Ölüm, kanatlarımı koparttıklarında bu kadar yakın gelmişti. İşte o gün güneş battı ve bir daha doğmadı. O gün, ölüm bir nefes uzaklığımdaydı. ~ Kendi diyarında istenmeyen Vanessa, bir gün saldırıya uğrar. Bu saldırıda kanatları koparılan Vanessa`nın ömrü git gide azalmaktadır. Vanessa`nın yaşaması ve kanatlarını geri kazanması için ona üç tane taş lazımdır. Ve Vanessa bu üç taşı insanlar diyarında arıyacaktı. ~ Kaçmak yok, Saklanmak yok, Duygular yok. Sadece mücadele vardı. Yaşamak için...

Serina`nın hayatı babaannesinin ölümü ile birden değişmişti. Yeni bir hayata adapte olabilmek amacıyla komşusunun isteği üzerine kitapçı dükkanında çalışmaya başlayan Serina, mesai kaldığı geceyarısında, ansızın çıkagelen yabancının normal birisi olduğunu zannediyordu. Oysa adam normal değildi. Geceyarısı Düşlerini süsleyen Serina da öyle. Yabancı geceyarısı beliriyor, Serina ile sohbet ediyor ve şafak sökmeden ortadan kayboluyordu. ~ Serina gün geçtikçe bir terslik olduğunun farkına vardığında yabancının kim olduğunu ve amacının ne olduğunu bulabilir miydi? Dahası kendi geçmişindeki sırları da öğrenebilir miydi? ~

Kasabada sakin bir hayat yaşayan Liana`nın ; Prens`in düğünü için hizmetçi olarak Saray`a getirilmesi sonucunda bihaber olduğu geçmişinin lanetlerini ve ailesini öğrenerek babasının sarayında Prenses ünvanıyla intikam için aşkını da dahil herşeyi karşısına almasını ve sürüklendiği entrikaları, çatışmaları, bitmek bilmeyen gizemleri Liana`nın gözünden okuyun..

Kendini kitaplarda bulanlara ithafen…

Kadim ejderhaların güçlerini feda ettiği ve Sinaris ile Lindros’un ışıkları altında şekillenen bir dünyada, tarih ve mitler birbirine karışıyor. Gümüşyar’ın parıldayan taş surlarından Geceyarı’nın karanlık sokaklarına, doğa ve insanlık arasındaki denge sarsılıyor. Arzennar, yıllardır hem Sin hem de Lin’in ışıklarının huzurla birleştiği, doğanın gizemleriyle kutsanmış bir bölgeydi. Ancak bu barışın altında karanlık sırlar saklıydı. Efsaneye göre, Arzennar’ın derinliklerinde bir zamanlar doğanın öfkesini mühürleyen güçler uyuyordu. Şimdi, bu güçlerin niyeti sorgulanırken, Arzennar’ın sakinleri, huzurlarını tehdit eden bir çağrının yankısını duymaya başlıyor. Bir haberci, gece karanlığında taşıdığı mesajlarla Geceyarı’nın dar yollarında ilerlerken, Tanrı Kral Tomar’ın gölgelerle örülü planları şehrin ve Arzennar’ın kaderini şekillendiriyor. Lindros`un kadim ışıkları, şehrin sokaklarında eski sırları aydınlatırken, onların niyetini sorgulatan fısıltılar yankılanıyor: Koruma vaadiyle yaratılan güçler neden kendi düzenlerine başkaldırır?

Gelmiş geçmiş en güçlü büyücü olan Tomris, büyücülüğün soyunun tükenmesiyle büyücü kanını iki insana aktarmaktadır. Bu iki insan sadece büyücü olmaz, aynı zamanda onun kuklaları olurlar. İki büyücüden birisi olan Eflora, küçüklüğünden beri düşlediği prensin onun gibi büyücü olduğuna inanır ve onu bulmayı ümit eder. Fakat efsaneler onu bulmaya uzak olduğunu hissettiriyordu. Geçmişteki tüm büyücülerin Ay Işığı Krallığına gitmesiyle haber alınamamıştır ve Leviathan sınırları kapanmıştır. Efsaneler, Leviathanlılar tarafından öldürüldüklerini söylüyordu. Kral Barış, bu efsaneyi henüz inkar etmemişti. Bu yüzden efsanelerin doğruluğundan kimse emin değildi. "Karanlıkta kendimizden başka kimsemiz yok, gölgemiz bile." Not: Gerçekten alınarak kurguya dönüştürülmüştür. Olaylar ve karakterler gerçeğe en yakın şekilde anlatılmıştır.

