Ertesi gün handa bir masada toplanarak Adrick’in önünde ki haritadan ne tarafa gideceklerini kararlaştırmaya çalışmaktadırlar.
Adrick, “Bakın! Bu kasabanın hemen arkasında bulunan dağlara, Kara Kaya Dağları denir. Ben eskiden bu dağların derinliklerinde ki madenlerde yaşardım. Madenlere gitmeyeli yıllar oldu ama kuzenlerim hala orada olmalılar. Dağların hemen arkasındaysa Işıltılı Orman yer almakta.”
Getsun, “Görünüşe göre ya madenlerden geçeceğiz ya da kanyon yolundan dolanacağız.”
Adrick, “Bence dağlardan geçmeliyiz. Daha güvenli. Hem bu bize zaman da kazandırmış olacak. Kanyondan gidersek orklarla karşılaşma olanağımız yüksek. Kuzenlerim bizi iyi karşılayacaklardır. Hepinize birer cüce birası ısmarlayacağıma söz veriyorum.”
Adrick’in gözleri diğerlerine bakarken parlamaktadır.
Getsun, “Peki o zaman madenlerden geçelim.”
Kasabadan ayrılarak Adrick’in öncülüğünde dağa doğru tırmanırlar. Hedeflerine vardıklarında taştan yapılmış devasa bir kapı onları karşılar. Kapının iki yanında cüce işçiliğiyle oyulmuş taş kabartmalar hemen dikkati çekmektedir. Adrick büyük bir hayranlıkla kapıya bakarken,
“İşte buradan geçeceğiz. Atalarımın yaptığı eseri görüyor musunuz? En iyi cüce taş ustalarının elleriyle yapılmıştır bu kapı”
Mokays, “Muazzam”
Kul, “Etkileyici, içerde daha ne eserler saklıdır kim bilir.”
Getsun, “Kapı kapalı görünüyor. Birinin açması için tıklatmamız mı gerekiyor?”
Adrick, “Hayır, hayır… cüce madenlerinin kapıları korunaklıdır. Önce şifreyi çözmeliyiz. Şu oyuklarda ki taşları görüyor musunuz? Eğer taşları yerine doğru şekilde koymayı başarırsak kapı açılacaktır. Siz bekleyin ben hemen hallederim.”
Adrick tek tek taşları denemeye başlar. Diğerleri kenarda oturmuş beklemektedir.
Adrick, “Hmm… bu da değil. Şu muydu acaba…”
Kul, “Hey Adrick, daha bekleyecek miyiz?”
Adrick, “Bir saniye çok az kaldı.”
Trix, “Kanyondan gitseydik şimdiye varmıştık. Klavuzu cüce olanın burnu …”
Adrick, “Dikkatimi dağıtmazsan çözeceğim uzun kulak”
“Çekil istersen bir de ben deneyim”
“Hıh… bir elf cüce madenlerinin kapısını açabilecek mi sanıyorsun?”
“Çekil bakalım. Şunu şuraya, şunu da şuraya, hmm… şunu da şuraya koyalım.”
Gürültülü bir sesle taşlar oynamaya başlar. Kapının üzerinde ufak taş parçaları dökülür. Yavaşça madenlerin kapısı açılır. Trix, gülümseyerek Adrick’e bakış atar. Adrick homurdanarak,
“Neredeyse açıyordum”
Getsun, “Haydi bakalım bir an önce gidelim. Vaktimiz iyice daralıyor.”