. Bende yeni telefonumu kurcalamaya başladım. Hızlıca İnstagram hesabı açıp Barlas'ın İnstagram'ını bulmaya çalıştım. Bulduğumda takip edip çıktım. Kafamda bir şeyler planlıyordum ama umarım yapabilirdim. "Buyurun." "Teşekkürler." Kahvemden bir yudum aldım. Bir andan da LaBaTa Holding'in geçmişteki haberlerini inceliyordum. Ama doğru düzgün haber yoktu. Hadi ama! Bu kadar kusursuz olamazsın. Haberlerden vazgeçip İnstagram'a girdim. Kesin buna sataşan falan vardır. Bari buradan yürüyebileyim.
<><><>
Kahvemden son yudumu içip kalktım. Ödeme yapılacak yere gelip parayı ödedikten sonra kafeden çıktım. Saat 20.05 idi. Ve ben hiçbir bok bulamamıştım. "Ben güya ev bakacaktım!" Bir şeyler bulacağım diye telefonda ço fazla vakit kaybetmiştim. Oflayarak AVM'den çıktım. Arabama da binemezdim şimdi. Mecbur taksi bulacaktım. Ya da yürüyecektim. "Taksiye güven olmaz şimdi." Deyip yürümeye başladım. Nereye gideceğim acaba? Evim yok anasını satayım! "LaBaTa Holding buraya çok uzak mıdır ki?" Barlas ile madem ortağız bana yardım etmesi gerekiyordu. Nereden baksan kilometre vardır. Ve benim ayağımda da topuklu. "Nedir bu çilenin sebebi ya?" Söylene söylene yürümeye başladım. Umarım beni içeri alırlardı. Yoksa arıza çıkartmaktan hiç çekinmezdim! "Ben hangi akla hizmet topuklu ayakkabı aldım ki?" Şimdiden ayaklarım ağrımıştı. Bu hallere düşecek insan mıydım ben ya? Söylenerek yürümeye devam ettim. Yaklaşık bir saattir yürüyordum. "Ayaklarım var mı acaba?" Kendilerini hissetmiyorum da! Adımlarımı hızlandırdım. Saat 21.08 idi. Geç olmuştu. Umarım Barlas şirkettedir. Birkaç dakika sonra şirketi görmemle yüzümde mutlu bir gülümseme oluştu. Sonunda gelmiştim. O sırada gördüğüm şeyle kaşlarımı çattım. Barlas, resepsiyondaki kadınla şirketten çıkmış ve bir arabaya doğru ilerliyordu. Adımlarımı hızlandırarak bağırdım. "Barlas!" Bağırmamla ikisi de bana dönmüştü. Tam zamanında yetişmiştim. Yüzüme gülümseme takarak onlara doğru ilerledim. Yanlarına geldiğimde sesimi değiştirerek konuştum. "Vay vay vay! Kimler buradaymış? Koskoca Barlas Doğan!" Gülerek dediğim şeyle ikisi de kaşlarını çatarak bana baktı. Kadın anlamadığını belli ederek bakarken Barlas'ın bakışları çok tuhaftı. "Yok artık! Beni hatırlamadın mı? İnci ya ben!" Barlas'a hitaben konuşmuştum. Birkaç saniye sonra yüzüne bir gülümseme takıp konuştu. "Hatırlamaz olur muyum?" İyi bari anladı. Gülerek saçımı savurdum. Daha doğrusu peruğumu. "Beni unutmak mümkün değil zaten." Daha sonra sanki yeni fark etmiş gibi kadına döndüm. Bahar mıydı bunun ismi ya? "Aa... Sen kimsin?" "Ben Barlas Bey'in kişisel asistanıyım. Siz kimsiniz?" Ne zamandan beri hem asistan hem de resepsiyonist aynı kişi olarak sayılıyor ya? "Ben Barlas'ın üniversiteden arkadaşıyım. Bir süre Londra'da idim fakat bugün geri döndüm. Dedim bir sürpriz yapayım." "Anladım." "Siz nereye gidiyordunuz?" İkisine yönelttiğim soru ile Bahar cevap verdi. "İşimiz vardı." Ne işi acaba? "Anladım. Umarım önemli bir iş değildir çünkü Barlas şuanda bana lazım." Kaşlarını çatarak konuştu. "Anlamadım?" Kıtsın çünkü! "Üzgünüm ama Barlas ile konuşmam gereken önemli bir mesele var. Siz işinizi sonra halledersiniz." "A-ama..." "Yarın hallederiz Bahar Hanım. Zaten çok önemli bir iş değil." Kadın şaşkınca Barlas'a bakıp nefes verdi. "Pekala." Daha sonra bana sinirli bir şekilde bakıp konuştu. "İyi akşamlar size!" Çıkabilecek en tatlı ve sinir bozucu sesimle konuştum. "Sana da canım. Tekrar kusura bakma!" Bir şey demeden gitmişti. Bende Barlas'a döndüm. "Bu kadını nereden buldun çok merak ediyorum!" Deyip arabanın kapısını açarak içeri girdim. Barlas da şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. "Ben de benimle konuşacağın o önemli meseleyi merak ediyorum." "O zaman hemen konuya gireyim. Maske evime gelmiş." Bunu demem üzerine kaşlarını çattı. Bende bir şey demesini beklemeden konuştum. "Eve girdiğimde her yer, her yerdeydi. Berfin ortaklıkta yok ve köpeğim ölmek üzereydi." Daha sonra sinirle konuştum. "P*ç evladı bir de utanmadan not bırakmış!" "Not mu?" "Evet!" Daha sonra konuşmama devam ettim. "Köpeğim şuan veterinerde. Çok fazla ümitlenme, dediler. Büyük ihtimalle ölecek. Ölmezse de ona şu durumdayken bakamam. Bende bunu bildiğimden kılık değiştirdim. Normalde bildiğin üzere Janset Demir kimliği ile biliniyordum. Eğer zor durumda kalırsam ve kılık değiştirmem gerekirse diye hayalimde böyle bir karakter oluşturdum ve ona İnci dedim. Kimlik bile çıkartmıştım." Bunları dedikten sonra kısa bir nefes aldım. Berfin'i bulabilirdim ama Roxy'i sonsuza kadar kaybetmiştim. Gerçi Berfin'i de kaybedebilirdim. Kahretsin her şey çok kötü! "Yani anlayacağın, artık bana İnci diyeceksin. İnci Yıldırım." Kafasını salladı. Daha sonra yan gözle bana baktı. "Kızıl saç yakışmış." "Sağ ol." Bunun üzerine başka bir şey konuşmamıştık. Barlas arada sırada bana bakıyordu sadece. Benim ise sürekli Berfin ve Roxy'i düşünüyordum. Belki bu olaylar erken biterse Roxy'i kurtarabilirdim. Berfin ile birlikte yeni bir şehre taşınırdık. Kafamı cama yaslayıp konuştum. "Umarım evin güzeldir." "Benim evim yok yalnız." Bunu demesi üzerine kaşlarımı çattım. "Ne demek benim evim yok? Biz nereye gidiyoruz şuanda?" "Malikaneye gidiyoruz." Dik dik suratına baktım. Daha sonra göz devirdim. "Egolu!" O ise sırıtmıştı. Bense takmamaya çalışarak kafamı cama yasladım. "Gidene kadar uyandırma." Deyip gözlerimi kapattım. Birazcık uykuya ihtiyacım vardı. Sadece birazcık. Sadece birazcık bu olanları unutmak istiyorum.
𓆝 𓆟 𓆞 |
0% |