Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@dikenligul

"Seninle konuşmak için geldim Dicle madem okula gitmeyeceksin kahvaltını yapta çıkalım."


Yarısı ısırılmış böreğimi masaya bıraktım.


"Ben giyineyim de çıkalım o zaman"


Dediğim hoşuna gitmemişti ki güzelim kaşlarını yine çatmıştı. "Ama kahvaltını daha yapmadın." diye sordu.


Yerim ben onu ya şimdi koskoca Fırat Karaduman beni mi düşünürmüş.


"Sorun değil. Aç değilim. Açıkçası seni özledim. Beraber geçireceğimiz saatleri yemek yiyerek harcayamam" dememle çatık olan kaşları şaşkınlıkla havalandı.


"Hadi git giyin o zaman." demesiyle gülümseyerek yerimden kalktım. Merdivenleri koşar adım çıkarken Fıratla dışarı çıkacak olmanın sevincini yaşıyordu kalbim.


...


Dışarıdaydık.. Fırat beni deniz kenarında güzel bir kafeye getirmişti. Karşılıklı kahvaltı yapıyorduk. Gözlerimden mutluluk fışkırırken meyve suyumu içtim. Aklıma gelen şeyle daha da keyiflendim. Belki buraya bir dahaki gelişimizde Fırat ile evli olurduk.


Kahvaltımı bitince yüzümü ellerimin arasına alarak Fırat'ı izlemeye koyuldum. Ne kadar da güzel bir adamdı. Alnına düşen bir perçemiyle, ensesindeki saçlarıyla çoğu zaman kibirli olsa da saniyelik yakalayabildiğim gülen mavi gözleriyle, ortaya çıkan gamzeleriyle 1,85 lik boyu ve kafam kadar pazılarıyla büyüleyiciydi.


Ben dalmış bunları düşünürken Fırat da yemeğini bitirmiş bana bakıyordu.


"Bitirdin mi yemeğini?" diye sormasıyla güldüm.


"Evet bitirdim." Etrafıma bakındım. " Burası çok güzelmiş kızlar hep anlatıyordu ama ben gelmeye fırsat bulamamıştım. İyi ki geldik" dedikten sonra dayanamayarak yerimden kalkıp yanındaki sandalyeye oturdum. Kollarımı ensesinde bağlayarak yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.


Fırat şaşkın gözlerle bana bakıyordu. "Bu da ne içindi?"


"Beni buraya getirdiğin için tabi ki" dedikten sonra dişlerimi göstererek güldüm. Gülümseyen yüzümle o da gülümseyecekken kendini topladı.


"Hadi kalkalım o zaman.."


Arabayla trafikle ilermeye çalışıyorduk. Normalde arabalarda canım sıkılırdı. Nasıl sıkılmasın ki kapalı alanda, İstanbul trafiği sayesinde saatlerimizi harcıyorduk. Bu durum ise şu an beni hiç rahatsız etmiyordu. Beni Fıratla bir odaya kapatsınlar ömrüm boyunca onunla baş başa kalmaya razı olurdum. Şimdi bir elim yanağımda gözlerimi kırpmadan onu izliyordum.


"Nereye gittiğimizi sormayacak mısın?" diye sordu. Gülümseyerek dilimi damağımda şaklattım.


"Cıkk sormayacağım."


Gözleri yolu takip etse de ara sıra saniyelik bakışlar atıyordu bana "Belki istemeyeceğin bir yere götürüyorumdur. Hiç mi merak etmiyorsun?" Yüzündeki şaşkın hali ne de çok hoşuma gidiyordu.


"Etmiyorum. Sen yanımdayken benim istemediğim bir yer olamaz ki." Diyerek hülyalı bakışlarımı gönderdim. Fırat rahatsız olmuş olacak ki yerinde kıpırdadı.


Yüzü asılırken sesi de ciddi bir hale büründü. "Nikah tarihi alacakmışız" basit bir olay gibi bahsedip önüne dönmesi ile şaşkınlığım arttı.


"Na.. nasıl yani şimdi sen ve ben? Ciddi ciddi evlenecek miyiz?" Diye kekeledim. Ben bu anı kaç senedir bekliyordum.


"Evet ciddi ciddi evleneceğiz." derken vitesteki eliyle saçlarını karıştırdı.


"Babamla baban karar vermiş uzamasını istemiyorlarmış." diyerek bana bakış attı. Ne görmek isterdi bilemem ama ben şu an çok mutlu olduğumu biliyordum.


"İşte bizde onların kuklaları olarak isteklerine uyup tarih alacağız. Fırat sinirden direksiyonu sıkıyordu. Onun bu nikahı istemediğini biliyordum ama her zamanki yaptığım gibi onun sinirini göz ardı edip sevincimi yaşayacaktım.


