Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left14.
Bölüm
keyboard_arrow_right

Bölüm 20 Savaş

@ukant
Gözcülerden biri koşarak taht odasına daldı.
“Gurukai…gurukai…”
Gurukai’nin ağzı kanla sıvanmıştı. Elinde ki kol parçasından bir ısırık daha alarak gözcüye döndü. Dişlerinin arasında ki Lord Tyron’a ait olan taze eti çiğnerken homurtulu bir sesle cevap verdi.
“Ne var?”
“Ge..gel…diler ef…endim”
Gurukai lüzumsuzluğu hiç sevmezdi. Ağzını geveleyerek ona bir şeyler anlatmaya çalışan gözcüye dönerek ayağa kalktı. Kükreyerek…
“Kim geldi?”
Gözcü kekeleyerek cümleye başladı.
“Ej…ej… derha… ve ordular efendim”
Gurukai arkasını döndü. Ellerini iki yana açarak gerindi. Hızla geri dönerek gözcüye elindeki kemiği fırlattı.
“Ne duruyorsunuz karşımda… Savunmaya geçin… Ne gerekiyorsa yapın… Çabuk”
Gözcü arkasını dönüp koşar adım odadan uzaklaşırken Gurukai eline baltasını alarak onu takip etti.
Savaş çok hızlı başlamıştı. Gurukai kalenin geniş verandasına çıktığında metal sesleri birbirine karışmış ortalık kana bulanmıştı. Elf okçuları surların üzerinden ok yağdırıyordu. Surların içerisinde kalan insanlar ve orklar karşı karşıya kılıç mücadelesi yapıyordu. Daha sonra gök yüzünde süzülen ejderhayı gördü. Ejderha üzerinde taşıdığı kadınla beraber sur kapısına doğru dalış yapmaya başladı. Ağzından püskürttüğü alevler kapıyı yerle bir etti. Ejderha geniş avluya iniş yaptı. Çevresini saran orklara ateş püskürtmeye devam ederek ortalığı yakıp yıktı. Üzerinde ki kadın yere indikten sonra ejderha tekrar havalandı. Kadının gümüş rengi zırhı ve elinde tuttuğu mavi ışık saçan kılıç ışıl ışıl parlıyordu. Ateşlerin arasında geçerek üzerine gelen orkları tek tek savurmaya başladı.
Gurukai okçulara kadını işaret etti.
“Vurun onu… hemen”
Adrick ve Mokays surlardan içeri girmişti. Adrick baltayla bir orku devirirken Mokays’a dönüp,
“Uzun zamandır böyle savaş görmemiştim. Değil mi dostum.”
Mokays istifini bile bozmadan önüne geleni kılıçla kesiyordu.
Adrick, karşısında ki orkun baltayla önce diz kapaklarını kırdı. Yere çöken orka son hamlesini yapmaya hazırlanırken,
“Uzun kulak nerde acaba. Korkup bir yerlere mi saklandı ne dersin?”
Daha sonra orkun çenesini param parça ederek onu yere devirdi. Bu esnada arkadan gelen bir kılıç hamlesini son anda görerek kurtulmak için ileri adım atıp az önceki orka takılarak yere düştü. Arkasından gelen ork kılıcını havaya kaldırmış onu biçmek üzereyken sırtına saplanan iki okla yere yığıldı. Arkasından tanıdık bir ses duyuldu.
“Her zaman arkanı kollamak zorunda mıyım cüce”
Adrick, Trix’e sırıtarak ayağa kalktı.
Getsun kalenin içine kadar ilerlemişti. Kale merdivenlerini tırmanırken El Nasr ve Glorya elmasının yardımıyla önüne geleni kolaylıkla alt ediyordu.
Elf birlikleri geriden ok atarak stratejik noktalarda ki bütün orkları deviriyordu.
Glorya’da bulunan insanlar Ejderha ve Getsun’un geldiğini görünce cesaretlenerek daha iyi savaşmaya başlamışlardı.
Gurukai mağlup duruma düştüklerini görünce yanında ki adamlara,
“Şehri boşaltın… Buradan uzaklaşıyoruz” diye bağırdı.
Kapıdan çıkmak üzereyken Getsun’u karşısında gören Gurukai baltasını ona doğru savurdu. Baltayı seri bir hamleyle engelleyen Getsun, Gurukai’nin arkasına geçip onu duvara doğru ittirdi. Sendeleyen Gurukai kafasını duvara çarparak elindeki baltayı düşürdü. Yere çökmüş vaziyette başından akan kanı bir eliyle silmeye çalıştı.
Getsun kılıcı elinde karşısında durmuş kıpırtısız şekilde bekliyordu. Gurukai ayağa kalktı. Getsunun üzerine koşarak ona son bir hamle yapmayı denedi. Getsun kılıcını yere bıraktı. Bir eliyle Gurukai’nin ensesini diğer eliyle, sol elini kavradı. Onu çevresinde bir tur döndürüp o ivmeyle duvardan aşağı fırlattı.
Kılıcını yerden alarak duvara yaklaştı. Gurukai’nin toprağa çakılmış bedeni aşağıdaydı. Sağ elinde tuttuğu kılıcı havaya kaldırıp onu izleyen halka bağırdı.
“Gloryaaaa…..”
modal aç
modal aç
modal aç