Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@dikenligul


Şimdi maaile kapının önünde dizilmiş gelenleri karşılıyorduk. kapıdan geçenlere hoş geldiniz deyip sırasıyla ellerini öpüyordum.


Annem ve babam, Fırat'ın ailesini salona davet etmiş kapıda sadece Fırat kalmıştı. Terleyen ellerimi bordo elbisemin eteklerine sürerek kuruttum. Su dalgası yaptığım saçlarımı arkaya attım. Derin nefes alarak heyecanımı yatıştırmaya çalıştım. Daha sonra "hoş geldin" diyerek yanağına ufak bir öpücük kondurdum.


"Hoş buldum, telefonda bahsettiğin elbisen mi?" diyerek üstümü işaret etti."Evet" diyerek tatsız geçen telefon konuşmamızı hatırladım. O da hatırlamış olmalı ki mahcup bir şekilde "yakışmış" dedi.


Fırat; benim hayalim olan adam.. İlk kez karşımda mahcuptu. Fırat beni ne kadar kırarsa kırsın önemli değildi ama benim yüzümden mahcup olması, benim yüzümden üzülmesi benim canımı her şeyden daha çok acıtırdı. "Teşekkür ederim. Senin de takımın yakışmış" diyerek elimi uzattım.


Fırat bana şaşkın bakakalmıştı. "Çiçekler.. Sanırım benim içinler."


"Haa! Evet unutmuşum ben" diyerek elindeki gülleri uzattı."Teşekkür ederim" diyerek gülleri kokladım mis gibi kokuyordu. Kafamı hafif kokladığım güllerden kaldırarak gülen gözlerle Fırat'a baktım. Bu adam nasıl oluyordu da bu kadar nefes kesici olabiliyordu. Üstüne giydiği lacivert takımı, açık mavi kravatıyla beni başka bir dünyaya götürüyordu. İkimizin de mutlu olduğu bir dünya..


....


Yemekler yenmiş kahveler için koltuklara geçilmişti. Kahveleri hazırlarken geçmiş olduğunu düşündüğüm heyecanım yine başladı. Misafirlerin kahvesini yaptıktan sonra sıra Fırat'ın kahvesine gelmişti. Fırat kahvesini normalde sade içerdi. Bu yüzden ona sade kahve yapacaktım ki Meriç ile Asinin konuşmasıyla ne yapacağımı şaşırdım.


"Dicle bak karabiber, tuz ve acı biber burada. Bence hepsinden koy"


"Aynen abla hatta bak burada da kimyon var duyduğuma göre enişte bey kimyonu çok severmiş" diyen Meriç'le Asi hunharca gülümsedi.


"Hayır istemiyorum" dedimAsi ile Meriç gözlerini pörtleterek "Nasıl istemiyorum?" diye aynı anda bağırdılar.


"Çocuklar ben Fırat'a kıyamam. Hem onu her türlü kabul ediyorum ben. Onun beni kabul etmesi biraz zaman alacak o yüzden herkesin içinde onu zorlayamam. Anlamanızı istiyorum hadi beni oyalamayın da kahveleri götüreyim" diyerek yaptığım kahveyi Fırat'a özel olarak aldığım fincana döktüm. Ben mutfaktan çıkarken Asi ile Meriç'in arkamdan homurdandığını duysam da kendimi elimde tir tir titreyen tepsiye verdim.Sırayla kahveleri dağıttıktan sonra Fırat'ın kahvesini verip annemlerin yanındaki sandalyeye geçtim. Herkes Fıkratın kahvesini içmesine dikkat kesilmişken ben de çekinmeden Fırat izlemenin tadını çıkarıyordum. Fırat önce önündeki kahveye sonra da bir kaşını kaldırarak bana baktı. Bende ufak bir tebessüm göndererek başımı hayır anlamında salladım.


Buradaki Fırat'ın sorusu tuz koydun mu? iken bende gönül rahatlığıyla içeceğinin garantisini vermiş oluyordum. Fırat kahvesinde bir yudum alıp duraksadı. Herkes içinden kahvenin içinde Fırat'ı zorlayacak şeylerin olduğunu düşünüyor olacak ki ufak kıkırtılar çıkarıyordu. Fırat'ın, kahvesini kafasına dikmesiyle babam ile Fırat'ın babası birbirine gülümseyerek baktı.Formalite icabı ben istendim babam verdi. Fırat'la ayağa kalktık.


Fırat'ın cebinden çıkan, rastgele aldığı her halinden belli olan ve parmağıma büyük gelen bir alyansla nişanlandım. Yanımda robot gibi duran adam ile nişanlanmıştım. Bazen ona ulaşamamaktan korktuğum zamanlar oluyordu. Daha sonra sevgimin elbet bir gün ona ulaşacağını düşünüp kendimi üzüntü çukurundan çıkarıyordum. Yine öyle yaptım ne parmağımda emanet gibi duran yüzük ne de Fırat'ın, taş gibi soğuk ve çelik gibi keskin bakışlarına aldırmadan gülümsedim.


