

Çalma listesi ile keyifle okuyabilirsiniz
YouTube :https://youtube.com/playlist?list=PLPNbow2aYCluTyL-DmOqASlnv5cYBdAjA&si=q1SlAe72Uw2E7nBK
Spotify:https://open.spotify.com/playlist/3fPulbnOkIUqlJfkdftKg9?si=IT4jwxlnTRO-iIX-cXxtNw
bu nasıl münkün olabilirdi nasıl oldu hiç bir fikrim yokru ama draconun öldü bildiği kollarımda kan kaybından öldü diye bassetiği kardeşim dediği dostum dediği yoldaşı sırdaşı herkezin öldü diyebildiği
draconu uğrana mafolduğu yıllarca pisikilojik destek aldığı yıllarca yasını tuttuğu kişi şuan tam karşımızda duruyordu
blaith zael ...
2 yıl önce - yazarın anlatımıyla
saat sabah 06:30
bu gün günlerden kasvet bugün günlerden kötülük yada belkide her gün öyledir?
her zaman her gün saat her dakika kötülük,karanlık oradadır? yanı başımızda ruhumuz bile duymuyordur olanları belki ? güneş bugünde doğmuştu her gün olduğu gibi güneş bugünde doğmuştu karanlıklarla beraber bugün bir çok felaketin
gelmeye başlayacağı o gündü bir çok olayın ve gerçeklerin vakti geldiğinde ortaya çıkmasını sağlayacak o gün kaderin ağlarını öreceği bir çok günden biriydi bi vakitler yıllar yıllar önce önce elserin valdereth ailesi vardı soyu iki evladından devam etti bir kızı ve bir oğlu devam ettirdi soyu onun soyu iki dala ayrılmıştı kızı carol elserinve oğlu alex elserin yüce hogwars büyücülük okulunun diğer kurucuları caelyhar myrr tharvus eidem nisara veylen nasıl oldu bilinmiyor kimse gerçeği bilmiyor onların soyunu vârisinleri ortada yoktu bazılarını göre soyları kurumuş yok olmuştu ama elserin valdereth soyu yürümüştü
bir kızından ve oğlundan ama zaman geçti yıllar yıllar geçti nasıl olduğunu anlayamadan bişey oldu çok önemli bir olay geleceği yazacak kaderi belirleyecek o olay kader yine ağlarını örmüştü elserin soyunun iki dalından birine kızı carol elserin ailesine türk kanı karışmıştı bu türk kanı herşeyi değiştirecek kaderi ve tarihi değiştirecekti elserin oğlu safkan ingiliz olarak soyu devam ettirmişti ama kızı kızının torunları devam ettirdiği soyuna türk kanı karıştırmıştı seneler sonra çok şey değişmişti zira aynı soydan gelen iki aile düşman olmuştu çünkü kader işte elserin oğlunun soyundan gelen serenya elserin bir velarion'a aşık olmuştu bu aşk yaşanan herşeyin felaketi olacaktı velarion'lar bu kaderde bir çok rol oynayacaktı
bu nasıl mı olacaktı ? size anlatayım
bu üç aile alex elserin, carol elserin ve velarionlar
elserin soyu alex elserin ve carol elserin ikiz kardeşlerinden devam edecekti
yıllar geçti hatta belki asır geçti yıllar yavaş yavaş günümüze gelirken carol elserinin ailesi türk kanı karıştı kader ağlarını böyle ördü sonra alex elserin ailesi onlar soylu ingiliz ailesi olarak yollarına devam ettiler alex elserin ve carol elserin ikiz kardeşler asla iyi anlaşamadılar yıllar sonra ikisi öldükten sonra bile bu aile bu iki vâris aile birbirlerinden adeta nefret ettiler carol elserinin soyuna türk kanı girince bir birlerine iyice düşman oldular iki aile aynı soydan gelen iki aile birbirlerine düşman oldular ama bunlar sadece felaket devrinin başlangıç tohumlarıydı sonra kader yıllar sonra bir düğümünü velarion'lara attı günümüz seneler öncesinde alex elserinnin soyundan gelen vâris serenya elserin soylu bir aile olan velarion'lara oğlu lucen velarion'a delicesine aşık oldu onların kaderide yazılmıştı am onlardan yıllar önce lucen velarion babası carlos velarion on yada onbirli yaşlarda hogwarsa gelmişti onunla beraber aynı yaşlarda aynı yılda elserin varisi büyücülük okuluna gelen nadir türkler marcus bora elserin gelmişti
carlos velarion genel velarion ailesine kıyasla daha iyi daha nazik kibar iyi bir velariondu zira kendisi arkadaş canlısı biriydi kimseye zorbalık yapmazdı
marcus bora elserin ise çekinken bir çocuktu insanlar onu türk oldu ve elserin vârisi olduğu için insanlar onu ucube gözüyle bakıyor hatta varis olarak kabul etmiyordu ama hakikat değişmezdi onun damarlarında elserin kanıda akıyordu herkes onu dışladı o dönemin alex elserinin soyundan gelen diğer atasıyla aynı adı taşıyan alex elserinde içten içe onu varis olarak kabul etmiyordu ailesi elserin valdereth oğlu alex elserinin soyundan geldiği için oğullarına bu adı vermişti tek bir kişi marcus bora elserinin dışlamamıştı carlos velarion ikisi şaşırtıcı derecede arkadaş oldular dost oldular ama bu huzur kısa sürdü
marcus bora elserin annesi normal bir insandı büyücü değildi fanilerin dünyasında başarılı bir savcıydı babası ise Auravest elementler konseyinde çalışan şerefli bir insandı ve elserin varisiydi ama mağlesef büyü bakanlığı şerefli değildi sahip olduğu güçlerini kullanarak fanilerin dünyasında bile öyle pis işler yapıyorlardıki büyü bakanlığı tamamen pislik çamuruna batmıştı annesi ve babası bunu durdurmak istediler amcasıda güçlü bir adamdı üçü beraber şavaşmışlardı durdurmak istediler
bakanlığın sırlarını ortaya çıkarmak istediler gizli şekilde yapmaya çalıştılar
aksi halde hayatları tehlikeye girerdi ama bir gün ifşa oldular ve sonu hüsran oldu
onları susturmak için adamlarını gönderdiler marcus bora elserin evdeyken o karanlık gece yaşandı büyü bakanlığın adamları evlerinin kapısına dayandı
kaçış yoktu annesi bora elserin hızlıca bir dolaba sakladılar babası ise onu sevgisinin gücü ile yaptığı büyü ile korumaya aldı belki kendilerini kurtaramazlardı ama ama oğlullarını kurtarabilirlerdi o gece marcus bora elserin saklandığı yerden annesi ve babasını ölümünü izledi öldürülüşlerini büyü bakanlığının adamları marus bora elserini ardılar ama bulamadılar kaçtı diye düşündüler her yerde aradılar ama bulamadılar oradan uzaklaştılar cesetlerini bile öylece ortada acımasızca bıraktılar marcus bora saklandığı yerden annesi ve babasının yanına gitti saatlerce ağladı başlarında amcası öğrenmişti yolla çıkmıştı kardeşi ve ailesini kurtarmak için ama kaderin önüne geçilmiyordu eve geldiğinde yiğeniyle beraber kardeşinin ve karısının başında göz yaşı döktü ama yiğenini koruması için dik durması gerkiyordu o yüzden zorda olsa kendini toparladı önce kardeşi ve karısını gömdü yasını tuttu ve yiğenini yetiştirmeye başladı önce yiğeni artık marcus bora elserin değil sıradan bir büyücü marcus jones oldu ve büyücülük okulana sanki öyleymiş gibi kayıt ettirdi elserin varisi bora slytherin kayıp etti herkes o gece öldürülen ailenin elserin ailesi olduğunu öğrenecekti zamanı geldiğinde ama şimdilik bu aile sıradan bir büyücü ailesi olacaktı marcus jones ta onların kayıp çocuğu
olacaktı carlos velarion dostunu yalnız bırakmadı o herşeyi biliyordu ve yıllar sonra marcus jones yani marcus bora elserin ortaya çıktı ve dostu carlos velarion ile sır katili timini kurdu ama herkes hala elserin varisini marcus bora olduğunu bilmiyordu bu hikaye kütaphanenin yasaklı bölümümdeki tozlu raflarda durucaktı ve zamanı geldiğinde herkes öğrenecekti çünkü ilerde doğacak elserin vârisleri maria afet elserin ve ablası ve abilerinin kaderide yazılmıştı
onlar bora elseri torunları olacaktı carlos velarion dostunu asla yalnız bırakmadı hep yanındaydı ikisi beraber adaletin kılıcını kuşandılar sır katili timini kurdular zaman geçtiğinde kalpleri boş kalmadı tabiki ikiside her şeye rağmen aşklarını yaşadılar carlos velarion zamanla bir kadına aşık oldu evlendi ve bir oğlu oldu lucen velarion ,carlos velarion oğlu alex elserinin soyundan gelen serenya elserin birbirlerine aşık oldular ve evlendiler bu evlilikten draco elserin valerion dünyaya geldi elserin varisi ama bu evlilikten dünyaya gelen tek çocuk draco elserin velarion değildi lakin bunu kimse bilmeyecekti marcus bora elserinin de aşık oldu ve evliliğinden iki kızı oldu lera lale elserin ve diğer büyük kızı diana ela diana ela annesinin karşı çıktığı bir adamla kaçarak evlendiği için yıllarca annesi ve kız kardeşi ile konuşmamış ayrı düşmüştü lera lale elserin büyüdü aşık oldu ve oda evlendi bu evlilikten ise dört çocuk dünyaya geldi bunlardan biri ise en küçükleri elserinin gelecekteki kraliçesi bir olay çok şeyi değiştirecekti marcus bora elserin ve carlos velarion sır katili timini kurduktan sonra düşmanlarını karşı önde olmak için büyücülük kanunlarını çiğnediler geleceği görmek büyü ile mümkündü ama bu yasaktı asla kabul edilemezdi çünkü geleceği görmek her ne kadar iyi gibi görünse de iyi değildir
Ama onlar bunu dinlemedi ve geleceğe baktılar gördükleri şey
Başta ikisinin torunlarıydı
Carlos velarion ilerde doğacak torunun elserin vârisi olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmış Marcus bora ise ilerde torunun En yakın arkadaşının can dostunun torunu ile aşkını gördü ikiside torunlarının kaderini birbirine yazıldığını gördüler ama gördükleri tek şey aşkları olmadı felâket lerini gördüler felâket devrini gördüler ve torunlarının kaderi için büyük kararlar almak zorunda kaldılar bu yaptıkları büyünün sonuçları çok ağır olacaktı nerden bile bilirlerdi ki okul koridorunda tanışan iki dostun torunlarının kaderini birbirine yazıldığını yıllar yıllar geçti ve günümüze geldi şimdiye bakalım artık draco elserin valerion kadersiz çocuk herkesin şanslı olarak gördüğü ama ama kadersiz olan çocuk çocukluğundan beri yalnız gündüzle düşman gecenin karanlığında döktüğü sessizce anlattı acıları ve çığlıklarıyla geceyle dost olan ailesi olan ama aslında ailesiz bi başına draco elserin valerion çocukluğu malikane gibi görünen cehennem hapishanesinde geçmişti babasından nefret ederek büyümüş annesine ise hep büyük bir kırgınlık ve öfke ile büyümüştü şimdi ise vârisi olduğunu bilmeden katıldığı sır katili timinde merkez binasında camdan dışarı bakarken 19 yaşında geçmişini düşünüyordu ne babası ne annesi hiç bir zaman yanında olamamıştı 10 yaşında küçücük boyu ile babası tarafından gördüğü eziyet pisikolajik ve fiziksel şiddet o yaşlarda ağır gelmişti odasına gitmişti hatırlıyordu gene babası
Hakeretler yağdırmış ve yediği lokmayı boğazına dizmiş ti küçücük boyuyla masadan kalkmıştı ağlayarak odasına gittiği o günü hatırlıyordu odasına gitti yatağında üstüne oturdu sinirle gözünden dökülen yaşlar küçük vücudunda biriken sinirle yatağının çarşafını sıkmıştı annesi odaya hırs ve sinirle girmişti oğlunun önünde durmuş ona bağırmıştı ağlamak bir işe yaramaz demişti annesi zayıflar ağlar! Senin ağlaman kimsenin umrunda değil o gün anladı draco ağlaması üzülmesi kimsenin umrunda değildi o yüzden 11 yaşından beri bir daha hiç ağlamamıştı
Onun ihtiyacı olan bir sevgiydi umursanmak anlaşılmak ama ne annesi nede babası yaptı bunu sonra 14 yaşında nişanlı olduğunu öğrenmişti ne yaşadığını anlaymamıştı görmeden bilmeden bebek nişanlanmakta neyin nesiydi?
Ama nalatmadılar evleneceksin dediler okadar ne kadar acımasızcaydı değilmi ama babasıyla annesinin onun için yaptığı tek iyi şey oydu o bunu bilmiyordu içten içe nişanlısını merek etti yıllarca ama elinde olan tekşey ismiydi ne severdi? Ne izler? Nasıl uyur? Yada nasıl görünür? Hiç birini bilmiyor merak ediyordu napacağım ben diyordu nasıl kurtulacağım bundan tanıması bile yasak olan biriyle nasıl nişanlı olabilirdi o ne yapıyordu oda üzülmüşmüydü ortak arkadaşları vardı bazen onun hakkında arkadaşlarından dinlerdi onu oda bu nişanlılık yüzünden şok olduğunu ailesi ile kavga ettiğini biliyordu onunda istemediğini biliyordu hakkı olan büyücülük okuluna bile gitmesi yasaktı neden diye düşünüyordu neden? Aşık olmayı denedi birini sevmeyi ama yapmadı draco elserin valerion artık hayatı akışına bıraktı ve nişanlışı Maria afet elserin okula geldiğinde onu ilk kez görecek ve tanıyacaktı ama ne zaman camdan dışarıyı seyreden odada onunla birlikte olan iki can dostu blaise ve Morgan odadaydı blaith çocukluktan beri tanıyor morganı ise sır katili timinde tanışmıştı ikisinede güveni tamdı blaith aniden yanına geldi ve omzuna dokundu
" Hey ne düşünüyorsun?" Draco balitj okadar güveniyorduki kendi kuruduğu örgütü ilk ona anlatmış beraber kurmuştu kardeşim derdi ona hep ama birazdan kardeşi onu bırakacaktı belkide kalbi hissesiyordu çünkü huzursuzdu morgandı yanlarına cama doğru gitti
" Hiç öyle geçmişi geleceği şimdi yapacağımız operesyonu "
" Aman siktir et geçmişi geleceği düşün düşün boktur işin" güldü
" Aynen bu kadar düşünme " dedi Morgan
" Bu arda geçmiş gelcek diye geçistirdin edebiyat yapmada neyi düşünüyorsun anlat" dedi blaise " aynen bizden gizlinmi var?" Dedi Morgan
" Yaşadıklarımı düşünüyordum annemi ve babamı sonra hiç tanımadığım nişanlımı insan merak ediyor düşünüyor aklında dolanıyor birde şirket kara ölüm bu günkü opersyonlar falan"
" Hadi sen gene iyisin garibim kız napsın bilmeden örgüt lideri mafya ile evleniyor" dedi Morgan
" Ben mafya değilim"
" Yav kardeşim ben kötü değilim moduna girme hemen tamam mafyasın ama iyi mafyasın öyle düşün "
" 19 yaşında herkeze diz çöktüren iyi mafya" dedi Morgan
" Aman ya neyse susun artık toplantı odasına gidelim oporesyonun üstünden geçem zamanı"
" İyi tamam"
Saat : 07:00
Bugün sır katili timinin yapacağı operesyonun başında gölge tuğgeneral kara ölüm draco slytherin malfoy olacaktı
Toplantı salonunda sır katili timinin gölge birliği oradaydı bu gün operesyon onlardaydı
"Evet! Sessislik!" Dedi draco bağırarak masanın önünde durarak tam kırk kişi vardı gölge birliği tamamı masadaydı draco ise masanın başında arkasına sunum ve planlar yapılan büyük ekranın önde durmuştu masada ise planların , operesyonun ve operesyonu yapacakları yerin iç planı duruyordu herkes susmuş dikkatle onu dinliyordu
" Ben gölge tuğgeneral kara ölüm draco elserin valerion! Bu gün yapacağımız operesyonu ben yöneteceğim! Öncelikle bu gün yapacağımız operesyonun yeri oldukça şehir dışında her yerden uzak ve küçük bir yer ama küçük olması bu operasyonun basit olacağı anlamına gelmiyor!
