
Genç adam gözlerini açtığında yabancı bir evde olduğunu fark etti. Kapanmakta ısrarcı olan gözlerini bir iki kez kırpıştırıp kalkmaya yeltendi fakat vücuduna yayılan keskin ağrı ile bedeni tekrar yatakla birleşti. Dudaklarının arasından çıkan inleme sesiyle içeriye yaşlı bir adam girdi. İri heybetiyle kendisine bakan adamı tanıyamadı. Yabancısı kaldığı adam ise önüne eğilip, “İyi misin evlat?” dedi. Kurumuş dudaklarını yalayıp, “Kimsiniz?” diyerek yabancılığını atmak istiyordu. Sesindeki yorgunluk karşısındaki adamın tebessümüne neden oldu. Bu durum Sinan Bey’in gerildiği durumdan çıkmasını sağlıyordu. Kendisine bakan kahve gözlerde tehlike yoktu.
“Cami avlusunda bayıldın, seni hastaneye götürecektim ama o an da hastane olmaz diyerek sayıklayınca seni eve getirmek zorunda kaldım. İyi misin şimdi?” Sinan Bey olanları kesik kesik hatırlayınca başka bir soru sormadan evde dolaştırdı bakışlarını.
“Ne kadardır buradayım?” Mehmet Bey, sorulan soruya karşın, “Bir haftadır,” cevabını verdi. Sinan Bey bu kadarını beklemiyor olacak ki kaşları çatıldı. Tekrar kalkmaya yeltendiğinde bu sefer durduran Mehmet Bey oldu.
“Dur evlat dur, yaran daha taze. Bir iyileş öyle kalkarsın.”
“Kalkmam lazım, acil eve gitmeliyim.”
“Tamam, ben sana yardım edeceğim ama bugün burada kalman daha doğru olacak.” Sinan Bey, daha fazla reddetmeden, “Telefonumu alabilir miyim?” dedi. Mehmet Bey gülümseyip köşedeki çekmeceden telefonu çıkarıp uzattı. Kapalı olan telefona bakakaldığında, “Şarjı bitmişti bizde doldurup oraya bıraktık,” dedikten sonra ayağa kalktı. Mehmet Bey, odadan çıkınca Sinan Bey, kapalı olan telefonu açıp çok beklemeden Aysun Hanım’ı aradı. Çok sürmeden açılan telefon ve endişeli ses genç adamın canını sıktı. İçi burkuldu, günlerce habersiz bekleyen sevdiği kadına o an sarılmak istedi lakin yapamadı.
“İyiyim güzel karım, merak etme sen beni. Yarın eve geleceğim.” Telefondaki sesin titrediğini fark etti. O an Aysun Hanım’ın ağladığını anlayınca kendisinin de gözleri doldu. “Şşş, bak ben iyiyim. Küçük bir kaza sadece.” İşin ne kadar ciddi olduğunu söylese karşısındaki kadını rahatlatamazdı.
Aysun Hanım iç çekip, “Öldüm meraktan,” dedi. “Her yerde seni aradık.” Bir şey diyemedi genç adam. Ne diyebilirdi ki? Kardeşinin ihanetini nasıl dile getirirdi? Burada olmasının müsebbibi kardeşiyken neyi savunabilirdi? Konuşmasını kısa tutup vedalaşarak aramayı sonlandırdı akabinde Kenan’ı arayıp durum hakkında bilgi aldı.
“Çipi bir an önce güvene almalıyız Sinan.” Sinan Bey, o an ceketine bakıp, “Halledeceğim ben,” dedi. Çipin içinde şirkete dair bilgiler ve parmak izi vardı. Parmak izinin sahibi kendisiyken daha sonra değiştirmesi gerekiyordu. Kendisi güvende değilken çipte güvende değildi. Karşı tarafa geçerse bütün bilgiler değişebilir parmak izi başka bir kişiye geçerdi. Ailesinin geleceği ve şirketteki bütün mal varlığını koruma altına almalıydı.
“Haftaya yapılacak toplantıda Mahir’in dosyasını askıya alın.”
“Neden bir sıkıntı mı var?” Sinan Bey’in kaşları olabildiğince çatıldı. Vücuduna saplanan acıdan daha çok acı veriyordu kardeşinin yaptıkları.