............................


Parmağımda yüzüğünü taşıdığım adamla konuşmayalı üç hafta oldu. O geceden sonra beni hiç aramadı. Telefonlarıma hiç çıkmadı. Ben yüzsüz bir kızdım onsuz olmaktansa onun gözünde küçülmeyi göze alırdım. Aldım da.. Bu akşam onun bir haftadır takıldığı bara gidecektim. Üzerimde kırmızı fırfırlı diz üstü elbisemle açık düz saçlarımla asinin hazırlanmasını bekliyordum. Bu gece oraya gidecek beni görmezlikten gelmesinin hesabını soracaktım. Asinin hazırlanmasıyla yola çıktık. Babamın şoförü Naci amcaya taksiyle döneceğimizi söyleyip gönderdik. Bara girdiğimizde içerisi tıklım tıklımdı. Ben ailenin uslu çocuğu olduğum için böyle yerlere sadece bir kaç kez gelmiştim. O da üniversite tanışması, doğum günü kutlamaları gibi nedenlerle ama Asi kardeşim geceleri evden kaçıp motor yarışlarına gider bazı geceler de motorcu tayfasıyla bara gelirlerdi.


Bu fikrimi Asiye ilk dediğimde mutluluktan havaya uçmuş bir kaç motorcu arkadaşlarını Fırat'ın gittiği bara çağırmıştı. İşte şimdi buradaydık..


"Asi burası çok havasız ya"


"Ay Dicle ne yapacaksın havayı? burada insanlar kendi havasını kendi buluyor. Hadi gel bak bizim gurup orada"


"Asi dur Fırat'ı bulsaydık önce"


"Gel seni arkadaşlarla tanıştırayım sonra Fırat'ı buluruz . " Bu konuşmaları yüksek sesli müzik nedeniyle bağırarak yapıyorduk. Asi daha fazla konuşmaya gerek görmeyerek beni arkadaşlarının masasına sürükledi. İnsanların arasından geçerken gözlerim Fırat'ı arıyordu. Masaya geldiğimizde hiçte korktuğum tipler yoktu. Masada dört erkek iki kız vardı. Hepsiyle tanıştım.


"Merhaba gençlik bakın size çok merak ettiğiniz ikizimi getirdim"


"İkizin senden daha güzelmiş Asi" diyen çocukla göz göze geldim. Çocuk daha sonra ayağa kalkıp elini uzatarak "Benim adım. Yavuz dedi."


" İltifatın için teşekkür ederim. Bende Dicle" diyerek elini sıktım.


"İltifat değil doğrular" derken ben kızardım. Şu yaşıma kadar beni tek Fırat ilgilendirdiği için erkek arkadaş edinmemiştim. Haliyle hiçbir erkekten iltifat almamıştım bu biraz beni utandırmıştı. Yavuza ufak bir gülümseme göndererek bana uzanan diğer eli sıktım. "Yılmaz" derken bende "Dicle "diyerek kızlara geçtim kızlarla da tek tek tanıştıktan sonra Asinin yanına oturdum. Yavuz bize içecek almak için kalkarken konuştu.


"Asi sana her zamankinden getireceğim peki sen güzel göz ne istersin?" Bu çocuk bu iltifatları acilen bırakmalı. Fırat'ın ağzından tatlı bir söz duymayan beni bu güzel sözlere alıştırmamalıydı."Limonlu soda olabilir. "


Yavuz tamam anlamında kafasını sallayarak bar tarafına yürüdü. Yarım saat geçmiş Asinin arkadaşlarıyla tanışmıştım. Hepsi güzel bölümler okuyan iyi insanlardı. Artık dayanamayarak Asinin kulağına eğildim."Asi sanırım Fırat gelmeyecek. Gidelim artık"