Bu gün büyük bir uyuşturucu ve insan ve organ kaçakçılığı yapan bir mafyanın belini bükeceğiz! Bu yerin içine casuslarımızı soktuk ve bilgi sahibi olduk " draco arkasındıkı telivizyonda operyon yapcakları yeri açtı aşırı ücra bir yerde etrafında hiç bir şey olmayan yola şehire kasabalara bile uzak bir yerdi tek başına ıssız eski iki katı eve benzer bir yerdi
" Burası çok ücra bir yerde tek başına iki katlı eski bir bina küçük bir yer gibi görüyor ama öyle değil" derin bir nefes verdi elini belin deki silahınada koydu ve sağ eliyle slaytları değiştirirken anlatmaya devam etti
" burası bir çok mafyanın pislik şerefsiz heriflerin bel kemeği diye bilirsiniz tedarik edilecek olan başka mallara ülkelere gidecek olan mallar önce buraya gidiyor malın sahibi yada adamlarından biri burda kontrol ediyor ve teslim alıyorlar bazıları uçakla bazıları komyonlarla teslim alıyor fuhuşa zorlanan kadınlarda ve satılıp alınan işçi olarak kulanacak çocuklarda önce buraya getiriyorlar ve burda seçişip alınıyor ve kullanıyorlar silah kaçakçılığı yaptıklarınıda gördük aldığımız istihparta göre kara kobra hepsinin başı bizim düşmanımız bazen buraya geliyor ve işlerini burda hallediyor bazende adamını gönderiyor kara kobranın adamlarının ve kendisin kollarında kobra dövmesi var içerdeki adamızın verdiği bilgeye göre bu gün kara kobra gelmeycek ama en baş adamı sağ kolu gelecek" masaya doğru geldi ki elini masanın üstüne koyup eğildi " ve biz o kolu keseceğiz " eliyle kağıt üstündeki planların üstüne koydu
" siz birinci keskin nişancı ekibi ve benim örgütüm black death keskin nişancılardan beş kişi sizinle işaretlediğimiz alanlarda olacak bu binanın tamam iki girişi var bir arkada bir önde biz kapıya yaklaşmadan siz kapıdaki adamları indireceksiniz 4 arkada 4 önde olmak üzere tam 8 kişi var kapılarda ama öncellikle herşeyden önemli olası tehlikelere karşı herkes yerini ve alanları dikkatli bir şekilde kontrol edip terslik olmadığından emin olacağız
Sonra kapılarda 20 kişilik olarak tam 4 guruba ayrılacağız kapılara önde bekleyen guruplar sessizce girip sis ve uyuşturucu bombalar atacak bir ilerledikleri arkalarında bekleyen diğer 20 kişilik guruplarda içeri girecek iki önceliğimiz iki önemli görevimiz var arka taraftan giren birliklerin önceliği kara kobranın sağ kolunu yakalamak olacak ! Ön kapıdan girenler ise oradakı masum insanları kurtarap gereksiz olanları öldürmek gereksiz zalimleri kötü ayakçıları öldürün acımayın bunu asla aklınızdan çıkarmayın masum insarlar dışında kimseye merhamet etmeyin çünkü siz onların eline düşerseniz size asla acımazlar kara kobranın sağ kolunu yakladığında yapacağıznız ilk şey öldürmeden etkisiz hale getirmek! Ve hızlıca zırhlı araca götürmek "
" Peki sonra genaralim" dedi askerlerden biri draco kendinden emin tavrıyla cevap verdi " sonra kobranın sağ kolunu konuşturmak için elinden geleni yapcağız elimizde büyük bir koz var kara kobaranın sağkolu meğer metresinden yaptığı öz be öz oğluyumuş zayıflığına gideceğiz ve konuşturacakğız ve bı operesyondayken her ihtimale karşı 50 kişilik ekip 3 arabayla içinde acil durumlara karşı sağlık ekibi bizden burazda uzakta güvenli bir yerde bekliyecek her şeyi her ihtimali düşündük kusursuz bir şekilde operesyonu bitereceğiz ve kulağınızdaki kulaklık telsizler hep açık olsun keskin nişancılar sizde sadece tek göreviniz kapıdakileri öldürmek değil aynı zamanda bizi kormak herhan gibi bişey olur beklenmedin kişiler gelirse bize haber verecek tehtitleri ortadan kaldıracaksınız şimdi" derin bir nefes aldı dik duruşa geçti ve elleri hızlı ve sert bir şekilde birbirine çarptı
" ŞİMDİ KALKIN VE HAZIRLANIN VE ADALETİN GÜCÜNÜ KILICINI ŞEREFSİZLERE SAPLAYIN!"
Herkes büyük bir motivisyanla
Masadankalktı ve bütün ekip hazırlanmaya başladı
Saat 07:00
Blaith zael draco elserin valerion can dostu kardeşi sırdaşı ve çocukluğu yetim ve öksüz olarak geçen teyzesinin yanında büyüyen talihsiz küçük çocuk birazdan ise kendini öldürecek ve kardeşini yalnız bırakacak blaith zael içi kan ağlıyordu draco'nun ne yapacağını bilemiyordu ama yapmak zorundaydı şimdi ise sır katili timinin yöneticisi
Hector brave odasındaydı onun ile yaptığı planı konuşyorlardı
" Efendim kendimi ölü göstermek zorundamıyım? En fazla ne yapabilirlerki? En azından dracoya söylesem" hector sinirle oturduğu koltuğundan kalktı
" Blaith! Anlamıyormusun! Dracoyu bu işe karıştırmayız hiç kimseyi sen bir görevi kabul ettin ve büyük başarıyla bilgi ile bana geldin! Şimdi kabul ettiğin görevi devam ettirmek zorundasın dracoyu kardeşin gibi sevdiğini biliyorum ama onu iyiliği için bilmeyecek!"
" Am efendim anlamıyorsunuz beni asla affetmez!"
" Eğer senin gerçek dostunsa zamanı geldiğinde seni anlayacaktır"
" Efendim siz yıllardan bahsediyorsunuz!"
" Evet seni yakalarlarsa sana ne yaparlar biliyormusun?! Sana aklının hayalinin bile almaycağı işkenceler yaparlar öldü bilinmen en iyisi ve ayrıca draco yaşadığını bilirse bunu mutlaka anlayacaklardır kara kobra basit bir adam değil üstelik italyan ve rus yer altı mafyasınıda yanında! ve draconun bildiğini senin gerçekten yaşadığını anlarlarsa dracokoyuda anında maf ederler !"
" ama efendim"
" aması yok asker !"
" peki efendimdim "
"şimdi herşey hazırmı asker!? sen onu söyle! "
" evet efendim her şey hazır herkez öldüğüme inanacak" hector blaise in yanına gitti
ve elini bir baba şevkati ile omsunza koydu zira blaith teyzesinden sonra onun elinde büyümüştü onu bir evlat gibi seviyordu ve tek isteği onu korumaktı dracoyuda oğlu gibi seviyordu hayatının ne kadar zor olduğunu bir nebze biliyordu eğer zor olmasaydı bu yaşta bukadar güce sahip olmazdı on dokuz yaşındaki bir çocuk için dehşet verici bir güce sahipti ve hector istemsizce korkuyordu bu güç başına bela olabilirdi güçlü olmak için çok acı çekmek gerekiyordu bunuda biliyordu
ama elden ne gelir ? herkesin bir kaderi vardır hector derin bir iç çekti ve konuştu
" bak evlat senve draco ikinizide evladım gibi seviyorum sen çocukluğundan beri
dracoda 3 yıldır yanımda ikinizde bana geldiğiniz çektiğiniz acılarla kocaman insan olmuş çocukluğunuzu yaşamayamıştınız ve bunun telafisi olmayacak ama sizinle gurur duyorum arkadaşın dracoyu kardedeşim gibi sevdiğini biliyorum ama onu korumak görevimiz onun bu timin gerçek sahibi olduğunu biliyorsun gelecekteki nişanlısı ile bu timin gerçek varisi onlar draco elinde genç yaşta muazzam bir güç tuyor kara ölüm düyanın her yerin tüm yer altı mafyaları tarafından biliniyo ve elinde ne kadar büyük bir güç tuttuğunu herkes biliyor ve bunu almak isteyceklerdir ve senin bu yaptığın görevden sonra ikiniz içinde böylesi daha iyi ölmen lazım anlıyormusun"
" evet efendim anlıyorum"
" zamanı geldiğin maria afeti az çok tanıyorsun değilmi ? "
" evet efendim anlattığınız her şey aklımda "
" draco elserin bilmeden iş yaptığı adamın marco kılıç elserin maria afetin varlığından haberi olmadığı abisi olduğunu bilmeyecek zamanı gelene kadar
bilmeyecek !"
" tamam efendim herşey gerektiği gibi olacak"
saat 10:00
operesyon vakti gelmişti herkes yerini almış gerekli kontroller yapılmış kesinkin nişancılar yerini almış kapıdaki adamları çoktan öldürmüşlerdi bile
draco ve balith arkadaki kapıdan gireceklerdi planlarındaki gibi herşey yolunda gidiyorlardı sis bombasını ve uyuşturucu bombları attıktan sonra gaz maskelerini indirim içeri daldılar bir kaç insan ateş etmeye başlamıştıa ma bomblar hem görüşlerini kaybetmiş hemde bayılmaya başlamışlardı çatışma ilerledikten sonra
ortam çok hararetlenmişti draco çok telaşlıydı gergindi her blaith yanındaydı
draconun kulaklağına ses geldi
" efendim desteğe ihtiyacınız varmı efendim" dedi yedek birlikten biri aniden blaith
bağırdı " jarjörüm bitiyor draco!" sonra draco kulaklıta konuşan askere yanıt verdi
" evet jarjör azalıyor destek lazım ! "
" hemen geliyoruz !" destek ekipler gelene kadar ortalık gerilmişti ama herşey yoluna girmeye başlamışlardı draco çatışırken yakalamak istedikleri adamı yakalamış planladıkları gibi gidiyordu ortalık durulmuştu ama çatışamnın son demleri devam ediyordu blaith bilerek dracodan uzaklaşmış sislerin arasında kaybolmuştu bilerek belli etmeden hızlıca sislerin arasında kendine ateş etmiş ağzındaki gizli kan hapını batlatmış vücundundaki kan tormalrını kanma geçiriyormuş gibi patlatmıştı draco blaith kendisi vurduğu görmedi anlmadı onun gördüğü kardeşinin vurulup yere düşmesiydi hızlıca blaith in yanına gitti onu öyle görünce gaz maskesini çıkartı yere yığılan arkadaşını numara yaptığını bilmeden hayatını pahasına onu kurtarmaya gir eliyle yüzünü tuttu " blaith ! blaith kardeşim ! hayır ! hayır !" diye haykırdı blaith inde canı şuan çok yanıyordu ama onun için oyununa devam etmesi gerekiyordu draco kardeşin can dostunun ağzından ve bedeninin her yerinden kan geldiği görünce her şeyi unutmuştu blaith yaralarını kapatmya ve kanmayı durdurmaya çalışıyordu
kulağını kalbine koydu artık kalp atışını duyamıyordu blaith kalp atışının nabzının hissedilmesini engelenmişti aslında durumu çok iyiydi
" draco kulağından ekibine seslendi sağlık ekibi hemen !" blaith gözleri kapandı
"hayır hayır kardeşim tek ailem hayır lütfen tanrım lütfen... " on yaşından beri bir tek göz yaşı dökmeyen draco kardeşim dediği can dostunu kolllarına can verirken gözünden yaş düştü draco canını hiçe sayarak arkadaşının can dostunun yanından ayrılmadı ama bir anda vücudu tamamen uyuştu dayanılmaz bir acı hissetti öldüm dedi o an gencecik yaşta öldüm kalbinin tam üstüne bir mermi geldi acı ile inledi haykırdı ve sırt üstü düştü blaith arkadaşının onun yüzünden vurulmasının acısı ile delirsede hiç birşey yapmadan durmak zorundaydı zira artık o ölüydü draconun dostu için çağırdığı sağlık ekibinin kendi hayatını kutarcağını bilemezdi can dostu yaralandığı için başına gidip hayatını hiçe sayan draco dostunun aslında gayet sağlıklı olduğu bilmiyordu draconun en son gözünde bulanık gördüğü tek şey sağlık ekibinin başına geldiğiydi artık bilinci tamamen kaybolmuştu çatışma ise kısa süre sonra bitmiş blaith ise artık planlandığı gibi onunla görevli iki kişi ile oradan ayrıl sahte bı mezarla inandırıcı olması için sır katili timine mezarı kazıldı belirli onunla görevde olan iki üç kişi dışanda kimse bilmeyecekti dracoyu ise hızlıca orada ilk müdahaleyi yaptıktan sonra hızla sır katili timinin amiliyathanesine götürdüler ve sır katili timinin özel doktorları tarafından amiliyat edildi durumu başta ağırdı ama iyileşecekti zira kaderin onun için yazdığı daha çok şey vardı
2 gün sonra
draco canı hala acısada ayaklanmıştı pisikolajisi mafolmuştu içinin boş olduğunu bilmeden uyanınca yapmak istediği tek şey blaith mezarına gitmekti şuan ise hectorun odasında sır katili timinden ayrılmak için konuşuyordu
" draco yapma senin gibi bir adamı kaybedemem"
" efendim artık bende burda kalamam kafamı nereye çevirsem blaith görüyorum katlanamıyorum "
"bak biliyorsun blaith benim oğlum gibiydi ama asker olmanın kuralı her an herşey yolunda gitse bile ölüm herzaman oradadır o gölgelerde savaşan bir şavaçıydı
şimdi ise gölgelerin içinde huzur buluyor onun hatırası hep dimdik ayakta bak az daha sende ölüyordun "
" evet efendim haklısınız ama sizinle açık konuşacağım siz bana babamın verdiğinden daha çok sevgi verdiniz bana bir baba nasıl olur sizde öğrendim bir aile nasıl olur burada sizinle öğrendim ben "
" seni dinliyorum evlat ve şunu söyliyim benimde hiç çocuğum olmadı bir aile kuramadım ben en çok istediğim şeydi halbuki ama siz benim ailem oldunuz oğullarım senin biyolojik baban olmaya bilirim ama öz oğlum olsaydın anca bu kadar severdim seni şimdi anlat bakalım "
" benim pisikolojim kalmadı artık kafayı yiyecek gibiyim sır katili timinden ayrılmak istiyorum zaten bir sır katili timi üyesi asla tam olarak ayrılamaz biliyorsunuz bende bunu istemem ama mola vermem gerek hem örgütüm kara ölüm daima sizinle olacak hep sizinle bağlantı içinde olacağım hem hem şirketim hemde örgüt sır katili timi yorucu oluyor ben daha on dokuz yaşındayım biraz serbest kalmak istiyorum burada kalamam artık"
" peki evlat istediğin gibi olsun ama benimle itibartı kopar olurmu biliyorsun seni oğlum gibi severim"
" biliyorum efendim bende sizi bir baba gibi severim " hector ayağa kalktı dracoda öyle hector kollarını açtı " gel ozaman sarılalım sonkez bir baba oğul gibi "
" sarılalım efendim ama sonkez demeyelim zira eminim bu son kez olmayacak ben artık sadece burda değil kendi evimde kalacağım ve iyileşeceğim " draco ve hector birbirlerine sarıldılar tıpkı bir baba oğul gibi
" haklısın evlat sonkez demyelim son kez olmasın hem dediğin gibi sadece burada kalmayacak iyileşeceksin " ikis birbirinden ayrıldılar
" efendim yileşeceğim hem fiziksel olarak hemde piskolajik olarak "
" iyileşeksin tabi asker! çünkü sen elserinin asil varisi kara ölüm örgütünün kurucusu ve lideri ve sır katili timinin gölge tuğgenrali karam ölüm draco elserin valerion'nun! genç yaşta önünde insanları diz çöktüren draco elserin valerion'sun!"
"haklısın ben draco slytherin malfoyum ! size söz veriyorun efendim en güçlü bir şekilde gücüme güç katıp iyileşip geri döneceğim içimdeki yaralı ejderha şuan sadece sessizce mağrasına çekildi içindeki ateşi körüklüyor ve yaralarını sarıyor ve söz o ejderha en kısa sürede daha güçlü ve yenilmez olarak geri dönecek "
" inanıyorun evlat inanıyorum asker ! "
"izninizle ben artık gideyim efendim"
" git evlat git ve kaderini yaşa "
" emredersiniz efendim" draco odadan çıktı ve son kez odasına gitti ve orada morgan onu karşıladı morganıda en az blaith kadar sever ve güvenirdi oda onun bir kardeşi gibiydi " kardeşim" dedi morgan ikisi birbirine sarıldı "kardeşim" diye karşılık verdi draco "gideceksin dimi ?" iksi sarılmalarını bitirdiler ve draco acı bir gülümseme ile cevap verdi " evet gideceğim"
" ozaman bende seninle geliyorum "
" ne hayır bunu yapmana gerek yok morgan!"
