@rakuusha
|
Qsak 28/4M762, Ientra/Oghma "O çalıda kim vardı?" diye çıkıştım Amarus'a. Yavaşça evin kapısına doğru yöneldi. Suratında hiçbir ifade yoktu. Ne gülümsüyor, ne somurtuyor, ne de sinirliydi. Sönük bir surat ile Ientra'ya doğru ilerliyordu. Arkasından sinirli bir şekilde bağırdım, "Sana diyorum! O çalıda kim vardı?" Arkasını dönüp sakin bir şekilde "Sen vardın." dedi. "Bana neden söylemedin?" diye bağırdım. "Söylesem yine de yapacak mıydın?!" diye bağırdı. Aniden öfkelenmişti. "Çiftçi ve ailesini hatırla! Ragun ve babana olanları hatırla! Yine bir ölümü engellemeye mi çalışacaktın?" ve birden Ientra'ya girip kapıyı çarptı. Olduğum yerde kalmıştım. Kesinlikle haklıydı. Belki de bana söylese aptalca düşünüp o döngüyü kırmayacaktım. Bütün olaya elimi cebime attığım an açıklık getirdim. Beni geçmişe gönderip kendi döngümü kırdırmıştı. Ama nasıl oluyordu da aynı anda benden iki tane oluyordu? Ve benim döngümü kim kırmıştı. Amarus'a bir özür borçluydum. Çünkü bunları beni düşünerek yapmıştı. Yavaşça Ientra'nın kapısını açtım. Şömine başındaki koltuğunda oturuyor, kahvesini yudumluyordu. Ben içeri girer girmez "Hayatımız boyunca bir sürü hata yaptık evlat. Ancak onları düzeltmeye çalışmaktansa tecrübe edinmemiz gerek." dedi sakin bir sesle. Ortamdaki öfke uçup gitmiş, yerini sükûnete bırakmıştı. "Özür dilerim usta." dedim, utançtan yere bakarak. "Amarus" dedi ve yanındaki sandalyeyi işaret etti. Yavaşça sandalyeye oturdum. "Sor." dedi ve bir yudum daha aldı kahvesinden. Aklımdaki ilk soru ile başladım, "Nasıl oluyor da benden iki tane oluyor?" Kahvesini koltuk ve sandalyenin arasındaki sehpanın üzerine koydu. Ellerini kenetleyip konuşmaya başladı. "Zamanın farklı katmanları vardır. Her bir büyü gerçekleştirdiğimizde farklı bir katmana atlarız. Mesela ikili bir yol ayrımına geliyorsun. Yol ayrımında bir döngü oluşturuyorsun. İlk dönümde sağdaki yoldan gidip 10 metre yürüyorsun. 2. Dönümde ise sol tarafa gidiyorsun. 2. Dönüm gerçekleştiğinde farklı bir zaman katmanına geçmiş oluyorsun. Önceki benliğin sağ tarafta kalıyor, oradan ilerliyor ve yaşamaya devam ediyor. Ancak asıl benliğin farklı bir katmanda, yani sol taraftan gittiğin kısımda oluyor ve o katmandaki benliğini siliyor. Dolayısıyla aynı katmanda bir kişi sadece bir tane olabiliyor. Aynı şekilde kan büyüsüne değinelim, mekânsal sapma. Her bir büyü kullandığında önceki benliğini aynı katmanda bırakmış oluyorsun. Belki o benliğin orada 10 saniye sonra ölüyor, belki zengin oluyor. Ancak bunların hiçbiri seni etkilemiyor." Gözlerim parıldamaya başladı. Sadece Amarus'u dinleyerek bile heyecanlanmıştım. Zaman o kadar muazzam bir şeydi ki. Hayran kalmamak elde değildi. Amarus konuşmaya devam etti. "Ancak dayanıklılığın sembolü olan demir, aynı katmanda birden fazla benlik oluşturabilmeni sağlar. Demir kullanılarak yapılan büyülerde hareket ettiğin katmandaki benlik silinmez. Bu sayede birden fazla benlik oluşturabilirsin." Oghma'ya ilk gittiğim zaman demiri anlaman