"Ya kızım ne gitmesi daha geleli bir saat bile olmadı. Gelir az sonra" dedi o dakikadan sonra masadaki sohbete dahil olmayarak gözümü barın kapısına çevirdim. İçeriye her girenle yüreğim heyecanla çırpıyordu. Ama her defasında tanımadığım birileri giriyordu. Tam vazgeçmişken onu gördüm. Kolunu altındaki esmer bir kadınla içeri girdi. Bu kadında kimdi niye bu ka-?dar sıkı fıkıydılar. Dayanamayarak yerimden kalktım "Dicle nereye?" diye Asi bağırsa da önemsemedim Bir an önce Fırat'ın yanından o kızı söküp almalıydım. Fırat ve iki erkeğin olduğu masaya yürürken görüş açıma girenlerle midem kalktı. Masadaki İki erkekte kızları kucağına çıkarmış kimseden utanmazcasına birbiriyle sevişiyorlardı. Daha sonra görüş açıma Fırat girdi. Kızı belinden tutarak kendisine yapıştırmış, boynuna öpücükler konduruyordu. Kız ise bundan oldukça zevk alıyor ellerini Fırat'ın bacak arasına sürtüyordu. Gözlerim yanıyordu. Bir yanım deli gibi kaçmak istiyorken diğer yanım kızı saçından sürüklemek istiyordu. İkinci seçeneği yaparak Fırat'ın yanına geçtim.


"Kolay gelsin beyler" diye yüksek sesle bağırdım. Üç erkekte kafasını kadınlardan kaldırarak bana baktı. İlk ikisi boş gözlerle bakarken, Fırat'ın gözlerinden bir kaç saniyelik şaşkınlık geçse de kendini toparlayıp sert bakışlarına döndü. "Senin ne işin var burada?"


"Seni görmeye geldim malum nişanlandığımız günden beri ne aramalarıma ne de mesajlarıma cevap veriyorsun. Bende burada belki görürüm diye geldim." İki erkekten biri kucağındaki kızı kenara koyarak bana elini uzattı. Az önce kızın bir taraflarında olan elini sıkacağımı sanıyorsa yanılıyordu. Elini görmezden gelerek kollarımı göğsümde birleştirdim. Adının Emir olduğunu anladığım çocuk elimi sıkmama alınmadan konuşmaya başladı.


"Demek müstakbel yengemiz sensin. Ben Emir. Bu da.. ıı.. neydi senin adın güzelim?" diye gevşekçe yanındaki kıza sordu. Kız mıymıy bir sesle cevap verdi."Banu tatlım"


"Heh Banu bu da Emre, Emre'nin yanındaki de" diyerek duraksadı "Alin" dedi Emre'nin yanındaki kevaşe. Onlardan gözümü çekip Fırat'a odaklandım. Bana inat elleri hala kızın belindeydi."Fırat konuşmamız lazım."


"Şimdi olmaz görüyorsun meşgulüm."


"Meşgul musun tam olarak ne yapmakla meşgulsün? Yanındaki kızla toplantı yapmadığına göre"


"Tatlım toplantı değil bizimkisi kurcalama ne yaptığımızı senin yaşın tutmaz bizim yaptıklarımızı duymaya" diyerek yanındaki kevaşe konuştu. Ben onu sallamayarak Fırat'a döndüm."Fırat konuşalım diyorum. Yanındaki kevaşeden daha önemli bir konumuz var"


"Konunun içinde sen varsan o konu hiçte ilgimi çekmiyor Dicle. Ben ilgimi çeken başka şeylere yoğunum mesela kevaşe dediğin bu kadınla "diyerek gözlerimin içine bakarak kadının boynuna öpücükler konduruyordu. Erkek arkadaşları bile bana acıyan gözlerle bakarken Fırat'ın bu acımasız hali nedendi.


"Eh yeter be!" diyerek kızı kolundan tutarak kaldırdım "Yürü git elimde kalma benim yonarım o kaynak saçlarını"


Kız,"Ayy kıza bak hanım evladı görünümün ardında sokak kızı varmış" diye gülerek yanımızdan ayrıldı. Fırat'ın kolunu tuttum. "Seni meşgul eden şey ortadan kalktığına göre artık konuşabiliriz herhâlde"


" Önce o elini çek kolumdan" diyerek boşta olan eliyle elimi ittirerek ayağa kalktı. Kolumdan tutup peşinden sürükledi. barın arka kapısına çıktık ıssız bir sokaktı burası hafif ürperti geçti tenimden. Ama bu ürpertinin nedeni ıssızlık mı yoksa karşımda kızgın boğa gibi her an bana boynuzlarını geçirecekmiş gibi bakan nişanlım mıydı bilemedim.


"Kiminle geldin buraya?"


" Asiyle"


"O nerede?"


"Arkadaşlarıyla oturuyor."


"Sen arkadaşlarımın yanında beni nasıl küçük düşürürsün. Bu kadar mı gurursuzsun kızım! Gözünün içine baka baka kızı yiyorum. Lan bir utan, bir sıkıl, nefret et benden ya nefret et." Diye bağırdı.


"Ben iste semde senden nefret edemem ki" sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı.