“Hayır, sadece başka zamana aktarmak istiyorum Mahir’in projesini.” Şu an olabildiğince bilmezliğe vuracaktı. Mahir Bey’i köşeye sıkıştıracak ve onun yaptıklarını alt üst edecekti.
“Sinan, şey... Mahir dosyayı bu sabah öne çekip halletmiş.” Elini yumruk yapıp yatağa vurdu genç adam.
“Nasıl yapar bunu Kenan, nasıl izin verirsiniz?” Kenan Bey, bu durumu anlayamıyordu. Sinan’ın ne derdi olduğunu anlamaya çalışır gibi, “Kötü bir durum var,” dedi şüpheli bir sesle.
“Gelince her şeyi anlatacağım, şu an Mahir’i göz hapsinde tut sen.” Telefonu kapatıp öfkeyle soludu. Safir mavisi irisleri koyulaşmış, zihnindeki yoğunluk artmıştı. Ayağa kalkınca merdivenlerden inen kişiyle göz göze geldi bu sefer. Tahmini kendisinin yaşlarında olan genç adamın yanına gelmesi ile, “Lavabo,” dedi çekingen tavrıyla. Karşısındaki genç adam kendisine eşlik edeceğini söyleyip yan yana yürümeye başladılar. Kendisi gibi yanındaki adamda sessizdi. Lavaboya girip işlerini hallettikten sonra elini yüzünü yıkadı. Aynadaki aksine bakınca solgun bir yüz gördü. Gözaltları halkalanmış, kısa sakalları uzamıştı. Banyodan çıkarak ilerlediğinde karşısına çıkan genç adamla durdu.
“Bir ihtiyacınız var mı diye bakmıştım.” Gülümseyip, “Yok, teşekkür ederim,” deyip kendisine ayrılan odaya ilerledi.
“İyiyseniz, balkonda kahve içelim.” Sinan Bey, reddetmeyip, “Olur,” dediğinde ön balkona geçip oturdular. Evin etrafını izledi. Serin havanın yüzüne çarpması bir nebze iyi hissettirmişti. Abdullah Bey, Leyla Hanım’ın yaptığı kahveleri alıp geldiğinde karşısındaki adamın tedirginliğini görebiliyordu. Onu tanımıyordu, yolu buraya nasıl düşmüştü bilmiyordu. Fincanları sehpaya koyup bir müddet Sinan Bey’i izledi.
“Başımdan ne geçtiğini merak ediyorsunuz değil mi?” Sessizlik bozuldu. İki genç birbirlerine baktı. “Abdullah,” dedi sözünü devam ettirmek isteyen genç adama. Önce tanışmak istemişti. Aynı şekilde Sinan Bey’de kendini tanıttı.
“Abdullah Bey, inanın bana buraya nasıl geldim bilmiyorum. Başımdaki ufak bela size bulaşmaz merak etmeyin. Sizi de tedirgin ettim.” Abdullah Bey, Sinan Bey’in bu sözüne karşın soğuk tavrını sürdürüyordu.
“O sizin kendi meseleniz fakat aileme bir zarar gelsin istemem. Şayet öyle bir durum varsa size ev dışında yardımcı olmam daha uygun olur.” Sinan Bey, gülümseyip, “Merak etmeyin bu akşam gideceğim. Benimde evde bekleyen bir ailem var ve onlara gitmek için can atıyorum,” deyip kahvesinin son yudumunu aldı. O an balkon kapısına emekleyerek yaklaşan küçük kızı gördü genç adam. Masmavi gözlerle kendisine bakıyor bir yandan babasının bacaklarına dolanıyordu. Dudakları kıvrıldı. O an aklına özlemle oğlu geldi. Tebessümü artarken bir yandan küçük kızın saçlarını okşadı. Abdullah Bey küçük kızı kucağına aldığında Sinan Bey’de oturduğu yerden kalktı. Balkondan çıkmadan evvel, “Kıbleyi gösterebilir misiniz, namaz kılmam gerekiyor,” deyip adımlarını içeriye yöneltti. Abdullah Bey, Sinan Bey’e yardımcı olduktan sonra küçük kızla odadan çıkıp kendi odasına girdi. Sinan Bey ise önce vakit namazını eda edip ardından bol bol dua etti. Önce bu aileye sonra kendi dertlerine...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 29.65k Okunma |
1.85k Oy |
0 Takip |
52 Bölümlü Kitap |