Çünkü susmaktır sevmek, izah edilemez.
Emre Gür, İstanbul'un en prestijli avukatlık ofisinde zirveye tırmanmıştı. Şık takım elbiseleri ve pahalı saatleriyle tanınan bu adam, birçok davada adından söz ettirmişti. Emre'nin ismi, hukuk camiasında saygı ve biraz da korku ile anılıyordu. İnsanlar onun kibirli tavırlarına alışkındı; gülüşünün ardında sert bir gerçeklik ve titiz bir zekâ saklıydı. Ancak, çok az kişi onun yumuşak yönünü görebilme şansına erişmişti. Arada bir, kibarlığının işaretlerini gösterse de, bu yönünü özenle saklardı. Elif Alemdar, Türkiye'nin en sevilen seslerinden biriydi. Popüler şarkıları her yerde çalınır, konser biletleri anında tükenirdi. Güzelliği ve sahne enerjisiyle dinleyicilerini büyülerdi. Ancak son zamanlarda, Elif'in hayatını alt üst eden bir gerçeklikle karşı karşıyaydı. Tiroit kanseri teşhisi konulmuştu ve doktorlar, tedavi sürecinin sesini kaybetmesine neden olabileceğini söylüyordu. Bu nedenle, Elif'in tek bir arzusu vardı: sesini kaybetmeden önce altı ay daha yaşamak. Birbirinden tamamen farklı hayatlar süren bu iki insanın yolları nasıl kesişecekti? Emre'nin keskin zekâsı ve soğukkanlılığı, Elif'in sahne ışıkları altında parlayan enerjisiyle nasıl bir etkileşim içinde olacaktı? |
Bunları da beğenebilirsiniz
|
0% |