"Ben aslında gurursuz bir kız değilim ama sana olan sevdam beni gurursuzlaştırıyor. Ben senden gidemem ki. Ben sensiz nasıl yaşanılır bilmiyorum ki. Ne olur bana şans versen beni biraz sevmeye çalışsan.." biliyorum gurursuzdum ve şuan ıssız bir sokakta Fırat'tan sevgi dileniyordum. Ne beni itip kalkarak buraya getirmesi ne de o kadınla yaptıkları umurumda değildi. Umurumda olan tek şey sevgisiydi. Fırat elleriyle saçlarını çekiştirerek bağırdı.


"Delireceğim ya delireceğim! Sen ne biçim bir insansın ne basit bir kızsın. Anlama kıtlığı mı var? Sevmiyorum seni, evlenmek istemiyorum. Benim hayallerim var. Hayallerim senin yüzünden ellerimden kayıyor ben bir şey yapamıyorum. Senin yüzünden kendimi bir beceriksiz gibi hissediyorum. Bana iyi gelmiyorsun Dicle ne olur bırak beni!"


"Bırakamam Fırat. İnan denedim sensizliği denedim. Ama şu lanet kalbim sensiz atmıyor. Yaşayamıyorum. Günde en az üç defa fotoğrafına bakıyorum sen benim havam suyum aşım toprağımsın. Sensiz yapamıyorum. Hayallerini birlikte gerçekleştirelim söz veriyorum sana hiç engel olmam nereye istersen gelirim yeter ki seninle olmama izin ver. Evet basit bir kızım sen beni ittikçe sana gelecek kadar basit." Diyerek gözlerimden akan yaşları sildim.


"İstemiyorum seni. Bu hayat benim bu hayal benim, bu ten benim. Bunların hiçbirini seninle paylaşmak istemiyorum. Sen bencil, saplantılı bir manyaksın. Sen cidden bunu sevgi mi sanıyorsun? Hayır sevgi bu değil! Sevdiğinin üzülmesini istemezsin ama sen benim üzüldüğümü bile bile benle nişanlandın. Beni zorla kendine bağladın. Sen saplantılı bir sürtüksün kendini bana yamamaktan bıkmayan bir sürtük"


Fırat'ın dedikleriyle nefesim kesiliyordu. Onun içinden geçenleri bazen bilmek isterdim ama duyacaklarımın bu kadar yaralayacağını tahmin edememiştim. Göz yaşlarımı silerek derin nefes aldım bana o kırıcı sözleri söyleyip arkasını dönen adamın omuzuna elimi koyarak konuştum"Fırat sen şu an sinirlisin en iyisi biz başka zaman konuşalım. Şimdi eve gitmek istiyorum." Dediğim anda Fırat bana sinirle dönerek elimi büktü. Bileğim acısa da Fırat'ın kıpkırmızı olan gözleri canımı daha çok acıtıyordu.


"Ne siniri lan hayatımı bombok ettin. Kalkmış hala bana emir veriyorsun. Aman Dicle hanım Fırat'ı istiyor hemen Fıratlar evlenecek, şimdide Dicle hanım eve gitmek istiyor. Fırat onu hemen evine bırakır başka emrin küçük hanım." Diye alayla konuşuyordu.


"Biliyor musun seni neden sevemediğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Sen hanım evladı, mızmız, hiçbir zaman gururlu bir kadın olamayacak hatta anne bile olamayacak kadar beş para etmez birisin. Senin her şeyin yalan be! Sevdan, güzelliğin, saçın, bakışın, gülüşün yalan. Sen yalansın kızım" diyerek beni itti.


Zaten titreyen bacaklarımla ayakta zor dururken Fırat'ın itmesiyle büyük bir çöp konteynırına kaşımı çarptım. Kaşımdan hafif kan sızarken kendimi ayağa kalkmaya zorladım. Başımın dönmesiyle kalkamayacağımı anlayarak sırtımı konteynıra yasladım.


"Görüyor musun bana ne yaptığını seninleyken kendimden tiksiniyorum. Lanet olsun sana!" diyerek beni orada bıraktı. Fırat'ın gitmesiyle tuttuğum göz yaşlarım bir kez daha bağımsızlığını ilan edercesine yanaklarımdan süzüldü. Kaç saat boyunca soğuk teneke parçasına yaslanarak ağladığımı bilmiyordum. Artık kafamı dik tutamadığımı hissettim. Gözlerimin kararmasıyla belime sarılan kolları hissettim. Bir ses duyuyordum ama kim olduğunu anlayamadım. Bir yerlerden Fırat'ın kokusu burnuma geldi. Demek bu Fırat'tı. Beni burada bırakmaya gönlü el vermemişti. Gözümü açmaya zorlayarak karşımda bana endişeyle bakan bulanık yüze dokundum. "Geldin" diyerek gülümsedim...."Seni çok seviyoru-" devamı karanlıktı. Devamı mutluluktu benim için..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%