"Ya inanamıyorum" diyerek Fıratın kollarına atladım. Araba sağa sola yalpalandı. Fırat hızla arabayı kontrolü altına alırken sinirle bağırdı.


"Ne yapıyorsun Dicle. Az kalsın kaza geçirecektik."Kollarımı gevşeterek yanağına öpücük kondurdum.


"Napayım Fırat. Bu anı ne zamandır bekliyorum biliyor musun sen?" diyerek kollarımı çözüp yerime geçerken devam ettim. "Seninle evlenmek ve çocuklarını, çocuklarımızı doğurmak bu dünyadaki tek hayalim. Ne gelinlik ne düğün. Bir tek sen olsan bana yeter.."


Fırat kafasını sallayarak yola devam etti. Sonunda gelmiştik yeni hayatımın başlayacağı tarihi almıştık. -Yani ben o zamanlar öyle sanıyordum meğerse büyük aşkımın biteceği gün için tarih almıştık bunu Fıratsız kalınca anlayacaktım.-


"Çok yorulduk ama değdi. Hala inanamıyorum biz evleniyoruz." diye yerimde sevinirken Fırat da "Ne mutlu sana" diye homurdanıyordu.


Gelen yemeğimizi yedikten sonra Fırat beni eve bıraktı. Fıratın bu kadar duygusuz olması benim canımı acıtıyordu ama bunu kendime dert yapmamaya çalışıyordum. Araba evimin önünde durunca Fırata döndüm. Şimdi dudaklarından öpsem kızar mıydı? Amaan ne olacak zaten evleneceğiz diye kendime gaz verdim. Arabadan inmeden önce onun dudaklarına masum bir öpücük kondurarak eve doğru koştum. Eve girdiğimde kalbim çok hızlı atıyordu. Kapıya sırtımı yaslayarak soluklandım.


Salona girdiğimde ailem yemek yiyordu. Bugünkü mutluluğumu ailemle paylaştım. Haberi gülümseyerek verdim.


"İyi akşamlar sevgili Tekin ailesi" diye şakıdım. Babam ruhsuzca yemeğinden kafasını kaldırdı. "Bu mutlulukta ne Dicle?"


"Mutluyum baba. Çünkü biz bugün Fıratla nikah tarihi aldık"


Babam kafasını sallayarak "Aferin Fırata doğru olanı yapmış. Hayırlı olsun kızım" dedi.


Annem, Asi ve Meriç ise öylece yüzüme bakıyorlardı. Niye bir mutluluk ifadesi yoktu. Yüzlerinde sadece hüzün vardı..


"Anne , Asi bir şey demeyecek misiniz?"Asi gülümseyerek bana sarıldı.


"Tebrik ederim kardeşim. Allah mutluluğunu daim etsin."


"Teşekkür ederim canım kardeşim. Meriç sen bana bir şey demiyecek misin? Meriçte masadan kalkarak bana sarıldı. "Tebrik ederim ablacım" dedikten sonra yanağımdan öperek kollarımın altına girdi.


Sağ kolumun altında Asi, sol kolumun altında Meriç bir de üçlü sarılma yaptık. Ah kardeşlerim onlar benim canımın parçalarıydı. Benim öyle çok yakın arkadaşım olmazdı . Mesela Meriç yeri gelince babamdan çok korurdu bizi. Yeri gelince de benim ergen küçük kardeşim olurdu. Asi benim çift yumurta ikizim ve zıt karakterli asi kızım.. Yeri gelince abla olur bana Fırat'ın yokluğunda destek çıkar, yeri gelince annem gibi saçımı öperdi. Bir dosttan daha sadık, kız kardeşlerin içinde en cadısıydı o.Ama onlar Fırat'tan sonra başıma gelen en güzel şeylerdi..


Annem donuk bir ifadeyle oturduğu yerden tebrik etti. Annem Fırat'a ilgim olduğunu ilk anlayan kişiydi. Onun kucağında çok ağlardım. Her gün bana kızardı. Zorla güzellik olmaz, kendini ölmeden toprağa gömme, o çocuk seni sevmez dese de ben daha çok ağladım. Günün birinde babam eve geldi ağlamamam gerektiğini söyleyip Fıratla günün birinde evleneceğimin sözünü verdi. O zamanlar çocuk aklıyla hemen sevinmiştim. Sandım ki Fıratla evlenirsek beni sever ama zaman geçecek ben babamın bana o sözü verdiği zamana lanet edecektim.


