"Bunu yaptığına çok pişman olacaksın Havin Akar. Benim arkamdan iş çevirmenin bedelini fazlasıyla ödeyeceksin. Önünü arkanı, sağını solunu kollasan iyi olur. Hatta sadece kendi önünü arkanı değil o çok sevdiğin arkadaşının da önünü arkasını koru. Malum, senin yaptığın hatanın bedelini o çok sevdiğin arkadaşın da ödeyebilir."
Ben daha ne olduğunu anlamadan bir anda telefon suratıma kapandı.
Beynimde dönen cümlelerle aklım başıma gelmeye başlamıştı.
"Hatta o çok sevdiğin arkadaşın da ödeyebilir."
Hızlıca telefonu kulağımdan çekip Berfin'in numarasını aramaya başladım.
Numarasını bulduğumda hızlıca tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm.
Çalıyordu ama telefon açılmıyordu.
Delirecektim. Ya başına bir şey geldiyse. O zaman ne yapacağım? Hemde benim yüzümden! En önemlisi Suna teyzeye ne diyeceğim?
"Berfin aç artık şu telefonu!"
Beşinci arayışımdı ama açmıyordu. Sinirle telefonu kapattım.
Beni arayan numaraya tıklayıp kulağımda götürdüm.
"Aradığınız numara kullanılmamaktadır..."
Sinirle geri kapattım. Ne ara numarayı iptal etmişti!?
Berfin'i tekrar aradım bir süre sonra telefonu açmıştı. Sonunda!
"Berfin dediğimi yap ve çabuk eve dön!"
"Sen iyi misin? Ayrıca neden eve dönüyorum?"
Derin bir nefes aldım. Sinirlerimle oynanıyordu. Neyin sınavıydı bu!?
"Berfin, canım arkadaşım, kuşum lütfen şu s*ktiğimin evine dön!"
Sakin ama sinirli bir şekilde söylemiştim.
Bunun üzerine bir şey dememişti. Bense arada sırada nerede olduğunu soruyordum.
"Ulan ne ara bu kadar uzaklaştın!"
"Hani arabayla gidiyorum ya Havin!"
"Sen niye aradığımda açmıyorsun!? Kaç kere aradım!?"
"Telefonum sessizde kalmıştı. Ayrıca n'oluyor!?"
Cevap vermeyip beklemeye başladım.
Sinirle soludum. Ulan bana bunları yaşatanı hele bir bulayım hayatını kaydıracağım!
<><><>
Kapının çalmasıyla hızlıca kapıyı açtım. Karşımda Berfin'i görmemle resmen üzerine atladım.
Hızlıca geri çekilip Berfin'i kolundan çekerek eve sokup kapıyı kilitledim.
"Dışarı falan çıkmıyorsun! Asla ama asla evden çıkmıyorsun! Ne olursa olsun! Suna teyzeyi de ara bir süre Havinler'de kalacağını söyle."
Cevap vermedim. Veremedim. Ne diyecektim ki?
Berfin'in dediği şeyle üzgün bir şekilde suratına baktım. Keşke sadece ben tehdit edilmiş olsaydım.
"Hatta bana zarar vermekle tehdit etti dimi?"
Kafamı salladım. İnkar etmenin bir manası yoktu.
"Aferin Havin. Daha çıkmadan önce dedim sana. Aklıma gelen başıma geliyor."
Yine bir şey demedim. Ne dese haklıydı.
Sorduğu soruyla düşünmeye başladım. Ne yapabilirdik ki? Adam Berfin'i bile tanıyordu. Daha sonra zihnimde sesi yankılandı.
"Bunu yaptığına çok pişman olacaksın Havin Akar."
İsmime kadar biliyordu it! Taşınsak çok dikkat çekerdik. Ama burada durursak da çok ortadayız.
Berfin oflayarak eliyle yüzünü kapattı.
Berfin kafede garsonluk yapıyordu. Fakat şu durumda markete bile gitmesine izin veremezdim.
"Ne yapacağız ya Havin? Hep böyle mi geçecek!?"
"Hep değil. Bu sorunu atlatana kadar."
"Nasıl atlatacağız ya!? Bu sorunu anca mezar taşı ile atlatırız!"
Böyle demesi sinirlerim bozmuştu. Sinirle bağırdım.
"Saçmalamayı kes! Her şeyi abartma! Sadece tehdit ediliyoruz. Elbet bu itin kim olduğu ortaya çıkacak."
"Ben mi saçmalıyorum!? Doğru ya, evet sadece tehdit ediliyoruz! Abartacak ne var!?"
"Berfin yapabileceğim bir şey yok!"
"Var! Şu lanet işi bırakmak! Kaç defa söyledim kim bilir!? Bu işi yapma kararı aldığın andan itibaren sana yapma dedim! Al işte, mutlu musun!?"
Cevap vermeden hızlıca odasına doğru ilerleyip kapıyı çarptı. Ardından kilit sesi geldi. Sinirle bağırarak duvara yumruk attım.
Delirecektim! Bu it oğlu it kimdi!? Tam o Maske ve Barlas Doğan denen heriflerden kurtuldum derken zamanı mıydı!?
Dediğim şeyle kafama bir şeyler dank etmeye başladı. Maske...
Maske denen p*çti! Emindim! Bahsettiği iş ise LaBaTa Holding'e yardım etmiş olmamdı.
Kim olduğunu bulup ona şu yaşadığım stresin bedelini ödetecektim. Elbet onu bulacaktım. Ne kadar gizlenirse gizlensin.
Dudaklarım benden bağımsız aralandı.
𓆝 𓆟 𓆞
Okur Yorumları | Yorum Ekle |