@dikenligul
|
Fırat'ın tek kolunu başının altına koymuş sırt üstü uzanırken ben arkamı dönmüş boş duvara bakıyordum. Aklımda dönen tek bir soru vardı. Acaba Fırat şu an ne düşünüyordu? Onun en son ne düşündüğünü merak ettiğim zaman canım acımıştı. Bana sürtük demişti. Muhtemelen şimdide fahişe olduğumu falan düşünüyordur. Bu düşünce benim canımı yakmıştı. Gözlerimin dolmasıyla omuzlarım sarsılarak ağlamaya başladım. Fırat elini belime koyarak beni kendisine çevirdi. Gözlerindeki siniri görünce ağlamam daha da şiddetlendi. Çenemden tutarak kendisine bakmaya zorladı. "Pişmansın değil mi? Ben sana duralım dedim ama sen beni zorladın" diye kısık ama sinirli bir sesle konuştu. Burnumu çekerek kızaran gözlerimle onun gözlerine baktım. "Pişman değilim aksine mutluydum ama" diyerek ağlamaya devam ettim. Fırat telaşlanarak kendisiyle birlikte beni de kaldırarak sırtımızı yatağın başlığına yasladı. "Ağrın mı var, canını mı yaktım? Hadi kalk hemen doktora gidelim." Diyerek telaşla konuştu. Kafamı olumsuzca salladım. "Dur lütfen. Öyle dayanılmayacak bir ağrı değil bu. Hem ben ona da ağlamıyorum." diyerek göz yaşlarımı sildim. Fırat o güzel kaşlarını çatmıştı. "Dicle neyin var söylemezsen anlayamam." Dağılan saçlarımı elimden geldiği kadar düzeltmeye çalıştım. Yanaklarımda kalan son yaşları sildim Güçlü görünmeye çalıştım. "Az önce sırt üstü yatarken benim fahişe olduğumu düşündün değil mi? Ne olur öyle düşünsen de bana söyleme bunu. En azından bu gece söyleme, kaldıramam" diyerek hıçkırmaya başladım.. Bir anda Fırat beni kollarına alarak sımsıkı sardı. Çıplak göğüslerim onun göğsünde ezildi. Burun deliklerime hafif terli, karanfil kokusu dolarken şu zamanda ömrümün sonuna kadar kalmayı istedim. Fırat kollarını benden ayırmadan gülmeye başladı. "Ödümü kopardın Dicle. Pişman olduğunu, en kötüsü de canını yaktığımı sandım." Diyerek rahatladı. "Saçma şeyler getirip aklını karıştırma. Sen kendini o ucuz kadınlarla nasıl bir tutarsın" diyerek dudaklarıma yapıştı. Parçalara ayrılmış kalbimi bir kelimesi ile birleştirmesi ile kendimi ona bıraktım. .......................................... Bu gün kapıma geldiğinde Dicle'yi görmek gerilen sinirlerimi daha da germişti. Ben bu kız yüzünden ailemden, en acısı da kendimden kaçarken o yine kapımda bitmişti. Kapıda ona bağırdıkça titremesi daha da artıyordu. Ama gitmek için geriye adım atmadan duruyor, bana cevap veriyordu. En son da ses seviyem baya bir artmış olacak ki korkak gözlerle bir bana bir de kapıyı açan insanlara bakarak onları rahatsız ettiğimizi söylemişti. Benden korktuğunu görebiliyordum ama o kadar inatçıydı ki bunu kendine bile itiraf etmediğinden emindim. Ben sinirlenince gerçekten kötü olan adamlardandım. Damarlarım şişer, gözlerimi nefret bürürdü. Onu tuttuğum gibi kapıya çarptım. Eli istemsiz onu tuttuğum koluna gitse de yarı yolda ovalamaktan vazgeçerek gözlerimin içine baktı. Ona bağırarak hırslı bir kız olduğunu söyleyince gözlerinden saniyelik geçen hüznü gördüm. Bu bakışı bir kaç kez daha yakalamıştım. Mesela barın arka sokağında ona