Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13.bölüm

@avinmirza12

 

"Avcunda Yusuf'tan miras sabır ,

Yâkûp'tan ecir bekleyiş

Sana yürüyorum kapın açık mı?"

 

Not:Gerçek hayatla elimden geldiğince bire bir yazmaya çalışıyorum k.b evet Ayşe çocukça hareket edebilir ama küçüken yaşadıkları ve başına aldığı darbe sonucu davranış geriliği var eğerki olurda yorumlarda sizi kırmış isem kb ben onları yazdığım için onları farklı göstermek yanlış diye düşünüyorum meşur olmak değil niyetim gerçek aşkın hikayelerini okuyun isterim yalanlarla değil gerçeklerle karşılaşıp okuyun"

 

İstgram: penumbra36/evin.elif

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

2 SENE SONRA ...

 

Kos koca iki sene geçmişti dile kolay bu geçen zaman içinde Ayşe yavaş yavaş aslında evliliğinin gerçeklik kavramını anlamış bunda keçe hanımın sürekli hatırlatmaları ve Fatma ablasının sürekli ne yapıp etmesini söylemesi onun herşeyi kavramasına vesile olmuştu bir nevi ama içindeki boşlukta hep büyümemiş çocuk saklıydı.

 

Onu evliliğin kavraması Aziz'in hareketlerini kontrol etmesi demekti.

 

Bu evlilikteki gerçeklik kavramı onun sırtına yük demekti bir gün hiç istemesede karısından vazgeçmek zorunda kalacağını biliyordu şayet yıllar önce edilmiş bir yemin tutulması gereken sözler vardı.

 

Herkese karşı koruyordu küçük karısını ama zihnin bulanmasına izin vermiyordu yaşı gereği ona duyacağı hayranlığı aşk sanıp duygularını harap etmesini istemiyordu bir gün söylenecek bir keşke Aziz'in ömür boyu cehenemlerde yanması demekti.

 

Kabul etmesi zor olsada çok alışmıştı yüreğine yuva yapmış kırlangıçına herşeyin bir sonu olduğu gibi onunda yüreğindede göç mevsimi gelmişti bu kuşun kafesten uçması demekti Aziz'in ,Ayşe'ye vedası demekti.

 

Uçsuz bucaksız Mezopotamya kahveye karışmış toprak örtüsünü seyre dalmıştı .

 

Küçük karısını senelerdir olduğu gibi her an düşüp bir yerini incittiğin de veya canını yakan bir olay olduğunda Aziz'e koşardı .

 

Bu günde öyleydi karısı avluya girer girmez gözleri ilk onu arardı sanki Aziz'i gördüğünde acısı hafifliyor gibi oluyordu sızısı dinliyordu aslında bedeninde değil yüreğindeydi o sızı çok derindeydi kimsesizliğin bıraktığı sızı bir tek Aziz'i vardı yarasına merhem bilmiyordu ki ayrılık vakti yakındı.

 

Aradığını bulmuş gibi kesişti hasret kokan bakışlar uzaktan bile gözlerindeki sisler görünüyordu.

 

Geçmiş bir film şeridi misali geçti gözlerinin önünden tüm anılar.

 

Aklına gelen anılarla beraber derin bir nefes aldı yüreği vedasını hissetmiş gibi sızladı .

 

Elleri yüreğinde gökyüzüne dikti kehribar gözlerini .

 

"Yüreğime binlerce kez lanetler olsun Yarabbim şimdi böyle sızlarken yokluğuna nasıl dayanır "

 

O böyle sabır dilenirken yarasının şifasının seslenişine tanık oldu kulakları .

 

"Ağam"

 

Ama sesinde hüzün barınıyordu her zaman ki neşeli sesinin aksine .

 

Kaşları çatıldı istemsizce arkasına dönüp sesin geldiği umuduna doğru döndü.

 

Gözleri kan çanağı olmuş omuzları düşük halde karşısındaydı yüreği.

 

"Kırlangıç ne oldu sana ne bu halin"

 

Sol elliyle göz yaşlarını silip hıçkırıklarının arasında zor bela çıkan fısıltı bir sesle .

 

"Canım yanıyor ğögüsünte saklar mısın beni ? oradan ne evim , ne yuvam yok çünkü."

