Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Teklif

@son_anka

"O gelene kadar uyanırım zaten."

Kolumu masaya koyup kafamı yasladım. Zaten gözlerimi kapattığım gibi bilincim kapanmıştı.

 

°°°

 

Koluma giren ağrıyla gözlerimi açtım. Yüzümü buruşturarak kafamı kaldırdım. Resmen uyuşmuştum.

Yüzümü sıvazlayıp derin bir nefes aldım. Boynum hala ağrıyordu. Neydi bu çilem? Ellerimi yüzümden çektiğimde gördüğüm şeyle yerimden sıçradım.

"Senin ne işin var burada!?"

Gülerek bana baktı.

"Benim şirketimdesin hatta ve hatta benim odamdasın ve bana burada ne işimin olduğunu mu soruyorsun?"

Haklıydı. Kafa mı kaldı ya bende!? Hem daha yeni uyanmışım, ne bileyim uyanır uyanmaz Barlas Doğan ile karşılaşacağımı!?

Elimi alnıma koyup ofladım.

"Kaç saattir uyuyorum ben?"

"Yaklaşık 3 saat 47 dakika." Demesiyle gözlerim pörtledi. O kadar uyudum mu ben ya? Hayır bir de işsiz gibi saat tutmuş.

"Sen ne zaman geldin ve beni niye uyandırmadın?"

"Önemli işlerim vardı, onları halletmem gerekiyordu. Nasılsa uyanacaktın. Sen uyanana kadar işlerimi bitireyim dedim."

Mantıklı lan. Kafamı sallayıp önüme döndüm. Hala sersem gibiydim. Dediğine göre yaklaşık 4 saat uyumuştum ama yine de bana yetmemişti.

"Bana sorduğun soruyu şimdi ben sana soruyorum. Burada ne işin var?"

Kafamı kaldırıp suratına baktım. Off, nasıl diyeceğim ben bunu?

Direk söyle gitsin. İki saat lafı dolandırma.

İç sesimin dediği şeyle derin bir nefes aldım.

"Daha beni seyredecek misin?"

Sırıtarak dediği şeyle kaşlarımı çattım.

"İyi misin sen? Niye seni seyredeyim? Diyeceğim şeyi kafamda toparlamaya çalışıyorum."

"Ve bunu da benim gözlerimin içine bakarak yapıyorsun?"

Soru sorarmış gibi çıkan sesiyle kaşlarım daha da çatıldı. Onun ise sırıtması genişlemişti. Döverim lan ben bunu!

"Saçmalıklarınla uğraşamam. İstediğini düşünüp kafanda hayal kurmakta özgürsün."

Daha sonra hemen ekledim.

"Ben sana buraya bir teklif için geldim."

Tek kaşını havaya kaldırdı.

"Ne teklifi?"

Bir ses geliyor... ha pardon gururum kırılıyor da onun sesiymiş.

"Maske'yi tanıyor musun?"

Kaşlarını çattı. Suratıma garip garip bakıyordu. Söylediğim şey çok mu absürt anlamadım ki!

"Hayır."

"Senin şirketini batırmak isteyen ve beni de öldürmek isteyen biri."

Daha sonra hemen ekledim.

"Bende bu yüzden sana bir teklif sunmaya geldim."

Sonra susmuştum. Devamını getiremiyorum ki! Cümleyi toparlayamıyorum resmen!

"Teklifin de güçlerimizi birleştirip birbirimize yardım etmemiz mi?"

Kafamı salladım.

"Peki bu teklifi neden kabul edeceğim?"

Tamam, benden buraya kadar.

"Güzel, teklifimi kabul etmediğine göre ben kaçar."

Deyip çantamı aldım. Tam kapıyı açacakken birisinin önüme geçmesiyle kaşlarımı çatarak kafamı kaldırdım.

Bu herif bu kadar uzun muydu lan!?

İç sesimin dediği şeye hak verdim. Neredeyse 1.70 olmama rağmen kafamı kaldırarak suratına bakıyordum.

Daha sonra yaptığı şey aklıma gelince hemen kafamdaki bu düşünceyi sildim.

"N'apıyorsun ya, manyak mısın? Çekil önümden."

Barlas ise sırtını kapıya yaslamış rahat bir şekilde sırıtarak bana bakıyordu. Ne varsa sanki sırıtacak? Gevşek işte!

"Ben sana 'Teklifini kabul etmeyeceğim.' gibi bir şey söylemedim."

"Neden kabul edeceğim, dedin. Bu da bir nevi hayır demek oluyor."