için çok erken derken haklıydı. Yaşamadan öğrenemezdim. Büyüyü ben kullanmamıştım o kullanmıştı. Ama hala nasıl büyü yaptığını bilmiyordum. Kronografı yoktu. "2. Soruya geçelim." dedi. "Ben neden kendi döngümü kırdım ve benim döngümü kim kırdı?" diyerek 2. sorumu yönelttim. "Döngüsünü kırdığın benliğin senden sonraki benliğin. Kırdığın döngü sayesinde o da senin yaşadığın tüm olayları yaşayacak ve senin gibi beni bulup bu kısma gelecek." "O da kendinden sonrakinin döngüsünü kıracak." diye girdim araya. "Aynen öyle." dedi. "O zaman benim döngümü kıran da benden önceki benliğimdi değil mi?" diye sordum. "Çabuk kavrıyorsun evlat." dedi ve hafifçe gülümsedi. Ne kadar garip olsa da içinde bulunduğum durumdan mutluydum. Hayatımda hiç yaşamadığım şeyler yaşıyor, tahmin bile edemeyeceğim olaylara tanıklık ediyordum. "Son soru." dedi Amarus. "Nasıl onun döngüsünü kırdım?" dedim. Homurdanarak sakalını sıvazlamaya başladı. Sakalını sıvazlarken ayağa kalkıp sehpanın üzerinde duran boş kupasını aldı ve mutfağa yöneldi. Kupayı tezgâhın üzerine koyup elini üzerinde döndürerek konuşmaya başladı. "Sen döngüyü oluşturmadan hemen önce omzuna vurup kronografını elinden aldım ve yere düşürdüğünü düşünmeni istedim. Yere baktığında kuma saplı bir kronograf gördün. O sonraki benliğinin kronografıydı. Kendinin olduğunu sanarak yerden aldın ve yürüttüğün hipotez sayesinde doğru sözlerle döngüyü kırdın. Ancak kırdığın döngü kendi döngün değildi. O yüzden 5. damladan kaçamadın. Sen ilk döngüyü kırdığın an kendi kronografını benliğininki ile değiştirdim." "Elimdeki gıdıklanma ondan mıydı?" diyerek araya girdim. "Evet ondandı. Sonraki kırdığın döngü de kendininkiydi zaten." diyerek sözünü tamamladı. Kupasını tekrar kahve ile doldurup koltuğuna oturdu. "Yorucu bir gündü evlat, git biraz dinlen hadi." dedi. "Tamam" dedim ve yavaşça sandalyeden kalktım. Mutfaktaki tezgâhın üzerinde duran tabaktan bir elma alıp koridorun kapısına doğru yöneldim. Amarus elmayı aldığımı gördü ve "Yerinde olsam onu odana götürmezdim." diyerek alaycı bir biçimde gülümsedi. "Neden ki?" dedim ve elmaya baktım. Hiçbir şey demeden şömineye doğru döndü ve kahvesini içmeye devam etti. Üstelemeyip elmayı cebime koydum. Biraz genleştikten sonra koridor kapısını açıp odama doğru yürümeye başladım. Turuncu meşale alevleri bana eşlik ediyordu. Yine koridorun sonuna ulaştığımda camdan kapım belirdi. Elimi kapının koluna dikkatlice attım. Fakat kapı artık sıcak değildi. Hala keskindi, ama sıcak değildi. Elimi kesmeden kapıyı açıp içeri girdim. İçeri girdikten yaklaşık 10 saniye sonra kapı taştan halini aldı. Kronografı sehpanın üzerine bırakıp yatağın üzerine uzandım. Yatağa uzanınca ne kadar yorulduğumun farkına vardım. Hem fiziksel olarak, hem de zihinsel. Tüm olaylar 7 dakika içinde gerçekleşmiş olsa da 7 saat gibi geliyordu. Sanırım bu da zamanla oynamanın bedeliydi. Elmayı yemek için cebimden çıkardım. Elmayı tam ağzıma götürürken fark ettim ki. Elma baştan aşağı çürüktü. |
0% |