Lara, annesinin ölümü sonrası geçmişiyle bağlarını koparıp babasının doğup büyüdüğü kasabaya taşınır. Ancak bu kasaba normal değildir. İnsanlar geçmişten konuşmaz, gece çöktüğünde kimse dışarı çıkmaz ve saat kulesi her gün tam 8:05’te durur. Sanki bir şey zamanı tutuyordur. Lara bu garipliğin ortasında yalnızlaşırken, bir gün ormanın derinliklerinde terk edilmiş köşkte yaşayan Ares adında bir gençle tanışır. Soğuk, uzak ve karanlık bakışlı bu çocuk, herkesin görmezden geldiği biri gibidir. Ares’in kasaba hakkında bildiği karanlık gerçekler vardır — çünkü o, zamanın kırıldığı günde oraya hapsolmuştur. Lara ve Ares arasında tuhaf bir çekim oluşur. Onları birbirine bağlayan sadece duygular değil, aynı zamanda geçmişin laneti ve geleceğin sırrıdır. Lara, Ares’i kurtarmaya çalışırken, onun karanlık tarafına da giderek daha fazla çekilir. Ama bu romantizm, fedakârlıkla, acıyla ve hatta ölümle sınanacaktır.

> “Beni sevmek ölümle dans etmek gibiydi. Her adımda biraz daha yanacaktın.” Arya Demirhan, ailesini mafyanın kirli ellerinde kaybettiğinde yalnızca bir şey hissedebildi: intikam. Yıllarca sessiz kaldı. Plan yaptı. Bekledi. Ve o gece… yaralı bir adam hayatına düştü. Yalın Karayer, soğukkanlı bir tetikçiydi. Geçmişi kadar sessiz, elleri kadar kanlıydı. Arya onu kurtardı. Oysa o, belki de onun aradığı adamdı. Belki de düşmanıydı. Ama bir sorun vardı: Kalbi, düşmanına karşı savaşmayı unuttu. Karanlık sırlar ortaya çıktıkça, Arya bir seçim yapmak zorunda kaldı: Ya onu öldürecekti… Ya da âşık olup kendini yok edecekti. > “Adını kanla yazdım. Şimdi oku... Ve unutma, ben senin cezanım.”

Kar kadar sessiz, Ateş kadar tehlikeli...

"504K: Küllerinden Kalan" Kael, bir gülüş uğruna tüm sessizliğini feda etti. Utku’ya olan karşılıksız sevgisiyle yanıp, onun için kendi sonunu seçti. Boran, bir abinin sıcaklığıyla Utku’yu sararken, kendi canını ateşe verdi. Ve Sarp’la Serin… Onların kaderi, ölümden çok daha ağır bir karanlığa gömüldü. Bu, bir oyunun değil… kalbin çığlıklarının hikâyesi. Kazanmak isteyenler değil, sevmeye cesaret edenler yazdı bu hikâyeyi...

Okula yeni gelen Alya ve onu zorbalayan okul sahibinin oğlu Gökhanın arasında ki ilişkiyi ele alıyor.

Şimdi siz bir savcıyla, bordo bereli bir askerin hikayesini okicaksınız. Ölümler ve ölenler, kalanlar ve kalamayanlat hepsi bu hikayenin birer parçası.

Zorbalanan bir kızın okul degistirip makyaj yapmaya baslaması.Ve iki erkeginde tek bir kizdan hoslanmadi.

Bir kızın hayatta kalma savaşıyla bir doktorun geçmişte yarım kalan hikayesini kurtararak tamamlama çabası

Bı kalp bikere sever sen benim ilkimsin

Abisinin yaptığı hata yüzünden hayatı mahvolacağını sanan Ela…

Satranç tahtasında, adalet savaşı Aşk hamlesi, adaletin oyununu bozar mı? Genç bir ceza avukatı olarak adaletin tarafında duran Nisan, annesinin ölümünden sonra gerçeği aramak için eline ulaşan mektup ile Karadeniz’e döner. Ancak karşısına çıkan adam Kuzey Kaleli yalnızca geçmişin gölgesi değil, geleceğin anahtarıdır. Soğukkanlı bir stratejist. Yıkıcı bir miras. Ve adaleti kendi elleriyle yazmak isteyen iki yalnız ruh. Birbirlerini çözmeye çalışırken, her hamlede daha da iç içe geçerler. Bu sadece adaletin değil, aşkın da oyunudur. Ve oyunun sonunda ne şah kalır... ne de sağlam bir kalp. “Adalet Oyunu” ♟ Bir adalet savaşı. Bir aşk tuzağı. Her hamlede yeni bir sır. Kitap kapağı tasarımı bana aittir. Çizimi, fikir tasarımı bana aittir. Kapak tasarımı ile ilgili fikirlerinizi ve ön söz ile ilgili fikirlerinizi lütfen belirtin.

Görme dedi görmemek için yeşillere bulandım

Adaletin duvarları bazen hapisten daha karanlıktır. Arden Ece Bozkurt, çocuk yaşta dayısının hayalini devralarak gardiyan olur. Fakat T Tipi Cezaevi`nde karşılaştığı ilk gerçek, mesleğin şerefi değil, çürümenin ta kendisidir. Bir gün işkence için indirildiği mahkûmun göğsünde tanıdık bir dövme görür: Kelepçe. Aynısı onda da vardır. Aynısı, geçmişinde sakladığı bir adama aittir. Ve mahkûm, ona bir cümle fısıldar - sadece çocukken amcasından duyduğu o cümle. O andan sonra her şey değişir. Aşk mı? Savaş mı? İhanet mi? Hepsi bu kelepçenin gölgesinde başlar. Ve hikâye, bir kan gölünde, bir çığlıkla biter... Ama bazı sonlar, sadece uyanışın ilk adımıdır.