sürtük dediğimde. Bazen hüzünlense de çabucak kendini toplayıp bana şefkatle gülümserdi. Bu beni daha çok sinirlendirirdi. Onun yanında kendimi bir pislik gibi hissediyordum ne kadar alçalsam da onu üzsemde üzülmüyormuş gibi umursamıyormuş gibi yapması sinirlerimi bozuyordu. Sonunda onu kıracak daha ağır kelimeler buluyordum. Özellikle barın arka sokağında kendimi kaybedip onu yere fırlattıktan sonra kaşının kanadığını görünce içim acımıştı. Beni olduğumdan daha kötü bir adam yaptığı için ona lanet edip orayı terk etmiştim. Daha sonra dayanamayıp geri döndüğümde daha önce görmediğim kadar yıkık görmüştüm onu. Koskoca Tekinerlerin mükemmel kızları hıçkırarak ağlıyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Gidip onu sarsam mı? ama bundan daha yüz bulup bana yapışmasından korkuyordum. Ne olursa olsun diyerek ona yürüyeceğim sırada bir çocuk Diclenin adını söyleyerek ona sarıldı. Dicle kapanan gözlerini yavaşça açtı. Çocuğa gülümseyip minik elleriyle yanağını okşamıştı. Onu ilk kez o zaman kıskandım. Beni sevdiğini söylediği halde başka adamlara gülümsemesi, dokunması sinirimi bozmuştu. Dicle'nin adını bildiğine göre bu çocuk Asinin arkadaşlarındandır diye düşündüm. Dicle'yi kucaklayıp arabasına götürürken onları takip ettim. Eğer adamın niyeti zayıf bir kızdan yararlanmaksa Dicle'yi onun elinden almak için bekliyordum. Dicle'yi arabasına yatırdıktan sonra telefonla Asiyi arayıp çağırmasıyla içim rahatlayarak oradan ayrılmıştım. Dicle'yi sevmiyordum. Ona sadece acıyordum. Öyle düşünüyordum ki onu o gün gelinlikle gördüğüm. İtiraf etmek gerekirse ilk o zaman kafam karışmıştı. Karşımda daha önce görmediğim kadar güzel ve masum duruyordu. İlk kez ona o zaman tutkuyla baktım ve işte o zaman anladım ki ben Dicle'ye sadece acımıyordum.. Acıma duygusunun yanında tutku da duyuyordum. Ama tutku evlilik nedeni asla olamazdı. Hele ki hayallerimin gerçekleştirememe nedenim hiç olamazdı. Dicle'ye bağırdım. Kalbini kırdım ne kadar hor davransam da benden uzaklaşmadı. Artık yıpranan sinirlerimle yatağın ayak ucuna oturarak ağladım. Ailemin benim düşüncelerimi önemsememesine ağladım. Yarın istemediğim bir evlilik yapacak olamama ağladım. Kendimi o kadar çok bitkin hissediyordum ki Dicle ayakucuma düşüp kafamı ellerini arasına aldığında ve bana sarıldığında onu kendimden ayıramamıştım. Gücümü toplayıp onu kapı dışarı edecekken Diclenin ağzından çıkan kelimelerle şaşkınlığımı gizleyemedim. Yarın nikahı iptal ettirecekmiş.. Git hayatını yaşa dedi bana. Sonra yanıma geçip boş gözlerini karşıya dikti aynı benim gibi. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bu gerçek miydi yoksa benimle oyun mu oynuyordu? Yıllardır beni sıkan prangalarımı serbest mi bırakıyordu. Neye inanacağımı şaşırmıştım. Duyduğum şeylerle geçen sinirlerim daha da körüklenmişti. Bu kız kesinlikle benimle oyun oynuyordu. Bir evlenmeyeceğiz diyor, bir birlikte olalım diyordu. Elimde kalmaktan da mı korkmuyordu? Sinirle onu bağırdım. Ona bağırmamın iki katı karşılık aldım. Hem ağlıyor hem bağırıyordu. Sonlara doğru kısılan