"Dediğin gibi sadece bir nevi hayır demek oluyor, doğrudan değil."

Ne saçmalıyor bu ya? Benim bununla uğraşacak vaktim yok.

"Yani teklifimi kabul ettin mi etmedin? Bana net cevaplar ver."

Sırıtışını genişletip gözlerini kısarak bana baktı. Ne kadar kendisinden nefret etsem de şuan çok güzel baktığını söyleyebilirim.

"Kabul etmemi istiyor musun?"

Vazgeçtim, tam bir pez*venk bakışı atıyor.

"Bana bak Barlas, bana kelime oyunları yapma! Evet ya da hayır diyeceksin, bu işte cevabına göre burada bitecek."

"Fazla mı agresifsin sen?"

"Sana ne!?"

Neyin sınavıdır bu ya!? Bu kadarını hakkedecek n'apmış olabilirim!?

Beni sanki daha da delirtmek istiyormuş gibi kahkaha attı. Şuan ses tellerini kesip ip atlayasım var! Neye gülüyordu bu kadar!?

"Ben aldım cevabımı."

"Ama ben alamadım!"

Bunu demem üzerine derin bir nefes aldı. Bir süre yüzüme baktıktan sonra tekrar konuştu.

"Tamam, teklifini kabul ediyorum."

"Sonunda!"

Gülerek kapıya yaslanmayı bıraktı. Şuan tam dibimde duruyordu ve daha da uzamıştı. Doğal olarak kafamı daha da kaldırmak zorunda kalmıştım. Abi zaten boynum ağrıyor bir de bunun yüzünden iyice zorluyorum, delireceğim!

"Çekilecek misin? Merak etme beni daha sonra bol bol izlersin."

Dediği şeyle kaşlarımı çattım.

"Ben niye çekiliyorum ya? Yanın boş!"

Daha sonra dediği şey kafama dank etti.

"Ayrıca ben seni izlemiyorum. Sen bana dik dik baktığın için bende sana dik dik bakıyorum. Bu durumda sen beni izlemiş oluyorsun."

"E bende sana bu niyetle bakıyorum. Sürekli bana bakıyorsun."

Adamı hasta eder lan bu! Genç yaşımda kanser olacağım!

"Benimle oynama Barlas Doğan!"

"Seninle oynamıyorum Janset Demir."

Benim aksime gayet sakince söylemişti.

"Havin diyebilirsin, sorun yok."

"Peki Havin, eğer çekilirsen masama geçeceğim?"

"Lan yanın boş boş!"

"Ama ben buradan gitmek istiyorum."

Elimin tersindesin, demeyi çok istedim ama şerefsize ihtiyacım vardı. Sinirle arkamı dönüp az önceki koltuğa ilerledim. Oturduğumda Barlas da yerine oturmuştu.

"Şimdi planımız ne? N'apıyoruz?"

Dediğim şey üzerine düşünmeye başladı.

"Sen Maske ile daha önce konuşmuşsundur. Dediğine göre de şirketimi batırmak istiyor. Maske ile ilk tanıştığın andan son ana kadar bana her şeyi anlatmanı istiyorum."

Kafamı sallayıp anlatmaya başladım. Her şeyi eksiksiz anlatmıştım. Konuşmalarımıza kadar.

"Ses kaydı var mı?"

"Var ama ses değiştirme cihazı ile konuştuğu için sesinden tanıyamazsın ya da bu yoldan ilerleyemezsin."

Kafasını salladı.

"Bildiğin bir düşmanın var mı? Şu şu benim kesinlikle düşmanım, dediğin biri."

Böyle demem üzerine düşünmeye başladı. Bir şey diyecek de diyemiyor mu yoksa bana mı öyle geliyor?

"Hayır."

Kesinlikle bir şey diyecek de diyemiyordu.

"Ne demek hayır?"

"Belli bir düşmanım yok. Hepsi soyut."

Nedense bana hiç öyle gelmiyordu. Dünyaca ünlü bir iş adamının nasıl olur da düşmanı olmazdı ki? Ya da bu düşmanından haberdar olmazdı?

"İllaki kavgalı olduğun biri vardır."

"Hayır, yok."

Tam emin olup olmadığını soracak iken telefonum çalmaya başladı.

"Pardon."

"Sorun değil."

Telefonu çantamdan çıkarıp beni kim aradığına baktım. Gizli numara. Ne çektim ben bu numaradan!?

"Çabuk ses kaydı al."

