Son Oyun
Biz kendi kanından nefret edilmiş lanetli çocuklarız. Ellerimize bulaşan zehir doğduğumuzda ruhumuza üflenen öfkeydi. Biz kendi şeytanını öldürüp, bir katilin ellerine doğmuş çocuklarız; hançerimiz kalkan, dilimiz duvar.
Birinin canını alırken elimiz titremez lakin zihnimizdeki depremle her gün yıkılırız. Biz katiliz, ilk cinayetimiz biziz.
|
Çırpınırken
Delfin tüm kalbiyle tutunduğu öfkesi ve gururu ile yıllar boyunca kendi kabuğunda kalmıştı. Bu öfke ve gurur ile sarmaladığı kabukta yalnız değildi tabii. Hayatındaki tek güzel duygu olan sevginin tek sahibi olan oğlu Merih de vardı. Her ne kadar oğlu en sevgisiz hissettiği anında dünyaya gelse de geri kalan her gün sevgiye boğmuştu Delfin oğlunu.
Karısından yıllardır bir haber bekleyen ünlü oyuncu Derin Uçar`ın kulağına ise magazinin karısı olduğunu öğrendiği haberi çalınır. Ne yapacağını düşünürken bir de üstüne karısının ülkeye döndüğünü öğrenir ve soluğu onun yanında alır. Ona sırrının açığa çıktığını söylediğinde Delfin de ona kendi sırrını, yani öldü sandığı oğlunun yaşadığını söyler. Derin bu şok edici haber üstüne öfke ve mutlulukla kavrulurken ne yapacağını bilemez ama mutluluk duygusu ağır basar. Çünkü hâlâ sevdiği karısı ile tekrar bir aile olma şansı vardır. Ne yaparsa yapsın karısını sevmektedir. Ve Delfin`in de kendisini her şeye rağmen sevdiğine emindir. Aşklarına duyduğu güvenle Delfin`e tekrar birlikte yaşamalarını söyler.
***
Canı yanmış bir kadından daha korkuncu daha tehlikelisi daha kötüsü daha paramparçası yoktur...
***
|
Bir Gece Vaktinde/YARI TEXTİNG
"9/A sınıf grubu’ndan 1 mesaj;"
"Edebiyatçı: İyi akşamlar çocuklar. Bugün sınıfta bazılarınızın yardımlaşma becerilerini inceledim. Ve bir karar verdim. Sınıfta üç kişilik gruplar kuruyoruz ve o grup ile tiyatro yazıcaksınız. Yarın okulda gruplarınızı öğrenebilirsiniz. İyi günler."
Herşey edebiyat hocasının gruba yazdığı bu ödev ile başlar...
|
Riyakâr
Bir dedektifin içinde kaybolduğu bir tiyatro oyunu,
Bir tiyatro oyuncusunun kurduğu bir hikâye.
𖤐
Yarı Türk yarı Hollandalı olan Bendis Ildır Veldhuis, yıllar önce bir kardeşinin cinayeti ve diğer kardeşimin kaçırılma vakası yüzünden yıllarca onları aramaya uğraşmış, bir çok kez polise gitmiş fakat bir sonuç alamamıştır. En sonunda Türk kuzeniyle beraber gene bir polise gitmişlerdir ve polis tarafından normal fakat gayet başarılı olan dedektif Alara’ya yönlendirilmişlerdir.
𖤐
Hayatında büyük boşluklar ve acılar olan Alara ise hem onları iyileştirmeye çalışırken hemde yeni bir davayla uğraşmaktadır.
𖤐
Güveni sarsılmış ve sınırlı kişiler dışında bir daha üzülmemek için kimseye güven duymamaya söz veren Alara, yıllar sonra sözünü bozmuş ve onu sevdikçe ister istemez güvenmeye başlamıştır.
𖤐
İçinde gene tereddüt vardı. Saçma ve gereksiz bir tereddüt.
𖤐
Güvenmek konusunda tecrübeli miydi? Elbette.
Ama aşk onun gözlerini kör edebilir miydi?
Elbette.
Peki Bendis ona zarar verir miydi?
Asla.
𖤐
İşte bundan asla tereddüt etmiyordu ve bu tereddütü kalkınca kafasında hiçbir soru kalmıyordu.
𖤐
Kapılarını çalan gerçek aşk mı yoksa tamamen yüzdeki maskelerin eseri olan yalan dolandan ibaret miydi?
𖤐
Bu Alara Göksel ve Bendis Ildır Veldhuis’in bir tüyatro oyunuydu.
|
Hazan Mevsimi
Tanıtım :
Hazan Durusoy, ağır bir trafik kazasında ölüm ile burun buruna gelmiş ve hafıza kaybı yaşamıştır. 3 yıl boyunca komada kalan genç kadın gözlerini hayata yeniden açtığında büyük bir boşluğa düşmüştür. Kendini tekrardan bulmak ister ve adımlamaya başlar…
Şimdi 24 yaşında olan genç kadın Ankara’da yaşamını sürdürmektedir. Ev arkadaşının küçük kafesinde günlerini geçiriyor ve eskiye dair kendinde unutmadığı tek tutkusu olan yazmaya devam ediyordur.
Birgün sevdiği bir tiyatro grubu Ankara’daki sahne alır. Oyunu izlemeye giden genç kadın, gruptaki oyun yazarı eksiğinden faydalanarak metinlerini yetkililere gösterir. Olumlu yanıt alan genç kadın gruba katılır.
Grupta silik anılarından bir ize rastlar ve çıkmaza sürüklenir…
|
Gümüş Hançer
"Düşmanlarının gözlerinin önünde acizliğini mi göstereceksin ?"
Ne diyordu bu sikik herif? Ölüyordum, oyuna gelmiştim. Zaten başından sonuna kadar acizdim.
"Sadece bu tiyatro oyununun romantik bir son sahnesini oynayalım." Konuşurken zorlanıyordu. Ilık nefesleri boynumda süzülüyordu. Sanki ona gümüş hançeri saplayan ben değilmişim gibi umursamaz davranıyordu.
"Peki." dedim. "Bu dramatik tiyatro oyunun adı ne?" Damarlarımda kol gezen acı yüzünden soluklanarak konuşmak zorunda kalmıştım.
Boşta kalan eliyle çenemi kavradı. Başımı göğsünden ayırarak gözlerimizin buluşmasını sağladı. Boynundan çenesine doğru belirginleşen damarları sanki siyah bir iplik gibiydi. Göz çevresi siyaha bezenmişti.
Verdiği nefesler yüzüme çarpıyordu. Nefesi kan kokuyordu.
"Kukla`nın Ölümü." dedi. Kukla bendim ve bunun da gayet farkındaydı. Sanki sadece ben ölecekmişim gibi konuşuyordu. Ölüme bile kaybedemez miydi?
"Hadi!" dedi. "Romantik sahneyi oynayalım." Gözlerindeki heyecan gerçek miydi? Aldığımız nefeslerden birini geri veremeyecektik. Biraz sonra yere yığılıp kalacaktık ve o... Gerçekten de deliydi.
Rahat bir ölüm yok muydu? Belki Andrew`in kollarında sahte de olsa huzurlu bir ölümüm olabilirdi.
Yüzümün önüne düşen saç tutumlarını kulağımın arkasına doğru itti. Yüzü ya gerçekten yaklaşıyordu ya da bilincimi gerçekten kaybediyordum.
"Sadece." dedi. Nefesi yüzümü yalayıp geçti. "Ölene kadar öpüşelim."
Ve dediği gibi de oldu. Ölene kadar öpüştük.
|
0% |