Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left2.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@yasinakn
Tuilyn Apreal' ın bağırdığını duyup arkasını döndü. Yüzü gülüyordu anlamsızca. Ne Apreal ne de Joyina duruma anlam verememişti. Bu kararsızlık halini, olayın kahramanı Tuilyn bozdu.

"Ne intiharı? Ben sadece yalnız kalmak istemiştim o kadar. Düşündüm ne yapmam gerektiğini, ne istediğimi. Aptal bi özenti miyim? Yoksa gerçek bir aşık mı?" Tuilyn üstünde durduğu kayadan yere atlayıp, Apreal ve Joyina' nın yanına doğru yürümeye başladı.

"Siz benle dalga geçmiş olabilirsiniz ama ben eminim, aptal bir özenti değilim ben. Her saniye aklımda ve yüreğimde birisi var. Size kızgınlık bile duyamıyorum onu düşünmekten." Joyina çaresizce etrafına bakındı. Hiç yaprak açmayan obsidyen ağaçları kasvetli olan ortamı daha da kasvetli yapıyordu. Hafifçe esen rüzgar, yerdeki ince toz tabakasını etrafta gezintiye çıkartıyordu.

"Tuilyn sana sadece bir şey soracağım." Joyina Tuilyn' in gözlerine baktı. Tuilyn' in açık sarı gözleri, her zaman ki gibi neşeyle değil, inançla bakıyordu. Joyina soracağı sorunun cevabını daha sormadan Tuilyn' nin gözlerinden almıştı.

"Beni biliyorsun bu tarz olaylar bana saçma gelir inanmam ama eğer sen inanıyorsan, ben aşığım diyorsan, seni destekler ve saygı gösteririm. Şimdi sorum şu..." Joyina derin bir nefes aldı ve verdi.

"Gerçekten aşık mısın?" Cevap belliydi ama yine de sormak istiyordu.

"Evet ya evet! Neden inanmıyorsunuz?! Ben rüyamdaki birisine aşık oldum ve..." Tuilyn' in sinirle bağırarak sarf ettiği sözcükleri Joyina kesti. Tuilyn sustuğunda bile sesi etrafta yankılanmaya devam ediyordu. İçindeki sinir ilk kez ortaya çıkmıştı. Kendi bile şaşkındı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu sinirden ve bağırmaktan.

"Ve beraber her neredeyse senin efsanevi aşkını bulacağız çünkü dostlar böyle zamanlar içindir."

Joyina kolunu Tuilyn' in omzuna attı. Apreal' da diğer omzuna attı. Birbirlerine bakıp güldüler.

"Gerçekten intihar edeceğimi mi sandınız? Pes etmeyi hiç düşünmedim, en azından bi her şeyimi kaybetmiş olmalıyım ki aklıma gelsin." Üçü de birbirlerine bakıp gülerek yürümeye başladılar. Apreal Kumbyk' i geride bıraktıklarını hatırlatınca onun yanına gitmeye karar verdiler.



Garip bir şekilde koşarak gittikleri yolu, dönerken yürümüşlerdi ama daha çabuk gelmişlerdi Kumbyk' in oturduğu ağaca. Zaman göreceliydi evet ama bu olay düşündürücüydü. Bu durumun garipliğini tek fark eden Joyina' ydı ya da umursayan. Diğerleri çoktan plan yapmaya başlamışlardı. Joyina normalde saatlerce buna kafa yorardı ama bir kez olsun anı yaşamak istedi. Biraz rahat olmalıydı, sürekli her şeyi kafaya takarak hiçbir şey olmuyordu.

"Aloo Uğaraman' dan Joyina' ya orda mısın?" dalgınlıktan fark etmemişti ama Kumbyk iki eliyle, Joyina' nın kolunu sallıyordu.

"Sadece dalmışım, yeni bir icadı düşünüyordum da." Belli ki kimse bir sorun var diye düşünmemişti, tavırları öyle gösteriyordu en azından.

"Ne buldun bu sefer, süper mucit." dedi gülerek Apreal. Joyina umursamaz tavırlarla söze girdi.

"Aslında önemli bir şey değil. Tırnak makası, tırnakları kesmeye yarıyor. Bu sayede hem tırnak arasına pislik kaçmıyor, hem de tırnaklar kırılıp iltihaplanmıyor."

"Bence bunu tırnak başlar ( Kırılan tırnakları yiyerek beslenen evcil bir hayvan türü. Görünüşleri daha çok solucanı andırırlar ama sürünmek yerine yuvarlanmayı tercih ederler ve nereden çıkacağını bilemediğiniz, simsiyah bir gözleri vardır. Jelimsi bir yapıları vardır ve ateşle dahi ölmezler. Tek çare oksijen bulunmayan bir ortamda üç hafta bekletmektir. ) duymasın." diyerek gülmeye başladı Apreal.

