@dikenligul
|
Saat dokuz buçuktu. İçeriye adım attığımda herkes ayağa kalkmış beni bekliyordu. Asi bana sarıldı. "Kızım neredesin sen ya? Yarım saate kuaför randevumuz var. Şimdi koşunun sırası mıydı?" derken kulağıma fısıldadı. "Sakın anneme çaktırma!" Asiden ayrıldım "Ben koşudan gelmiyorum Asi" Annem kızgın gözleriyle sordu. "Neredeydin o zaman Dicle. Bugün nikahın varken nasıl bu kadar sorumsuz davranırsın." "Ortada sorumluluk gerektiren bir şey kalmadı anne. Fıratla olan nikahımızı iptal ettirdim. Siz de misafirler ile Fırat'ın anne babasına haber verin düğün olmayacak.." Annem tek bir kelime etmeden en yakın koltuğa kendini bıraktı. Babam sinirle üstüme gelerek kolumu sıktı. Dün Fırat'ın sinirle sıktığı yerle aynı olduğu için hafif bir inilti çıktı dudaklarımdan. Babam elini hızla üstümden çekti. "Ne diyorsun Dicle? Sen değil miydin Fırat'la evlenmezsem ölürüm diyen. Şimdi düğün günü düğünü iptal etmekte ne demek. Sen bizi rezil mi edeceksin el aleme!" "Baba özür dilerim ama ben artık istemiyorum. Fıratı düşündüğüm kadar sevmiyormuşu-m" derken sesim boğazıma takıldı. Bu kelime benim ağzımdan çok zor çıkıyordu. Kendimi zorlayarak cümlemi tamamladım. "Dicle, kızım bana bak Fırat sana bir şey mi yaptı, kalbini mi kırdı? Söyle hemen babasına söyleyelim Fıratı düğüne getirsin." Gözlerimden yaşlar akarken çatallı sesimle konuştum. "Hayır baba. Fıratın hiç bir suçu yok. Onun haberi bile yok nikahı iptal ettirdiğimden. Sadece artık onunla evlenmek istemiyorum." Etrafıma baktım Dicle ile Meriç ağzı açık bana bakarken annem oturduğu koltukta karşıya bakarak ağlıyordu. Annem kafasını kaldırıp benimle göz göze geldi. Fısıltı gibi bir Lütfen çıktı dudaklarımdan. Lütfen beni anla anne. Annem yerinden kalkarak bana doğru yürüdü. Ne olursa olsun diyerek gözümü kırpmadan annemden gelecek olan tokadı bekledim. Ama annem bana tokat atmak yerine sıkı sıkı sarıldı. Yine anlamıştı işte. Onun desteğine ihtiyacım olduğunu.. "Ağlama artık nikah falan olmayacak. Hadi geç odana biraz uyu kızım" dedi. Annemin şefkati bana çok iyi gelmişti. Annemin kollarından ayrıldım. Artık takatim kalmamıştı konuşmaya . Robot gibi odama yürümeye başladım. Asi ile Meriç arkamdan gelmeye çalışırken annemin sesini duydum. "Dicle'yi yalnız bırakın dinlensin ..." " Ne dinlenmesi Hale! Kızının dediklerini duymuyor musun? Nikahı iptal ettim diyor. Ben bunu nasıl Kemale söylerim." " Söyleyeceksin Ahmet. Zamanında sana yapma dememe rağmen nasıl kızımı onlara gelin edeceğini söylediysen şimdi de gelinleri olmayacağını söyleyeceksin. Ben kızımı onu sevmeyen birinin gölgesi altında heba olsun diye yetiştirmedim.. " Annemin bu sözlerinden sonra yürüyerek yarı yola geldiğim merdivenlerden koşarak çıktım. Anne sözü ne kadar da doğruymuş.. Üzülürsün yapma, etme dedi de dinlemedim. Seviyorum sen karışma anne deyip durdum ama bak yine onun sözüne geldim. Fırat tarafından hiçbir zaman sevilmedim. Hep kanayan taraf ben oldum.. Odama geçerek kendimi banyoya attım. Tenimde silinmeye yüz tutan Fıratın kokusundan tamamen arındım. Odaya geçtiğimde annem elinde kahvaltı tepsisi ve ilaçla beni bekliyordu. "Hadi kızım gel kahvaltı yap da ilaç at. Bende bu arada saçlarını tarayayım." Annem arkamda saçımı tararken ben önümdeki tepsiden kendimi zorlayarak bir şeyler yiyordum. Annemin saçımı kurutmasıyla bende ilacımı alıp yatağa girdim. "Şimdi hiçbir şey düşünmeden uyu kızım. Sen uyanınca her şey daha güzel olacak. Sana söz veriyorum. " Diyerek anlımdan öptü. " Anne seni üzdüğüm için özür dilerim. " "Önemli değil kızım sen yeter ki iyi ol. Hadi yat artık." Ağırlaşan göz kapaklarımı kapattım. Yarına kadar uyanmamak istiyordum. Ne olur yarın daha güzel bir gün olsun... diyerek uykuya daldım. ................................................................FIRAT