Ölüler dünyası, denizlerin derinlikleri ve kaybolmuş efsaneler… Hepsi bir araya gelir ve bir sırrın ardında saklanan güçler, kaderin ta kendisini değiştirir. Mortis, karanlık geçmişinden kaçmaya çalışan bir adam, ancak karşılaştığı her yeni sır, onu ölümle yüzleştiriyor. “Mor Mühür” adıyla bilinen antik bir obje, eski zamanlardan kalma bir lanet taşıyor. Herkes bu mühürün gizemini çözmeye çalışırken, Mortis’in kaderi ona farklı bir yol çiziyor: bu mühür, sadece ölüler için değil, yaşayanlar için de bir tehdit. Bir grup korsan, bu gizemi çözmeye çalışırken kendi içindeki ihanetlerle ve ölümcül sırlarla yüzleşiyor. Ancak Mortis’in bu lanetle olan bağlantısı, hem karanlık güçleri hem de ölüler dünyasını yeniden uyandırabilir. Bütün bu sırları çözmek için, Mortis ve arkadaşları, zamanla yarışan bir yolculuğa çıkmak zorunda kalacak. Fakat bilmedikleri bir şey var: bazen en güçlü gücün, ölümü bile aşıyor olması gerekebilir.

Bere, duvarların ötesini görmek için mor valiziyle bir plan yapar. İşler doğru giderken hiç beklemediği etkenler zombiler ve insanlar çıkar.

Ölüm bahşedilen ve dengeyi korumakla yükümlü sözde iki kız kardeşin kendi dengeleri bozulunca ortaya sürpriz bir şekilde çıkan bir varisin acınası sonu.

Mor Ölüm’ün gölgesinde kalan dünyada, her şey değişmek zorundadır. Yıkımın ve ihanetin izleri derinleştikçe, geriye kalan tek şey direnişin ateşi ve halkın umudu olacaktır. Mor Sancak’ta, kaybedilen her şeyin ardından gelen sancıların öyküsü başlıyor. Geçmişin karanlıkları hala takip ederken, yeni liderler halklarını birleştirmeye ve onlara özgürlüğü getirmeye çalışmaktadır. Ancak güç, sadakat ve ihanet arasındaki ince çizgi giderek daha zor bir hal alır. Direnişin sancıları, her adımda daha ağırlaşırken, büyük bir dönüşümün eşiğine gelinmiştir. Her şeyin sona erdiği düşünüldüğü bir zamanda, Mor Sancak, yeni bir umudun, yeni bir savaşın simgesi olarak doğar. Ama bu direniş, yalnızca geçmişin mirasıyla değil, karanlığın kendi derinlikleriyle de yüzleşmek zorundadır.