@ckrirem
|
Şimdi sanki milyon okunmalı bir kitapmış gibi buraya not yazmaya çalışıyorum. Umarım bir gün olur. Kitabımı sevdiğini umuyorum çünkü ikinci bölüme geçmişsin. Umarım Yıldız'ı iyi tanıyabilmişsindir. Çünkü o esas kızımız ama sana asla esas erkeği söylemeyeceğim. Ki zaten sen onu bulacaksın. Bir de ilk bölüm sana eğlenceli gelmemiş olabilir. Ben eğlenceli kitapları severim ve sizi de çook eğlendireceğim, merak etmeyin İkinci bölüme geçerek bana bir şans verdiğiniz için teşekkür ederim. Ay inanmıyorum! Ben başlangıç tarihimi yine yazmamışım. Şuraya yazıyorum 27 Mayıs 2020. . Bölüm 2 : O sevmediğin hayatın belki de herhangi bir insanın amaçladığı tek hayalidir. İlk defa sabah yüzüme vuran güneşe küfür etmeyip gülerek kalktım. Telefonumdan en sevdiğim şarkımı açarak yavaşça duşumu aldım . Dolabımı açtığımda şarkıyla ahenk içindeki dansıma askıdaki elbiseyi de ortak ettim. Koşarak aşağı inip belki de anne babama ilk defa 'günaydın' dedim. Çünkü bana ikinci bir şans verilmişti. Nereden geldiğini bilmediğim bu ikinci şans için tanrıya ne kadar şükretsem az kalır. Bu karanlık hayatımdan kurtulup güneşe çıkma fırsatı verildi bana ve ben bunu en iyi şekilde kullanacaktım. Babam sıkıntıyla çatalını masaya bıraktı ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Bilmiyorum Ela, Mehmet'e de bir şey diyemedim." Gözlerimi devirip babamın konuşmasını bitirmesini bekledim. Benim ailem gerçekten bu muydu? İnsanlara yağcılık yapan, hayır diyemeyen bir aile. Elime aldığım peçeteyi masaya bıraktım. Ve belki de önceden asla söyleyemeyeceğim fakat şimdi korkmadan söyleyebildiğim o sözleri söyledim. "Ben o okulda okumak istiyorum. Hem de sadece ikinci dönem değil, tüm lise hayatımı o okulda geçirmek istiyorum." Babam kaldırdığı tek kaşı ile bakarken annemin ağzı aralanmıştı. "Yıldız, bu konuyu bir daha açmıyorsun. Sen sadece ikinci dönemini orada okuyacaksın, o kadar." *** (Okul'un başladığı gün) Şoför'ün okulun önünde durmasıyla birlikte yanımdaki koltuğa daha da yaklaştım ve okulu incelemeye başladım. Üç katlı, küçük bir okuldu. Bahçesinde voleybol, basketbol, ve futbol sahası vardı. Oturmak için çok sayıda bankta vardı. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve adımımı dışarı attım. Altımdaki pantolon siyahtı üzerime giydiğim beyaz lakosu içine sokmuştum ve üzerine yine siyah olan sweatshirt'ümü giyinmiştim. Omuzlarımdan bir karış uzun olan saçlarımı annem sabah balık sırtı örgüsü yapmıştı. Yeni bir hayat için heyecanlıydım özellikle de yeni insanlar için.Belki sadece bir dönem sürecekti ama en güzel şekilde geçmesini istiyordum. Okulun kapısından hızlıca girerek insanları incelemeye başladım. Bir haftadır gazete'ye çıkıyorduk. Artık herkes bizim geleceğimizi biliyordu. Bunun ne kadar saçma bir şey olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Bana bakan insanları umursamadan yüzüme bir gülücük ekleyip okul kapısından içeri girdim. Müdürün yanına gitmeye gerek duymamıştım çünkü zaten sınıflarımızı biliyorduk. Ne yazık ki hepsiyle aynı sınıftaydım. İkinci kata çıkarak ilk sınıfın içine girdim. Tatilde geldiğimizde boş olan sınıfı gezmek kolay olmuştu ama şimdi bana bakan ondan fazla insan vardı. Onlar bana bakarken bende sadece onlara bakıyordum. Sonunda elimi yavaşça yukarı kaldırıp 'merhaba' diyebildim. Onlar da bana soğuk bir merhaba dediğinde boş bir sıra aramaya başladım. "Buraya gel, burası boş." Arkalardan birisi bağırdığında hızlıca yanına gidip oturdum. Çantamı çıkardıktan sonra tanışmak için elimi uzattım. O da güler yüzüyle elimi sıktı ve konuştu. " Görkem ben ,memnun oldum." "Merhaba bende Yıldız." Gülerek elimi bıraktı ve önündeki telefonuna döndü. Sarı saçlı, zayıf, kahverengi gözlü bir çocuktu. Gördüğüm kadarıyla zayıf ve uzundu. Dakika bir gol bir ,arkadaşım oldu. Ben de önüme dönüp sınıftaki diğer insanlara baktım. Görkem