"Ne anlatıyorsun ya midem bulandı. Konumuza' mı dönsek acaba? Evet Tuilyn sendeyiz" diyerek konuyu değiştirme çabasına girdi Joyina ve başarılı da oldu. Zaten çokta umursamamıştı kimse belli ki.

"Bakın şimdi iyi dinleyin beni." Tuilyn sustu ve herkesin tüm dikkatinin onda olduğuna emin oldu. Etraftaki karga seslerinden ve rüzgarın ince uğultusundan başka bir şey duyulmuyordu. Tuilyn konuşmasına devam etti.

"Ben, inanamayacaksınız ama ben! Aşkımın peşinden gideceğim. Kalbimde bir saray kuruldu ama benim ruhum zindanlarında hapis ve ben bu naçiz bedenimle o anahtarı bulmalıyım. Bu uğurda ne yaşayacağımı bilemem, belki öledebilirim, ya da sakat kalırım ama kaderin bana çizdiği yol dikenli diye pes edemem." Arkadaşları Tuilyn' i hiç bu kadar ciddi ve kararlı görmemişlerdi. Normalde hassas kırılgan birisiydi Tuilyn. Hatta bu sürekli değişen duygusal tavırları ve omzuna kadar gelen uzun saçlarıyla, kaba bir tabir olsa da herhangi bir genç kızdan farksızdı. Pürüzsüz beyaz teniyle ilk bakışta anlaşılmıyordu zaten. Gözleri titriyordu ama korkuyla değil hırs ve inançla. Tuilyn farkında değildi ama içindeki ateş onu savaşın ortasında, askerlerini yüreklendirmeye çalışan bir generale dönüştürmüş gibiydi. Hayatında ilk kez süslü cümleler kuruyor, nutuk atıyordu.

"Bu yolda sizden yardım isteyemem ya da yardıma zorlayamam ama yanımda olursanız minnettar kalırım." Tuilyn ayakta olduğunu fark etti konuşurken. O anın büyüsüyle ayağa kalktığını bile fark etmemişti, yerine geri oturdu.

Herkes suskun kalırken hiç düşünmeden cevap veren tek bir kişi vardı o da Apreal' dı.

"Ölüm kaçınılmaz bir son sonuçta, öleceksem de yaşlı ve hasta bir şekilde ölmektense dostum için ölmeyi yeğlerim." Apreal yürekli bir şekilde dostunun yanında olmuştu ama Joyina şüpheliydi bu macera konusunda çünkü düzgün bir planları yoktu.

Kumbyk ise Joyina' nın fikrini merak ediyordu. Çoğu zaman arkadaş grubunun beyni o olurdu ama çoğu zaman ne olacağını umursamadığından karara pek etkisi olmazdı ama şu an mecburen bir etkisi olacaktı.

"Şimdi net olacağım ben varım çünkü Apreal haklı bu sıkıcı hayatlarımıza devam etmek yerine sana destek olmak daha doğru olur ama!" Joyina' nın gözleri yine kan kırmızısı parlıyordu. Herkese göz gezdirdikten sonra devam etti.

"Bi plan yapmalıyız nasıl yapacağız, nereye gideceğiz. Açıkçası büyüye inanmadığımı milyonuncu kez tekrarlasam da en mantıklısı kahinler geçidine gitmek. Birisi yardım edebilecekse eğer onlar bize yardım ederler." Tuilyn Joyina' nın da yanında olmasına çok sevinmişti ama Kumbyk çok kararsız gibiydi. Elbette Kumbyk' inde onlara katılmasını istiyordu, onun yüzünden arkadaşlarından uzakta kalmasını, yalnız kalmasını istemezdi.

"Sen ne düşünüyorsun Kumbyk? Kalacak mısın? Gelecek misin?"

hehehe içeride misin? Dışarıda mı? Gönderme var gönderme var. Bunu düşünmüş sevgili okur arkadaşım ikilemde kalmış birisine sorulacak sıradan bir soruyu hemen gönderme ya da çalıntı olarak yorumlamazsan sevinirim. Ne? Hiç aklına gelmemiş miydi? Zaten lafım meclisten dışarı. Neyse konumuza dönelim.

Herkesin gözleri Kumbyk' teydi. Açık konuşmak gerekirse ben sinir sorunları olan bir cücenin grubu yavaşlatacağını, ayak bağı olacağını düşünüyorum ama Tuilyn ve arkadaşları, her şeyden önce arkadaşlığa inanıyorlardı ve tüm kalpleriyle Kumbyk' inde onlarla gelmesini istiyorlardı.