" boşuna yorma kendini kararından emin olduğunda bende gidip ayrılma talebimi ilettim hectorda kabul etti ben kardeşimi yalnız bırakamam ben zaten bir kardeşimi
kaybettim senide kaybedemem biliyorsun sen benim tek ailemsin " morganda mağlesef gerçeği bilmeden blaithin yasını tutuyordu
" peki ben nedesem fayda etmeycek mağdem bende ailemden kalan tek insanın yanımda olmasını isterim" ikisi tekrar sarıldı
" sana söz kardeşim seni bırakmaycağım her zaman seni koruyacağım"
"bende san söz veriyorum kardeşim bende seni herzaman yanıdaolcak koruyacağım
şimdiki zaman
bir fidan ekilir toprağa zamanla köklerini toprağa salarak yavaş yavaş toprağa saplanır tıpkı kanımıza giren bir zehir gibi yayılır toprağa kalbimizde toprak gibidir
duygularımız ise toprağa ekilen bir fidan gibidir küçük bir duygu tohumu
kalbimizle birleştiğinde o küçük koca bir ağaca dönüşebilir köklerini tıpkı bir zehir gibi tüm toprağa yayılmıştır başlagıçta topraktan sökmesi kolaydır ama ğaca dönüşmüş ise o koca ağacı sökmek hiçte kolay değildir toprağı parçalar,kanatır,kin
nefret,hüzün,aşk... bu duygular insanı yorar yıpratır insanı aşkta benim kalbimi
böyle ele geçirmişti hiç böyle düşünmemiştim oysaki ama kader işte hiç görmediğim zoraki nişanlım sırf vâris olduğumuz için evleneceğim adam hayatımı değiştirmişti
yıllarca hiç görmeden bilmeden kendimize mahkum olmuştuk yada öyle sandık
çünkü hiç olmadığım kadar özgür hissediyordum hemde bu zamana kadar hiç hsetmediğim kadar mahkumiyetim sandığım adamın özgürlüğüm olacağını nerden bilebilirdimki ? yıllarca ikimizde birbirimizin mahkumuyduk sanki lakin gerçek çok farklıydı ikimiz birbirimizin özgürlüğü olmuştu benim mahkumiyetim özgürlüğe dönüşmedi ben mahkumiyetimin özgürlüğüm olduğunu anladım ama üzerimde, üzerimizde bir kara bulut vardı sanki, o mektup geldiğinden beri yazan o söz aklımdan hiç çıkmıyordu durmadan aklımda yankılanıyor
karanlık hep sizinleydi siz göremediniz karanlık hep ordaydı ne zaman gülsem mutlu olsam mutlaka bişey olurdu sanki bedel ödüyordum mutluluk haramdı bana ne zaman mutlu olsam bir yıkım oluyordu şuanda bir yıkıma şahit oluyordum
draco, draco elserin valerion benim müstakbel kocam şuan karşımda tamamen donmuş kilitlenmişti beneden yakta dursada tamamen yıkılmış gibiydi
ama hala kolumu sımsıkı tuyordu ben odada biri var kimsin sen diyince hemen beni
kolumdan tutup arkasına almıştı okadar çevik ve hızlı ani hareketleri ve refleksleri vardıki asker olduğu her hanlinden belli oluyordu öylece dondum kaldım bende korku ve endişe hatta belki nefret duyguları birleşmiş bedenimi titretiyordu
ne yapcağımı ne diyeceğimi hiç bilemez bir durumdaydım herkesin,hepimizin öldü diye bildiği adam kanlı canlı karşımızdaydı iki ihtimal vardı ya ben şuan rüyadaydım yada ortada çok büyük bir yalan vardı ve o yıllar sonra bi anda en yakın arkadaşının
karşısına çıkmamıştı kendime kendime diyordum ben hayelmi görüyordum hayır hayır görmüyordum yapa bildiğim ilk şeyi yaptım
" draco iyimisin ? sakin ol nefes al" dracoya doğru yaklaştım yüzüne baktım yüzü kireç gibiydi derken o birdaha konuştu odanın ortasında duruyordu öylece
" toparla kendini kardeşim sevinmedinmi yoksa ? yerime başkalarını almışsın "
kan beynime sıçramış gibiydi sesi kafamın içinde yankılandığını hissettim
draco yüzündeki damarlar belirginleşmişti nefes almıyor gibiydi öylece gözlerini blaith dikmiş duruyordu aniden bağırdım
" SEN Bİ SUSSANMI !? SEN ÖLMEMİŞMİYDİN NE OLUYOR ! draco ben yanındayım kendine gel " draconun koluma tutan eli fazla sıkmaya başlamıştı diğer elimde dracoya dokundum
" draco kendine gel !" bana döndü baktı farkına varmış olacakki kolumu bıraktı biraz kendine gelmeye başlamıştı sanırım zar zor konuştu
" ben... blaith sen nasıl olur ? sen ölmüştün ! ben rüyadamıyım ?" kendinden şüphe ediyordu yaşadığının bir rüya olmasını diliyordu mu hissi çok iyi bilirdim çünkü çokça yaşadığım bir histi draco zor durumdaydı şuan beyni uyuşmuş kendini kaybetmiş gibiydi konuş mak bile zordu belki ama yinede duruşu hala dikti her zamanki gibi duruşundan ödün vermiyordu blaith hafifçe gülerek belki alaya alarak yada bilimiyorum belki mutluluktan konuştu tavırlarını anlamak çok zordu
"sakin ol topla kendini ben hiç bir zaman ölmedim" sinir benim bile tüm vücudumu ele geçirmişken draconun içindeki duyguları tahmin bile edemiyordum ben sakince
kenarda draconun yanında dururken draconun yüz ifadesini donukluk yerine öfke aldı blaith in cümlesinin bitimiyle birlikte draco bi anda onun üstüne atladı ve çok sert bir yumruk geçirdi "SENİ ADİ ORUSBU ÇOCUĞU!" okadar sert vurmuştuki sesini duymuştum blaith yerinde sarsılmıştım ani korkuyla ağzımdan ufak bir çığlık çıktı
"AY!" hızlıca draconun yanına gittim kolundan tuttum biraz geri adım attı
" tamam ha ettim lütfen sakin ol draco" dedi sanki çok normalmiş gibi
" SEN, SEN HANGİ YÜZLE ? SENİ GEBERTİCEM ULAN !" draco tekrar onun üstüne atılacaktıki bian önüne geçtim elimi göğsüne koydum ve onu durdurdum ona zarar gelemesinden korkuyordum başına bela açılsın istemiyordum mesele dayak değildi tabiki olayın ne olduğunu kim olduğunu ne yaptığını tam bilmiyorduk başına bela açılabilir yada bişeyden pişman olabilirdi
" draco sakinleş kendini düşün" dedim biraz sert dondu kaldı yine kısa bir süre gözleri gözlerime kenetlendi sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi rahatlamak ister gibi gözlerini açarken göğsündeki elimi sıkıca tutdu ve aşağa indirdi
" tamam sakinim rüyada değilim" dedi bana bakarak sanki onları anlamaya çalıyor yaşananların gerçek olduğunu idrak ediyordu önünden çekildim ve kenara yanına geçtim elimi hala tutyordu bişey demeye korktuğum için hiç bişey söylemedim
draco blaise baktı ve öfkeli bie şekide konuştu "hemen anlatmaya başlasan olur"
" tamam artık bana vurmadığına göre konuşabilirim sakin ol "
"konuş!"
" tamam, ben hiç bir zaman ölmedim kardeşim timim amacı bu bir sır değil tehlikeli
bie araştıma için gönüllü olmuştum arıştırma sonucu hayatım tehlikeye girmişti bende kendimi öldü olarak gösterdim çok basit " blaith okadar umursamaz bir tavırla konuşuyorduki sanki öylesine bişeyden bahsediyordu draco çıldırmış gibiydi
" ne kadar da basit bişeymiş gibi anlatıyorsun!" draconun elimi tutan fazla sıkılaşmıştı hatta acımaya bile başlamıştı yüzümü buruşturdum ama bişey diyemedim
draco yüzüme baktı sonra ellerimize gözlerimi özür dilerim der gibi baktı ve elimi bıraktı blaise cevap verdi " basit bişey gibi bahsetmiyorum, basit zaten"
draco iki eliyle yüzünü sıvazladı sonrada güldü kendi kendine
" basit ,tabiya basit " diye mırıldandı sonra aniden bağırdı hatta yerimde sıçradım
"BUNU NASIL BASİT DİYEBİLİRSİN ?! HAYATIM KAYDI BENİM MAFOLDUM ÖLDÜM BEN ADİ HERİF ÖLDÜM BEN ADİ HERİF ÖLDÜN SANDIM !"
" hayatının kaymış hali böyleyse hayatının kaymamış halini merak ettim doğrusu"
dedi alaycı tavırla draco güldü delirdiğini düşünmeye başlamıştım kendimi tutamadım ve ilk defa konuştum
" sen bi doğru konuşsana hortlak !" ikiside o an şaşkınlıkla bana baktı draco kaşlarını yukarı kaldırmış bana bakıyordu
" benim hortlağa benzer gibi halim mi var !"
" evet hortlaksın ! ve keşke sadece hortlak olsan sen dracoya hesap sorma hakkını nerden buluyorsun ki ? senlerce ona yalan söyliyip kandırmışsın senin yüzünden pisikolojisi mafolmuş bir insana senin için yıllar yas tutmuş ve yas tutmayda devam eden bir insana sırf dışarda öylesine gülüyor yaşamaya devam ediyor diye ondan hesap soramazsın alt tarafı arkadaşıydın hadi kerdeş gibiydiniz diyelim ? sırf başka arkadaşları oldu diye onu suçlayamazsın! sen onun sevgilis yada karısı gibi ondan hesap soramazsın ki yıllar geçmiş üzerinden ölen öldüğünü ne zaman gördüm insan evladı ölünce bile hayatına devam ediyor birde senin gibi yalancının teki öldü diye hayatınımı bitirecekti ! birde üstelik senin için senelerce yas tutmuş yıllarca destek almış sen onun hayatında güvendiği tek insandın senden hiç sahip olmadığım kardeşim diye bahseden birini öylece yalnız bırakıp gittin yalan söyledin şimdi gelmiş
hesap sorma hakkını nasıl bulursun !" ikiside şaşkınlıkla bana bakarken draconun hafifçe güldüğünü ve birazda bana gururla baktığını gördüm
" bana bak sen bi sussana asıl sen ne hakla karışıyorsun ? iki günlük bir kız için fazla konuşuyorsun draco şunu sustur!"
"asıl sen sus yalanmı söylüyor? söylediklerinin hepsinde haklı değilmi ?
sen benim ailem olmuştun kardeşim dedim ben sana sana güvendim her sırrımı açık ettim güvendim ben sana sen ise benim hayatımı mafettin ! senelerce yalan söyledin bana ! şimdi geçmiş bu hayatının mafolmuş hali bunu diyorsun senlerce senin için yas tuttum ben şimdi iki gülüyorsam arkadaşlarım varsa ki o arkadaşların sen arkadaşım kende vardılar bana geçmiş hesap sorma hakkınmı oluyor yani !?
ben senin için senlerce yas tuttuktan sonra hayatıma devam etmeye daha yeni başladım keşke tutmasaydım deymezmiş ki ölmemişsin zaten!" blaith'e doğru yaklaştı ve devam etti " ve afet iki günlük kız falanda değil o benim nişanlım evleneceğim
kadın ben onunla hayatımı paylaşıyorum tabiki onun herşeye karışma hakkı var!"
" tamam demek beni bukadar umursamıyorsun neden anlamıyorsun mecburdum diyorum sana! güvenlik için mecburdum " draco ile ikimiz aynıda konuştuk
"hassiktir ordadan !" blaith ikimizede şaşkınlıkla gözlerini açmış bize baktı insanları sürekli böyle şaşırtıyorduk
" mecburmuş bilmesek yutturacak!"
" hala gelmiş mecburdum diyor ! hortlak! illaki bir şekilde söyleyebilirdin kendini ölü göstere biliyorsun onuda yapardın"
" sen bana hortlak diyip durma!"
" doğru söylüyor kendini öyle bi ölü gösterdin ki kucağıma da kan kaybından öldün sen nasıl yaptın bunu ha ? "
" sahte kan, okadarda zor olmadı zaten o karmaşada savaşın ortasın kalp atışımı falanda duyamadın çok iyi fırsattı ! sende çatışma sonrasında cesetimi göremedin istemedin o yüzden"
" yuh !" dedim kendimi tutamayarak
" gördün mü bu kadar şey yaparken planlarken bana yaşadığını söyleye bilirdin !"
" ya tehlikeliydi diyorum nesini anlamıyorsun " o sırada telefonum çaldı hermonie arıyordu merak etmişlerdi tabi aynalının önünden çantamı ve telefonumu aldım sadece çantamı unutmuştum neler olmuştu
"kim arıyor ?"
" bizim kiler tleefona savaş açtı onlara söyliyecek miyiz"
" sakın !" diye lafa atladı blaith lafa atladı ve devam etti "şuan söylemeyin güvenlik açısından birazdan sizi başmagistar arselian dren çağıracak orada tekrar görüşücez "
" Başmagistar arselian dren demı biliyor ?" dedi draco
" ay kafayı yicem magistar arselian bile biliyormu ? şuan karşımda ölü biri duruyor inanamıyorum "
" ben ölü değilim ! kaç kere daha söylemem lazım ben ölü değilim! ve bir kez daha bana hortlak dersen !" draco blasith doğru yaklaştı
" NE OLURMUŞ ! SÖYLESENE NE YAPARSIN BİR DAHA SAKIN AMA SAKIN nIŞANLIMA SESİ YÜKSELTME GEBERTİRİM SENİ ANLADINMI !?" blaith ona şakınlıkla baktı
" demek öyle ha biraz sert tepki vermiyormusun ? ben hala senin kardeşim dediğin o insanım "
" sen benim kardeşim değilsin! benim kardeşim öleli çok oldu " ortalık buz kesti
ikiside o an birbirlerine öyle bi baktıki çok büyük hayal kırıklığına uğramış gibi blaith'in bunu beklemediği belliydi bende beklemiyordum ama draco haklıydı böyle sert tepki vermesi çok normaldi ama içimdeki ses bunu söylerken çok üzüldüğünü söylüyordu şuan draco çok kötüydü draconun söylediği sözle blaith'in yüzündeki alaycı tavır tamamen gitti
" iyi peki öyle olsun birazdan arselion'un odasında görüşürüz kar-" kardeşim diyecekti lafı yarım kaldı sonra düzeltti " velarion kimseye bişey söylemeyin daha "
blaith odadan çıktı dracao ise yatağın ucun oturdu başını önüne eğdi iki eliyle yüzünü ovaladı
" draco, yıldızım ... "onun yanına oturdum elimi sırtına koydum
" iyi misin?" bak ben burdayım " dedim ona
"ben cidden sinir hastası olup çıktım kafayı yiğeceğim bende bir sorunmu var?
cidden soruyorum ya bende cidden bi sorun var bence " gülümsedim elimi omzuna getirdim kafamı onunkine yasladım
" hayır sende bir sorun yok benim tanıdığım en harika insansın benim gibi konuşuyorsun aynı bende hep öyle derdim lanetli olduğumu düşünürdüm
ama sonra anladımki olayların benimle alakası yok kendini suçlama çünkü olaylar seninle alakası yok kader işte " kafasını yerden kaldırdı kolunu omzuma attı kafasını boynuma gömdü ve sarıldı bana sarılışına karşılık verdim hızlıca
" iyiki varsın "
" sende" tanıştığımız süre boyunca o hep beni anlamış desteklemiş sarlmış yanımda olmuştu şimdi sıra bendeydi elimi saçlarına götürdüm saçlarını okşadım
" afet bişey soracağım "
" sor" kafasını boynumdan kaldırdı
" sence tanrı beni seviyormudur ? " sorusuna şaşırdım soruyu öylebi sormuştuki yardıma ve sevgiye muhtaç bir çocuk gibi ağlamıyordu ama gözleri kızarmıştı hatta dolmuştu ama kendini tutuyordu sesi de titriyordu
" seviyordur tabi niye sevmesin?
" bunca yıl inanmamış olsam bilemi ? "
"evet yinede sever "
" ben çok mu kötü bi
insanım afet "
" hayır tabiki demin dedim sen tanıdığım en harika insansın ve biricik müstakbel kocamsın tamammı bu dünyanın görüp görebileceği en harika insansın "
" gerçektenmi ?" kafasını tekrar omzuma koydu bende saçlarını okşuyordum bunu sevdiğini ona iyi geldiğini biliyordum
" gerçekten hatırlıyormusun ? "
" neyi ?"
"hani bana gizli odanı göastermiştin ya "
" evet "
" orda ben ağlamıştım sende bana şarkı söylemiştin " gülümsedi
"evet sen ağlama şarkısını söylemiştim hoşuna gideceğini düşünmültüm ve sana olan hislerimi anlatan bir şarkıydı "
"hoşuma gitmişti iyi geilmişti o yüzden bende sana söyliyeceğim"
"dinliyorum" ona o an şarkı söylemek istedim çünkü şarkı dinlemek ,söylemek bize özeldi
" senin ellerindeyim , düşlerindeyim, gülüşlerindeyim kaybolan soluk gidişlerim canım sevgilim artık ölmeyelim boşluğun dibinde yalnızım biraz kararsızım kendinden utanırmısın? sonun belki en başımdır yollar çok karışmıştır ben olmadan kaçamazmısın ?" kısık sesimle fısıldıyarak söylüyordum şarkıyı onun bana yaptığı gibi sakince beni dinliyordu
" düşerdim yamaçlarından sapsarı saçlarından, avuçlarından yinede kalkar severdim ,gülüşün özeldi beni kendinden kurtar düşerdim yamaçlarından sapsarı saçlarından avuçlarından yindee kalkar severdim, gülün özeldi beni kendinden kurtar
aynalar korkumu yansıtır titiriyor dizlerim gerçeğim sanrıdır gözlerin gizliyor zihnini kararmış kalbini yüzleşmen gereken doğrular savaşım kendim ve birkaç satorşa suçluyum bahar gözlerine yağmur yağmışşa artık huzursuzsan ..."