Ben asya 21 yaşındayım

Selammm Arkadaşlarımın gazıyla yazdığım kitabı buraya yazıcak olmam beni çok duygulandırdı. Kitabı başına göre yargılamayın başı lise aşkı ama her şey değişecek. He birde isimleri yazmadım kopya olur diye. Bu arada helal aşk olacak. ♾️ “Booş verr, tarih bizi yazmasın mükemmel olmasın benim kalbim her şeye yeter” bağıra bağıra şarkı söylerken ……. bana bir soru yöneltti. “Bana da yeter mi? “ Onun sorusuna gülüp başımı salladım ve devam ettim. “Bir mucize sunmasın hep adil olmasın, hayat bu inanmaya değer” erkekler alkışlarken biz gülüyorduk. İleriden gelen ses ile yüzümüz ciddileşmişti. Ne oluyordu. Bizim korktuğumuzu anlayınca ……… ayağa kalktı. “Tamam, sakin olun biz bir bakalım.” dediğinde bende ayağa kaktım “Korkuyorum, bende geleceğim.” dediğimde ısrar edeceğimi bildiği için derin bir nefes alarak kafasını salladı. “Tamam bir tanem gel, ama elimi tut” bende tam başımı salladığımda kulaklarımızı inletecek derecede bir çığlık kopmuştu. Gözlerimi büyüttüğümde …………’nin ………’e sarıldığını gördüm aynı zamanda ağlıyorduda. NE BOK DÖNÜYOR BURADA? O biraz kendine gelince ayağa kalktık ve sesin geldiği tarafa gittik. Gördüğümüz şeyle …… çığlık atarken ben sersemlemiştim. Olmadı dimi, yok yok olmadı. Has….

Işıklar sadece karanlıkta yanar.

Babasının karanlık tesisinde mahkumların kalplerini alan Manolya Mira,hatırlayamadığı çocukluğunda işlediği suçun günahını kendi kalbine hapsetmiştir ve bu suçun en çok yaraladığı geçmişten gelen bir yabancının ellerine hapsolmuştur. Kader ikisininde bağlarını karmakarışık bir düğüm yaptığı bu yolculukta saklanan sırlar açığa çıkacak,günahının kefaretini ödemek için bambaşka yollarda bulacaktır kendini. Kendisine Şeytanın dölü diyen annesi ve onu bir kukla olarak gören hastalıklı babasının hüküm sürdüğü bu acı hayatta tutunduğu tek kişi o yabancı olacak,pençeleri derisini yırtsa da ona sarılmaktan vazgeçmeyecektir fakat derinlerde daha farklı şeyler vardır. Hiç bilmediği başka bir kimliği ve o kimliğinin zihnini istila ettiği karanlık düşüncelerle bu savaştan sağ çıkması gerekmektedir.

Bir mafyaya satılıp aşık olan denizimiz

Ortaklık uğruna evlenmek zorunda kalan Yiğit ve Ayla`nın hikâyesi. Ayla Çevik kendi öz anne ve üvey babası tarafından kendi çıkarları uğruna resmen satıldı. Ama Ayla Çevik hiçbir şeyin karşısında boyun eğmeden dimdik ayakta durdu ve tek başına mücadele etti. Yiğit Karahanlı, peki o neden bu evliliği kabul etti? Sebebi sadece ortaklık mıydı? Bu hikâyede; intikam, yıkılış, yok oluş ve yeniden doğuş var. Bu hikâyede Yiğit ve Ayla yana yana kül olacaklar ama küllerinden doğmayı başaracaklar. Bu hikâye Yiğit ve Ayla`nın yeniden doğuş hikâyesi.

Klasik gerçek aile hikayesidir bu kitapta Eylülün hayatını öğrenicez

Nur 13 yaşında ailesi sandığı kişilerin gerçek ailesi olmadığını düşünür DNA testi yaptırır biyolojik ailesi olmadıklarını öğrenir

Bu sabah hayatımın bu şekilde değiştiğini bilmeyerek maalesefki uyanmıştım

Miray okuldan eve dönerken kafasına aldığı darbeyle bilincini kaybedip yere yığılmıştı.Gözlerini yavaş yavaş araladığında evde ya da sokakta değildi. Ne olduğunu yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştı.”Öğrencileriyle son dersini yaptıktan sonra sahil kenarında eve doğru yürümeye başlamıştı.Kafasına aldığı darbeyle bilinci kapanmıştı” aniden hatırladığı olayla yataktan hızla doğruldu karşısında bir adam koltuğa oturmuş Mirayı izliyordu.Evet Miray bu adamı tanıyordu. Babasının şirketteki ortağı;”Kılıç Altun”Miray’ın ağzından çıkan isme karşı Kılıç Altun sırıttı. “Sonunda uyandın uyuyan güzel” Miray bilmiyordiki bu saatten sonra hayatı hiç tahmin edemeyeceği kadar değişecekti.

"sen sadece benimsin sana benden başka kimse dokunamaz"

Ya kendi yönünü bulacaksın..ya da kendini kaybedeceksin.