Sesler sesler heryerde "ahsen ömrüm gel bana " "Gel banaaa" Okadar boğuktu ki anlaşılmıyordu bazi kelimeler Yere yöneldim sanki kulaklarımı kapatırsam birdaha duymam sanarcasına kapadım elerimle "Suuusss suuss kimsin sen sus artık yeter susss" "Ah-en eşim" Duyduğum şey ile döndüm vücudum korkudan daha da titremeye başladı "Bana b-ak a- shen kaldır kafanı" sanki cok uzaktan sesleniyormus gibi gelen fısıltıyla korkuyka kafamı dizlerime gömdüm "İstemiyorum istemiyorum git git burdan" "Bana b-ak" Merak korkumu yenmiş istem dışı kafamı kaldırmıştım anaanemin hatırası olan eski bir ayna asılıydı duvarda ama beni şoka sokan bu değildi aynanın içindeki gece mavisi gözleriyle bulanık ama beli olan yüz hatlarında yalvarırcasına bir ifade olan adamdı...

Her hayat yeniden yazılırdı. Ruhum kindarlığa bürünmüştü. Ve: "Kinim beni esir alan prangamdı." Meyus talihimin tekerrür edeceği o ana kadar hapsedildim, her bir salisesi aleyhime işleyen bir zamana. Şimdi sıra tanrıdaydı. "Kader çift kişilik bir oyundur; Yapacaklarını sen, Yaşayacaklarını ise Tanrı belirler."

Keyifli okumalarrr :)

-Tamamlandı.- Serinin ilk kitabı. Bu kitapta; standart aşk hikayeleri, elementler ya da büyücülük okulları yok. Yeni evren, yeni ırklar hatta keşfedebileceğiniz bambaşka bir dünya var.

İki aydır uyuduğu her an kabusların esiri olmuştu kız. Uyuduğu her an istisnasız kabus görüyordu ve bu tek bir tane de değildi bazen iki bazen yirmi... Uyanması ise o kadar uzun sürüyordu ki. Kabusta olduğunu biliyor uyanmak için çırpınıyor ama kolay kolay uyanamıyordu. Uyanabildiği zaman da kan ter içinde oluyor ve istemsiz bir şekilde ağlıyor oluyordu. Bu durum artık kızın canını sıkmaya başlamıştı. Ama hala bu kabusların onun hayatını değiştireceğinden bir haberdi... --------------- *Kitap tamamen bana aittir! Herhangi bir telif hakkı ihlali sonucunda yasal işlem başlatılacaktır! Lütfen emeğe saygı gösterelim!* Anlaşıyınız için teşekkür ederim. Keyifli okumalar dilerim...

Marcus Fathom ve Lyra Nightshade, iki ayrı Fey soyundan gelen ve birbirlerine zıt yönlerde güçlenmiş iki ana karakterdir. Marcus, hem insan hem Fey kanını taşırken, Lyra saf Fey kanına sahiptir. Her ikisi de Feylerin "Kuzgun Uykusu" adı verilen bir kehaneti gerçekleştirebilecek güçlü varlıklardır. Ancak bu kehanet, aynı zamanda büyük bir yıkımı da getirir. Kuzgun Uykusu, eski zamanlardan gelen bir lanetle bağlantılıdır. Kehanete göre, bu uykudan uyanan Kuzgun’un (belki de bir Fey hükümdarı ya da bir tanrı) yeniden uyanması, hem Feyler hem de insanlar için büyük bir felaket anlamına gelir. Ancak Kuzgun`un uyanması için gereken tek şey, Lyra ve Marcus’un bir araya gelmesidir. Bu iki karakter, kendilerinden habersiz bir şekilde geçmişteki bu lanetle bağlantılıdır. Marcus ve Lyra, geçmişlerinin izlerini takip ederek, her biri kendi içindeki karanlıkla yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Marcus, insani tarafındaki zaaflarla mücadele ederken, Lyra, Fey soyunun karanlık sırlarıyla hesaplaşacaktır. Ancak, Kuzgun’un uyanmasını engellemeleri gerektiği gerçeğiyle karşılaştıklarında, bu ikili hem birbirlerinin düşmanı hem de en büyük müttefiki olurlar.

Ben bir muhafızdım ve tıpkı benden öncekiler gibi ben de Türk`ün kutsallarını canım pahasına korumalı, onları kötü emellerinden sonuna kadar muhafaza etmeliydim.

Bir kurtuluş varmıydı?Savaş bizimleydi hep.Savaşı durdurmak zordu ama bu zorluk aşılabilirdi çünkü her birimiz;Küllerinden doğan bir Anka`ydık.Kader ağlarını örmüş bizi birbirlerimize çekiyordu savaş duracak halk mutluluğa kavuşacaktı.Bunu ise ben yani... Perla yapacaktı.Samoris Halkı içindi herşey.

Soğuk ve ürkütücü sokakta yağmur sesinin yanında koşan birinin ayak sesi yükseliyordu. Kucağında bebeğiyle belkide vücuduna yüklenen adrenalin ile durmadan devam ediyordu.