"Tabii ki sizi yalnız bırakmayacağım. Birisi size bulaşır falan sonra ağlaya ağlaya geri dönersiniz. Sizi koruyacak biri lazım başınızda." Herkesin içinden birbirine sarılmak geldi ama kimse ilk adımı atamadı. Belki utangaçlık, belki de ne yaşayacaklarındaki belirsizlik kaygısı. Belki de bugüne kadar her zaman bunun samimiyetsizce olduğunu düşündüklerindendir. Sarılmak yerine kol kola girip yürümeye başladılar. Tabii ki Kumbyk Apreal' ın omzuna çıkmıştı, yoksa tablo bozuk olurdu. Ortada uzun boyuyla Apreal üstüne çıkan Kumbyk' le yürüyen ağaç tarlalarından kaçmışa benziyordu. Bir yanında Tuilyn o kadar heyecanlıydı ki, önüne değil gökyüzüne bakarak yürüyordu. Diğer yanındaysa Joyina her zaman ki gibi kapüşonunu çekmiş elleri cebinde yürüyordu.

"Şimdi ilk yapacağımız evlerimize gidelim. Yanımıza gerçekten gerekecek eşyalarımızı ve anısı olan en fazla üç eşyamızı alalım ve tabii ki alabildiğimiz kadar yiyecek. Hazırlandıktan sonra gecede oluyor zaten bir güzel uyuyalım, yarın erkenden yola koyuluruz." Dedi Apreal. Her zaman ki gibi otomatikman liderliğe bürünmüşü fark etmeden.

"Bence de çok mantıklı bir plan. Kısa vadede iş görür bence." dedi Joyina onaylarcasına.



Şehrin girişine geldiklerinde Kumbyk "Dovva" tabelasının yanındaki evine girdi. Joyina' da kaleye doğru yürümeye başladı. Hem son icadını teslim edecek hem de şehirden ayrılacağını haber verecekti. Apreal' la Tuilyn yolları ayrılana kadar beraber ay ışığının aydınlattığı toprak yolda yürümeye devam ettiler.

"Sence bu akşamda görür müyüm onu?" diye çocuksu bir heyecanla sordu Tuilyn Apreal' a.

"Sen demiyor musun gözümü kapatsam onu görüyorum diye. Kesin görürsün." Normalde başkası olsa ki buna Joyina ve Kumbyk te dahildirler belki, Tuilyn' e güvenemezlerdi ya da boşa çaba olduğunu düşünürlerdi bu arayışın ama Apreal' ın aklının ucundan bile geçmemişti. Apreal gerçek bir dostun yapması gerektiği gibi Tuilyn' e sonuna kadar destek vermek istiyordu.

"Ben giriyorum sana giyividi(iyi geceler)." Tuilyn heyecanla kapısını açtı. Anca çok beklediğin bir şeye kavuşacak olsanız bu kadar heyecanlanırdınız. Tuilyn için saniyeler bile yıllar gibi geliyordu, o yüzdende hemen uyumak istiyordu.

"Sana da dostum." dedi ve yoluna devam etti Apreal. Tuilyn kapısını kapatıp kilitledi ve hemen yatağına yattı. Rüyasında gördüğü silüet yine silik bir şekilde önündeydi ama uyumalıydı. Uyursa siliklik gider, tüm gerçekçiliğiyle görebilirdi...



-------------

"Uyansana Apreal!!" Kapıyı kırmaya çalışırcasına yumruklayan seslere uyandı Apreal. Gözlerini ovuştururken;

"Tamam tamam geliyorum kırmayın kapıyı." dedi ve kapıyı açmak için yeltendi. Evi zaten tek odaydı ve küçücüktü. Boyunun uzun olması da sağ olsun biraz uzansa kapıya yetişebiliyordu. Neyse ki tavan alçak değildi de kafasını çarpmıyordu.

Kapıyı açtığında karşısında Tuilyn vardı.

"Tamam erken kalkalım diye anlaştık da daha ikinci güneş doğmamış bu ne acele?" derken Apreal bir yandan esneyerek uyanmaya çalışıyordu.

"Bırak güneşi falan, gördüm onu bu gece de gördüm! Bana adını söyledi!" Dedi Tuilyn yerinde sıçrayarak heyecanla. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki Apreal sesini duyabiliyordu. Arkadaşının heyecanına ortak olarak sordu.

"Eee neymiş ismi?"





modal aç
modal aç
modal aç