" güzel şarkı benimde kalbim kararmış "
" bazen bende kalbimin karardığını hissederim "
" senin kalbin karanlık değil ayndılık ve parlak "
" seninkide öyle " kafasın kaldırdı tam ağzını açıcaktıki dudağına küçük bir öpücük bıraktım bana önce şaşkın sonra imalı bir şekilde baktı bende şatkıyı söylemeye devam ettim
" düşerdim yamaçlarından sapsarı saçlarından avuçlarından yinede kalkar severdim gülüşün özeldi beni kendinden kurtar " şarkıyı bitirdiğimde gözlerini kısmış bana bakıyordu
" ne ? "
"çok fenasın "
"niye ne yaptım ki "
" beni susturma yöntemini diyorum "
" canım sadece şarkıya devam etmek istedim ve kendine hakaret ettikçe ben sinirim oluyorum "
" tabi canım" güldü
" hey gül-" lafıma yarına kesen hızlıca dudağıma öpücük bırakması oldu gözlerimi açtığımda bana gülerek bakıyordu
" bu bana ait güzelim "
" öyle olsun " elini yanağıma koydu
" seni sevdiğimi biliyorsun değilmi ?"
"biliyorum bende seni seviyorum " elini yüzümden indirdi güldü
" sen normal değilsin" dedi gülerek
" yenimi fark ettin sende normal değilsin" dedim gülerek
" doğru normal değilim"
" niye öyle dedin ve niye gülüyorsun"
" dedim ki durum bi yana senin hareketlerin , kelimelerin geldi yana sinirden kudurmuş olmasan gülmekten bayılırdım
" hangi hareketim ?"
" hangi hareketin olcak hortlak diyişin nerden geliyor bunlar aklına " ikimizde kahkaha atmaya başladık
" ne biliyim bende senin gibi şoktaydım ve korkmuştum öyle ağzımdan çıktı küfür edip ortamı dahada germek istemedim "
" yalnız küfür etsen daha az şaşırırdım anlık şoka uğrattın beni "
" bende kendime şaşırdım" dedim dayanmadan sordum ona
"şimdi ne yapacağız ?" derin bir nefes verdi
" ne yapacağız?, bende bilmiyorum önce kendimizi bir toparlayacağız sonra aşağa inip normal davrancağız blaith baş baş magistar arselion bizi çağırcağını söyle arselion'un bizi çağırmasını bekleyceğiz ondan sonrasına ozaman karar verceğiz şuan yapacak başka bişey yok "
" doğru başka ne varki ? bizimkilere yalan bulmamız lazım "
"evet şimdi niye bu kadar geç kaldınız diye darlaycaklar bizi "
" ve saçma sapan imalarda bulanacaklar hele dün geceden sonra "
" dün gece?" dedi sanki yaptığını bilmez gibi
" beni herkesin ortasında öptün ya !"
" ha doğru hatırladım" dedi gülerek
" bide gülüyorsun! senin yüzünden bütün okulun diline düştüm !"
" aman ya boşver insanları sen ne zamandır insanları umursar oldun? dile düştüysekte rezilde olduysak beraber olduk! kendi başına öpüşmedinya hem bana okadar cilve yaparken düşünseydin okadar cilve yaparsan öyle olur "
"birde beni suçluyor ya !"
" tamam kapat konuyu tartışmayalım sen gene trip atma modundasın çünkü"
"hiçte bi kere sadece konuşuyorum hem alkolun etkisiydi o" güldü
" sen böyle yapcaksan her gün içiririm ben sana"
"ya draco ya!" be kendine çekti yüzlerimiz birbirine öyle yakındıkı dudaklarımız birbirine değmek üzereydi nefeslerimiz birbirine karışıyor yüzlerimize çarpıyordu
" ne ya !? öyle bi bi cilve yapıyorduki maffettin beni herkesin içinde olmasaydık görürdün sen öyle şarkı söylemeyi " yutkundum gözleri dudaklarıma kaydı
istemsizce benimde kaydı kendimi yavaşça geri çektim ateşler içindeydim sanki
bağazımı temizledim " neyse hadi gidelim artık bugün yapacak çok şey var bizimkilerede şey derim ımm şey " yataktan kalktım draco sırıtıyordu
" ne şey dersin ? "
" telefonum yatağında düşmüş aradım ama bulamadım" güldü
" demek telefonun yatağın altındaymış?" sinirle kaşlarımı çattım
" ne dememi bekliyorsun ? hotlakla mı karşılaştık diyeyim hem bu daha önce yaşamadığım bişey değil inandırıcı olur daha önce kaç defa telofonumu olur olmadık yerlerde kaybetip saatlerce aradığımı bilemezsin " güldü hatta ufak bir kahkaha attı yataktan kalktı ve yanıma geldi elini belime koydu
" lütfen anlatsana ?" dedi gülerek gülümsedim
" bir keresinde bende çok da unutkanlık vardır bilirsin " dedim gülerek
" evet bilmemmi telefonun elindeyken telefonunu aramıştık, hemde beraber !" dedi ikimizde kahkaha attık " evet unuturmuyum hiç işte varselin'ne gelmeden önce evde telefonumu kaybettim arıyorum arıyom bulamıyorum saatlerce aradım en sonunda buz dolabında buldum " ikimizde güldük
" iyi tamam ozaman hadi gidelim ama bu sefer bişeyini unutma "dedi imayla
" aşk olsun" dedim bende
" aşk olsun yavrum olmaz olurmu ama bir daha odaya dönmem bu sefer atalarımız mezardan çıkar" cümlesiyle birlikte ikimizde kahkahaya boğulduk bizim travmalarla dalga geçiş
" izahı olmayan şeylerin mizahı olur dedikleri bu olsa gerek " eline yüzüme koydu
gülümsedi ama bu seferki gülüşünde acı, hüzün ve kırgınlık vardı
" evet ne yapalım ? hayat bize acımasız davranıyor bizde gerekeni yapacağız "
"draco, yıldızım "
"afetim , güzelim efendim"
" ne kadar üzgün olduğunun farkındayım hayatın sana ne kadar acımasız davrandığınıda farkındayım seni anlıyorum her şeyi bire bir yaşmaksak ta en azından seni anlaya bilirim tabi herşeyi bilemem, anlayamam ama ne demek istediğimi anladın sen, senin yaşadığın bu durumu bende yaşadım hemde çok kez"
" hangi durumu ?"
" gülüşün içindeki acıyı ,kırgınlığı " durdu sesiz kaldı bi süre devam ettim
" insan bazen gülerken ağlar zira gülmek her zaman mutluluk değildir bazen bir gülüşe insan ne acılar ne ferayatlar ne göz yaşları saklar "
" hiç kimse anlayamadı bu güne kadar en yakınım bile" dedi bir süre durdu bende bişey demedim öylece gözlerime baktı bende gözlerine baktım derin bir nefes aldı
" ne garip şimdi ise tanışalı sadece dört ay olmuş sen anlıyorsun fark ediyorsun "
" anlarım ben çünkü sende beni anlıyorsun " gülümsedi bu seferkin de acı değil sevgi vardı umut ve güven vardı
" doğduğum günden beri hep yalnızdım sanki , tek başınaydım hep taki sen gelene kadar keşke daha önce tanışsaydık " dedi içini çekerek
" keşke " dedim bende onun gibi iç çekerek ve devam ettim
"hep merak ettim neden daha önce tanışmadık diye bunuda heo sordum annemle babama vakti değil diyip durdular annem her zaman her şey senin iyiliğin için derdi"
" ben ailemle konuşmuştum bunları onlarda yanı şeyi söylüyordu blaith ile bunları çok konuşmuştu hatta ben bi kere ben şaka yapmıştım kızı beğenmezsem , sevmezsem ülkeyi terk ederim demiştim" dedi gülerek tek kaşımı kaldırdım
" ee sonra ?" güldü
" sonra blaith yok kız etini yer sorla gerdeğe sokar seni sen dünyayı terk et demişti"
ikimizde güldük "merak etme tecavüz etmem sana" dedim daha önceki komik anımıza da değinerek " olur tamam "
" ne güzel anılarınız varmış" yüzü donuk aştı
" evet ölene kadar " dedi çok sinirli ve kırgın olduğu belliydi
" draco biliyorum haddim değil ama... "
" haddim değil derken ?, senin herşey haddin bu hayatta bana en yakın sensin söyle "
" peki biliyorum bu mesele ikinizin arasında ama..."
" ama ne ?"
" şey belki bir nedeni, izahı vardır draco? "
"bunun , benim çektiğim acının açıklaması yok afet"
" üzgünüm biliyorum "
" hani alışverişten döndüğümüz gün kızlarla vakit geçirdikten sonra odaya dönmüştün "
" evet?" yutkundu
" yara izlerime bakmıştın hani?"
" evet hatırlıyorum " elimi tuttu sol göğsüne kalbinin çok az azıcık üstüne koydu
oradaki yara izine " tam buradaki yara izini sormuştun bana hatırlıyormusun? kalbimiz azıcık üstündeki "
" hatırlıyorum"
" bu yara izi nasıl oldu biliyormusun ?" sesinde öfke ve kırgınlık
" çatışmada oldu demiştin "
" o çatışma blaith'in öldüğü çatışmaydı " yutkundum sessiz kaldım
" yani benim öldü sandığım çatışma son opersoyumdu "
"üzgünüm " diyebildim sadece
" üzülme sinin suçun değildi merak ediyormusun ?"
" evet zor olmuyacaksa "
" hayır zor olmaz o gün başından beri rahat değildim daha öncede defalarca opersyonlar yönettim ama o gün gergindin bir çok kadın ve çocuğun hayatını kurtaracaktık o gün blaith ve ben yakın bir şekilde sırt sırta savaşıyorduk bi anda ortalık çok şiddetlendi ve blaith görüş anlımdan nerdeyse çıkmıştı çok az görüyordum derken vurulduğunu sarsıldığını gördüm ve koşarak yanına gittim kucağıma düştü öyle güzel rol yapmış ki beni okadar güzel kadırmışki kalp atışları durdu afet kalbinin sesi duyamadım vücudunda kan kalmadı gözleri kapandı nasıl yaptı bilmiyorum sanırım bir büyü ile yaptı ağzından bile kan geldiğini gördüm son nefesini verişini duydum ve yıllar sonra afet yıllar sonra ilk kez ... "
" yıllar sonra ilkez ne?" dedim merakla
" yıllar sonra ilk kez göz yaşı döktüm ben o kucağımdanken ölürken yıllar sonra göz yaşı döktüm ben onun başında onun için ağlarken ona yardım etmeye çalışırken vuruldum ben ölümden döndüm bu yara onun izi" gözlerinde birçok duygu vardı şuan bana sevgisini aşkını ve şevkatini gösteriyordu ama içindeki kırgınlık güvensizlikde gözlerinde görünüyordu draconun eli gösündeki yaranın üstünde duran elimi tutuyordu yaranın üstünde duran elimin parmaklarını oynatarak yarayı üstünü okşadım
" çok üzgünüm keşke böyle olmasaydı"
"keşke sen üzülme senin üzülmen gerekmiyor işte bu yüzden benim kardeşim dediğim blaith öldü benim için bunun benim için izahı yok anladınmı beni ?"
" anladım haklısın ben olsam gerçekten öldürürdüm belkide " güldü
" sende bazen o potansiyeli görüyorum sende çok karanlık sırların varmış gibi geliyor hakkında bilmediğim bir çok şey olduğuna eminim birini öldürdüm desen şaşırmam"
güldüm ikmizde füldük kahkaha attık herşeye rağmen yinede güle biliyorduk
gülüşlerimiz her ne kadar içinde acı barındırsada
" abartma canım daha elimi kana bulamadım ama bellide olmaz tabi aniden
ceset saklamamız lazım diye sana gelebilirim" güldü
" bende cesedi saklama yardım ederim suç ortağı oluruz " göz kırptı
" suç ortağı , manitamı kalsın suç ortağı lazım"
" benim küçük suç ortağım" gülümsedim
" şaka maka hakımda bilmediğim şeyler var evet çünkü daha tanışalı dört ay ya oldu ya olmadı ama birini öldürmedim için rahat olsun"
" umarım hayat senin ellerini kana bulamaz afetim umarım okadar acı çekmezsin
çünkü ben bir can almak nedemek neler yaşatır insana iyi biliyorum dilerim sen yaşama afetim "
" ben özür dilerim bi an unuttum o manada demedim şakalışıyoruz " lafımı kesti
" biliyorum afetim benim senin niyeti neyi neden söylediğini biliyorum "
ona sarıldım oda bana
" mehtubu yazandan haber varmı?"
" hayır yok sanki koyan kişi volucis maskarum panthera kimdir neyin nesidir hala öğrenemdim mektubu nasıl koymuş onuda bulamadık araştırmaya
devam ediyoruz bulacağız morgana güvenirim blaith den sonra yanımda kardeşim diye bildiğim iyi bir dostum elinden geleni yapıyor sır katili timide yanımızda onlar herzaman bizi destekleycektir "
"blaith yapmış olabilirmi sence ?"
"bunu bir iki yıl önce sorsan asla derdim ama şimdi emin değilim afet ben artık onu tanımıyorum o benim kardeşim dediğim insan değil artık" yanağına bir öpücük bıraktım " herşey birgün düzelecek sevgili müstakbel kocacım "
" düzelcek sevgili müstakbel karıcım , düzelecek sevgilim, afetim biz düzeltceğiz "
"artık gitmeliyiz draco "
" evet gitmeliyiz " odadan çıktık bu sefer eşyalarımı unutmadım
aşağa indik hala yemek yiyolardı
" hey çocuklar iyimisiniz biraz geç kaldınız merak ettik" yerimize oturduk
" iyiyiz canım ne olucak " dedi draco
" evet telefonumu bir ütürli bulamadım yatağın altına düşmüş zor buldum"
" evet sevgili müstakbel karımın b12 eksikli ile başımız dertte bir keresinde de telefonunu buz dolbaında unutmuş nasıl yaptıysa " dedi gülerek bana göz kırptı koluna yumruk attım " hey dalga geçme"
" tamam canım bişey demedim" dedi ve yine göz kırptı can çıkar huy çıkmaz
" siz dün geceki işimizi tamamladık desenize" dedi gülerek neville
" ne işi ?"
" dün gece yılbaşı girerken herkezin otasında öpüşmeniz tüm okulun dilinde !" dedi hemira " birde ne işi işi demezmi ?" dedi gülerek lunaria
" amanya sizde !"
" siz önce kendinize bakın lütfen " bizimkiler bizimle uğraşıyordu ben biliyordum başıma geleceğini hepsi velarion yüzünden zeki piç !yakışıklı piç !
" tamam yeter artık uğraşmayın sevgili müstakbel karımla"
" aman tamam uğraşmıyoruz !" herkes gülüyordu dracoda ve bende dahil masamızdan kahkaha sesleri yükseliyordu ikimiz gözgöze geldik ikimizde gülüyorduk ama ikimizde hakikati biliyorduk gülüşünde acı vardı gülüşümde acı vardı çektiğimiz, yaşadığımız herşey gülüşümüzde saklıydı elini bcağına koydu hafifçe sıktığını varlığını belli etmek istyer gibi ben burdayım der gibi gülümsedim oda bana gülşümsedim ikimizde birbirmize anlıyorum ve biliyorum diyorduk artkdaşlarla sohbete kahvaltıdan sonra derslere girdik yüreğim ağzımda arselion bizi ne zaman çağıracak diye bekliyordum öğleye gelmişti saat ama hala baş magistar arselian çağırmamıştı korku heycan endişe bütün duygularla panikle bekliyordum ne olcak ? ne yapacağız? öğle arasında arkadaşlarımızla oturmuş sohbet ediyorduk draconun korktuğunu endişeli olduğunu biliyordum ama tabiki belli etmemekte ustaydı
" ee acaba bir filim gecesi falanmı yapsak ha biraz kafamızı dağıtalım" dedi rowen
" filim gecesimi nasıl yapıcaz ?" dedi cedric
"yada başka bişey yapalım değişiklikm olsun" dedi elaris
" bi tatile falan mı gitsek ? bungalov çok popiler şu sıralar " dedi lunaria
" bence güzel olur ?" dedi hermonie
" aslında fena olmaz benm bir bungalov evim var isterseniz giderbiraz kafa dinleriz"
dedi draco " vov bu güzel olur " dedi lunaria
" ay asalında çok güzel olur " dedim bende kendimizi tatil sohpetine kaptırmıştık kaptırdık ama belklediğimiz oldu magistar elanya yanımıza geldi hepimiz ona döndük " çocuklar rahatınızı bozdum ama baş magistar arselian dren sizi çağırıyor "
herkes merakla magistara bakıyordu ayağa kalktık draco ile birbirimize baktık bana sorun yok dercesine gülümsedi " peki magistarım" çocuklar ne olduğunu anlamadı
onlara haber vereceğimizi söyledik ve baş magistar arselian dren'nin odasına doğru yola çıktık
Çalma listesi ile keyifle okuyabilirsiniz
YouTube :https://youtube.com/playlist?list=PLPNbow2aYCluTyL-DmOqASlnv5cYBdAjA&si=q1SlAe72Uw2E7nBK
Spotify:https://open.spotify.com/playlist/3fPulbnOkIUqlJfkdftKg9?si=IT4jwxlnTRO-iIX-cXxtNw
bu nasıl münkün olabilirdi nasıl oldu hiç bir fikrim yokru ama draconun öldü bildiği kollarımda kan kaybından öldü diye bassetiği kardeşim dediği dostum dediği yoldaşı sırdaşı herkezin öldü diyebildiği
draconu uğrana mafolduğu yıllarca pisikilojik destek aldığı yıllarca yasını tuttuğu kişi şuan tam karşımızda duruyordu
blaith zael ...
