Yetişkin öğeleri içerir, yaşı küçük olanlar uzak dursun.
Dün gece beni üzmemek -belki de korkutmamak- için bitirmediği lafını bitirdi: "Senin güvenlik anlayışın, benim güvenlik anlayışıma uymuyorsa; benim de kendi isteklerimi devreye sokmam gerekir." Tehdidi zihnimin içinde bir yankı etkisi yarattı.
Yine aynı şeyi yapıyordu. Benden çok çok güçlüymüş; aramızda ezici bir fark varmış gibi hissettiriyordu. İsteyerek ya da istemeyerek, o çok kibirliydi; tıpkı Karan gibi.
Zehirli dilinden kelimeler dökülmeye devam etti. "Açlıktan bayılacak hale geldiğinde, seni taşımam gerekecek. Ne tuhaf değil mi Eren? O küçük miden varlığıma dayanamadığından bulanıyorsa, seni kollarım arasına almam gerektiğinde ne hale geleceksin kim bilir?"
Bunun üstüne ona baktım. Sadece baktım. O da bana baktı. Bu sözleri söylerken, beni kıracağını biliyordu. Yine de yapmıştı.
Dudaklarımı yaladım, gözlerimi başka bir yana çevirdim ve sonra tekrar ona döndüm.
Düz ve robotik bir sesle, "Geber, piç kurusu." Dedim. Daha fazla yüzüne bakarak kaybedeceğim zamana değmezdi, arkamı döndüm. Kapı kilidini açtığım anda, ansızın gaza bastı ve biz son sürat ilerlemeye başladık.