gibi gülen insanları beklerken bana sinirli gözler ile bakan yüzleri görmem ile şaşkınlığı arttı. Ben ne yapmıştım bunlara da böyle sinirliler? Yanımdaki Görkem'i dürttüm ve sınıftaki insanları gösterdim. "Bana neden öyle bakıyorlar?" Başını telefondan kaldırıp etrafına baktı ve tekrar telefonu döndü. "Seni kıskanıyorlar. Meşhur Serdar Kayaoğlu'nun kızı onlara nasıl davranacak merak ediyorlar. herhalde ." Sıkıntılı bir nefes verip kafamı elime yasladım ve Görkem'e döndüm. "Neyimi kıskanıyorlar? Ben de sizi kıskanıyorum. Keşke normal bir hayatım olsa. Keşke kararlarımı ben verebilsem. Eğer hayatımızı biz seçseydik kesinlikle bu hayatı seçmezdim. Ama işte davulun sesi uzaktan hoş gelir." Çatılan kaşları son söylediğim sözle havaya kalktı ve sesli gülmeye başladı." Bizde her kararımızı kendimiz vermiyoruz. Memnun değil misin? Biz seni ve tabi arkadaşlarını havalı, ukala insanlar olarak beliyorduk küçük hanım. Tabi senin öyle olmadığını düşünüyorum. " Hafifçe gülüp ben de konuşmaya başladım." Ne zaman karar verdin buna?" Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra bana döndü. "Şimdi." Sınıfta sesli bir kahkaha attığımda bana bakan insanları umursamadan Görkem'i cevapladım." Öyle insanları çok yakında göreceksin. Ve emin ol hiç sevmeyeceksin." Ben tek közümü kırpıp önüme döndüğümde kapıdan bizimkilerin girmesi bir oldu. Üçü'de sınıfta cin varmış gibi bakıyorlardı. Can'ın elinden düşürmediği telefonu, Serkay'ın gözleriyle kız kesmesi ve Asya'nın tiksinç bakışları karşısına ben sadece geri yaslandım ve bacak bacak üzerine attım. "Sizin hayatınız şimdi başlıyor." Boş buldukları sıralara oturunca ders zilide çalmıştı. Dışarı çıkıp İstiklal Marşı'nı okuyup ve müdür'ün uzun konuşmasını dinlememizin üzerinden tam yirmi dakika geçmişti. Sınıfa giren hoca bizimle tanıştıktan sonra boş bırakacağını söyledi ve bizi tahtaya çağırdı. Masaya yaslanan hoca eliyle beni işaret etti. Derin bir nefes alarak sınıfa bakmaya başladım. Çok kalabalık bir sınıf değildi belki ama hepsinin beni sevmesini istiyordum. . "Merhaba ben Yıldız Kayaoğlu. Tanıştığımıza çok memnun oldum. Hepinizle tek tek anılarım olsun istiyorum. Güzel bir sene geçirelim. " " Annen gerçekten güzel mi yoksa botoks mu? " arkalardan bir kızın sorusuyla hepimiz kahkahayı basmıştık. " Öncelikle sorun harika. Ama emin ol ben de bilmiyorum." soruyu soran kız hafif sırıttığında bende güldüm. Tanıtma sırası Asya'ya geçmişti. Saçlarını arkaya savurduktan sonra sınıfa döndü ve hızlıca konuşmaya başladı. " Ben Asya Demir. Burada kalmayı istemiyorum. Sizinle iyi anlaşmakta istemiyorum." "Canımı yakacaksan sen yak güzelim." sınıftan bir ses yükseldiğinde hepimizi kahkaha atmaya başladık. Ben bu sınıfta çok eğlenirdim. Hoca kınar bir bakış attıktan sonra sınıfa döndüğü sırada kapı çalındı ve içeri bizden küçük olduğu belli olan sarışın bir kız öğrenci girdi." Nisa Hocam Yıldız Kayaoğlu'nu ve Oğuz Suna'yı Müdür Bey çağırıyor." En arkadan bir çocuk kalktığında ben de onun peşine takıldım. Siyah kıvırcık saçlı, beyaz tenli, uzun bir çocuktu. Ne fazla zayıf ne fazla kiloluydu. Görebildiğim kadarıyla gözleri kahverengi veya elaydı. O da okul formasının üzerine siyah bir sweatshirt giyinmişti. Onu incelemeyi bırakarak adımlarımı hızlandırdım benden önce kapıya tıkladığında Müdür Bey'in misafiri olduğunu gördük ve kapının önünde beklemeye başladık. Derin bir nefes alarak elimi ona uzattım ve suratımda hafif bir gülücük oluşturdum. "Merhaba. Ben Yıldız." aslında ismini biliyordum ama arkadaş arkadaştır. Yüzünü kaldırıp elime baktı ve tek kaşını havaya kaldırdı. "Sen kendini samimi mi sanıyorsun? Burada bir dönem eğlenip gideceksiniz bari bizi bu oyununuza katmayın. " Hızlıca koridorda yürümeye başladığında arkasından çatık kaşlarım ile bakakalmıştım. Bu kendini hangi masalın savaşçı prensi zannediyordu. |
0% |