 

Aziz kızın isteğini geri çevirmek sizin bir kaç büyük adımla yanına varıp başını tutuğu gibi göğüs kafesine hapseti.

 

"Aziz'in canı ömrüne feda ğögüsü ne ki "

 

Ayşe başını kaldırıp iki yana salladı.

 

"Olmasın senin canın herşeyden kıymetli sen bu hayata ki tek sığınağımsın "

 

Aziz dünyanın yedi harikasını kıskandıracak bir tebessümle kızın yüzünü ellerinin arasına aldı ve usulca baş parmağıyla sol yanağını okşadı .

 

"Hadi söyle kim sebep oldu yine bu inci tanelerine "

 

Ayşe söyleyip söylememek arasında karasız kaldı söylemekte karar kılıp.

 

"Boşver iyiyim şimdi hem sen işe gitmeyecek miydin "

 

Genç adam küçük karısının lafı değiştirmeye çalıştığının elbete farkındaydı ama üstüne gitmemek adına .

 

"Yok bu gün senin okul kayıtların için uğraşacağım"

 

Geçen yıllarda Ayşe sadece büyümekle kalmamış o sürede Aziz karısına okuma yazmayı öğretmiş ve karısının okulu bitirmesi için uğraşmıştı işten geldiği gibi veya ne kadar geç yatarsa yatsın sabah namazında kalkar işe gitmeden karısına ders çalıştırırdı .

 

tabi bunun fark eden Xece hanım yakmadık kitap ,defter ders çalışmasın diye yaptırmadığı işte kalmamıştı .

 

Ama buna rağmen Ayşe direnmiş okulu kocasının bir kaç aracı koymasının sayesinde dışardan gitmeden bitirmişti

 

"Peki kahve ister misin ?"

 

"Yok geç kalacağım dönüşte kırlangıç"

 

"Tamam o zaman bende çalışma odanı toparlıyım ağam"

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

YUSUF Ağa konağı (Aziz'in kuzeninin konağı)

 

Elif ....

 

Yıllar geçmişti ama Elif için hiç bir şey değişmemişti tam tersine acıları bir o kadar katlanmaz bir hal almıştı.

 

Anne kavramı çok kolay dillendirilsede aksine bir çok insanın üstünde eğretti duruyordu rahim duvarlana sığan çoçuklar büyüdüğü bedenledeki kalbe sığamıyordu küçük Ali'de öyleydi anasının sadece hırs oyuncağıydı.

 

Uzaktan baktı Rabbinin ona nasip etmediği minik çocuğa ne çok isterdi kendi çocuğu olmasını ama değildi .

 

Çocuk küçük adımlarla ona yaklaşıyor o tutsun diye ellerini uzatıyordu karşılıksız bırakmadı Elif tuttu minik ellerini Ali doğduğu rahimde değil büyüdüğü kalpte can buluyordu .

 

"Haniymiş benim aslanım ha"

 

Karşısındaki kadının ona hitaben ettiği kelimeyle dahada coşkulu yürüdü kadına doğru .

 

Elif eğilim miniğini kucağına aldı .

 

"Uyandın mı paşam sen hı "

 

Çocuk başını Elif'in boyun girintisine yaşlayıp mayışmış bir halde.

 

"Ma maa"

 

Minik ellerini kucağında olduğu kadının göğüsüne vurup kadının içini acı bir keder kapladı gerçeklerle

yüz yüze geldi ne bu konağa ait idi ne kucağındaki çocuk o bu toprakların Çolak rahimli bahtsız gelini idi kardeşinin yaşam kefareti , Yusuf'un iki dakikalık zevkinin kurbanı uğursuz gelini.

 

Acı hatıralar beyninin istila ederken küçük çocuğun habersiz akan gözyaşlarını öpmesiyle kendine geldi.

 

Sıkıca sarmalı kucağındaki çocuğu kadın .

 

"Sen kaybolmuş umutlarımın filizisin bu dünyadaki cennet bahçem"

 

Anlatamadığı bir kaç kelime geveledi ağazında .

 

"Hadi Elif'in cenneti gidip karnını doyuralım"

 

Onlar aşağı inerken diğer taraftan imkansız bir sevdayla kovrulan sevda yanmış bir bedevi vardı bir şair derki aşkın kavuşanı değil, kavuşulmayanıdır kalıncı olanı.