Mutlu bir şekilde odama geçtiğimde üstüme pijamalarımı giyindim. Yastığımın altındaki günlüğümü alarak yazmaya başladım. Beni galiba seviyor. Bu gün bir ilk yapmıştım beni neden sevmedin değilde galiba beni sevmeye başlıyor yazdım. Sevmese kabul etmezdi dimi günlük? İnanır mısın onun yanında hiçbir derdim, ağrım kalmıyor. Sabah regl oldum bütün günümün cehennem gibi geçeceğini düşünürken onu gördüm evimdeydi, mutfağımdaydı. O şirin gözleri üzerimdeydi. Bütün gün karanfil kokusunu kokladım. Güzel yüzünü izledim ve sonunda bakire dudaklarım onun dudaklarına dokundu. Her şeyimle ilkim olmasını istediğim adamla bu gün nikah tarihi aldık. Bir kaç ay sonra tamamen benim olacaktı, bende onun.. hoş onun olmam için tarihe ihtiyacım yoktu ben onu ilk gördüğüm andan beri onundum..

İçim rahat bir şekilde yatağıma geçtim. Her zamanki gibi Fıratlı rüyalara daldım..


...


Bu gün hafta sonuydu ve biz maaile yemek yiyecektik aramızda nişan yapacaktık. Bu yüzden annem bir haftadır bu yemek için uğraşıyordu. Sanki az sinirli biriymiş gibi daha da çekilmez olmuştu.


Günler hızlı geçmişti. Düğün hazırlıkları ve nişan hazırlıkları birlikte yürütülüyordu. Ya ben Fıratlara kahvaltıya gidiyor ya da Fırat bize kahvaltıya geliyordu. Ailelerimizden davetiyedir, düğün yeridir, masanın ve çiçeklerinin rengi hakkında fikir alıyorduk. Yalnız kalınca sohbetlerimiz aynı oluyordu. Ben yine düşünmeden çekinmeden onu sevdiğimi gösteriyor o da kibirli bakışlarıyla beni tersliyordu.

...


" Dicle hadi kalk kızım ya annem aşağıda terör estiriyor."

"Aman Asi kalktım işte! Üstümü değiştirip geleceğim de annem gerçekten çok mu sinirli?"

"Hemde nasıl. Başka anneler kızım nişanlanıyor diye göbek atar birde bizimkine bak te Allahım"

" Kadın haklı bir haftadır herşeyle uğraşıyor. Yani yardımlarımı da kabul etmiyor ki"

"Boşver sen onu menopozdandır hep. Hadi kahvaltıya gel daha sonra seni hazırlayalım."

"Tamam geliyorum.." Aşağıya indim herkes kahvaltıdaydı.


Babam gazete okurken cayını yudumluyor, annem sinirini yiyeceklerinden çıkarırcasına yemek yiyordu. Meriç ve Asi ise uslu uslu kahvaltı ediyorlardı. Babam gazetesinden başını kaldırarak "Gel kızım kahvaltını et. Bu gün çok hareketli geçecek zayıf düşme" derken annem babama kötü bir bakış fırlatarak homurdandı. Babam bu evliliği ne kadar çok isterse annem tam tersi o kadar çok istemiyordu. Odama geçip duşumu aldım. Saçlarımı dalgın bir şekilde aynaya bakarak kuruturken odaya Meriç ile Asi girdi.


"Kız dicle kukuman kuşu gibi ne düşünüydrsun?"

"Ah Asi siz mi geldiniz fark etmedim."


"Farketmediğini farkettik ablacım on dakikadır aynı yeri tarıyorsun." gülümseyerek, "Öyle mi yapıyorum?" diye sordum

"Neyse siz niye geldiniz ki?"

" Seni hazırlamaya" diye Asi atılırken, Meriç de "Moral vermeye" dedi

"Sağ olun canım kardeşlerim önce moralimi alayım sonra hazırlanırım." diyerek kardeşlerimi yatağıma çağırdım.


"Abla üzgün müsün?"

"Deli misin? Ben yıllarca bu günü bekliyordum. Ama annemi sinirli görmek beni biraz üzüyor. Biliyorsunuz annemin dışarıya vurduğu tek duygusu siniridir. Üzüntüsünden mi böyle yapıyor yoksa gerçekten bana kızgın mı bilemiyorum."


"Diclee" diyerek elimi tuttu Asi, "Üzülme annemin her zamanki hali. Sadece biraz stres yaptı. Her şeyi kısacık zamana sığdırmak onu yordu."

"Aslında ben böyle olsun istemedim. Babam ve Fırat'ın babası böyle olsun istedi. Ben de karşı çıkmadım ha üç ay sonra ha üç gün sonra benim Fırat'a olan sevgim elimde olmadan günden güne zaten büyüyor. Büyüdükçe şurama" diyerek kalbimi gösterdim "Sığmıyor. Onsuz nefes alamıyorum. Bir tarafım bu kadar erken tarih aldığımız için sevinirken diğer tarafım annemi yorduğum için üzgün."


Meriç'te diğer elimi avucunun içine alarak sıktı. "Üzülme artık bak senin mutlu günlerinin gelmesine az kaldı. Fırat abiyle evleneceksin ve buna hepimiz çok seviniyoruz. Annemde tabiki sadece seninde dediğin gibi duygularını fazla belli edemiyor."