sesiyle kendini ayaklarımın ucuna bıraktı. Ne yani bu kızın hayali bir gecelik olsa da benimle olmak mıydı? Yeter ki benimle evlenmesin ben ona istediği her şeyi verirdim ama bu dediği şey çok zordu. Normal bir kadın olsa istediği gibi onunla sevişip gönderebilirdim. Ama bu Dicleydi, masumdu daha önce böyle bir şey yaşamamıştı. Her şeyden öte bakireydi. Benimle evlenmeyecekse de başkasıyla elbet bir gün evlenirdi. Kocasına bu durumu nasıl açıklardı ki? Bunu ona sorduğumda bana haddimi bildirdi. Haklıydı şu saatten sonra onun hiç bir şeyiydim. Ne kadar alçakça olsa da beni hür bırakmasının şartı buysa bana da kabul etmekten başka bir seçenek kalmıyordu. Dudaklarımın üstündeki dudakları kabullenerek öpmeye başladım. Öyle çapkın bir adam değildim. Benim için kadınların olup olmaması önemli değildi. Kadınları, Dicle'nin beni gördüğü zamanlar onun benden nefret etmesi için ya da kafa dağıtmak için öperdim ama bunu daha ileriye taşımazdım. Şimdiye kadar öptüğüm dudakların birbirinden farkı yoktu. Ancak Diclenin dudakları yüzünden ilk kez farklı hissediyordum. Bu kızın nar gibi kıpkırmızı dudakları vardı ama tadının nar kadar tatlı olacağını tahmin edemezdim. Öptükçe öpesim geliyordu. Gerdanı, göğüsleri, teni alev parçası gibi yakıyordu beni. Altımda istekle karşılık vermesi beni de kamçılıyordu. Her şeyin daha fazlasını ona tattırmak istiyordum. Ağzını aralamasını istediğimde şaşkın ördek bakışları beni güldürmüştü. Araladığı ağzına kapandığım an beynimde şimşekler çakmıştı. Bu kadının dudakları ağzı dili ne kadar da tatlıydı. Dudaklarından zorlukla ayrılarak göğüslerine indim. Göğüslerine kapanmadan yüz ifadesine baktım, heyecanlıydı. Bunu körük gibi inip kalkan göğüslerinden de anlamıştım. Ona göz kırpıp göğüslerine kapandım. Göğüs uçları açılmamış gonca gibiydi. Ben öptükçe bana doğru dikleşiyorlardı. Açıkçası bu benim çok hoşuma gitmişti. Üstümüzdeki son parçaları çıkarınca onun temiz vücuduna bakakalmıştım. Bu kız bu kadar güzel miydi diye kendi kendime sordum. Daha sonra kendi pantolonumu çamaşırımla çıkardığımda gözleri korkuyla titremişti. Sanırım her şey buraya kadardı. Onun için bunlar çok fazlaydı belli ki.. Onu kamçılamak için alaylı sesimle konuştum. Bir kaç saniye derin nefes alırken onun şişen göğüslerini izliyordum. Gözleri korkuyla titrese bile devam etmemizi istediği anda anlamıştım. Canının yanacağından korkuyordu. Ben şu an ona istesem de kötü davranamazdım ki üstüne uzanıp onu sakinleştirdim. Gevşemesi için onunla tekrar seviştim. Sevişmemiz sırasında ona baktığım zamanlar bana gülümseyerek devam etmemi sağlıyordu. Onu ilk orgazma ulaştırdığımda öpülmekten kıpkırımızı olan dudakları dağınık saçları ve nefis vücuduyla gözlerini kapayarak titredi. Yüzündeki gülümsemeyi ömrüm boyunca izleyebilirdim ama öyle bir şey olmayacaktı. Bu geceden sonra onu hayatımdan çıkaracaktım. Daha fazla sabrım kalmadığını anladığımda son kez onay aldım. Dur deseydi durabilir miydim emin değilim. Sevişmemiz sırasında çokça inledi. Bağırarak adımı sayıkladı. Bana kalırsa bunları hiç fark etmiyordu. Arada