 

Kerim bedevi gibi ordan,oraya sürüklüyordu yüreğini mecnuna çöl dar gelirken Kerim ne yapsın idi .

 

Yasaklıdı sevdası ,haram kılınmıştı

bakmak bir yadan düşüncesi bile utandırıyordu onu .

 

Bir sokak başında sadece sevdiği kadını nefesini solumak bile yetiyordu ona oysa ki.

 

Bir diğer konakta sesler yükselmiş öfke patlamaları yaşanıyordu.

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

YILDIRIM KONAĞI

 

"İki yıl geçti hala bebek yok ortada biz ben sen bu konakta keyif sür diyemi aldım"

 

Ayşe boynu bükük kaynanasının karşısında durmuş ona karşı duyduğu saf öfkeyi dinliyordu kimse işin aslını bilmiyordu hiç bir zaman el sürmemişti kocası sürmeyecektide bunu adı kadar biliyordu kocası hep ona acımış sahip çıkmıştı ona dokunup kirletmek istemiyordu .

 

Mecburiyetler hüznün temelidir ona göre ne zaman ki karısı kendi ayaklarının üstünde duran güç kendi kararlarını verebilen bir kadın olur o zaman açacaktı içini dinlendirecekti onu yakıp külle çeviren sevdayı.

 

"Allah nasip etmedikçe ben dirensem ne fayda Xece hanım"

 

Kadın ona cevap veren gelinine ters ters bakıp.

 

"Güya yarım akıllı diye doktora götürdü oğlum seni aklın yarım ama dilin papuç"

 

Büyük bir yara açmıştı kızda farkında değildi analık yapması gerekirken düşman olmaya razı geliyordu Xece hanım.

 

"Ben yarım akıllı değilim Xece hanım evet tedavi oldum ama bu benim suçum değildi ama siz kolaya kaçıyorsunuz her zaman olduğu gibi bahane üretip bende kusur arıyorsunuz ama ne kusurluyum nede kısırım ."

 

Bu sözler Xece hanım öfkesini beraber nefretide harmanladı .

 

"Sen bana utanmadan cevap mı veriyorsun ha belli ki oğlum sana çok yüz verdi ama ben seni koynuna nasıl soktuysam çıkarmasını bilirim"

 

Dudağı istemsizce titredi hayatıki herkes mi bu kadar gaddar olmak zorundaydı.

 

" Neden böylesin Xece hanım bana ana olmak varken neden celladım olmak istiyorsun görmüyor musun canım yanıyor çok mu zor bir avuç merhamet göstermek "

 

Xece hanım kızın söylediklerini zehre umursamadan can yakmaya devam etti.

 

"Bana merhamet ettilermi ki sana merhamet edeyim bir insandan en son isteyeceğin şeydir bilmediği bir duyguyu göstermesini istemek büyü artık onca doktor ilaçta mı yaramadı hala çoçuk akılısın"

 

Ayşe'nin yüzüne her seferinde geçmişini vurmaktan çekinmiyordu Xece hanım .

 

Başını salladı Ayşe yara açmayı can yakmayı seçiyorsa karşısında ki kadın orda artık geri durmayacaktı.

 

"Unutma ana ne ben senin kadar vicdansızım ,ne de Aziz ,Ali ağa kadar sadakatsiz değil aşkla inşa edilen bir evliliğimiz olmadı belki ama ondan daha büyük bir temelle ayakta durdu bunu hiç bir zaman bilmediğin bir duygu güven istersen

Tüm kadınları getir ama Aziz değil bedeniyle gözleriyle bile kirletmez bizim ailemizi"

 

Aile kısmını vurgulayarak dinlendirmişti Ayşe şayet buda Xece hanımın acı gerçeğiydi aile kavramını hiç bir zaman öğrenememişti karşılıklı çıkardı onların evliliği.

 

Ayşe yüzüne değen tokatın açısıyla kendini yerde buldu .

 

"Xece hanımmm"

 

Konakta yankılanan beriton ses yıkımın başlangıçı ,kıyametin

çağrısıydı.

 

"Lütfen yıldız tuşuna basın üçtür watpat sildikçe tekrardan yazıyorum inanın ne Halle yazdığımı tahmin bile edemezsiniz iyi veya kötü her yorumunuz başım gözüm üstüne"

 

Loading...
0%