Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left12.
Bölüm
keyboard_arrow_right

Xı - Berrak Zihin

@rakuusha
Qsak 28/4M762, Ientra/Oghma

Heyecanla "Hazırım!" dedim. "Her maddeyi tek tek öğreneceksin. Karışımların ortaya çıkaracağı sonuçları henüz bilmiyorsun." dedi. Bilmişlik taslayarak "Kum ve kanı kullanmayı zaten biliyorum. Gözyaşının adını da öğrendiğime göre onu da kullanabilirim." dedim. "En büyük hatan da bu zaten." diyerek anlıma hafifçe vurdu. Ben anlımı ovarken "Bildiğini sanıyorsun." diye ekledi üzerine. "Cisimleri nasıl yoktan var ediyorsun? Saydığın nesnelerin hiçbirinde bu özellik ile ilgili bir şey yok." diye sordum. Yanıma gelip anlıma tekrar vurdu, ama bu sefer sertçe. Aynı cümleyi tekrar etti. "Bildiğini sanıyorsun." "Öncelikle 'bildiğini sandığın' her şeyi unutmalısın." diyerek Oghma'nın merkezinin etrafında dönmeye başladı. "Burada tamamen sıfırdan başlayacaksın." Haklıydı, aslında bildiğimi sandığım hiçbir şeyi bilmiyordum.

"Şimdi" dedi ve Oghma'nın bir ucuna doğru yürümeye başladı. "Sarı ve turkuaz şişeyi al ve gel." Sarı ve turkuaz. Kum ve gözyaşını kastediyordu. Sarı ve turkuaz şişeyi aldım. Oghma'nın merkezi yavaş yavaş içeri girmeye başladı. Hareketlenme tekrar başladı. Gökyüzüne yükselen ışıklar yavaş yavaş solmaya, her şey eski haline geri dönmeye başlıyordu. Dikkatli bir şekilde Amarus'un yanına gittim. "Bunlar ne için?" diye sordum. "Antrenman için." dedi. "Onlar, içine sınırsız bir döngü oluşturduğum özel şişeler. İçindeki kaynaklar sürekli kendini yeniler, tabi ben hayatta olduğum sürece." diyerek şişeleri işaret etti. "Bu da sana sınırsız materyal sağlar." diyerek elini sarı şişenin içine soktu ve bir avuç kum aldı. Elindeki bir avuç kumu yere dökerken konuşmaya başladı. "Zamanı kimse zapt edemez. Ancak zamanın seni zapt etmesini engelleyebilirsin." Şişedeki kum miktarı tekrar yükselmeye başladı ve eski hacmini aldı. Başka bir mucizeye tanık olmuştum. "Şişeleri ellerine al ve gökyüzüne bak." dedi. Sarı şişeyi sol elime, turkuaz şişeyi sağ elime alıp gökyüzüne baktım. "İyi de bunu neden yapıyoruz." demek için kafamı indirdiğimde gördüğüm şeyler neredeyse aklımı kaçırmama sebep oluyordu. Tamamen farklı bir mekândaydık. Göz kapayıp açıncaya kadar çok farklı bir mekânda belirdik.

Saat 18:30'du güneşin yarısı batmıştı. Bir nehrin kenarındaydık. Nedense mekân bana çok tanıdık geliyordu. "Burası neresi?" diye sordum. "Auravara dan çok çok uzaklarda bir orman, adını ben de bilmiyorum." dedi. "Neden buraya geldik?" dedim. "Çölden uzaklaşmak iyi gelir, hem biraz temiz hava almış olduk." dedi ve derin bir nefes aldı. "Anladım." diyerek ben de derin bir nefes aldım. "Aynı zamanda çölde buzlar çok hızlı eriyor." dedi. "Buz?" dedim ve garip bir şekilde Amarus'a baktım. "Antrenman için gerekli olacak." dedi ve avucunu açtı. Birden elinde bir buz dikeni belirdi. Elinde buz dikenini tutarken şişeleri açmamı söyledi. "Kronografın üzerine gözyaşı dök ve 10 saniyelik bir döngü oluştur." dedi ve buz dikenini başımın üzerinde tutmaya başladı. "Sözleri biliyorsun değil mi?" diye sordu küçümser bir şekilde. "Sözleri biliyorum ama 5 saniyelik bir döngüyü nasıl oluşturacağımı bilmiyorum. Oluşturduğumuz döngülerde bir sonraki sefere 15 dakika gecikme ile uyanmıyor muyuz? Dolayısıyla bir sonraki uyanma döngü dışında olacaktır." diye sordum. Diğer eliyle sakalını sıvazlarken konuşmaya başladı. "Temiz bir zihin ile oluşturulan döngüde gecikme olmaz. Sence geçen sefer oluşturduğun döngüde zihnin temiz miydi? Telaş, korku, öfke ve kederle dolu bir zihinle oluşturulan döngüyü, berrak bir zihinle oluşturulan döngü ile bir tutma." dedi ve kafamı işaret etti. "Önce zihnini temizle." Haklıydı. Nasıl oluşturduğumu bilmediğim ilk döngümde o duyguların hepsine sahiptim.