ağzından çıkan yüksek sesli iniltilerine şaşırması beni güldürüyordu. Sevişmeyi ilk kez benimle deneyimlemesi erkeklik gururumu okşamıştı. Onun başka bir adamla bu anı paylaşması düşününce bile sinirlerimi körüklüyordu. Ama bu an ve şimdilik bu kadın benimdi. Sonunda içindeydim. İlk başlarda acıyan canını bana belli etmemek için gülümsemeye çalışması, utanıp da çenemden tutup gözlerimizi sabitlemesi çok şirindi. Bu kadının her şeyi bana bu gece şirin geliyordu. Ona kendimi tamamen ittirdiğimde dudaklarını kanatırcasına ısırdı. Bu görüntü içimde bir yerlerde ona arzuyla beraber şefkat duymama neden oldu. Ve onu öperek tekrar zevke getirmeye çalıştım. İlerleyen zamanda ikimizde rahatlayarak boşaldık. Birbirimizden ayrılınca Dicle arkasını dönerek sarsıla sarsıla ağladı. İçim paramparça oldu kesin pişman olmuştu. Kahretsin kendimi pislik bir tecavüzcü gibi hissediyordum. Daha sonra ağlamasının nedeninin geçen gece yapıştırdığım etiket gibi fahişe etiketini de yapıştıracağımdan korktuğu için olduğunu öğrenince bir kez daha kendimden nefret ettim. Dayanamayıp sardım sarmaladım onu üstelik hiç pişman olmadan.. Bu sefer yavaş yavaş kendime kattım. Bu geceyi elimden geldiği kadar uzatmayı düşünüyordum. Bütün gece sayısız birliktelik geçirmiştik. Şu an yatakta uzanmış yarı bedeni üstümde göğüsleri göğüslerimde soluklanıyorduk. Bu sefer içinden çıkmamış. Onu erkekliğimde hissetmenin hazzını yaşıyordum. Dicle de mayışmış bir şekilde elini göğüsümde gezdirip okşuyordu. "Fırat bana hayallerini anlatır mısın?" diye sorarken kafasını kaldırıp kedi bakışlarını üzerime dikti. "İstemiyorum" diye soğuk sesimle konuştum. "Lütfen.." demesiyle aldığım derin nefesi bıraktım. Yaşadıklarımızdan sonra onu üzmek istemiyordum. Bu yüzden anlatmaya başladım. "Amerika'ya gitmek istiyorum. Orada kıymetli mücevherlerle ilgili iki yıllık bir eğitim var ona katılıp özel parçalar çizmek , kendi şirketimi kurmak istiyorum. Babamın şirketinde babamın istediği kadar söz sahibi oluyorum bu benim canımı sıkıyor." "Senin çizim yeteneğin var mı peki?" diye heyecanlanarak sordu. Dicle'nin bu heyecanlı hali bana sevişirken ki hallerini hatırlattı. Kendimi tutmalıydım artık. Konuştuğumuz konuyu saniyelik unutsam da geri hatırlayıp cevap verdim."Evet güzel çizim yaparım özellikle takı çizimlerim güzeldir ama profesyonel olmak için iki yıllık eğitime yazılacağım." Dicle biraz daha göğüsüme tüneyerek başını yasladı."Ne güzel. Biliyor musun ben çöp adam bile çizemem" diyerek kafasını hafif kaldırdı göz göze geldiğimizde gözlerimin içine bakarak kahkaha attı. "Hatta ilkokulda bütün resim ödevlerimi Asi yapardı. Asi bir gün hastaydı. bende Meriçten yardım istemiştim. Meriç üçüncü sınıfa gitmesine rağmen benden daha güzel resim çizmişti. Yani anlayacağın resimde yeteneksizim. Ama güzel tatlılar yaparım. Biliyor musun sen üniversite okumak için yurtdışına gidecektin ya ben o gün size erken gelip Ayşe teyzeye yardım etmiştim. limonlu cheescake ile narlı yaş pastayı yapmıştım." Hayretle Dicleye baktım. "Cidden mi? O kadar Ayşe teyzeye eline sağlık dediğim halde duymazlıktan gelmişti. Niye senin yaptığını söylemedi o zaman" " Çünkü" diyerek gözlerini indirdi Dicle. "Benim yaptığımı duyunca yemezsin diye korktum. Ondan söylememesini ben istemiştim." " Tabi ya o sıralar Dicleyle evlilik meselesi çıkmıştı. Ben daha üniversite okumamış, Dicle daha çok küçüktü. Buna çok sinirlenmiştim. Öfkemi Dicleyi nerde görürsem ondan çıkarıyordum. Tıpkı bir kaç aydır olduğu gibi. Yüzümde mahcup bir ifadeyle Diclenin kafasını kaldırarak bana bakmasını sağladım." Daha da geç kalmadan söyleyeyim o zaman. Eline sağlık" diyerek önce narin ellerine sonra dudaklarına öpücük kondurdum. Bu kadın bu gece benimdi ve utanmadan çekinmeden onu sevmemi istemişti. Dicle öpücüğüme heyecanla karşılık veriyordu. Bu kızın hiç sönmeyen ateşi beni de harlıyordu. Ama onunla konuşmak bana kendimi iyi hissettirmişti. Belki başından beri ona kötü davranmayıp konuşsaydım onu bu kadar incitmeden ayrılmaya ikna edebilirdim. Şimdi onunla konuştukça ona yaptığım, söylediğim kötü sözleri unutturmaya çalışıyordum. Geri çekilirken konuştum. "Devam et." Dicle şaşkın ve birazda dağınık bir şekilde bana bakıyordu. Sanırım öpücüğüm onu dağıtmıştı. "Konuşmaya devam at bir şeyler anlat bana" "Tamam" diyerek mutlu oldu. "Hmm bir düşüneyim" "Biliyorsun ki bende işletme okudum senin gibi babamın işlerini devralmak için ama ben şirkette çalışmak istemiyorum. Böyle küçük bir yer tutup organizasyonlar düzenlemek istiyorum.." Dicle kendini kaptırmış anlatırken onu izliyordum. Kırmızı yanakları dağınık saçları, arada bir yaladığı dudakları beni zorlasa da onunla biraz daha konuşmak istiyordum. "Böyle bebeklerin ilk gelişini, ilk diş çıkarışlarını kutlamak, sevgililerine evlenme teklifi edenler için, yada şirket baloları, yaş günleri, bir çok alanda insan tanımak onların mutluluklarına şahit olmak istiyorum." Diclenin anlattıklarına gülümserken bebek demesi aklıma takıldı. "Dicle biz korunmadık" diye telaşla sordum. Dicle kızaran yüzüyle gözlerini benden kaçırdı. "Şey ben bir haftadır. Doğum kontrol hapı kullanıyorum." "İyi de neden?" "Şey Asi dedi ki evliliğinizde önce biribirinize doyun sonra çocuk düşünün. Bende sürpriz olmasın diye kullanmaya başlamıştım." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bu kız nasıl benimle ilgili bu kadar çok hayal kurabilmişti. Ona kötü davranmama rağmen onunla evleneceğimi, ona dokunacağımı nasıl düşünür. Ben eminim ki istemediğim bir evlilik yapsaydım. İnatla ona elimi bile sürmezdim. "Peki sence bu gece yaşadıklarımızdan sonra iyi olabilecek misin?" Dicle kafasını eğerek göğüsüme koydu. Kollarıyla bana sarılarak konuştu. "Sen beni boş ver şimdi. Hayallerinin peşinden git. İnanıyorum ki bir gün onlar gerçekleşecek ve sen sevdiğin işi yapacaksın" diyerek sol göğsüme sıcak, hatta yakıcı bir öpücük kondurdu. Bir anda kalbim hızlı atmaya başladı. Bunu görmezden gelmeye çalışarak Dicleyi üstüme çıkardım. Dicle çığlık atarak gülümsemeye başladı. "Fırat ne yapıyorsun?" "Birazda sen sev bakalım beni. Ben de seni izleyeyim." Bölüm Sonu.. |
0% |