Eve geldiğimde arabayı garaja park edip asansöre doğru ilerledim. Şansıma bu kattaydı. Hemen girip 3. katın düğmesine basıp beklemeye başladım.
"Sonunda şu Maske ve Barlas Doğan denen heriflerden kurtuldum!"
Gerçekten sıkılmıştım. Bir şeyin gereksiz yere uzamasından nefret ederdim. Tek tesellim paramı almaktı.
Asansörün kapısı açılınca asansörden çıkıp kapımın önüne geldiğimde kapıyı çalmak için yumruğumu kaldırıp beklemeye başladım. Ne yalan söyleyeyim hiç içeri giresim yoktu.
"Yol yakınken geri mi dönsem acaba?"
Stresten beynim ağrıyordu. Resmen beynim zonkluyordu ve ben bunu hissediyordum. Bunun üstüne bir de Berfin'in çenesi ve tribi eklenecekti.
"Boş versene. Sanki hiç yaşamadığım şey. "
Kapıyı çalıp açılmasını beklemeye başladım. Nitekim ben kapıyı çalar çalmaz açılmıştı. N'aptı, kapıda falan mı uyudu bu?
"Oo Havin Hanım teşrif etmiş. Buyurun efendim buyurun."
Deyip eliyle içeri gösterdi. Deli ya bu kız. Yine de yüzüme masumane bir gülümseme takıp içeri geçtim.
"Ay ay en sevdiğim arkadaşım beni kapıda mı karşıladın?"
İç sesimin dediği şeyle hafiften sırıttım. Gülmeye muhtaçtım şuan.
"Kapıyı kapat da salonda konuşalım istersen?"
Bunu demem üzerine hızla kapıyı çarpıp eliyle salona giden koridoru işaret etti.
Lanlı lunlu konuştuğuna göre baya sinirli. Hızlıca salona geçtiğimde Roxy'i gördüm. Hemen üstüme atlamasıyla gülerek boynuna sarıldım.
Roxy dediğime cevap olarak yüzümü yalamıştı. Gülerek kafasını okşadım.
"Senin kızın akıllı da sahibi akıllı değil!"
Berfin'in sitemle dediği şeyle kafamı ona çevirdim. İki dakika rahat yok ya!
"Berfin Roxy'i dört gündür görmüyorum. Azıcık izin verir misin?"
"Senin bu başına buyruk halin yüzünden belki ne ben ne de Roxy seni bir daha görebileceğiz!"
"Bak çok ciddiyim, Roxy'i üzerine salarım!"
Gülerek dediğim şeyle Berfin daha da sinirlenmişti.
"Bu durumda bile gülebiliyorsun Havin! Ya ben anlamıyorum, neden böylesin!? Lan iki dakika durumu özetlemek çok mu zor! Önce LaBaTa Holding'i batırmaya çalışıyorsun sonra git düzelt diyorum asla diyorsun ama şimdi de LaBaTa Holding'e gidiyorsun ve ne halt yediğin belli değil!"
"Berfin, canım arkadaşım ben oraya virüsü durdurmak için gittim."
"Sakin falan olamam ben! Senin başına bir iş gelecek diye diken üstündeyim Havin anla şunu! Zaten yaptığın iş, iş değil! Mafyalarla, saçma sapan kimliğini belli etmeyen kişilerle muhatapsın! Bir gün başına iş açacaksın, başına bir iş gelecek! Sana şu lanet işi bırak diye daha kaç kere diyeceğim!? Hadi kendini düşünmüyorsun, bari beni düşün! Sana bir şey olursa n'apacağım ben!?"
İmdat, diye bağırasım geliyor.
"S*kmişim işini! İş mi lan bu!?"
Gözlerimi pörtleterek Berfin'e baktım. O ne demişti az önce? Sanırım o da farkına varmış olmalı ki elini ensesine attı. Yanakları da kızarmaya başlamıştı.
"Ya şey derken ben öyle şey demek istememiştim. Amacım o değildi. Ben başka bir şey diyecektim."
Kendimi tutamayıp kahkaha attım. Kızıyor falan da utanınca çok tatlı oluyor ya.
Bense kahkalarla gülüyordum. Berfin'e küfür ettirdim ya, ölsem de gam yemem!
"Bütün ciddiyet gitti ya!" deyip kendini koltuğa atmıştı.