Derin bir nefes aldım ve turkuaz şişeden bir damla kronografın üzerine damlattım. Tam o esnada buz dikeninden kafama damlayan soğuk damla ile birden irkildim. "Devam et." dedi Amarus, keskin bir bakışla. Gözyaşını temsil eden sözü söyledim, Jult. Başım dönmeye başladı. Bu hisse ilk defa kapılmıştım. Nede olsa bilinçli bir şekilde oluşturduğum ilk döngüydü. Sırtıma gelen sevinç darbesi ile kendime geldim. "Aferin evlat." dedi Amarus. Kronografı elimden düşürdüm. Tam o esnada Amarus'un birden yere eğilip kalktığını gördüm ama ne yaptığını anlamadım. Yere eğilip kuma saplı kronografı aldım.

Kafama damlayan 2. buz damlası ile irkildim. Amarus'a baktım, öylece duruyordu. Kafama damlayan 3. soğuk damla ile olayı çözmeye başladım. Benden kendi başıma döngüyü kırmamı istiyordu. Yoksa her 10 saniyede bir kafama damlayan soğuk damla ile çıldıracaktım. Bu bir işkence yöntemiydi. Fiziksel acıdan kastının ne olduğunu anlamıştım. Bir arada kullandığım tek ikili kum ve kandı. Kanın Xly, kumun da pho Nemus olduğunu sanıyordum. Kandaki tahminim doğruydu ama Amarus kumun Nem olduğunu söylemişti. O zaman 'pho' ve 'us' ne oluyordu? Jult Nem dersem sanki döngü bozulmayacakmış hissine kapıldım. Kumun yanına tekrar 'us' ekleyip Nemus diyebilirdim fakat 'Jult pho' doğru bir telaffuz muydu? Kafama damlayan 4. damla ile kafam karışmaya başladı. Mantıklı düşünmemi engelliyor, bir yandan da canımı yakıyordu. Denemekten zarar gelmezdi. 5. damla düşmeden sarı şişeyi açıp avucuma biraz kum döktüm. Ardından turkuaz şişeden birkaç damla gözyaşı ile kumu ıslattım. Karışımı kronografın üzerine döktüm ve doğru olduğunu düşündüğüm sözleri telaffuz edip gözlerimi kapattım. Jult pho Nemus. Elimde küçük bir gıdıklanma hissettim.

'Glik', bu kafama damlayan 5. damlanın sesiydi. Döngü kırılmamıştı ve gittikçe sinirlenmeye başlıyordum. Amarus hala olduğu gibi bekliyordu. Ama bakışları değişmişti. Bana bakıp "Tekrar dene." dedi. Kurduğum döngünün içinde nasıl oluyor da farklı tepkiler verebiliyordu? Amarus beni şaşırtmaya devam ediyordu. Dediği gibi tekrar denedim. Aynı şekilde önce kum sonra gözyaşı ile kronografı harekete geçirdim. Jult pho Nemus.

Tekrar kafama dokunan şey ile irkildim. Ama bu 6. damla değildi. Amarus'un eliydi. Bana bakarak "Tebrikler evlat." dedi ve elindeki buzu yok etti. Başarmıştım. Hem 10 saniyelik bir döngü oluşturmuş hem de onu kırmıştım. İlk deneyişimde neden olmadığı hakkında bir fikrim yoktu. Ancak aklımdaki tek soru, Amarus'un döngümde farklı tepkiler vermesiydi. Kronografı cebime koyup "Nasıl oldu da benim döngümdeki her dönümde farklı tepkiler verdin?" diye sordum. "Başından beri döngüne dahil değildim. Döngün sadece seni ve elimdeki buz parçasını kapsıyordu. Ben sıradan bir insan değilim evlat." dedi ve bana göz kırptı.

Saat 18.37'ydi. Güneş batmak üzereydi. 7 dakikada öğrendiklerim paha biçilmezdi. Aslında 10 saniyede öğrenmiştim, geriye kalan süre konuşmakla geçmişti. Amarus saate baktı ve " Fazla zamanımız kalmadı, şişeleri al gidiyoruz." dedi. Şişeleri yerden alırken kronografımı yerde gördüm. Cebime koyduğumdan emindim. Tam kronografı yerden alacaktım. Amarus beni omzumdan tutup kaldırdı ve cebimi işaret etti." Elimi cebime attım ve şok oldum. Aniden nehrin karşısındaki çalıda bir kıpırdama gördüm ve göz açıp kapayıncaya kadar Oghma'nın merkezinde belirdim.

Beni şok eden ise, kronografın cebimde olmasıydı.
modal aç
modal aç
modal aç