Olumsuz ruh halimden silkelenerek kendime geldim. "Tamam iyiyim ben. Hadi siz biraz odanıza gidin kıyafetlerinizi seçin. Bende dinleneyim. Akşam zor uyudum. Daha sonra devam ederiz"


Asi "Tamam gülüüm" diyerek sesini kırolaştırdı.


"İğrençleşme ve sakın ha tulum giyme! Annem bu sefer seni terlikle boğaza kadar kovalar."


" Hıhı bulursa kovalar. Hadi bücürük" diyerek Meriçe kaş göz işareti yaptı ve ikisi aynı anda yatağa atlayarak gıdıklamaya başladılar. Gözümden yaş gelene kadar güldüm


"Ahaha ahaha Meriç, Asi durun ahahha artık." Deyince insafa geldiler de durdular. Nefesimi düzenlemeye çalıştım tam ikisine uzanırken yanaklarımdan öpüp odadan kaçtılar.


"Ah sizi sıpalar!" diyerek gözümden akan yaşları sildim. Son bir haftadır o kadar gergindim ki Fırat'ın soğuk davranması, annemin siniri, düğün hazırlıkları, gelinlik modeli seçme derken gerilmiştim. Kardeşlerimle gülmeye ihtiyacım varmış demek. Elime telefonumu alarak Fırat'ı aradım. Onun sesini duyarsam daha da iyi hissedecektim.


"Efendim Dicle" diye bıkkınlıkla iç çekerek açtı telefonu.


"Merhaba Fırat nasılsın?"


"İyiyim niye aramıştın?"


"Hiç öyle sesini duymak istedim. Akşama hazır mısın?"


"Sence de hazırlanmak için erken değil mi akşama daha on saat var Dicle."


Fırat ve kibiri...diye düşündüm. "O manada hazır mısın demedim yani nişanlanmaya hazır mısın? Mesela ben senin yüzüğünü taşımak için heyecanlıyım" diye mutlulukla konuştum


"Hazır olup olmadığımın bir önemi var mı Dicle? Hazır değilsem babalarımız vaz mı geçer.. Hiç sanmıyorum. Bu yüzden böyle saçma şeyler söyleme.. " suratım düşse de sesimi neşeli çıkartmaya çalıştım. Çünkü Fırat'la kavga edersem sadece kendime zarar veriyordum. Fırat böyleydi işte kibirli, soğuk, etrafını kalın duvarlarla çevirmişti. Ben ve hislerim onun duvarlarının dışındaydık. Oraya girmeye çalıştıkça duvara çarpıp kanıyorduk.


"Bu gün bordo renk bir elbise giyeceğim. Bir görsen o kadar güzel ki..-" diye hevesle anlatışımı böldü.


"Ne yapayım Dicle yoksa sende şu aynı renk giyinelim diyen kızlardan mısın? Benimde bordo kravat yada mendil takmamı falan mı isteyeceksin eğer böyle bir şey isteyeceksen hiç heveslenme" Bu adamın beyninin incelenmesi gerekiyordu. Ben konuşmayı sırf onun sesini daha fazla duymak için uzatırken onun söylediklerine bak! Ben hiç bir zaman yanındaki adamı mühürleyen biri olmamıştım. En güzel mühür alyanslarımız olacaktı.


"Hayır Fırat böyle şeyler yapmanı istemem. Ben sadece daha fazla konuşlım diye konuyu uzatıyordum. Neyse sen de annem gibi beni geriyorsun bugün. Kapatayım artık ben"


"Dur bir dakika annen seni gerecek ne yapıyor ki?" diye sordu.


"Tersleyip duruyor aynı senin gibi" diyerek dolan gözlerimi havaya kaldırdım.


"Dicle.." dedikten sonra derin bir nefes alma sesi geldi. Uzun süre konuşmadı. Benim için bu daha iyiydi konuşunca kalbimi kırıyordu. Hiç olmazsa şu an telefonda nefes alma sesi bile az önce gerilen sinirlerimi gevşetiyordu.


"Ben üzgünüm.. Acı sözlerim için, seni kırdığım için ama ne yapayım ben böyleyim işte. Kendi beceriksizliğimin sinirini senden çıkarıyorum." Dedikten sonra biraz daha nefes aldı ve devam etti..


"Demek istediğim işlerde bir kaç sorun çıktı da sanırım bu yüzden sana patladım. Kıyafetin eminim sana çok yakışacaktır. Akşam görüşürüz. " Diyerek telefonu kapadı. İlk kez Fırat söylediği sözlerden pişmanlık duymuştu. Acaba değişiyor muydu? İster değişsin isterse hiç değişmesin ben onu öyle sevmiştim ve öyle kabul etmiştim zaten..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%