2 yıl önce - yazarın anlatımıyla
saat sabah 06:30
bu gün günlerden kasvet bugün günlerden kötülük yada belkide her gün öyledir?
her zaman her gün saat her dakika kötülük,karanlık oradadır? yanı başımızda ruhumuz bile duymuyordur olanları belki ? güneş bugünde doğmuştu her gün olduğu gibi güneş bugünde doğmuştu karanlıklarla beraber bugün bir çok felaketin
gelmeye başlayacağı o gündü bir çok olayın ve gerçeklerin vakti geldiğinde ortaya çıkmasını sağlayacak o gün kaderin ağlarını öreceği bir çok günden biriydi bi vakitler yıllar yıllar önce önce elserin valdereth ailesi vardı soyu iki evladından devam etti bir kızı ve bir oğlu devam ettirdi soyu onun soyu iki dala ayrılmıştı kızı carol elserinve oğlu alex elserin yüce hogwars büyücülük okulunun diğer kurucuları caelyhar myrr tharvus eidem nisara veylen nasıl oldu bilinmiyor kimse gerçeği bilmiyor onların soyunu vârisinleri ortada yoktu bazılarını göre soyları kurumuş yok olmuştu ama elserin valdereth soyu yürümüştü
bir kızından ve oğlundan ama zaman geçti yıllar yıllar geçti nasıl olduğunu anlayamadan bişey oldu çok önemli bir olay geleceği yazacak kaderi belirleyecek o olay kader yine ağlarını örmüştü elserin soyunun iki dalından birine kızı carol elserin ailesine türk kanı karışmıştı bu türk kanı herşeyi değiştirecek kaderi ve tarihi değiştirecekti elserin oğlu safkan ingiliz olarak soyu devam ettirmişti ama kızı kızının torunları devam ettirdiği soyuna türk kanı karıştırmıştı seneler sonra çok şey değişmişti zira aynı soydan gelen iki aile düşman olmuştu çünkü kader işte elserin oğlunun soyundan gelen serenya elserin bir velarion'a aşık olmuştu bu aşk yaşanan herşeyin felaketi olacaktı velarion'lar bu kaderde bir çok rol oynayacaktı
bu nasıl mı olacaktı ? size anlatayım
bu üç aile alex elserin, carol elserin ve velarionlar
elserin soyu alex elserin ve carol elserin ikiz kardeşlerinden devam edecekti
yıllar geçti hatta belki asır geçti yıllar yavaş yavaş günümüze gelirken carol elserinin ailesi türk kanı karıştı kader ağlarını böyle ördü sonra alex elserin ailesi onlar soylu ingiliz ailesi olarak yollarına devam ettiler alex elserin ve carol elserin ikiz kardeşler asla iyi anlaşamadılar yıllar sonra ikisi öldükten sonra bile bu aile bu iki vâris aile birbirlerinden adeta nefret ettiler carol elserinin soyuna türk kanı girince bir birlerine iyice düşman oldular iki aile aynı soydan gelen iki aile birbirlerine düşman oldular ama bunlar sadece felaket devrinin başlangıç tohumlarıydı sonra kader yıllar sonra bir düğümünü velarion'lara attı günümüz seneler öncesinde alex elserinnin soyundan gelen vâris serenya elserin soylu bir aile olan velarion'lara oğlu lucen velarion'a delicesine aşık oldu onların kaderide yazılmıştı am onlardan yıllar önce lucen velarion babası carlos velarion on yada onbirli yaşlarda hogwarsa gelmişti onunla beraber aynı yaşlarda aynı yılda elserin varisi büyücülük okuluna gelen nadir türkler marcus bora elserin gelmişti
carlos velarion genel velarion ailesine kıyasla daha iyi daha nazik kibar iyi bir velariondu zira kendisi arkadaş canlısı biriydi kimseye zorbalık yapmazdı
marcus bora elserin ise çekinken bir çocuktu insanlar onu türk oldu ve elserin vârisi olduğu için insanlar onu ucube gözüyle bakıyor hatta varis olarak kabul etmiyordu ama hakikat değişmezdi onun damarlarında elserin kanıda akıyordu herkes onu dışladı o dönemin alex elserinin soyundan gelen diğer atasıyla aynı adı taşıyan alex elserinde içten içe onu varis olarak kabul etmiyordu ailesi elserin valdereth oğlu alex elserinin soyundan geldiği için oğullarına bu adı vermişti tek bir kişi marcus bora elserinin dışlamamıştı carlos velarion ikisi şaşırtıcı derecede arkadaş oldular dost oldular ama bu huzur kısa sürdü
marcus bora elserin annesi normal bir insandı büyücü değildi fanilerin dünyasında başarılı bir savcıydı babası ise Auravest elementler konseyinde çalışan şerefli bir insandı ve elserin varisiydi ama mağlesef büyü bakanlığı şerefli değildi sahip olduğu güçlerini kullanarak fanilerin dünyasında bile öyle pis işler yapıyorlardıki büyü bakanlığı tamamen pislik çamuruna batmıştı annesi ve babası bunu durdurmak istediler amcasıda güçlü bir adamdı üçü beraber şavaşmışlardı durdurmak istediler
bakanlığın sırlarını ortaya çıkarmak istediler gizli şekilde yapmaya çalıştılar
aksi halde hayatları tehlikeye girerdi ama bir gün ifşa oldular ve sonu hüsran oldu
onları susturmak için adamlarını gönderdiler marcus bora elserin evdeyken o karanlık gece yaşandı büyü bakanlığın adamları evlerinin kapısına dayandı
kaçış yoktu annesi bora elserin hızlıca bir dolaba sakladılar babası ise onu sevgisinin gücü ile yaptığı büyü ile korumaya aldı belki kendilerini kurtaramazlardı ama ama oğlullarını kurtarabilirlerdi o gece marcus bora elserin saklandığı yerden annesi ve babasını ölümünü izledi öldürülüşlerini büyü bakanlığının adamları marus bora elserini ardılar ama bulamadılar kaçtı diye düşündüler her yerde aradılar ama bulamadılar oradan uzaklaştılar cesetlerini bile öylece ortada acımasızca bıraktılar marcus bora saklandığı yerden annesi ve babasının yanına gitti saatlerce ağladı başlarında amcası öğrenmişti yolla çıkmıştı kardeşi ve ailesini kurtarmak için ama kaderin önüne geçilmiyordu eve geldiğinde yiğeniyle beraber kardeşinin ve karısının başında göz yaşı döktü ama yiğenini koruması için dik durması gerkiyordu o yüzden zorda olsa kendini toparladı önce kardeşi ve karısını gömdü yasını tuttu ve yiğenini yetiştirmeye başladı önce yiğeni artık marcus bora elserin değil sıradan bir büyücü marcus jones oldu ve büyücülük okulana sanki öyleymiş gibi kayıt ettirdi elserin varisi bora slytherin kayıp etti herkes o gece öldürülen ailenin elserin ailesi olduğunu öğrenecekti zamanı geldiğinde ama şimdilik bu aile sıradan bir büyücü ailesi olacaktı marcus jones ta onların kayıp çocuğu
olacaktı carlos velarion dostunu yalnız bırakmadı o herşeyi biliyordu ve yıllar sonra marcus jones yani marcus bora elserin ortaya çıktı ve dostu carlos velarion ile sır katili timini kurdu ama herkes hala elserin varisini marcus bora olduğunu bilmiyordu bu hikaye kütaphanenin yasaklı bölümümdeki tozlu raflarda durucaktı ve zamanı geldiğinde herkes öğrenecekti çünkü ilerde doğacak elserin vârisleri maria afet elserin ve ablası ve abilerinin kaderide yazılmıştı
onlar bora elseri torunları olacaktı carlos velarion dostunu asla yalnız bırakmadı hep yanındaydı ikisi beraber adaletin kılıcını kuşandılar sır katili timini kurdular zaman geçtiğinde kalpleri boş kalmadı tabiki ikiside her şeye rağmen aşklarını yaşadılar carlos velarion zamanla bir kadına aşık oldu evlendi ve bir oğlu oldu lucen velarion ,carlos velarion oğlu alex elserinin soyundan gelen serenya elserin birbirlerine aşık oldular ve evlendiler bu evlilikten draco elserin valerion dünyaya geldi elserin varisi ama bu evlilikten dünyaya gelen tek çocuk draco elserin velarion değildi lakin bunu kimse bilmeyecekti marcus bora elserinin de aşık oldu ve evliliğinden iki kızı oldu lera lale elserin ve diğer büyük kızı diana ela diana ela annesinin karşı çıktığı bir adamla kaçarak evlendiği için yıllarca annesi ve kız kardeşi ile konuşmamış ayrı düşmüştü lera lale elserin büyüdü aşık oldu ve oda evlendi bu evlilikten ise dört çocuk dünyaya geldi bunlardan biri ise en küçükleri elserinin gelecekteki kraliçesi bir olay çok şeyi değiştirecekti marcus bora elserin ve carlos velarion sır katili timini kurduktan sonra düşmanlarını karşı önde olmak için büyücülük kanunlarını çiğnediler geleceği görmek büyü ile mümkündü ama bu yasaktı asla kabul edilemezdi çünkü geleceği görmek her ne kadar iyi gibi görünse de iyi değildir
Ama onlar bunu dinlemedi ve geleceğe baktılar gördükleri şey
Başta ikisinin torunlarıydı
Carlos velarion ilerde doğacak torunun elserin vârisi olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmış Marcus bora ise ilerde torunun En yakın arkadaşının can dostunun torunu ile aşkını gördü ikiside torunlarının kaderini birbirine yazıldığını gördüler ama gördükleri tek şey aşkları olmadı felâket lerini gördüler felâket devrini gördüler ve torunlarının kaderi için büyük kararlar almak zorunda kaldılar bu yaptıkları büyünün sonuçları çok ağır olacaktı nerden bile bilirlerdi ki okul koridorunda tanışan iki dostun torunlarının kaderini birbirine yazıldığını yıllar yıllar geçti ve günümüze geldi şimdiye bakalım artık draco elserin valerion kadersiz çocuk herkesin şanslı olarak gördüğü ama ama kadersiz olan çocuk çocukluğundan beri yalnız gündüzle düşman gecenin karanlığında döktüğü sessizce anlattı acıları ve çığlıklarıyla geceyle dost olan ailesi olan ama aslında ailesiz bi başına draco elserin valerion çocukluğu malikane gibi görünen cehennem hapishanesinde geçmişti babasından nefret ederek büyümüş annesine ise hep büyük bir kırgınlık ve öfke ile büyümüştü şimdi ise vârisi olduğunu bilmeden katıldığı sır katili timinde merkez binasında camdan dışarı bakarken 19 yaşında geçmişini düşünüyordu ne babası ne annesi hiç bir zaman yanında olamamıştı 10 yaşında küçücük boyu ile babası tarafından gördüğü eziyet pisikolajik ve fiziksel şiddet o yaşlarda ağır gelmişti odasına gitmişti hatırlıyordu gene babası
Hakeretler yağdırmış ve yediği lokmayı boğazına dizmiş ti küçücük boyuyla masadan kalkmıştı ağlayarak odasına gittiği o günü hatırlıyordu odasına gitti yatağında üstüne oturdu sinirle gözünden dökülen yaşlar küçük vücudunda biriken sinirle yatağının çarşafını sıkmıştı annesi odaya hırs ve sinirle girmişti oğlunun önünde durmuş ona bağırmıştı ağlamak bir işe yaramaz demişti annesi zayıflar ağlar! Senin ağlaman kimsenin umrunda değil o gün anladı draco ağlaması üzülmesi kimsenin umrunda değildi o yüzden 11 yaşından beri bir daha hiç ağlamamıştı
Onun ihtiyacı olan bir sevgiydi umursanmak anlaşılmak ama ne annesi nede babası yaptı bunu sonra 14 yaşında nişanlı olduğunu öğrenmişti ne yaşadığını anlaymamıştı görmeden bilmeden bebek nişanlanmakta neyin nesiydi?
Ama nalatmadılar evleneceksin dediler okadar ne kadar acımasızcaydı değilmi ama babasıyla annesinin onun için yaptığı tek iyi şey oydu o bunu bilmiyordu içten içe nişanlısını merek etti yıllarca ama elinde olan tekşey ismiydi ne severdi? Ne izler? Nasıl uyur? Yada nasıl görünür? Hiç birini bilmiyor merak ediyordu napacağım ben diyordu nasıl kurtulacağım bundan tanıması bile yasak olan biriyle nasıl nişanlı olabilirdi o ne yapıyordu oda üzülmüşmüydü ortak arkadaşları vardı bazen onun hakkında arkadaşlarından dinlerdi onu oda bu nişanlılık yüzünden şok olduğunu ailesi ile kavga ettiğini biliyordu onunda istemediğini biliyordu hakkı olan büyücülük okuluna bile gitmesi yasaktı neden diye düşünüyordu neden? Aşık olmayı denedi birini sevmeyi ama yapmadı draco elserin valerion artık hayatı akışına bıraktı ve nişanlışı Maria afet elserin okula geldiğinde onu ilk kez görecek ve tanıyacaktı ama ne zaman camdan dışarıyı seyreden odada onunla birlikte olan iki can dostu blaise ve Morgan odadaydı blaith çocukluktan beri tanıyor morganı ise sır katili timinde tanışmıştı ikisinede güveni tamdı blaith aniden yanına geldi ve omzuna dokundu
" Hey ne düşünüyorsun?" Draco balitj okadar güveniyorduki kendi kuruduğu örgütü ilk ona anlatmış beraber kurmuştu kardeşim derdi ona hep ama birazdan kardeşi onu bırakacaktı belkide kalbi hissesiyordu çünkü huzursuzdu morgandı yanlarına cama doğru gitti
" Hiç öyle geçmişi geleceği şimdi yapacağımız operesyonu "
" Aman siktir et geçmişi geleceği düşün düşün boktur işin" güldü
" Aynen bu kadar düşünme " dedi Morgan
" Bu arda geçmiş gelcek diye geçistirdin edebiyat yapmada neyi düşünüyorsun anlat" dedi blaise " aynen bizden gizlinmi var?" Dedi Morgan
" Yaşadıklarımı düşünüyordum annemi ve babamı sonra hiç tanımadığım nişanlımı insan merak ediyor düşünüyor aklında dolanıyor birde şirket kara ölüm bu günkü opersyonlar falan"
" Hadi sen gene iyisin garibim kız napsın bilmeden örgüt lideri mafya ile evleniyor" dedi Morgan
" Ben mafya değilim"
" Yav kardeşim ben kötü değilim moduna girme hemen tamam mafyasın ama iyi mafyasın öyle düşün "
" 19 yaşında herkeze diz çöktüren iyi mafya" dedi Morgan
" Aman ya neyse susun artık toplantı odasına gidelim oporesyonun üstünden geçem zamanı"
" İyi tamam"
Saat : 07:00
Bugün sır katili timinin yapacağı operesyonun başında gölge tuğgeneral kara ölüm draco slytherin malfoy olacaktı
Toplantı salonunda sır katili timinin gölge birliği oradaydı bu gün operesyon onlardaydı
"Evet! Sessislik!" Dedi draco bağırarak masanın önünde durarak tam kırk kişi vardı gölge birliği tamamı masadaydı draco ise masanın başında arkasına sunum ve planlar yapılan büyük ekranın önde durmuştu masada ise planların , operesyonun ve operesyonu yapacakları yerin iç planı duruyordu herkes susmuş dikkatle onu dinliyordu
" Ben gölge tuğgeneral kara ölüm draco elserin valerion! Bu gün yapacağımız operesyonu ben yöneteceğim! Öncelikle bu gün yapacağımız operesyonun yeri oldukça şehir dışında her yerden uzak ve küçük bir yer ama küçük olması bu operasyonun basit olacağı anlamına gelmiyor!
