Attığı her adımla büyülenen Merih kafasını kaldırıp uzunca baktı etrafa. İçerisi sıcak ve nemliydi. Ama güzel kokular geliyordu burnuna. Gölün hemen ardında gördüğü çiçeklerle o güzel kokunun nereden geldiğini anlaması uzun sürmedi. İçerisi yeşillikler ve çiçeklerle kaplıydı. Bir seraya benziyordu. İlerledikçe başta rengarenk olan çiçeklerin ardından kıpkırmızı çiçekler karşılamaya başladı onu. Merih dikkatlice bakmaya çalıştı. Daha önce hiç görmediği bir çiçek türüydü bu çiçekler. Ve gittikçe daha da sıklaşıyor her yeri sarıyordu. Tek kelime dahi etmeyen Alçin nihayet durduğunda Merih de durdu. Doğruca Alçin'in sırtına bakarken Alçin yönünü hafifçe ona doğru döndü.
"Korumanı istediğim annem ve kardeşlerim işte bunlar." Merih'in çatık kaşları düzeldi. Yavaşça birkaç adım daha atarak Alçin'in yanına geldiğinde durdu. İçinde bir şeylerin koptuğunu hissederek yutkunurken soru soramadı, hiçbir şey söyleyemedi. Yalnızca şaşkınlıkla bakıyordu. Çünkü tam karşısında duran şey mezarlıktan başka bir şey değildi. |
Bunları da beğenebilirsiniz
|
0% |