Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left6.
Bölüm
keyboard_arrow_right

V - Fedakârlık

@rakuusha
Pangnar 23/4M762, Louma-A3

Yaşanan onca olay ve bana yaptığı o kadar iyilikten sonra içimden bir his kronografı saklamam gerektiğini söyledi. Nedense haklı gibiydi. Hala nereden ya da nasıl geldiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Belki bir büyücü düşürmüştü? Belki de birisi ya da birileri gizlemeye çalışıyordu? Sanki ileride bana lazım olacakmış gibi geliyordu, ben de sakladım.

Saat 02:47, heyecandan uyuyamadım bile. Gece uyanıverdim. Müthiş bir mutlulukla o anı bekliyordum. Dışarı çıkıp biraz hava alayım dedim. Babam hala uyuyordu. Dışarı çıkıp nehre doğru biraz yürüdüm saat 03:14. Nehrin yanında gezinirken, birdenbire yakınımdaki bir ayı ininden yoğun beyaz bir ışık ve kulak tırmalayan bir ses geldi. Çok geçmeden bir ayı büyük bir sesle inleyerek mağaradan dışarı fırladı. Ama öfkeli değildi, aç hiç değildi. Korkuyordu. Koşuşundan ve gözlerinden açıkça anlaşılıyordu. O kadar korkmuştu ki, bir pençe ile yere indireceği beni bile görmezden gelip yanımdan koşarak gitti. Nedense kendimi o mağaraya girmek zorundaymış gibi hissettim. Yavaşça ine doğru yürümeye başladım. İçimde bir yandan korku, bir yandan adrenalin tetikleniyordu. Bir ayıyı inleten şey ne olabilirdi acaba?

İçeriden gırtlak parçalayan derin bir öksürük sesi duydum. İnsan olduğundan kesinlikle emindim. Hızlıca içeri girdim. Yerde bir adam yatıyordu. Üzerinde garip bir cübbe vardı ve suratı gözükmüyordu. Adamın üst gövdesi komple kana bulanmıştı ve karnında bir yarık vardı. Korkudan ne yapacağımı şaşırdım ve yardım çağırmak için mağaradan koşarak çıktım. Etrafta kimse yoktu. Ne bir muhafız ne de bir köylü. Kendi başıma yardım etmek zorundaydım.

Mağaraya doğru koşarken yarayı sarıp kanamayı durdurmak için tişörtümü çıkartıp yırttım. Adamın yanına vardığımda adam yerde, küçük bir şişeye doğru sürünüyordu. Yerdeki şişeden avucuna kum döktü ve diğer eli ile kumun üzerine kendi kanını damlattı. Ben tam ne yaptığını anlamaya çalışırken cebinden bir kronograf çıkardı. Birdenbire şok oldum. Adam aniden elinde tuttuğu kanlı kumu, kronografın üzerine döktü ve zar zor çıkan sesiyle, "Xly, pho Nemus!" (Zlai, fo Niimıs!) dedi. Ne dediğini anlayamadım, farklı bir lisan olduğu belliydi. Kum kronografa değdiği an çok parlak, beyaz bir ışık tüm ini kapladı. O kadar parlaktı ki gözlerimi ellerimle sıkıca kapattığım halde, gözlerimdeki acı beynime vuruyordu.

Gözlerimi açtığımda ne ortada adam ne de kan vardı. Mağaranın içine ne kadar bakınsam da ne bir kan izi, ne de adama dair bir şey göremedim. Adam birdenbire yok olmuştu. Acaba kronografa sahip tek kişi ben değil miydim? Kronograf döngü yaratmaktan başka işlere de mi yarıyordu? Nedense artık yaşadıklarım sıradan gibi geliyordu. Sanki istemeden büyük bir serüvenin içine doğru yavaş yavaş çekiliyordum.

