Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Vıı - Arayış

@rakuusha

Tekrar Lilionna'nın yanına döndüm. Bayağı konuştuk ve sohbet ettik. Ama nedense kronograftan bahsetmedim. Bahsedersem işler çok farklı bir hâl alacakmış gibi geliyordu.


Hesabı ödemek için kasaya doğru yöneldim. Bir yandan hesabın 40 altından fazla olmaması için dua ederken bir yandan da prestijimi korumaya çalışıyordum. Adam hesabın tam olarak 40 altın olduğunu söyledi. Derince bir nefes verip parayı çıkarmak için elimi cebime attım. Lilionna koşarak yanıma geldi. Kendi payını ödemek üzere cüzdanını çıkaracaktı ki hesabı ödemekte olan bana baktı. Bir an itiraz edecek gibi oldu sonra birden duraksayıp gülümsemeye başladı. Cüzdanını çantasına bırakıp başı ile kasayı işaret etti. Sanırım o parayı bana Aexhorenas'ın verdiğini biliyordu. 40 altınımın olamayacağını tahmin etmesi zor değildi. Saat 16:33 civarında restorandan çıkıp köşke doğru yürümeye başladık.


Köşke vardığımızda aynı hizmetkar bana delici bakışlarıyla bakmaya devam ediyordu. Lilionna beni tekrar köşke davet etti. Daha doğrusu köşke girmeye zorladı. Aexhorenas bizi karşılamaya geldi. "Nasıl zaman geçirdiniz?" diye sordu Lilionna'ya. Lilionna heyecanla açtı ağzını, öyle bir açtı ki sanki 3 gün boyunca aralıksız konuşacak gibiydi. Aexhorenas: "Tamam anladım." diyerek eliyle susması gerektiğini söyledi. Lilionna somurttu. Bana döndü ve dedi ki: "Ee daha ne kadar giymeyi düşünüyorsun kıyafeti?". Kıyafet hala üzerimdeydi. Haklıydı, küstahça davranmıştım. "Özür dilerim efendim." diyerek ceketi çıkartıp soyunmaya başladım. O esnada elini omzuma koyup derin bir kahkaha attı. Lilionna da gizli gizli gülmeye başladı. İstemsizce ben de gülmeye başladım. O kadar güzel bir andı ki altının kesinlikle satın alamayacağı bir an olduğundan eminim.


"Sana hediyem olsun evlat." Dedi Aexhorenas. Tam ağzımı açacaktım ki. Sırtıma sevecen bir şekilde vurup vurgulayarak, "Hediyem olsun!" dedi. "Tamam efendim." dedim. Başka bir şey diyemezdim.


Kulübenin yolunu tutmak için köşkün bahçe kapısına yöneldim. Arkamdan Lilionna'nın bağırdığını duydum. "Aola!" arkamı döndüm. Karşımda durdu ve bana baktı, ben de ona baktım. Elleri arkasında öylece bana bakıyordu. Aniden yanağıma bir öpücük kondurup koşarak konağa girdi. Sırf o anı tekrar tekrar yaşamak için yaklaşık 2 milenyum uzunluğundaki bir döngü oluşturmak aklımdan geçmedi değil.


Kulübeye vardığımda üzerimdeki kıyafetleri hemen çıkartıp temiz bir yere özenli bir şekilde koydum. Babamın o kadar derdi vardı ki kıyafeti nereden bulduğumu, hangi parayla aldığımı sormadı bile.


Pangnar 27/4M762, Louma-A3


Randevudan bu yana 4 gün geçti. Gün gün konuşuyordum Lilionna ile. Ama bana o 4 günü zehir eden o adamdı. Her gün rüyamda belirip aynı cümleyi bana tekrar tekrar söylüyordu. "Zapt ediliyorsun, zincirlerini kır." Artık canıma tak etmişti. Parmağımın ucunda küçük bir kesik açtım ve kronografa damlattım. Restorandaki tuvalet anını düşündüm. "Xly" Kronografı her kullandığımda etkileri daha da azalıyordu, beynim daha az ağrıyordu. Restoranın tuvaletinde gözümü açtım. Arkamda duruyordu. Hemen arkamı dönüp adama sordum, "Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?". Adam gülümsedi, o anda içim dehşetle dolup taştı. "Bu anı bekliyordum, nihayet gelebildin." dedi. "Yolunun vardığı kadar güneye git, kronograf sana rehberlik edecektir. İşte o zaman zincirlerini kıracaksın." dedi ve yok oldu, tekrar.


Hemen tuvaletten dışarı fırladım ve yerden bir avuç kum alıp büyüyü kırdım. "Xly, pho Nemus" Adamın dedikleri ne kadar doğru olabilirdi? Ya gerçekten halüsinasyon görüyorsam? Anlamanın tek bir yolu vardı, güneye gidecektim. Gitmezsem gördüğüm rüyalar beni çıldırtacaktı.


Akşama kadar gerekli erzakları temin ettim ve Lilionna ile vedalaşmak için köşke gittim. Aexhorenas da oradaydı. Belli etmeden küçük bir seyahate çıkmam gerektiğini söyledim. Lilionna ile üzülerek vedalaştık. Nedenini anlamadığım bir şekilde Aexhorenas çok heyecanlı görünüyordu. Çok cana yakın bir adamdı. "Yolun açık olsun delikanlı. Gittiğin yerde paraya ihtiyacın olacaktır." diyerek elime bir kuvars verdi. Kuvars. Bir kuvars bin altın değerindedir. Ve benim hayatımda elde ettiğim en yüksek para 50 gümüş. Alçak gönüllülük yapmaya çalışmadım çünkü Aexhorenas'ın karşısında bir işe yaramayacaktı. Teşekkürlerimi sunarak ayrıldım.


Pangnar 28/4M762, ???


Şehirden ayrılalı yaklaşık 6 saat oldu. Geceyi kamp kurarak geçirdim. Ne olur ne olmaz diye gece ile gündüz arasında bir döngü kurmak istedim, ama sözlerini bilmiyordum. İlk seferinde nasıl yaptığımı hala bilmiyordum. Gözyaşı ile denedim ama sözler olmadan döngü kuramadım. Belki de geleceğe gidebilirdim? O kadar yolu çekmek zorunda kalmaz direk adamla buluşabilirdim? Ama geleceğe gitmek bana mantıksız geldi. Çünkü yaşanmamış bir zamana gidemezdim, ve ne olacağını da bilemezdim. Mesela düz bir yolda bir sokak lambasına doğru yürüdüğümü düşünüp kronografı çalıştırsam. Uyandığımda lambanın dibinde olabilirdim. Ama yol esnasında bir çatıdan kafama düşen taş ile hastanede de uyanabilirdim. İki zaman aralığında gerçekleşecek olaylara nasıl tepki vereceğimi yaşamadan bilemezdim. Bu yüzden geleceğe gitmenin pek de mantıklı olacağını düşünmedim. Hem zaten sözlerini de bilmiyordum.


Sabah tekrar yol aldım. Nereye gittiğimi bilmiyor sadece kronografın gösterdiği yöne, güneye yürüyordum.


Qsak 24/4M762, ???


Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Attığım her adımda Louma'yı terk ettiğim güne lanet ediyordum. Kasaba kasaba dolaştım, ormanları aştım. Daha ne kadar yürümem gerektiğini bilmiyordum. Yiyeceklerim ve param bitiyordu. 2 ay süren yolculuktan sonra hala güneye yürüyordum. Belki o an geçmişe dönebilirdim. Kaybettiğim 2 ayı tek bir damla kan ile geri kazanabilirdim. Ama yapmadım. 2 ayın sonunda Auravara çölüne vardım. Kum fırtınaları durmayan, en yakın şehir deve ile 4 gün olan çetin bir çöl.


Qsak 28/4M762, Auravara Çölü


Yola devam ettim. 3 gün boyunca çölde seyahat ettim. Aexhorenas'ın verdiği kuvarstan geriye 240 altın kalmıştı. Mümkün olduğunca idareli kullanmaya çalıştım. Çölde 4. günümdü. 3 gündür seyahat halindeydim ve erzaklarım tükenmeye başlamıştı. Yön duygumu tamamen kaybetmiştim ve kum fırtınalarından hiçbir şey gözükmüyordu. Kronograf güneyi göstermek yerine 360 derece dönüyordu. Susuzluktan ağzım kurumuş, açlıktan midem kazınıyor, yorgunluktan başım dönüyordu.


Kum görüşümü kısıtlamaya başlıyordu. Elimde tuttuğum kronografı bile göremiyordum. Çok sürmeden yorgunluğa yenik düşüp yere serildim. Son şansım belki dedim. Cebimden küçük bir çakı çıkarıp zar zor avucumu kestim. Ama o kadar bitkindim ki elimdeki kanı kronografın üzerine dökemedim. Kum fırtınasında zar zor gördüğüm son şey bana yaklaşan silüetti. Gözlerimi açık tutmakta o kadar zorlanıyordum ki tek gördüğüm şey bulanık bir siyahlıktı. İşte o an hayatım önümden geçmeye başladı. Ragun, Lilionna, Babam, Aexhorenas, tanıdığım bütün insanları deli gibi özlemeye başlamıştım. Yaptığımın baştan aşağı saçmalık olduğunu düşündüm. Saçma sapan bir halüsinasyonun peşinden gidiyordum. Belki de dev bir akrep acıma son vermek için gelmişti. Gerçekten öyle mi ölecektim? Beni bekleyen insanlar varken bitmek bilmez bir çölün ortasında yalnız başıma mı ölecektim?


Duyduğum kelime ile yerin dibine doğru düşmeye başladım. "Laas!"


Loading...
0%