Barlas'a dediğim şeyle kaşlarını çatarak bana baktı. Fakat yine de telefonunu çıkarıp ses kaydını açtı. Telefonunu masaya koyduğunda bende kendi telefonumu açıp masaya koydum.

"Havin Akar..."

Maske idi.

"Ne istiyorsun lan!?"

Bir gülme sesi geldi. Yani yanılmıyorsam, hala ses değiştirme cihazı ile konuşuyordu.

"Ne kadar tatlısın sen öyle."

"O tatlıyı sana yediririm it! Düzgün konuş!"

"Aa ne kadar ayıp. Hem sadece ben senin tatlı olduğunu düşünmüyorum ki. Bence Barlas da senin çok tatlı olduğunu düşünüyor."

Bunu demesi üzerine kafamı kaldırdım. Kaşlarını çatmış bir şekilde telefona bakıyordu. Hemen tekrar konuştum.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Beni kandırmaya çalışma Havin. Nitekim benim zekam ikinize de yeter."

Tam ağzımı açmışken tekrar konuştu.

"O değil de... benden kurtulmak için Barlas'ı seçmen sence de fazla komik değil mi? Ben seni bu yüzden tehdit etmemiş miydim? Evet, düşmanımın düşmanı dostumdur ama yine de bu yaptığın riskli değil mi?"

Bu bizi izliyordu. Başka türlü bunları bilmesinin imkanı yoktu.

"Barlas!"

Maske'nin seslenmesi ile kafamı kaldırıp Barlas'a baktım.

"Ne yalan söyleyeyim teklifi kabul etmeni beklemiyordum. Ama şöyle bir bakınca neden olduğunu çok iyi anlıyorum. Takım olacak iyi bir çıtır seçmişsin."

"Ne diyorsun lan sen p*ç kurusu!?"

Telefonu parçalayacaktım şimdi! Ne diyordu bu it!?

"Sakin ol Havin. Bak Barlas'a, hiç sesini çıkarıyor mu? Hadi ama Barlas, takım arkadaşını korumayacak mısın? Yoksa ben doğruları mı söylüyorum? O yüzden mi ses çıkartamıyorsun?"

Bunu demesi üzerine Barlas ilk defa konuşmuştu.

"Bu seni hiç ilgilendirmez. Sesini bile kullanamayan bir ödlekten n'apacağımı öğrenmeyeceğim."

"Ödlek falan ayıp oluyor yalnız. Ben burada dostça sizinle konuşmak istiyordum."

"S*kerim lan dostunu!"

"İyi güzel çıtırsın da, ağzın çok bozuk be Havin. Merak ediyorum yanımda da böyle konuşabilecek misin?"

"Yanına almayı denesene."

Barlas'ın dediği şeyle kısa bir süre ona baksam da bakışlarımı tekrar telefona çevirdim. Maske kahkaha atıyordu.

"Bak nasıl da seni koruyor Havin. Ya siz böyle ne kadar tatlı oldunuz, acaba size dokunmasam mı?"

Daha sonra hemen ekledi.

"Ya da yok. Bence azıcık canınızı acıtmaktan zarar gelmez."

Döverim lan ben bunu!

"Seni öldürmekten beter ederim!"

"Biliyorum Barlas. Gerçek kimliğini bilmediğimi mi sanıyorsun? Havin'in kimliğini bildiğim gibi seninkini de çok iyi biliyorum. Hem de geçmişine kadar."

Bunu demesi üzerine Barlas'ın bakışları değişti. Telefonu parçalayacak gibi duruyordu. Gerçek kimliği derken ne demek istiyordu ki? Geçmiş falan. Evet, normal bir iş adamı olmadığını bende biliyordum. Fakat galiba tahmin ettiğimden daha farklı bir durum vardı.

"Ne diyorsun lan sen!?"

Resmen kükremişti. Maske ise kahkaha atmıştı.

"N'oldu? Sinirlendin galiba?"

Barlas tam konuşacağı sırada Maske tekrar konuştu.

"Amaan, sizinle düzgün konuşmaya gelinmiyor. Siz kendi kendinize oyun oynayın. Belki bir ipucu bulursunuz. Bu arada Havin, saçların buradan çok yumuşak görünüyor. Onlara dokunmayı ve onları koklamayı çok isterim."

Refleks olarak sinirle ayağa kalkmıştım.

"Öldürürüm lan seni!?"

Fakat telefon çoktan kapanmıştı.

 

𓆝 𓆟 𓆞

Loading...
0%