İçimden bir his, o kullanabiliyorsa ben de kullanabilirim dedi. Cebimden kronografı çıkardım. İndeki keskin taşlardan biri ile avucuma baş parmağımın kökünden, serçe parmağımın köküne doğru çapraz bir kesik attım. İnin sağ tarafına doğru, yerde kum ararken elimdeki kan kronografın üzerine damladı ve istemsizce ağzımdan şu kelime çıktı, "Xly!". Beynimde küçük bir ağrı hissettim, görüşüm aydınlandı, bembeyaz görüyordum. Birden düşme hissine kapıldım ve nefes nefese gözlerimi açtım. Nehrin kenarındaydım. Yakınımdaki ayı ininden bir inleme geldi.

Yine bir döngünün içinde miydim? Hemen çıkarıp kronografa baktım ve saat 03:14'dü. Bir döngüde değildim, eğer bir döngüde olsaydım saatin 03:29 olması gerekirdi. Elime baktım ve kesik yoktu. Sanki zamanda geri gitmiştim. Eğer kan ile geri gidiyorsam, döngüyü yaratan da gözyaşı olmalıydı.

Aynı olayları tekrar gerçekleştirdim. İne girdiğimde adam yerde yatıyor, kum şişesine gidiyordu. Adamın kullandığı büyü ile benimki arasında iki fark vardı. Kelimeler ve maddeler. O kan ve kum kullanmıştı, ben sadece kan. O "Xly, pho Nemus" demişti, ben "Xly". Acaba Xly kan, pho Nemus da Kum demek olabilir miydi?

Adama bir merak ve atılganlıkla sordum "Kum ne işe yarıyor?". Adam birden bana döndü, karanlıkta zar zor seçtiğim suratında gülümsediğini gördüm. "Kırmaya" dedi. Ben daha neyi kırmaya demeden, adam kan ve kumu döküp büyüyü tekrar söyledi. "Xly, pho Nemus" ve adam tekrar yok oldu. Tekrar elimde bir kesik açtım. Ama bu sefer işaret parmağımın kökünden elimin (sol) sağ alt köşesine doğru. Nehrin kenarına gidip yerden bir avuç kum aldım. Elimdeki kanı kuma damlattım ve kumu kronografın üzerine döküp sözleri söyledim: "Xly, pho Nemus". Görüşüm tekrar tıkandı, ama bu sefer düşüyormuş gibi değil de yükseliyormuş hissine kapıldım.

Gözümü açtığımda inin sağ tarafındaydım, elime baktım ve elimde X şeklide bir kesik vardı. "Kırmaya" derken ne demek istediğini yavaş yavaş anlamaya başlamıştım. İlk kullandığım kan büyüsü beni zamanda geri göndermişti o yüzden nehrin yanında uyandığımda elimde kesik yoktu. İkinci kullandığım kan ve kum büyüsü büyüyü kırmaya, yani geçmişe döndüğüm zamana geri dönmemi sağlıyordu. Ama geçmişte yaptıklarımın etkisi, geleceğe döndüğümde hala üzerimde kalıyordu. O yüzden geri döndüğümde elimde X şeklinde kesik vardı. Hem geçmişe gitmek için kullandığım kanın kesiği, hem de geleceğe dönmek için kullandığım kanın kesiği.

Dünkü olayda da döngüyü kıran kumdu. Döngüyü şans eseri kırmıştım. Uyandığımda kronograf nehrin kenarında kuma batık duruyordu. Eğer nehir kenarında uyuya kalıp kronografı kumun içine düşürmemiş olsaydım, hala döngünün içinde takılı olabilirdim. Ve bir dahaki sefere iş işten geçmiş olurdu. Aklımdaki tek soru şuydu: Hangi zamana gideceğimi, ya da hangi zaman aralığında döngü kuracağımı nasıl belirliyordum? Bu kasıtlı olarak yaptığım bir şey değildi.

Ağır düşüncelerim ile birlikte yavaştan kulübenin yolunu tuttum. Kulübeye vardığımda saat 03:53'dü. Babam uyanmış, öylece gökyüzünü izliyordu. Umutsuz bakışlarla yıldızlardan umut bekliyordu.
modal aç
modal aç
modal aç