Bu gün büyük bir uyuşturucu ve insan ve organ kaçakçılığı yapan bir mafyanın belini bükeceğiz! Bu yerin içine casuslarımızı soktuk ve bilgi sahibi olduk " draco arkasındıkı telivizyonda operyon yapcakları yeri açtı aşırı ücra bir yerde etrafında hiç bir şey olmayan yola şehire kasabalara bile uzak bir yerdi tek başına ıssız eski iki katı eve benzer bir yerdi
" Burası çok ücra bir yerde tek başına iki katlı eski bir bina küçük bir yer gibi görüyor ama öyle değil" derin bir nefes verdi elini belin deki silahınada koydu ve sağ eliyle slaytları değiştirirken anlatmaya devam etti
" burası bir çok mafyanın pislik şerefsiz heriflerin bel kemeği diye bilirsiniz tedarik edilecek olan başka mallara ülkelere gidecek olan mallar önce buraya gidiyor malın sahibi yada adamlarından biri burda kontrol ediyor ve teslim alıyorlar bazıları uçakla bazıları komyonlarla teslim alıyor fuhuşa zorlanan kadınlarda ve satılıp alınan işçi olarak kulanacak çocuklarda önce buraya getiriyorlar ve burda seçişip alınıyor ve kullanıyorlar silah kaçakçılığı yaptıklarınıda gördük aldığımız istihparta göre kara kobra hepsinin başı bizim düşmanımız bazen buraya geliyor ve işlerini burda hallediyor bazende adamını gönderiyor kara kobranın adamlarının ve kendisin kollarında kobra dövmesi var içerdeki adamızın verdiği bilgeye göre bu gün kara kobra gelmeycek ama en baş adamı sağ kolu gelecek" masaya doğru geldi ki elini masanın üstüne koyup eğildi " ve biz o kolu keseceğiz " eliyle kağıt üstündeki planların üstüne koydu
" siz birinci keskin nişancı ekibi ve benim örgütüm black death keskin nişancılardan beş kişi sizinle işaretlediğimiz alanlarda olacak bu binanın tamam iki girişi var bir arkada bir önde biz kapıya yaklaşmadan siz kapıdaki adamları indireceksiniz 4 arkada 4 önde olmak üzere tam 8 kişi var kapılarda ama öncellikle herşeyden önemli olası tehlikelere karşı herkes yerini ve alanları dikkatli bir şekilde kontrol edip terslik olmadığından emin olacağız
Sonra kapılarda 20 kişilik olarak tam 4 guruba ayrılacağız kapılara önde bekleyen guruplar sessizce girip sis ve uyuşturucu bombalar atacak bir ilerledikleri arkalarında bekleyen diğer 20 kişilik guruplarda içeri girecek iki önceliğimiz iki önemli görevimiz var arka taraftan giren birliklerin önceliği kara kobranın sağ kolunu yakalamak olacak ! Ön kapıdan girenler ise oradakı masum insanları kurtarap gereksiz olanları öldürmek gereksiz zalimleri kötü ayakçıları öldürün acımayın bunu asla aklınızdan çıkarmayın masum insarlar dışında kimseye merhamet etmeyin çünkü siz onların eline düşerseniz size asla acımazlar kara kobranın sağ kolunu yakladığında yapacağıznız ilk şey öldürmeden etkisiz hale getirmek! Ve hızlıca zırhlı araca götürmek "
" Peki sonra genaralim" dedi askerlerden biri draco kendinden emin tavrıyla cevap verdi " sonra kobranın sağ kolunu konuşturmak için elinden geleni yapcağız elimizde büyük bir koz var kara kobaranın sağkolu meğer metresinden yaptığı öz be öz oğluyumuş zayıflığına gideceğiz ve konuşturacakğız ve bı operesyondayken her ihtimale karşı 50 kişilik ekip 3 arabayla içinde acil durumlara karşı sağlık ekibi bizden burazda uzakta güvenli bir yerde bekliyecek her şeyi her ihtimali düşündük kusursuz bir şekilde operesyonu bitereceğiz ve kulağınızdaki kulaklık telsizler hep açık olsun keskin nişancılar sizde sadece tek göreviniz kapıdakileri öldürmek değil aynı zamanda bizi kormak herhan gibi bişey olur beklenmedin kişiler gelirse bize haber verecek tehtitleri ortadan kaldıracaksınız şimdi" derin bir nefes aldı dik duruşa geçti ve elleri hızlı ve sert bir şekilde birbirine çarptı
" ŞİMDİ KALKIN VE HAZIRLANIN VE ADALETİN GÜCÜNÜ KILICINI ŞEREFSİZLERE SAPLAYIN!"
Herkes büyük bir motivisyanla
Masadankalktı ve bütün ekip hazırlanmaya başladı
Saat 07:00
Blaith zael draco elserin valerion can dostu kardeşi sırdaşı ve çocukluğu yetim ve öksüz olarak geçen teyzesinin yanında büyüyen talihsiz küçük çocuk birazdan ise kendini öldürecek ve kardeşini yalnız bırakacak blaith zael içi kan ağlıyordu draco'nun ne yapacağını bilemiyordu ama yapmak zorundaydı şimdi ise sır katili timinin yöneticisi
Hector brave odasındaydı onun ile yaptığı planı konuşyorlardı
" Efendim kendimi ölü göstermek zorundamıyım? En fazla ne yapabilirlerki? En azından dracoya söylesem" hector sinirle oturduğu koltuğundan kalktı
" Blaith! Anlamıyormusun! Dracoyu bu işe karıştırmayız hiç kimseyi sen bir görevi kabul ettin ve büyük başarıyla bilgi ile bana geldin! Şimdi kabul ettiğin görevi devam ettirmek zorundasın dracoyu kardeşin gibi sevdiğini biliyorum ama onu iyiliği için bilmeyecek!"
" Am efendim anlamıyorsunuz beni asla affetmez!"
" Eğer senin gerçek dostunsa zamanı geldiğinde seni anlayacaktır"
" Efendim siz yıllardan bahsediyorsunuz!"
" Evet seni yakalarlarsa sana ne yaparlar biliyormusun?! Sana aklının hayalinin bile almaycağı işkenceler yaparlar öldü bilinmen en iyisi ve ayrıca draco yaşadığını bilirse bunu mutlaka anlayacaklardır kara kobra basit bir adam değil üstelik italyan ve rus yer altı mafyasınıda yanında! ve draconun bildiğini senin gerçekten yaşadığını anlarlarsa dracokoyuda anında maf ederler !"
" ama efendim"
" aması yok asker !"
" peki efendimdim "
"şimdi herşey hazırmı asker!? sen onu söyle! "
" evet efendim her şey hazır herkez öldüğüme inanacak" hector blaise in yanına gitti
ve elini bir baba şevkati ile omsunza koydu zira blaith teyzesinden sonra onun elinde büyümüştü onu bir evlat gibi seviyordu ve tek isteği onu korumaktı dracoyuda oğlu gibi seviyordu hayatının ne kadar zor olduğunu bir nebze biliyordu eğer zor olmasaydı bu yaşta bukadar güce sahip olmazdı on dokuz yaşındaki bir çocuk için dehşet verici bir güce sahipti ve hector istemsizce korkuyordu bu güç başına bela olabilirdi güçlü olmak için çok acı çekmek gerekiyordu bunuda biliyordu
ama elden ne gelir ? herkesin bir kaderi vardır hector derin bir iç çekti ve konuştu
" bak evlat senve draco ikinizide evladım gibi seviyorum sen çocukluğundan beri
dracoda 3 yıldır yanımda ikinizde bana geldiğiniz çektiğiniz acılarla kocaman insan olmuş çocukluğunuzu yaşamayamıştınız ve bunun telafisi olmayacak ama sizinle gurur duyorum arkadaşın dracoyu kardedeşim gibi sevdiğini biliyorum ama onu korumak görevimiz onun bu timin gerçek sahibi olduğunu biliyorsun gelecekteki nişanlısı ile bu timin gerçek varisi onlar draco elinde genç yaşta muazzam bir güç tuyor kara ölüm düyanın her yerin tüm yer altı mafyaları tarafından biliniyo ve elinde ne kadar büyük bir güç tuttuğunu herkes biliyor ve bunu almak isteyceklerdir ve senin bu yaptığın görevden sonra ikiniz içinde böylesi daha iyi ölmen lazım anlıyormusun"
" evet efendim anlıyorum"
" zamanı geldiğin maria afeti az çok tanıyorsun değilmi ? "
" evet efendim anlattığınız her şey aklımda "
" draco elserin bilmeden iş yaptığı adamın marco kılıç elserin maria afetin varlığından haberi olmadığı abisi olduğunu bilmeyecek zamanı gelene kadar
bilmeyecek !"
" tamam efendim herşey gerektiği gibi olacak"
saat 10:00
operesyon vakti gelmişti herkes yerini almış gerekli kontroller yapılmış kesinkin nişancılar yerini almış kapıdaki adamları çoktan öldürmüşlerdi bile
draco ve balith arkadaki kapıdan gireceklerdi planlarındaki gibi herşey yolunda gidiyorlardı sis bombasını ve uyuşturucu bombları attıktan sonra gaz maskelerini indirim içeri daldılar bir kaç insan ateş etmeye başlamıştıa ma bomblar hem görüşlerini kaybetmiş hemde bayılmaya başlamışlardı çatışma ilerledikten sonra
ortam çok hararetlenmişti draco çok telaşlıydı gergindi her blaith yanındaydı
draconun kulaklağına ses geldi
" efendim desteğe ihtiyacınız varmı efendim" dedi yedek birlikten biri aniden blaith
bağırdı " jarjörüm bitiyor draco!" sonra draco kulaklıta konuşan askere yanıt verdi
" evet jarjör azalıyor destek lazım ! "
" hemen geliyoruz !" destek ekipler gelene kadar ortalık gerilmişti ama herşey yoluna girmeye başlamışlardı draco çatışırken yakalamak istedikleri adamı yakalamış planladıkları gibi gidiyordu ortalık durulmuştu ama çatışamnın son demleri devam ediyordu blaith bilerek dracodan uzaklaşmış sislerin arasında kaybolmuştu bilerek belli etmeden hızlıca sislerin arasında kendine ateş etmiş ağzındaki gizli kan hapını batlatmış vücundundaki kan tormalrını kanma geçiriyormuş gibi patlatmıştı draco blaith kendisi vurduğu görmedi anlmadı onun gördüğü kardeşinin vurulup yere düşmesiydi hızlıca blaith in yanına gitti onu öyle görünce gaz maskesini çıkartı yere yığılan arkadaşını numara yaptığını bilmeden hayatını pahasına onu kurtarmaya gir eliyle yüzünü tuttu " blaith ! blaith kardeşim ! hayır ! hayır !" diye haykırdı blaith inde canı şuan çok yanıyordu ama onun için oyununa devam etmesi gerekiyordu draco kardeşin can dostunun ağzından ve bedeninin her yerinden kan geldiği görünce her şeyi unutmuştu blaith yaralarını kapatmya ve kanmayı durdurmaya çalışıyordu
kulağını kalbine koydu artık kalp atışını duyamıyordu blaith kalp atışının nabzının hissedilmesini engelenmişti aslında durumu çok iyiydi
" draco kulağından ekibine seslendi sağlık ekibi hemen !" blaith gözleri kapandı
"hayır hayır kardeşim tek ailem hayır lütfen tanrım lütfen... " on yaşından beri bir tek göz yaşı dökmeyen draco kardeşim dediği can dostunu kolllarına can verirken gözünden yaş düştü draco canını hiçe sayarak arkadaşının can dostunun yanından ayrılmadı ama bir anda vücudu tamamen uyuştu dayanılmaz bir acı hissetti öldüm dedi o an gencecik yaşta öldüm kalbinin tam üstüne bir mermi geldi acı ile inledi haykırdı ve sırt üstü düştü blaith arkadaşının onun yüzünden vurulmasının acısı ile delirsede hiç birşey yapmadan durmak zorundaydı zira artık o ölüydü draconun dostu için çağırdığı sağlık ekibinin kendi hayatını kutarcağını bilemezdi can dostu yaralandığı için başına gidip hayatını hiçe sayan draco dostunun aslında gayet sağlıklı olduğu bilmiyordu draconun en son gözünde bulanık gördüğü tek şey sağlık ekibinin başına geldiğiydi artık bilinci tamamen kaybolmuştu çatışma ise kısa süre sonra bitmiş blaith ise artık planlandığı gibi onunla görevli iki kişi ile oradan ayrıl sahte bı mezarla inandırıcı olması için sır katili timine mezarı kazıldı belirli onunla görevde olan iki üç kişi dışanda kimse bilmeyecekti dracoyu ise hızlıca orada ilk müdahaleyi yaptıktan sonra hızla sır katili timinin amiliyathanesine götürdüler ve sır katili timinin özel doktorları tarafından amiliyat edildi durumu başta ağırdı ama iyileşecekti zira kaderin onun için yazdığı daha çok şey vardı
2 gün sonra
draco canı hala acısada ayaklanmıştı pisikolajisi mafolmuştu içinin boş olduğunu bilmeden uyanınca yapmak istediği tek şey blaith mezarına gitmekti şuan ise hectorun odasında sır katili timinden ayrılmak için konuşuyordu
" draco yapma senin gibi bir adamı kaybedemem"
" efendim artık bende burda kalamam kafamı nereye çevirsem blaith görüyorum katlanamıyorum "
"bak biliyorsun blaith benim oğlum gibiydi ama asker olmanın kuralı her an herşey yolunda gitse bile ölüm herzaman oradadır o gölgelerde savaşan bir şavaçıydı
şimdi ise gölgelerin içinde huzur buluyor onun hatırası hep dimdik ayakta bak az daha sende ölüyordun "
" evet efendim haklısınız ama sizinle açık konuşacağım siz bana babamın verdiğinden daha çok sevgi verdiniz bana bir baba nasıl olur sizde öğrendim bir aile nasıl olur burada sizinle öğrendim ben "
" seni dinliyorum evlat ve şunu söyliyim benimde hiç çocuğum olmadı bir aile kuramadım ben en çok istediğim şeydi halbuki ama siz benim ailem oldunuz oğullarım senin biyolojik baban olmaya bilirim ama öz oğlum olsaydın anca bu kadar severdim seni şimdi anlat bakalım "
" benim pisikolojim kalmadı artık kafayı yiyecek gibiyim sır katili timinden ayrılmak istiyorum zaten bir sır katili timi üyesi asla tam olarak ayrılamaz biliyorsunuz bende bunu istemem ama mola vermem gerek hem örgütüm kara ölüm daima sizinle olacak hep sizinle bağlantı içinde olacağım hem hem şirketim hemde örgüt sır katili timi yorucu oluyor ben daha on dokuz yaşındayım biraz serbest kalmak istiyorum burada kalamam artık"
" peki evlat istediğin gibi olsun ama benimle itibartı kopar olurmu biliyorsun seni oğlum gibi severim"
" biliyorum efendim bende sizi bir baba gibi severim " hector ayağa kalktı dracoda öyle hector kollarını açtı " gel ozaman sarılalım sonkez bir baba oğul gibi "
" sarılalım efendim ama sonkez demeyelim zira eminim bu son kez olmayacak ben artık sadece burda değil kendi evimde kalacağım ve iyileşeceğim " draco ve hector birbirlerine sarıldılar tıpkı bir baba oğul gibi
" haklısın evlat sonkez demyelim son kez olmasın hem dediğin gibi sadece burada kalmayacak iyileşeceksin " ikis birbirinden ayrıldılar
" efendim yileşeceğim hem fiziksel olarak hemde piskolajik olarak "
" iyileşeksin tabi asker! çünkü sen elserinin asil varisi kara ölüm örgütünün kurucusu ve lideri ve sır katili timinin gölge tuğgenrali karam ölüm draco elserin valerion'nun! genç yaşta önünde insanları diz çöktüren draco elserin valerion'sun!"
"haklısın ben draco slytherin malfoyum ! size söz veriyorun efendim en güçlü bir şekilde gücüme güç katıp iyileşip geri döneceğim içimdeki yaralı ejderha şuan sadece sessizce mağrasına çekildi içindeki ateşi körüklüyor ve yaralarını sarıyor ve söz o ejderha en kısa sürede daha güçlü ve yenilmez olarak geri dönecek "
" inanıyorun evlat inanıyorum asker ! "
"izninizle ben artık gideyim efendim"
" git evlat git ve kaderini yaşa "
" emredersiniz efendim" draco odadan çıktı ve son kez odasına gitti ve orada morgan onu karşıladı morganıda en az blaith kadar sever ve güvenirdi oda onun bir kardeşi gibiydi " kardeşim" dedi morgan ikisi birbirine sarıldı "kardeşim" diye karşılık verdi draco "gideceksin dimi ?" iksi sarılmalarını bitirdiler ve draco acı bir gülümseme ile cevap verdi " evet gideceğim"
" ozaman bende seninle geliyorum "
" ne hayır bunu yapmana gerek yok morgan!"