KARADUMAN.......................................................... Alarm sesiyle gözlerimi açtım. Kendimi inanılmaz güçlü ve enerjik hissediyordum. Bunun en büyük nedeni olan kadını gözlerim aradı. Ama odada yoktu. Banyodadır diye düşünüp laptopumun üzerinde hala alarmı çalan telefonumu elime aldım. Bu telefon niye kapanmıştı. Telefonun güç düğmesine basarak açılmasını bekledim. Gözüm bir an laptopun üstündeki kağıda takıldı. Böyle bir kağıt koyduğumu hatırlamadım. Elim kağıda uzanırken aklım daha da karışıyordu. Sonunda o kağıdı kendim koymadığımı okuyunca anladım. Bunu Dicle koymuştu. Okuduklarımla dizlerim tutmadı. Kendimi koltuğa bıraktım. Dicle gitmişti, beni terk etmişti.. Telefonumun çalmasıyla arayana baktım. Arayan en yakın arkadaşım Emirdi. "Oğlum ne şanslısın lan." "Ne şansı ne diyorsun Emir?"2 "Lan Fırat dün çok mu kaçırdın. Özgürsün diyorum oğlum. Düğünün iptal edilmiş." "Sen nerden duydun?" diye sert ses tonumla sordum. "Nereden olacak bütün davetlilere on bir gibi mail gitmiş. Düğün iptal diye. Bu arada Kemal amca beni aradı. Sana ulaşamıyormuş. Seni bulmamı istedi benden" "Tamam Emir ararım ben babamı hadi kapat" diyerek telefonu kapattım. Elim bir an da sol göğsüme gitti. Göğsümdeki sızı da neydi böyle.. Tam da dün gece Diclenin öptüğü yer kasılıyordu. Dicle bunu bana nasıl yapardı. Beni uyandırmadan tekrar konuşmadan nasıl nikahı iptal ederdi? Şimdi bütün yük onun omuzunda kalmıştı. Gidip onu görmeliydim. İkideki uçak şu an gözümde değildi. Hızlı bir duş alarak lobiye indim. "Babam beni aradı mı?" diye resepsiyoniste sordum. " Evet efendim. Kemal Bey arayıp sizi sordu" " Peki niye bağlamadınız?" " Şey efendim dicle hanım sizi rahatsız etmememiz konusunda elemanlarımızı uyarmış" Kahretsin.! Tam otelden çıkacakken resepsiyoniste döndüm. Ben gelene kadar odama kimse girip temizlemesin" dedikten sonra arabama koştum. Bu kadın gerçekten aklına ne koyarsa yapıyordu. Bir an önce Dicle'ye gitmeliydim. Sonra nikah dairesine gidip iptal edilen nikahı aktif hale getirmeliydim. Dün geceden sonra onu bırakamam. Ben bunları düşünürken yol bitmiş Diclelerin evinin önüne gelmiştim. Uzun bir süre sonra kapı açıldı. Kapıda bana bakan öfkeli yeşil gözler vardı. Dicle'nin gözlerini kimden aldığı belliydi. Annesinden.. İlk kez dün gece Dicleye ilgiyle bakmış, vücudunun her bir noktasını hafızama kaydetmiştim. Ne ironi ki evleneceğim kadını nikahtan bir gün önce tanımıştım. " Ne istiyorsun?" "Ben Dicleyle konuşacaktım." "Yok Dicle!" " Hale hanım lütfen onu görmem lazı-" "Ne lütfen'i! Kızım senelerce kendisini sana göstermeye çalışırken gördün mü onu, dinledin mi hiç.. Peki sana onun canını yakma dediğimde beni dinledin mi? Şimdi yüzsüzce gelmişsin kapıma. Yok Dicle seni görmek istemiyor.Ne yaptıysan artık kızım senden nefret ediyor." Hale hanımın son dediğiyle başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Dicle dün geceden pişman olmuştu. Nasıl pişman olmasın ki hayvan gibi kıza saldırdım. Saatlerce birlikte olduk. Muhtemelen canı yandığı halde belli etmedi. Bunu nasıl göz önünde bulunduramadım. Onun bana olan zayıfından yararlandım tüm gece.. Yıkılmış bir şekilde Hale hanıma döndüm. " Hale hanım lütfen izin verin onunla konuşayım. Yaptıklarım için kendimi affettireyim. Söz veriyorum git derse giderim ama bunu onun ağzından duymadan buradan gitmek istemiyorum." " Sen bu kadar gurursuz değildin Fırat. Demek bir zamanlar kızımı çok kınadın ki senin de başına gelmiş. Dicle senin yüzünü bile görmek istemiyor." "Yalan söylüyorsunuz" diye bağırmaya başladım. Hale hanımın dediklerine inanmak istemiyordum. Zalim bir avcı tarafından avlanmış bir hayvan gibi hissediyordum kendimi. Dış kapıdan dolanarak bahçeye doğru