"Ne kadar ayıp Berfin. Öyle şey denir mi hiç?"
Kaşlarını çatıp bana bakmasıyla artık gözümden yaş gelmişti.
Cevap vermeyip gülmeye devam ettim. Karnım ağrıdı!
"Tamam Havin gülme de anlat şu işin aslını. Niye LaBaTa Holding'e gittin?"
Derin bir nefes alıp gülmemi durdurdum. Daha sonra yerden kalkıp koltuğa geçtim. Roxy de kucağıma yatmıştı. Bir yandan onun karnını kaşırken bir andan da Berfin'e baştan sona detaylıca anlatmaya başladım. Malum detaya inmezsem şüpheleniyor.
<><><>
"... işte böyle yani. Sonra eve geldim işte."
"Anladım. Ne kadar para verdi?"
Ben bunu dedikten sonra Berfin'in attığı bakışla kahkaha attım. Bu kızın bakışları çok tatlı ya!
Gülerek dediği şeyden sonra telefonu çaldı.
Kısaca kim olduğunu söyledikten sonra telefonu açtı.
"Efendim anne?... İyiyim sen?... Evet yanımda... Hiç oturuyoruz... Tamam."
Telefonu bana uzattığında elime aldım.
"Bende iyiyim yavrum sağ ol. N'apıyorsunuz, yemek yediniz mi?"
"Heh iyi. Ben normalde pide yapmıştım ama Berfin pırasayı götürmek isteyince bir şey de diyemedim."
Suna teyzenin dediği şeyle sinirle Berfin'e bakmaya başladım. Suna teyze pide yapmıştı ve bu bana pırasa mı getirmişti gerçekten?
"Yok Suna teyze sorun değil ama sen yine de bir daha yemek konusunda bu kızını dinleme!"
Berfin ne olduğunu anlamış olmalı ki sırıtmaya başladı. O sırıtışı alıp kurbağalara yedireceksin aslında.
"Yok yavrum dinlemem merak etme sen. Neyse, hadi ben kapatıyorum öylesine aramıştım zaten."
"Tamam Suna teyze kendine iyi bak."
"Sizde kızım. Hadi görüşürüz."
Telefonu kapatıp Berfin'e uzattım.
İmalı dediğim şeyle sırıttı. Daha sonra ayaklanınca kaşlarımı çattım.
"Ya bir kıyafet gelmiş benim mağazaya hem ona bakacağım hem biraz da dolaşacağım. İstiyorsan gel sen de."
"Sen bilirsin. Çıkıyorum ben."
"Görüşürüz! Kapıyı kapat olur mu?"
"Çok rahatım şuan hiç kalkamam."
Berfin gözlerini devirip salondan çıktı. Birkaç saniye sonra kapının açılıp kapanma sesi gelmişti. Bende gözlerimi kapatıp kafamı arkaya yasladım.
Bir süre sonra gözlerimi açıp Roxy'e baktım. Kucağımdan inmiş mutfağa doğru ilerliyordu. Büyük ihtimalle yemek yiyecekti.
Kargaşadan nefret ediyordum. Bir şeyin gereksiz yere uzamasından nefret ediyordum. Gürültüden nefret ediyordum.
Ben tam sonunda dinleneceğim derken bir anda telefonum çalmaya başladı. NEDEN!?
"İki dakika oturamayacak mıyım ya ben!? Ulan iki dakika dinleneyim, beni bir salın lan YETER!"
Sinirle bağıra çağıra çantamı alıp telefonu çıkardım. Baktığımda gizli numaraydı. Kimsin lan sen gene!?
Daha fazla düşünmeden telefonu açtım. O zil sesi bile beynimi tırmalıyordu!
Ses yoktu. Ulan beni mi buldunuz işletecek!? Sinirle tam telefonu kapatacak iken ses geldi.
"Bunu yaptığına çok pişman olacaksın Havin Akar. Benim arkamdan iş çevirmenin bedelini fazlasıyla ödeyeceksin. Önünü arkanı, sağını solunu kollasan iyi olur. Hatta sadece kendi önünü arkanı değil o çok sevdiğin arkadaşının da önünü arkasını koru. Malum, senin yaptığın hatanın bedelini o çok sevdiğin arkadaşın da ödeyebilir."
𓆝 𓆟 𓆞
Okur Yorumları | Yorum Ekle |