" boşuna yorma kendini kararından emin olduğunda bende gidip ayrılma talebimi ilettim hectorda kabul etti ben kardeşimi yalnız bırakamam ben zaten bir kardeşimi
kaybettim senide kaybedemem biliyorsun sen benim tek ailemsin " morganda mağlesef gerçeği bilmeden blaithin yasını tutuyordu
" peki ben nedesem fayda etmeycek mağdem bende ailemden kalan tek insanın yanımda olmasını isterim" ikisi tekrar sarıldı
" sana söz kardeşim seni bırakmaycağım her zaman seni koruyacağım"
"bende san söz veriyorum kardeşim bende seni herzaman yanıdaolcak koruyacağım
şimdiki zaman
bir fidan ekilir toprağa zamanla köklerini toprağa salarak yavaş yavaş toprağa saplanır tıpkı kanımıza giren bir zehir gibi yayılır toprağa kalbimizde toprak gibidir
duygularımız ise toprağa ekilen bir fidan gibidir küçük bir duygu tohumu
kalbimizle birleştiğinde o küçük koca bir ağaca dönüşebilir köklerini tıpkı bir zehir gibi tüm toprağa yayılmıştır başlagıçta topraktan sökmesi kolaydır ama ğaca dönüşmüş ise o koca ağacı sökmek hiçte kolay değildir toprağı parçalar,kanatır,kin
nefret,hüzün,aşk... bu duygular insanı yorar yıpratır insanı aşkta benim kalbimi
böyle ele geçirmişti hiç böyle düşünmemiştim oysaki ama kader işte hiç görmediğim zoraki nişanlım sırf vâris olduğumuz için evleneceğim adam hayatımı değiştirmişti
yıllarca hiç görmeden bilmeden kendimize mahkum olmuştuk yada öyle sandık
çünkü hiç olmadığım kadar özgür hissediyordum hemde bu zamana kadar hiç hsetmediğim kadar mahkumiyetim sandığım adamın özgürlüğüm olacağını nerden bilebilirdimki ? yıllarca ikimizde birbirimizin mahkumuyduk sanki lakin gerçek çok farklıydı ikimiz birbirimizin özgürlüğü olmuştu benim mahkumiyetim özgürlüğe dönüşmedi ben mahkumiyetimin özgürlüğüm olduğunu anladım ama üzerimde, üzerimizde bir kara bulut vardı sanki, o mektup geldiğinden beri yazan o söz aklımdan hiç çıkmıyordu durmadan aklımda yankılanıyor
karanlık hep sizinleydi siz göremediniz karanlık hep ordaydı ne zaman gülsem mutlu olsam mutlaka bişey olurdu sanki bedel ödüyordum mutluluk haramdı bana ne zaman mutlu olsam bir yıkım oluyordu şuanda bir yıkıma şahit oluyordum
draco, draco elserin valerion benim müstakbel kocam şuan karşımda tamamen donmuş kilitlenmişti beneden yakta dursada tamamen yıkılmış gibiydi
ama hala kolumu sımsıkı tuyordu ben odada biri var kimsin sen diyince hemen beni
kolumdan tutup arkasına almıştı okadar çevik ve hızlı ani hareketleri ve refleksleri vardıki asker olduğu her hanlinden belli oluyordu öylece dondum kaldım bende korku ve endişe hatta belki nefret duyguları birleşmiş bedenimi titretiyordu
ne yapcağımı ne diyeceğimi hiç bilemez bir durumdaydım herkesin,hepimizin öldü diye bildiği adam kanlı canlı karşımızdaydı iki ihtimal vardı ya ben şuan rüyadaydım yada ortada çok büyük bir yalan vardı ve o yıllar sonra bi anda en yakın arkadaşının
karşısına çıkmamıştı kendime kendime diyordum ben hayelmi görüyordum hayır hayır görmüyordum yapa bildiğim ilk şeyi yaptım
" draco iyimisin ? sakin ol nefes al" dracoya doğru yaklaştım yüzüne baktım yüzü kireç gibiydi derken o birdaha konuştu odanın ortasında duruyordu öylece
" toparla kendini kardeşim sevinmedinmi yoksa ? yerime başkalarını almışsın "
kan beynime sıçramış gibiydi sesi kafamın içinde yankılandığını hissettim
draco yüzündeki damarlar belirginleşmişti nefes almıyor gibiydi öylece gözlerini blaith dikmiş duruyordu aniden bağırdım
" SEN Bİ SUSSANMI !? SEN ÖLMEMİŞMİYDİN NE OLUYOR ! draco ben yanındayım kendine gel " draconun koluma tutan eli fazla sıkmaya başlamıştı diğer elimde dracoya dokundum
" draco kendine gel !" bana döndü baktı farkına varmış olacakki kolumu bıraktı biraz kendine gelmeye başlamıştı sanırım zar zor konuştu
" ben... blaith sen nasıl olur ? sen ölmüştün ! ben rüyadamıyım ?" kendinden şüphe ediyordu yaşadığının bir rüya olmasını diliyordu mu hissi çok iyi bilirdim çünkü çokça yaşadığım bir histi draco zor durumdaydı şuan beyni uyuşmuş kendini kaybetmiş gibiydi konuş mak bile zordu belki ama yinede duruşu hala dikti her zamanki gibi duruşundan ödün vermiyordu blaith hafifçe gülerek belki alaya alarak yada bilimiyorum belki mutluluktan konuştu tavırlarını anlamak çok zordu
"sakin ol topla kendini ben hiç bir zaman ölmedim" sinir benim bile tüm vücudumu ele geçirmişken draconun içindeki duyguları tahmin bile edemiyordum ben sakince
kenarda draconun yanında dururken draconun yüz ifadesini donukluk yerine öfke aldı blaith in cümlesinin bitimiyle birlikte draco bi anda onun üstüne atladı ve çok sert bir yumruk geçirdi "SENİ ADİ ORUSBU ÇOCUĞU!" okadar sert vurmuştuki sesini duymuştum blaith yerinde sarsılmıştım ani korkuyla ağzımdan ufak bir çığlık çıktı
"AY!" hızlıca draconun yanına gittim kolundan tuttum biraz geri adım attı
" tamam ha ettim lütfen sakin ol draco" dedi sanki çok normalmiş gibi
" SEN, SEN HANGİ YÜZLE ? SENİ GEBERTİCEM ULAN !" draco tekrar onun üstüne atılacaktıki bian önüne geçtim elimi göğsüne koydum ve onu durdurdum ona zarar gelemesinden korkuyordum başına bela açılsın istemiyordum mesele dayak değildi tabiki olayın ne olduğunu kim olduğunu ne yaptığını tam bilmiyorduk başına bela açılabilir yada bişeyden pişman olabilirdi
" draco sakinleş kendini düşün" dedim biraz sert dondu kaldı yine kısa bir süre gözleri gözlerime kenetlendi sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi rahatlamak ister gibi gözlerini açarken göğsündeki elimi sıkıca tutdu ve aşağa indirdi
" tamam sakinim rüyada değilim" dedi bana bakarak sanki onları anlamaya çalıyor yaşananların gerçek olduğunu idrak ediyordu önünden çekildim ve kenara yanına geçtim elimi hala tutyordu bişey demeye korktuğum için hiç bişey söylemedim
draco blaise baktı ve öfkeli bie şekide konuştu "hemen anlatmaya başlasan olur"
" tamam artık bana vurmadığına göre konuşabilirim sakin ol "
"konuş!"
" tamam, ben hiç bir zaman ölmedim kardeşim timim amacı bu bir sır değil tehlikeli
bie araştıma için gönüllü olmuştum arıştırma sonucu hayatım tehlikeye girmişti bende kendimi öldü olarak gösterdim çok basit " blaith okadar umursamaz bir tavırla konuşuyorduki sanki öylesine bişeyden bahsediyordu draco çıldırmış gibiydi
" ne kadar da basit bişeymiş gibi anlatıyorsun!" draconun elimi tutan fazla sıkılaşmıştı hatta acımaya bile başlamıştı yüzümü buruşturdum ama bişey diyemedim
draco yüzüme baktı sonra ellerimize gözlerimi özür dilerim der gibi baktı ve elimi bıraktı blaise cevap verdi " basit bişey gibi bahsetmiyorum, basit zaten"
draco iki eliyle yüzünü sıvazladı sonrada güldü kendi kendine
" basit ,tabiya basit " diye mırıldandı sonra aniden bağırdı hatta yerimde sıçradım
"BUNU NASIL BASİT DİYEBİLİRSİN ?! HAYATIM KAYDI BENİM MAFOLDUM ÖLDÜM BEN ADİ HERİF ÖLDÜM BEN ADİ HERİF ÖLDÜN SANDIM !"
" hayatının kaymış hali böyleyse hayatının kaymamış halini merak ettim doğrusu"
dedi alaycı tavırla draco güldü delirdiğini düşünmeye başlamıştım kendimi tutamadım ve ilk defa konuştum
" sen bi doğru konuşsana hortlak !" ikiside o an şaşkınlıkla bana baktı draco kaşlarını yukarı kaldırmış bana bakıyordu
" benim hortlağa benzer gibi halim mi var !"
" evet hortlaksın ! ve keşke sadece hortlak olsan sen dracoya hesap sorma hakkını nerden buluyorsun ki ? senlerce ona yalan söyliyip kandırmışsın senin yüzünden pisikolojisi mafolmuş bir insana senin için yıllar yas tutmuş ve yas tutmayda devam eden bir insana sırf dışarda öylesine gülüyor yaşamaya devam ediyor diye ondan hesap soramazsın alt tarafı arkadaşıydın hadi kerdeş gibiydiniz diyelim ? sırf başka arkadaşları oldu diye onu suçlayamazsın! sen onun sevgilis yada karısı gibi ondan hesap soramazsın ki yıllar geçmiş üzerinden ölen öldüğünü ne zaman gördüm insan evladı ölünce bile hayatına devam ediyor birde senin gibi yalancının teki öldü diye hayatınımı bitirecekti ! birde üstelik senin için senelerce yas tutmuş yıllarca destek almış sen onun hayatında güvendiği tek insandın senden hiç sahip olmadığım kardeşim diye bahseden birini öylece yalnız bırakıp gittin yalan söyledin şimdi gelmiş
hesap sorma hakkını nasıl bulursun !" ikiside şaşkınlıkla bana bakarken draconun hafifçe güldüğünü ve birazda bana gururla baktığını gördüm
" bana bak sen bi sussana asıl sen ne hakla karışıyorsun ? iki günlük bir kız için fazla konuşuyorsun draco şunu sustur!"
"asıl sen sus yalanmı söylüyor? söylediklerinin hepsinde haklı değilmi ?
sen benim ailem olmuştun kardeşim dedim ben sana sana güvendim her sırrımı açık ettim güvendim ben sana sen ise benim hayatımı mafettin ! senelerce yalan söyledin bana ! şimdi geçmiş bu hayatının mafolmuş hali bunu diyorsun senlerce senin için yas tuttum ben şimdi iki gülüyorsam arkadaşlarım varsa ki o arkadaşların sen arkadaşım kende vardılar bana geçmiş hesap sorma hakkınmı oluyor yani !?
ben senin için senlerce yas tuttuktan sonra hayatıma devam etmeye daha yeni başladım keşke tutmasaydım deymezmiş ki ölmemişsin zaten!" blaith'e doğru yaklaştı ve devam etti " ve afet iki günlük kız falanda değil o benim nişanlım evleneceğim
kadın ben onunla hayatımı paylaşıyorum tabiki onun herşeye karışma hakkı var!"
" tamam demek beni bukadar umursamıyorsun neden anlamıyorsun mecburdum diyorum sana! güvenlik için mecburdum " draco ile ikimiz aynıda konuştuk
"hassiktir ordadan !" blaith ikimizede şaşkınlıkla gözlerini açmış bize baktı insanları sürekli böyle şaşırtıyorduk
" mecburmuş bilmesek yutturacak!"
" hala gelmiş mecburdum diyor ! hortlak! illaki bir şekilde söyleyebilirdin kendini ölü göstere biliyorsun onuda yapardın"
" sen bana hortlak diyip durma!"
" doğru söylüyor kendini öyle bi ölü gösterdin ki kucağıma da kan kaybından öldün sen nasıl yaptın bunu ha ? "
" sahte kan, okadarda zor olmadı zaten o karmaşada savaşın ortasın kalp atışımı falanda duyamadın çok iyi fırsattı ! sende çatışma sonrasında cesetimi göremedin istemedin o yüzden"
" yuh !" dedim kendimi tutamayarak
" gördün mü bu kadar şey yaparken planlarken bana yaşadığını söyleye bilirdin !"
" ya tehlikeliydi diyorum nesini anlamıyorsun " o sırada telefonum çaldı hermonie arıyordu merak etmişlerdi tabi aynalının önünden çantamı ve telefonumu aldım sadece çantamı unutmuştum neler olmuştu
"kim arıyor ?"
" bizim kiler tleefona savaş açtı onlara söyliyecek miyiz"
" sakın !" diye lafa atladı blaith lafa atladı ve devam etti "şuan söylemeyin güvenlik açısından birazdan sizi başmagistar arselian dren çağıracak orada tekrar görüşücez "
" Başmagistar arselian dren demı biliyor ?" dedi draco
" ay kafayı yicem magistar arselian bile biliyormu ? şuan karşımda ölü biri duruyor inanamıyorum "
" ben ölü değilim ! kaç kere daha söylemem lazım ben ölü değilim! ve bir kez daha bana hortlak dersen !" draco blasith doğru yaklaştı
" NE OLURMUŞ ! SÖYLESENE NE YAPARSIN BİR DAHA SAKIN AMA SAKIN nIŞANLIMA SESİ YÜKSELTME GEBERTİRİM SENİ ANLADINMI !?" blaith ona şakınlıkla baktı
" demek öyle ha biraz sert tepki vermiyormusun ? ben hala senin kardeşim dediğin o insanım "
" sen benim kardeşim değilsin! benim kardeşim öleli çok oldu " ortalık buz kesti
ikiside o an birbirlerine öyle bi baktıki çok büyük hayal kırıklığına uğramış gibi blaith'in bunu beklemediği belliydi bende beklemiyordum ama draco haklıydı böyle sert tepki vermesi çok normaldi ama içimdeki ses bunu söylerken çok üzüldüğünü söylüyordu şuan draco çok kötüydü draconun söylediği sözle blaith'in yüzündeki alaycı tavır tamamen gitti
" iyi peki öyle olsun birazdan arselion'un odasında görüşürüz kar-" kardeşim diyecekti lafı yarım kaldı sonra düzeltti " velarion kimseye bişey söylemeyin daha "
blaith odadan çıktı dracao ise yatağın ucun oturdu başını önüne eğdi iki eliyle yüzünü ovaladı
" draco, yıldızım ... "onun yanına oturdum elimi sırtına koydum
" iyi misin?" bak ben burdayım " dedim ona
"ben cidden sinir hastası olup çıktım kafayı yiğeceğim bende bir sorunmu var?
cidden soruyorum ya bende cidden bi sorun var bence " gülümsedim elimi omzuna getirdim kafamı onunkine yasladım
" hayır sende bir sorun yok benim tanıdığım en harika insansın benim gibi konuşuyorsun aynı bende hep öyle derdim lanetli olduğumu düşünürdüm
ama sonra anladımki olayların benimle alakası yok kendini suçlama çünkü olaylar seninle alakası yok kader işte " kafasını yerden kaldırdı kolunu omzuma attı kafasını boynuma gömdü ve sarıldı bana sarılışına karşılık verdim hızlıca
" iyiki varsın "
" sende" tanıştığımız süre boyunca o hep beni anlamış desteklemiş sarlmış yanımda olmuştu şimdi sıra bendeydi elimi saçlarına götürdüm saçlarını okşadım
" afet bişey soracağım "
" sor" kafasını boynumdan kaldırdı
" sence tanrı beni seviyormudur ? " sorusuna şaşırdım soruyu öylebi sormuştuki yardıma ve sevgiye muhtaç bir çocuk gibi ağlamıyordu ama gözleri kızarmıştı hatta dolmuştu ama kendini tutuyordu sesi de titriyordu
" seviyordur tabi niye sevmesin?
" bunca yıl inanmamış olsam bilemi ? "
"evet yinede sever "
" ben çok mu kötü bi
insanım afet "
" hayır tabiki demin dedim sen tanıdığım en harika insansın ve biricik müstakbel kocamsın tamammı bu dünyanın görüp görebileceği en harika insansın "
" gerçektenmi ?" kafasını tekrar omzuma koydu bende saçlarını okşuyordum bunu sevdiğini ona iyi geldiğini biliyordum
" gerçekten hatırlıyormusun ? "
" neyi ?"
"hani bana gizli odanı göastermiştin ya "
" evet "
" orda ben ağlamıştım sende bana şarkı söylemiştin " gülümsedi
"evet sen ağlama şarkısını söylemiştim hoşuna gideceğini düşünmültüm ve sana olan hislerimi anlatan bir şarkıydı "
"hoşuma gitmişti iyi geilmişti o yüzden bende sana söyliyeceğim"
"dinliyorum" ona o an şarkı söylemek istedim çünkü şarkı dinlemek ,söylemek bize özeldi
" senin ellerindeyim , düşlerindeyim, gülüşlerindeyim kaybolan soluk gidişlerim canım sevgilim artık ölmeyelim boşluğun dibinde yalnızım biraz kararsızım kendinden utanırmısın? sonun belki en başımdır yollar çok karışmıştır ben olmadan kaçamazmısın ?" kısık sesimle fısıldıyarak söylüyordum şarkıyı onun bana yaptığı gibi sakince beni dinliyordu
" düşerdim yamaçlarından sapsarı saçlarından, avuçlarından yinede kalkar severdim ,gülüşün özeldi beni kendinden kurtar düşerdim yamaçlarından sapsarı saçlarından avuçlarından yindee kalkar severdim, gülün özeldi beni kendinden kurtar
aynalar korkumu yansıtır titiriyor dizlerim gerçeğim sanrıdır gözlerin gizliyor zihnini kararmış kalbini yüzleşmen gereken doğrular savaşım kendim ve birkaç satorşa suçluyum bahar gözlerine yağmur yağmışşa artık huzursuzsan ..."
