ahmet uluçay'a
köylü anne, şehirleşememiş baba.
rahlede kuran, masada rakı.
söndürülmüş hayaller dolu kültablası...
okulda mazlazgirt meydan muharebesi,
evde kerbala,
coğrafyada sahilden esen ılık meltem,
evde hırçın fırtına.
belkide bizimle savaşa giren almanya yenilmeseydi misal,
bizimle hayata giren anne babalarımız yenildiği için
biz de yenilmiş sayılmayacaktık!
annenin duaları babaların küfürlerinde yankılanırken
çatı akıtıyor.
senin gözyaşlarının hüznü bu realizme sökmez oğlum!
hadi artık ağlama.
artık sen de büyüdün ve biliyorsun,
ne onlar yanlış oynadı, ne senaryo yanlıştı.
ama allahım nedense herşey yanlış yanlış yanlıştı...
ben sınıfı geçtim ama hayatta kaldım anne,
karnemi kime göstereceksin?
şimdi tanrım söyle bana benim mi
günahım bütün günahlarım?
ben doğmadan önce bakkalın veresiye defterindeki aile borcu kadar üzerimize yapışmışken her şey.
karpuz kabuğundan gemilere binen babamın eli ellerimde,
yürüdük otuzunda elli gösterenlerin semtinden gülhaneye,
kadınların ağzına en çok dua, erkeklerinkine küfür yakışırdı;
ama hiç yakışmazdı babalar çocuklarının ellerine...
şimdi baba olma arefesinde benim olmayan günahları
babama ve sana iade ediyorum tanrım!