@son_anka
|
"Belki." Janset Demir benim ikinci kimliğimdi. Bu tür işlerle uğraştığım için gerçek kimliğim tehlikeli olduğundan sahte kimlik çıkarmıştım. "Ne demek belki?" Acaba telefonu kapatsam mı? "Kim olduğuna bağlı." Derin bir nefes veriş sesi duydum. "Ben Tuna Zerzereli." Zerzereli mi? O nasıl bir soy isim ya. "Yani?" "LaBaTa Holding'in ortağıyım." "Yani?" Bir süre ses gelmedi. Sanırım sinirlenmişti. Ama bana ne yani? Beni, benden ne istediği ilgilendiriyor. "Şirketin sistemine virüs bulaştığını duymuşsundur..." Lafını kestim. "Duymuşsunuzdur." diyerek düzelttim. Eğer arkadaşım değilse senli benli konuşmaları sevmezdim. "Duymuşsunuzdur... Virüs çok fazla ilerledi ve bütün dosyalarımız tehlikede. Küçük bir araştırma sonucunda sizin bu tür işler konusunda iyi olduğunuzu öğrendim." "Kısacası benden yardım istiyorsunuz, doğru mu?" "Evet." "Peki bu işten kazancım ne olacak?" "İşi hallettikten sonra biz size hak ettiğinizi vereceğiz." "Üzgünüm ama önce para sonra iş." Son yaşadığım olaydan sonra bir daha asla işten sonra para almayacaktım. Evet, LaBaTa Holding ünlü bir şirket ve şirketin sahipleri de öyle. Ama benden daha fazla parçaya sahip oldukları aşikardı. İsteseler paramı vermeyip elimi kolumu bağlayabilirler ve ben bunu göze alamam. "Parayı aldıktan sonra kaçmayacağınızı nereden bilebilirim?" "İşi yaptırıp parayı vermeyeceğinizi nereden bilebilirim?" Sorusuna soruyla karşılık vermiştim. Bu birçok insanı sinir ederdi. Ama haklıydım. "Böyle bir şey söz konusu bile olamaz." "Güzel, benim içinde aynı şey geçerli. Iban numaramı göndereyim mi yoksa elden mi teslim edeceksiniz?" Adam bir anda sorduğum soruyla afallamıştı. Fakat düzelmesi çok uzun sürmemişti. "Elden vermeyi planlıyoruz." "Tam olarak ne kadar?" Para önemli sonuçta. "30.000 Dolar." "Üzgünüm ama çok az." Ben hayatta bu paraya o virüsü temizlemezdim. Bütün şirketi hatta şirketleri kurtaracağım ve bana sadece 30.000 dolar mı verecek? "En az 45.000 Euro." Sonuçta zenginlerdi. Hatta zengin demek az kalırdı. 45.000 Euro onlar için hiçbir şeydi. Fakat buna rağmen adamdan bir ses gelmemişti. Sanırım düşünüyordu. Önce parayı verecekti sonuçta. Virüsü durduramayabilirdim. Eh, verdiği parayı geri alamazdı. Çünkü sözleşme imzalayacaktık. "Pekala, kabul." "20 dakikaya oradayım." deyip bir şey demesine izin vermeden aramayı sonlandırdım. Aklıma gelen şeyle sırıttım. "Bir de çok ümitliyim diyordu. 'Ben yazılımcılarıma güveniyorum.' salak!" Odama ilerleyip dolabımın önüne geldim. "Rahat bir şeyler giyeyim ya." Siyah yırtık pantolonumu ve siyah kazağımı aldım. Hızlıca üstünü değiştirdikten sonra saçımı yapmak için makyaj aynanın önüne geçtim. "Uğraşmasam mı acaba ya." Biraz daha aynaya baktıktan sonra salık bırakmaya karar verdim. Sahte kimliğimi alıp çantama koydum. Daha sonra telefonumu da alıp hızlıca evden çıktım. Normalde görünüşümü değiştirirdim ama bütün kayıtlarda Janset Demir'in yüzü böyleydi. "Berfin'e de haber vermem gerek." Roxy'i alıp eve getirdiğinde beni bulamazsa büyük ihtimalle endişelenirdi. Arabamın önüne geldiğimde arabayı çalıştırıp telefonumun bağlantısını kurdum. "Kuşum ara!" "Kuşum kişisi aranıyor..." Telefon birkaç saniye çaldıktan sonra açıldı. "Efendim Havin?" "Berfin ben dışarıdayım. Sen istiyorsan Roxy'i eve bırakıp çıkabilirsin." "Dışarıda derken?" "Sonra anlatırım. Sen Roxy'i eve bırak." "Öyle yapacağım zaten. Sokağa bırakacak halim yok herhalde." "Tamam. Görüşürüz." deyip kapattım. Büyük ihtimalle nereye gittiğim hakkında bir ton şey soracaktı. Zaten Roxy'i bırakıp gitmezdi. Eve geçince anlatırdım her şeyi. Birkaç dakika sonra LaBaTa Holding'in önüne geldiğimde arabayı park edip indim. Girişe doğru yürüdüğümde aynı güvenliğin olmaması beni rahatlatmıştı. İlk gittiğimde ki güvenlik büyük ihtimalle beni tanır ve içeri almazdı. Güvenlik kontrolünü geçtikten sonra resepsiyoniste doğru ilerlemeye başladım. Güvenlik değişmişti ama o kız hala oradaydı. Kız beni görür görmez tanımıştı. "Randevunuz yoksa alamam." "Randevum var." Kadın bana küçümseyici bir bakış attı. O gözlerini oyardım da neyse. "Yemezler." "Tuna Zerzerili'ye haber verirsen çok memnun olurum. Randevuyu bana bizzat kendisi verdi." Kadın baştan aşağı beni süzdü. Sonrada telefonu alıp birkaç rakam tuşladıktan sonra kulağına götürdü. "Tuna Bey merhaba. Burada bir kadın var ve sizden randevu aldığınızı söylüyor." Birkaç dakika ses gelmemişti. Daha sonra ise kızın suratı düşmüştü. "Pekala, ben kendisini gönderiyorum." Koli miyim ya ben göndermek falan? "8. kat , merdivenlerin solunda. İsterseniz asansör kullanabilirsiniz." Hiçbir şey demeden asansöre doğru ilerleyip düğmeye bastım ve asansörün gelmesini beklemeye başladım. Geldiğinde hızlıca binip 8. kata bastım. Kapı kapandığında arkamı dönüp aynaya baktım. Saçım düzgündü. Asansörün kapısı açıldığında asansörden çıkıp merdivenlerin oraya geldim. Merdivenlerin solunda demişti. Biraz ilerde kapının yanında büyük harflerle Tuna Zerzerili yazmasıyla derin bir nefes alıp kapıyı tık tıkladım.
𓆝 𓆟 𓆞 |
0% |