koştum. Diclenin odasının olduğu camın önünde nefes nefese durdum. Açık olan perdenin ucundan onu gördüm. İşte oradaydı. Yatağına uzanmış arkası dönüktü. Avazım çıkana kadar bağırarak cama vurdum. Duysun beni istedim. Anlasın ve bitsin bu kabus istedim. "Dicle özür diliyorum senden. Ne olur bak bana. Senin yüzünü görmeye ihtiyacım var. Diclee dön bana ne olur bak bana.. Gör beni. Canını acıtmadığımı duymam lazım. Benden nefret etmediğini bilmem lazım. Diclee, Sevgilim bak gel diyorum sana.. Bana gel! Ben seni kırdığım gibi toplarım söz veriyorum. Ne olur bana gel" diye ağlayarak camın önüne düştüm. "Yüzüme bakmayacak kadar çok mu nefret ediyorsun benden. Tamam istediğin gibi olsun. Gidiyorum buralardan.. Hayallerim için değil seni üzgün görmemek için gidiyorum." Diyerek kendimi oturduğum yerden kaldırdım. Arkama dönüp gitmeden önce son kez ona baktım. Siyah saçları yastığına dağılmış, bedeni yatakta ufacık olmuştu. Bana dönmemekte kararlıydı. Ben de bir daha arkama bakmadan bahçeden çıktım. Arabama binerek eve gittim. Evde babam ve annem beni görünce durdurup konuşmaya çalıştılar ama benim yetişmek zorunda olduğum bir uçağım vardı. Hızla odama çıkarken onlarda arkamdan geliyordu. Dolabımdan çıkardığım bavulumu yatağa atarken elime ne geçerse bavula tıkıyordum. "Fırat oğlum nereye?" "Amerika'ya anne." "Ne Amerika'sı oğlum daha yeni geldin sayılır. Hem Dicle ne olacak?" Elimdeki pantolonu kapıya doğru fırlatarak kükredim. "Unuttunuz mu bu nikahı isteyende, iptal eden de o çok sevdiğiniz Dicle! Ben etkisiz elemanım" "Fırat annenle doğru konuş ve hesap ver o kıza naptında seni deli gibi seven kız senden uzaklaşmaya başladı." "Bilmiyorum baba! Buraya gelmeden önce onlara uğradım ama Dicle bırak yüzüme çıkmayı konuşmadı bile benimle." "Oğlum dur gitme. Yarın sağlam kafayla tekrar konuşun. Bir karara varın" "Konuşulacak bir şey yok anne. Ben gidiyorum." diyerek valizimi kapattım. Valizimi elime alıp annem ile babamı geçerek kapıya yöneldiğim sırada babamın katı sesini duydum. "Fırat eğer o kapıdan çıkarsan buraya bir daha dönemezsin.." Annem elini ağzına kapatarak babamın koluna yapıştı. "Kemal saçmalama. Oğlumuzun ne suçu var. Nikahı Dicle iptal etmiş. Nikah iptal edilmeseydi çocuk senin sözünü dinleyip evlenecekti." "Onu bunu bilmem ya yarın o kızın gönlünü alırsın ya da ne şirkete ne de bu eve dönemezsin Fırat." "Tamam baba istediğin gibi olsun." dediğimde babam tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. "Bir daha ne buraya ne de şirketine adımı atmam. Seninle bir ara konuşuruz anne. Şimdi uçağa yetişmem gerek" diyerek annemi alnından öptüm. Merdivenlerden hızlıca indim. Kapıdan çıkmadan önce karşıma Irmak çıkmıştı. Irmak bir bana bir de elimdeki valizime bakıyordu. Gözleri dolarak konuşmaya başladı. "Yine mi gidiyorsun abi?" " Evet güzelim yine gidiyorum." Irmak ağlayarak bana sarıldı. "Gitme abi ne olur bırakma bizi." Irmağın yüzünü ellerimin arasına alarak gözyaşlarını sildim. "Gitmem gerek güzelim. Bu ev de, babam da, şirkette beni boğuyor artık. Gidip hayalimi yaşamam lazım. Hani sana demiştim ya iki yıllık eğitim vardı. Ona katılıp kendi şirketimi kuracağım ve buna artık babam engel olamayacak" "Ben sensiz ne yaparım abi." " enim için sevin güzelim ve sen akıllı bir kızsın. Sakın babamın zorlamalarını kabul etme." "Abi evlenmediğin için mutlu musun?" "Mutlu olmam gerekiyor değil mi? Sizi arayacağım güzelim." diyerek alnından öptükten sonra evden çıktım. Şimdiki durağım oteldi. Oradaki eşyalarımı toplayıp havalimanına geçecektim. Çok kızgındım. Bir kadın yüzünden bu kadar zayıf düştüğüm için kendime kızgındım. Elbet bu günde geçecekti. Dicleyi, bedenini, nar gibi tatlı kokusunu, nar dudaklarını ve ona ait her şeyi unutacaktım.. Bölüm Sonu.. |
0% |