" güzel şarkı benimde kalbim kararmış "
" bazen bende kalbimin karardığını hissederim "
" senin kalbin karanlık değil ayndılık ve parlak "
" seninkide öyle " kafasın kaldırdı tam ağzını açıcaktıki dudağına küçük bir öpücük bıraktım bana önce şaşkın sonra imalı bir şekilde baktı bende şatkıyı söylemeye devam ettim
" düşerdim yamaçlarından sapsarı saçlarından avuçlarından yinede kalkar severdim gülüşün özeldi beni kendinden kurtar " şarkıyı bitirdiğimde gözlerini kısmış bana bakıyordu
" ne ? "
"çok fenasın "
"niye ne yaptım ki "
" beni susturma yöntemini diyorum "
" canım sadece şarkıya devam etmek istedim ve kendine hakaret ettikçe ben sinirim oluyorum "
" tabi canım" güldü
" hey gül-" lafıma yarına kesen hızlıca dudağıma öpücük bırakması oldu gözlerimi açtığımda bana gülerek bakıyordu
" bu bana ait güzelim "
" öyle olsun " elini yanağıma koydu
" seni sevdiğimi biliyorsun değilmi ?"
"biliyorum bende seni seviyorum " elini yüzümden indirdi güldü
" sen normal değilsin" dedi gülerek
" yenimi fark ettin sende normal değilsin" dedim gülerek
" doğru normal değilim"
" niye öyle dedin ve niye gülüyorsun"
" dedim ki durum bi yana senin hareketlerin , kelimelerin geldi yana sinirden kudurmuş olmasan gülmekten bayılırdım
" hangi hareketim ?"
" hangi hareketin olcak hortlak diyişin nerden geliyor bunlar aklına " ikimizde kahkaha atmaya başladık
" ne biliyim bende senin gibi şoktaydım ve korkmuştum öyle ağzımdan çıktı küfür edip ortamı dahada germek istemedim "
" yalnız küfür etsen daha az şaşırırdım anlık şoka uğrattın beni "
" bende kendime şaşırdım" dedim dayanmadan sordum ona
"şimdi ne yapacağız ?" derin bir nefes verdi
" ne yapacağız?, bende bilmiyorum önce kendimizi bir toparlayacağız sonra aşağa inip normal davrancağız blaith baş baş magistar arselion bizi çağırcağını söyle arselion'un bizi çağırmasını bekleyceğiz ondan sonrasına ozaman karar verceğiz şuan yapacak başka bişey yok "
" doğru başka ne varki ? bizimkilere yalan bulmamız lazım "
"evet şimdi niye bu kadar geç kaldınız diye darlaycaklar bizi "
" ve saçma sapan imalarda bulanacaklar hele dün geceden sonra "
" dün gece?" dedi sanki yaptığını bilmez gibi
" beni herkesin ortasında öptün ya !"
" ha doğru hatırladım" dedi gülerek
" bide gülüyorsun! senin yüzünden bütün okulun diline düştüm !"
" aman ya boşver insanları sen ne zamandır insanları umursar oldun? dile düştüysekte rezilde olduysak beraber olduk! kendi başına öpüşmedinya hem bana okadar cilve yaparken düşünseydin okadar cilve yaparsan öyle olur "
"birde beni suçluyor ya !"
" tamam kapat konuyu tartışmayalım sen gene trip atma modundasın çünkü"
"hiçte bi kere sadece konuşuyorum hem alkolun etkisiydi o" güldü
" sen böyle yapcaksan her gün içiririm ben sana"
"ya draco ya!" be kendine çekti yüzlerimiz birbirine öyle yakındıkı dudaklarımız birbirine değmek üzereydi nefeslerimiz birbirine karışıyor yüzlerimize çarpıyordu
" ne ya !? öyle bi bi cilve yapıyorduki maffettin beni herkesin içinde olmasaydık görürdün sen öyle şarkı söylemeyi " yutkundum gözleri dudaklarıma kaydı
istemsizce benimde kaydı kendimi yavaşça geri çektim ateşler içindeydim sanki
bağazımı temizledim " neyse hadi gidelim artık bugün yapacak çok şey var bizimkilerede şey derim ımm şey " yataktan kalktım draco sırıtıyordu
" ne şey dersin ? "
" telefonum yatağında düşmüş aradım ama bulamadım" güldü
" demek telefonun yatağın altındaymış?" sinirle kaşlarımı çattım
" ne dememi bekliyorsun ? hotlakla mı karşılaştık diyeyim hem bu daha önce yaşamadığım bişey değil inandırıcı olur daha önce kaç defa telofonumu olur olmadık yerlerde kaybetip saatlerce aradığımı bilemezsin " güldü hatta ufak bir kahkaha attı yataktan kalktı ve yanıma geldi elini belime koydu
" lütfen anlatsana ?" dedi gülerek gülümsedim
" bir keresinde bende çok da unutkanlık vardır bilirsin " dedim gülerek
" evet bilmemmi telefonun elindeyken telefonunu aramıştık, hemde beraber !" dedi ikimizde kahkaha attık " evet unuturmuyum hiç işte varselin'ne gelmeden önce evde telefonumu kaybettim arıyorum arıyom bulamıyorum saatlerce aradım en sonunda buz dolabında buldum " ikimizde güldük
" iyi tamam ozaman hadi gidelim ama bu sefer bişeyini unutma "dedi imayla
" aşk olsun" dedim bende
" aşk olsun yavrum olmaz olurmu ama bir daha odaya dönmem bu sefer atalarımız mezardan çıkar" cümlesiyle birlikte ikimizde kahkahaya boğulduk bizim travmalarla dalga geçiş
" izahı olmayan şeylerin mizahı olur dedikleri bu olsa gerek " eline yüzüme koydu
gülümsedi ama bu seferki gülüşünde acı, hüzün ve kırgınlık vardı
" evet ne yapalım ? hayat bize acımasız davranıyor bizde gerekeni yapacağız "
"draco, yıldızım "
"afetim , güzelim efendim"
" ne kadar üzgün olduğunun farkındayım hayatın sana ne kadar acımasız davrandığınıda farkındayım seni anlıyorum her şeyi bire bir yaşmaksak ta en azından seni anlaya bilirim tabi herşeyi bilemem, anlayamam ama ne demek istediğimi anladın sen, senin yaşadığın bu durumu bende yaşadım hemde çok kez"
" hangi durumu ?"
" gülüşün içindeki acıyı ,kırgınlığı " durdu sesiz kaldı bi süre devam ettim
" insan bazen gülerken ağlar zira gülmek her zaman mutluluk değildir bazen bir gülüşe insan ne acılar ne ferayatlar ne göz yaşları saklar "
" hiç kimse anlayamadı bu güne kadar en yakınım bile" dedi bir süre durdu bende bişey demedim öylece gözlerime baktı bende gözlerine baktım derin bir nefes aldı
" ne garip şimdi ise tanışalı sadece dört ay olmuş sen anlıyorsun fark ediyorsun "
" anlarım ben çünkü sende beni anlıyorsun " gülümsedi bu seferkin de acı değil sevgi vardı umut ve güven vardı
" doğduğum günden beri hep yalnızdım sanki , tek başınaydım hep taki sen gelene kadar keşke daha önce tanışsaydık " dedi içini çekerek
" keşke " dedim bende onun gibi iç çekerek ve devam ettim
"hep merak ettim neden daha önce tanışmadık diye bunuda heo sordum annemle babama vakti değil diyip durdular annem her zaman her şey senin iyiliğin için derdi"
" ben ailemle konuşmuştum bunları onlarda yanı şeyi söylüyordu blaith ile bunları çok konuşmuştu hatta ben bi kere ben şaka yapmıştım kızı beğenmezsem , sevmezsem ülkeyi terk ederim demiştim" dedi gülerek tek kaşımı kaldırdım
" ee sonra ?" güldü
" sonra blaith yok kız etini yer sorla gerdeğe sokar seni sen dünyayı terk et demişti"
ikimizde güldük "merak etme tecavüz etmem sana" dedim daha önceki komik anımıza da değinerek " olur tamam "
" ne güzel anılarınız varmış" yüzü donuk aştı
" evet ölene kadar " dedi çok sinirli ve kırgın olduğu belliydi
" draco biliyorum haddim değil ama... "
" haddim değil derken ?, senin herşey haddin bu hayatta bana en yakın sensin söyle "
" peki biliyorum bu mesele ikinizin arasında ama..."
" ama ne ?"
" şey belki bir nedeni, izahı vardır draco? "
"bunun , benim çektiğim acının açıklaması yok afet"
" üzgünüm biliyorum "
" hani alışverişten döndüğümüz gün kızlarla vakit geçirdikten sonra odaya dönmüştün "
" evet?" yutkundu
" yara izlerime bakmıştın hani?"
" evet hatırlıyorum " elimi tuttu sol göğsüne kalbinin çok az azıcık üstüne koydu
oradaki yara izine " tam buradaki yara izini sormuştun bana hatırlıyormusun? kalbimiz azıcık üstündeki "
" hatırlıyorum"
" bu yara izi nasıl oldu biliyormusun ?" sesinde öfke ve kırgınlık
" çatışmada oldu demiştin "
" o çatışma blaith'in öldüğü çatışmaydı " yutkundum sessiz kaldım
" yani benim öldü sandığım çatışma son opersoyumdu "
"üzgünüm " diyebildim sadece
" üzülme sinin suçun değildi merak ediyormusun ?"
" evet zor olmuyacaksa "
" hayır zor olmaz o gün başından beri rahat değildim daha öncede defalarca opersyonlar yönettim ama o gün gergindin bir çok kadın ve çocuğun hayatını kurtaracaktık o gün blaith ve ben yakın bir şekilde sırt sırta savaşıyorduk bi anda ortalık çok şiddetlendi ve blaith görüş anlımdan nerdeyse çıkmıştı çok az görüyordum derken vurulduğunu sarsıldığını gördüm ve koşarak yanına gittim kucağıma düştü öyle güzel rol yapmış ki beni okadar güzel kadırmışki kalp atışları durdu afet kalbinin sesi duyamadım vücudunda kan kalmadı gözleri kapandı nasıl yaptı bilmiyorum sanırım bir büyü ile yaptı ağzından bile kan geldiğini gördüm son nefesini verişini duydum ve yıllar sonra afet yıllar sonra ilk kez ... "
" yıllar sonra ilkez ne?" dedim merakla
" yıllar sonra ilk kez göz yaşı döktüm ben o kucağımdanken ölürken yıllar sonra göz yaşı döktüm ben onun başında onun için ağlarken ona yardım etmeye çalışırken vuruldum ben ölümden döndüm bu yara onun izi" gözlerinde birçok duygu vardı şuan bana sevgisini aşkını ve şevkatini gösteriyordu ama içindeki kırgınlık güvensizlikde gözlerinde görünüyordu draconun eli gösündeki yaranın üstünde duran elimi tutuyordu yaranın üstünde duran elimin parmaklarını oynatarak yarayı üstünü okşadım
" çok üzgünüm keşke böyle olmasaydı"
"keşke sen üzülme senin üzülmen gerekmiyor işte bu yüzden benim kardeşim dediğim blaith öldü benim için bunun benim için izahı yok anladınmı beni ?"
" anladım haklısın ben olsam gerçekten öldürürdüm belkide " güldü
" sende bazen o potansiyeli görüyorum sende çok karanlık sırların varmış gibi geliyor hakkında bilmediğim bir çok şey olduğuna eminim birini öldürdüm desen şaşırmam"
güldüm ikmizde füldük kahkaha attık herşeye rağmen yinede güle biliyorduk
gülüşlerimiz her ne kadar içinde acı barındırsada
" abartma canım daha elimi kana bulamadım ama bellide olmaz tabi aniden
ceset saklamamız lazım diye sana gelebilirim" güldü
" bende cesedi saklama yardım ederim suç ortağı oluruz " göz kırptı
" suç ortağı , manitamı kalsın suç ortağı lazım"
" benim küçük suç ortağım" gülümsedim
" şaka maka hakımda bilmediğim şeyler var evet çünkü daha tanışalı dört ay ya oldu ya olmadı ama birini öldürmedim için rahat olsun"
" umarım hayat senin ellerini kana bulamaz afetim umarım okadar acı çekmezsin
çünkü ben bir can almak nedemek neler yaşatır insana iyi biliyorum dilerim sen yaşama afetim "
" ben özür dilerim bi an unuttum o manada demedim şakalışıyoruz " lafımı kesti
" biliyorum afetim benim senin niyeti neyi neden söylediğini biliyorum "
ona sarıldım oda bana
" mehtubu yazandan haber varmı?"
" hayır yok sanki koyan kişi volucis maskarum panthera kimdir neyin nesidir hala öğrenemdim mektubu nasıl koymuş onuda bulamadık araştırmaya
devam ediyoruz bulacağız morgana güvenirim blaith den sonra yanımda kardeşim diye bildiğim iyi bir dostum elinden geleni yapıyor sır katili timide yanımızda onlar herzaman bizi destekleycektir "
"blaith yapmış olabilirmi sence ?"
"bunu bir iki yıl önce sorsan asla derdim ama şimdi emin değilim afet ben artık onu tanımıyorum o benim kardeşim dediğim insan değil artık" yanağına bir öpücük bıraktım " herşey birgün düzelecek sevgili müstakbel kocacım "
" düzelcek sevgili müstakbel karıcım , düzelecek sevgilim, afetim biz düzeltceğiz "
"artık gitmeliyiz draco "
" evet gitmeliyiz " odadan çıktık bu sefer eşyalarımı unutmadım
aşağa indik hala yemek yiyolardı
" hey çocuklar iyimisiniz biraz geç kaldınız merak ettik" yerimize oturduk
" iyiyiz canım ne olucak " dedi draco
" evet telefonumu bir ütürli bulamadım yatağın altına düşmüş zor buldum"
" evet sevgili müstakbel karımın b12 eksikli ile başımız dertte bir keresinde de telefonunu buz dolbaında unutmuş nasıl yaptıysa " dedi gülerek bana göz kırptı koluna yumruk attım " hey dalga geçme"
" tamam canım bişey demedim" dedi ve yine göz kırptı can çıkar huy çıkmaz
" siz dün geceki işimizi tamamladık desenize" dedi gülerek neville
" ne işi ?"
" dün gece yılbaşı girerken herkezin otasında öpüşmeniz tüm okulun dilinde !" dedi hemira " birde ne işi işi demezmi ?" dedi gülerek lunaria
" amanya sizde !"
" siz önce kendinize bakın lütfen " bizimkiler bizimle uğraşıyordu ben biliyordum başıma geleceğini hepsi velarion yüzünden zeki piç !yakışıklı piç !
" tamam yeter artık uğraşmayın sevgili müstakbel karımla"
" aman tamam uğraşmıyoruz !" herkes gülüyordu dracoda ve bende dahil masamızdan kahkaha sesleri yükseliyordu ikimiz gözgöze geldik ikimizde gülüyorduk ama ikimizde hakikati biliyorduk gülüşünde acı vardı gülüşümde acı vardı çektiğimiz, yaşadığımız herşey gülüşümüzde saklıydı elini bcağına koydu hafifçe sıktığını varlığını belli etmek istyer gibi ben burdayım der gibi gülümsedim oda bana gülşümsedim ikimizde birbirmize anlıyorum ve biliyorum diyorduk artkdaşlarla sohbete kahvaltıdan sonra derslere girdik yüreğim ağzımda arselion bizi ne zaman çağıracak diye bekliyordum öğleye gelmişti saat ama hala baş magistar arselian çağırmamıştı korku heycan endişe bütün duygularla panikle bekliyordum ne olcak ? ne yapacağız? öğle arasında arkadaşlarımızla oturmuş sohbet ediyorduk draconun korktuğunu endişeli olduğunu biliyordum ama tabiki belli etmemekte ustaydı
" ee acaba bir filim gecesi falanmı yapsak ha biraz kafamızı dağıtalım" dedi rowen
" filim gecesimi nasıl yapıcaz ?" dedi cedric
"yada başka bişey yapalım değişiklikm olsun" dedi elaris
" bi tatile falan mı gitsek ? bungalov çok popiler şu sıralar " dedi lunaria
" bence güzel olur ?" dedi hermonie
" aslında fena olmaz benm bir bungalov evim var isterseniz giderbiraz kafa dinleriz"
dedi draco " vov bu güzel olur " dedi lunaria
" ay asalında çok güzel olur " dedim bende kendimizi tatil sohpetine kaptırmıştık kaptırdık ama belklediğimiz oldu magistar elanya yanımıza geldi hepimiz ona döndük " çocuklar rahatınızı bozdum ama baş magistar arselian dren sizi çağırıyor "
herkes merakla magistara bakıyordu ayağa kalktık draco ile birbirimize baktık bana sorun yok dercesine gülümsedi " peki magistarım" çocuklar ne olduğunu anlamadı
onlara haber vereceğimizi söyledik ve baş magistar arselian dren'nin odasına doğru yola çıktık
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.18k Okunma |
237 Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |