@dikenligul
|
Yeni evime geçmiştim. Annem İstanbul'a dönüş yaptığımı biliyordu. Bilmeyenler babam ve Irmaktı. Irmağa sürpriz olsun diye söylememiştik, babama ise ne tepki vereceğini bilmediğim için söylemedim. Irmak, Meriç'le nişanlanacaktı. Acaba nişanda Dicle de olur muydu? Gelirdi tabi kardeşinin nişanıydı. Peki Dicle değişmiş miydi? ya da evlenmiş, çocuğu olmuş muydu.? Beynimdeki bu sorular yüzünden çoğu gece uyuyamıyordum. Neredeyse her gece.. Uyuyamadığım bu gecelerde çizim yapardım. Böyle çok gece çizim yaparak kendimi geliştirdim. Akşamlar benim için uyuma zamanı değil çalışma zamanıydı. Düşünmeden çalışıyordum. Çünkü biliyorum ki kendime dinlenme zamanı tanıdığım an içimdeki suçluluk su üstüne çıkıp beni boğacaktı. Dicle'ye bilmeden zarar vermem benim hatam değildi ama onu çok üzmüştüm. Suçu sadece beni sevmek olan kadını küçük görmüş, bana olan zaafından yararlanmıştım. Bazen Dicle'yle o nikah masasına otursaydım mutlu olur muydum diye sorarken buluyordum kendimi ama cevabım yaşamadan bilmezsin Fırat oluyordu. Büyük bir ev almıştım. Neyi düşünüp de bu evi aldım, bilmiyorum. Sanırım babama gücümü kanıtlamak içindi. Eve adım attığımda temizlik kokusu geliyordu. Ev güzelce temizlenmişti. Valizimi evin en geniş yatak odasına götürdüm. Elimi yüzümü yıkayarak mutfağa indim. Türk yemekleri ara sıra yesem de hiçbiri memlekette yenilen kadar güzel olmuyordu. Yaprak sarmalar, kadın budular, pilav, tavuk sote, tarhana çorbası.. Annem dolabımı doldurmuştu. ........................ Malum gün gelmiş, çatmıştı. Kardeşim nişanlanıyordu. Nişanın yapıldığı otele hızla yürüdüm. Sanırım geç kalmıştım. Kendimi o kadar çok çizime kaptırmıştım ki neredeyse nişanı kaçıracaktım. Acele adımlarımla nişanın yapılacağı otelin balo salonuna girerken önüme çıkan küçük bedene çarpmaktan son anda kurtuldum. Korkmuş mavi gözlerini bana çevirerek bakan kıza hayran kaldım. İri mavi gözleri, koyu kahverengi uzun uçları lüleli saçları, beyaz teni üstüne giydiği kabarık uçuk mavi gelinliğiyle çok şirin görünüyordu. "Hop dikkat et küçük hanım!" diyerek bir dizimi kırdım. Onunla aynı boya geldim. Korkan kızı sakinleştirmek için konuştum "Az kalsın minik popon yeri öpecekti." Kızın dolu gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Gözlerini önce poposuna sonra bana çevirdi. "Benim popom yeri öpmez ki!" Ufak bir kahkaha attım. "Yani bilinçli olarak öpmez tabi ama benimle çarpışsaydın poponun üstüne düşecektin. Bu biraz canını acıtabilirdi." diyerek göz kırptım. " Hii!" diyerek minik elleriyle minik ağzını kapadı. "O zaman iyi ki bana çarpmadan durdun çünkü canım acısaydı annem çok üzülürdü." "O zaman biraz daha dikkatli ol ki hem sen hem de annen üzülmesin.." "Tamam bir daha çok dikkatli olacağım. "Aferin sana, sen çok akıllı bir kızsın." diyerek saçlarını okşadım. Kız şaşkınlıkla elime bakıp teşekkür etti. Daha sonra sıkıntılı bir şekilde konuştu. "Iıım acaba adın ne? Seni daha önce görmemiştim." "Adım Fırat küçük hanım. Peki ya senin adı ne?" "Benim adım Yağmur Rüya. Seninle tanıştığıma memnun oldum Fırat" diyerek küçük elini tokalaşmak için uzattı. Önüme uzatılan minik ellere baktım. Yüzümde gülümseme peyda oldu. Normalde ben böyle gülümsemezdim. Beni gülümseten nadir insanlar olmuştu. Onlardan biri Irmaktı. Daha sonra Dicle olmuştu en son da tanımadığım bu küçük hanım.. Küçük ellerini vakit kaybetmeden büyük ellerimle kavradım. Yağmur kıkırdayarak konuştu. "Ellerin ne kadar da sıcak.. Çokta büyük" diyerek elimi iki elinin arasına alarak inceledi. O elimi dikkatle incelerken ben de mimiklerini kaçırmamak için onu izledim. Yüzü gülümserken aklına gelen şeyle şaşkınlıkla bana çevirdi mavi gözlerini. "Sen birisinin babası mısın?" Şokla kızın yüzüne baktım. Böyle bir şey dediğine şaşırdım. Ben ve baba olmak imkansız geliyordu kulağıma. Çocuğun şaşkın hallerini dağıtmak için gülerek topladım kendimi. "Bildiğim kadarıyla değilim de niye böyle bir soru sordun?" Elimi yavaşça bırakırken gözlerini yere eğdi. "Şey Nisaya baban nasıl diye sormuştum. O da 'Elleri çok büyük ve çok sıcak. O koca elleri ile bir kucaklar ki için sımsıcak olur' demişti. Şimdi senin ellerini görünce aklıma geldi. Senin de büyük ve sıcak ellerin var ya ondan sordum." Karşımdaki masum çocuğun anlattıklarını dinlerken içime bir hüzün çökmüştü. Gözlerindeki bu özlem kimeydi? Babası neredeydi? Onu daha fazla üzmemek için bu soruyu sormadım. Konuyu değiştirmek en iyisiydi. "Peki ben sana nasıl sesleneyim küçük hanım? Yağmur mu Rüya mı?" Konuyu değiştirmem işe yaramıştı. Çocuğun hüzünlü gözleri tekrar parlak haline dönmüştü. "Dedem, teyzem, ananem ve halam bana Yağmur der. Ama Mert Rüya diye seslenir. Bana söylediğine göre ben onun her gece rüyalarına girdiğim için böyle diyormuş" diyerek kıkırdamaya başladı. Balo salonunun önünde durmuş Yağmurla sohbet ederken gözlerim arada içeriye kayıyordu. Düşündüğüm gibi geç kalmamışım. Nişan daha başlamamıştı. Yağmurla sohbet etmekte oldukça güzeldi. "Mert kim?" diye sinirle sordum. Sanırım benim kızım olsaydı onu herkesten kıskanırdım. Hiç kimse benim kızımı rüyasında göremezdi. "Mert benim kreşten arkadaşım." Diyerek hülyalı hülyalı bakış attı rüya. Takım elbisem daha fazla kırışmasın diye ayağa kalktım. Yağmur da kafasını bana bakmak için kaldırdı. "Senin boyunda çok uzunmuş ama ben seninle böyle konuşamam ki" diyerek dudaklarını büktü küçük kız. Eğilip onu kucağıma aldım. "Bizde böyle devam ederiz. Biraz daha anlat şu Mert'i. Merak ettim ne özelliği var da seviyorsun onu" "Yaa keşke Mert'i sen de görseydin Fırat. Onun çok tatlı tombul yanakları, yemyeşil gözleri var. Sonra kreşte hep evcilik oynuyoruz. O baba oluyor, bende anne bir tane bez bebeğim var. Adı Safinaz o da bizim bebeğimiz oluyor." diye anlatırken minik elleri kendiliğinden çenemde geziyordu. Gözlerini çenemden ayırıp gözlerime çevirdi. "Biliyor musun biz büyüyünce Mertle evleneceğiz. Mert bana evlenme teklif etti. Bende kabul ettim. Sonra akşam anneme anlattım ama annem daha küçük olduğumuzu büyüyünce evlenebileceğimizi söyledi." diyerek kıkırdadı. Daha sonra aklına gelenle minik dudakları şaşkınlıkla aralandı. "Aa ben sana annemi anlatmayı unuttum. Annem de normalde bana Yağmur der ama ben onu birazcık sinirlendirince ellerini böyle beline koyar" diyerek kucağımda annesinin hareketini taklit eden kızla keyfim iyice yerine gelmişti. "Yağmur Rüya Tekiner diye tüm ismimi söyler" diyerek kıkırdadı. Tekiner mi? B kız Dicle'nin kızı mıydı? Belki de Asinin kızıdır diye bir yanım rahatlamaya çalışsa da içimde kötü bir his oluştu. Belki de Dicle evlenip çocuk yapmıştı. Hayır Dicle asla böyle yapmaz. diye kendi kendime düşünerek bir yere varamayacağımı biliyordum.. "Yağmur senin annenin adı Asi mi?" Yağmur şaşkın gözlerle baktı. "Hayır ama sen Asi teyzemi nereden tanıyorsun ki?" diye şaşkınca sordu. Asıl şaşkınlığı benim yaşadığımı bilmeden.. "Asi senin teyzense annenin adı.." derken arkamızdan Asinin sesi duyuldu. "Seni kıkırdak yine mi yakışıklı birini buldun?" diye arkamdan konuşarak önüme geçti. Beni görmesiyle ağzı açık bana bakakaldı. Ben kucağımdaki Yağmurla ona bakarak konuştum. "Merhaba Asi" Asi, selamıma hiçbir karşılık vermeden sert bir tavırla Yağmuru istedi benden. "Yağmur hadi gel kucağıma. Nişan başlamak üzere" deyip Yağmuru kucağımdan sökercesine alıp götürdü. Asininarkasından baktım. Kucağında giden çocuğun teyzesine sarılıp gidişini izledim. Yağmurla konuşmak biraz dağıtmıştı sanırım beni. Derin bir nefes alıp, üstümü düzelttim. Sonunda ben de içeriye girdim. Asinin geçtiği yerleri gözlerimle takip ettim.Piste yakın bir masaya Yağmurla geçti. Onları ayakta gülümseyen yüzüyle Diclebekliyordu. Dicle çok değişmişti. Bir olgunluk gelmişti. Daha da güzelleşmişti sanki.Asinin Yağmuru kucağına verirken söylediği şeyle gülüşü dondu, gözleri balosalonunda dolaşıp beni buldu. Gözleri uzun süre üstümde kaldı. Meriç ileIrmağın içeri girmesiyle gözünü onlara çevirdi. Küçük bir fragman sizle.. İyi okumalar |
0% |