Gözüm seçemedi önce ya da beynim. Kirli, siyaha boyanmış sakalları ve saçı, lens olduğu belli mavi gözleri, sanki gerçek hayatta saklambaç oynuyormuş gibi olan tavrı. Karşımdaydı.
Şehit Selim Akıncı karşımda kanlı canlı duruyordu. Bakan o olduğunu anlamakta çok zorlanırdı. Çok mu uğraşmıştı bu görüntü için. Çok vaktimi almamasını umduğum birini mi beklemiştim. Yaklaşık 7 yılımı, gençliğimi almıştı. Ağzı bir açıldı, bir kapandı. İkimiz de varlığımızı sorgular gibi bakıyorduk birbirimize. Dizimin o günkü gibi titrediğini hissettim. Ama sen demek istedim. Nereden? Nasıl? “Anne” dedi arkamdaki oğlumun sesi. Ben hariç herkes şaşkınlıkla arkama baktı. Benim gözlerim hala ondaydı. İsyan mı etseydim, gidip sarılmak isteyip de sarılamadığım geceler boyunca sarılsa mıydım? Dizlerim böyle titrerken adım atabilir miydim? Haberini aldığım gün nasıl yürümüştüm? Birisi hatırlatsaydı ya. |
Bunları da beğenebilirsiniz
|
0% |